BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, "Şu aşamada başlamış, başlatılmış bir müzakere söz konusu değildir. Bunun arayışından, çabalarından söz edilebilir" dedi.
Demirtaş, partisinin grup toplantısındaki konuşmasına, 2013 yılının barış, huzur ve özgürlük yılı olmasını dileyerek başladı.
Demirtaş, KADEP Genel Başkanı ve Diyarbakır Milletvekili Şerafettin Elçi ile Kozlu'da yaşamını yitiren maden işçilerine Allah'tan rahmet diledi. Demirtaş, gazeteci Metin Göktepe'yi de rahmetle andı.
"İmralı süreci" ile ilgili grubun önerilerini paylaşmak istediğini belirten Demirtaş, 30 yıldır kan ve gözyaşıyla devam eden ama neredeyse 100 yıllık köklü bir sorunun konuşulduğunu kaydetti.
Gelinen aşamayı herkesin çok serinkanlı tartışması, değerlendirmesi; varsa çözüm önerilerini büyütmesi; kansız, silahsız, şiddetsiz, onurlu bir barışın nasıl gerçekleşeceğini samimiyetle tartışması gerektiğini dile getiren Demirtaş, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Yıllardır Kürt sorununun tek kalıcı, ahlaki, mantıklı çözüm yolunun müzakere olduğu söyledik. Bugün hükümetin böylesi bir bakış açısıyla sürece yaklaştığını görürsek, bundan memnun oluruz.
İmralı'da resmi bir heyetin Öcalan ile görüşmesi bizler açısından önemlidir. Bu görüşmenin aleniyet kazanmış olması, bunun önemini, değerini bir kat daha artırır. Çünkü bu sıradan bir gelişme değildir. Aslında çok gecikmiştir ancak 14 yıl aradan sonra kamuoyuyla paylaşılarak kısmen şeffaf olarak bu sürecin, girişimin başlatılması önemli ve kıymetlidir. Yıllardır bunun için çok büyük mücadeleler verdik, bedeller ödedik.
Böylesine kritik bir süreçte atılmış mantıklı, makul bir adımdır. Her türlü milliyetçi, ırkçı hezeyanlarla saldırmaya çalışabilirler ama Türkiye'nin iç barışı bu adımla başlayabilir. Bu aşamanın sağ salim geçilmiş olması, kamuoyunun ekseriyetinin bundan mutluluk duyuyor olması, hükümetin bu adımı atmakta ne kadar geciktiğinin de bir göstergesidir.
Milletvekilleri Ahmet Türk ve Ayla Akat'ın 14 yıl aradan sonra, siyasetçi kimliğiyle adaya gidişlerine destek olunması da çok önemlidir. Bu süreçte emeği geçenlere teşekkür ediyoruz."
-"Kararlı çözüm iradesi var"-
Başlayan girişimin bir AK Parti-BDP ortaklaşması olmadığının net bir şekilde tespit edilmesi gerektiğini belirten Demirtaş, "Bizim hükümetle öncesinden oturup birlikte planladığımız bir süreç söz konusu değil. Bu, AK Parti'nin, hükümetin, İmralı'da Öcalan ile başlattığı bir süreçtir. Partimiz, iki arkadaşımızın İmralı adasına gidişiyle süreçten doğrudan haberdar olmuş ve kısmi bilgi sahibi olmuştur" dedi.
"İmralı'daki görüşmede tarafımıza, KCK'ya, kamuoyuna iletilmiş ya da iletilmek üzere bize ifade edilmiş bir yol haritası, çözüm projesi, takvimlendirilmiş bir program yoktur" ifadesini kullanan Demirtaş, "Ama gördüğümüz şudur: Görüşmeyi yapan heyette de Öcalan'da da kararlı bir çözüm iradesi, isteği vardır. Taraflarda bunun olgunlaştığını tespit etme durumu vardır. İfada edilen, dışarıya verilen mesaj budur" diye konuştu.
Bu sorunu diyalogla, konuşarak, tartışarak, müzakere ederek çözme iradesinin olgunlaştığı, güçlendiği şeklinde bir tespitlerinin olduğunu ifade eden Demirtaş,
"Şu aşamada başlamış, başlatılmış bir müzakere söz konusu değildir. Bunun arayışından, çabalarından söz edilebilir" dedi.
Müzakere aşamasına geçilmesinin, hükümetin bundan sonraki tavırlarına, politikalarına ve pratiklerine bağlı olduğunu söyleyen Demirtaş, "Çünkü taraflardan biri bu aşamada üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmiştir, yapması gerekeni yapmıştır, iradesini ve samimiyetini ortaya koymuştur. Şimdi sıra hükümettedir. Müzakereyi başlatmak istiyorsa, başlatacağı sürece 'müzakere' demek istiyorsa, bütün bu mekanizmaların tamamlaması gerekecek" şeklinde konuştu.
Demirtaş, her şeyden önce KCK'nın, DTK'nın, BDP'nin, ilgili sivil alanların sürece dahil edilmesi gerektiğini belirterek, "Bunlar tamamlanır ve adına
'müzakere süreci' der ve arkasına siyasi iradesini koyarsa, biz Kürt sorununun çözümü için 'müzakere başlamıştır' diyeceğiz ama o aşamaya gelinmedi" dedi.
-"Kimse birbirini yormasın"-
Demirtaş, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Hükümet kanadından kullanılan söylemler, ele alınış biçimi, hükümetin ya niyetini ya ciddiyetini ya da bu işi becerip beceremeyeceğini sorgulamamıza yol açıyor. Gelinen aşama ile hükümetin yaklaşımı arasında büyük ciddiyet farkı var. Bu da sütten ağzı yanmış bir halkın her ferdini şüpheye sevk ediyor. 100 yıllık sorunu çözme konusunda hükümet ciddiyse, diline, üslubuna dikkat etmesi lazım. Askeri operasyonlar, hakaretler, tutuklamalar devam edecekse, bilindik hükümet politikaları devam ederken 'bir yandan görüşürüz' denilecekse, kimse birbirini yormasın. Entegre proje buysa, bu saçmalığa son verin. 'Bitirdik, ezdik şimdi teslim almaya geldi' yaklaşımını kimseye anlatamazsınız. İmralı'ya giden heyetiniz de bu amaçla gelmediğini açıkça söylüyor. Orada öyle demiyorsanız dışarıda da öyle söylemeyin. Yenme ve yenilme üzerine kurgulanan süreç sıkıntılı olacaktır. İş teslim alma aşamasına gelmişse neyin müzakeresini yapıyorsunuz- Alın silahları bitirin ama öyle değilse, yenme, yenilme, tasfiye üzerine bir politika başından herkese bir güvensizlik yaşatacaktır.
Bu girişim aşamasında eğer pratik, güven verici adımlar atılacaksa bunun en kritik adımı İmralı sisteminin ortadan kaldırılmasıdır. Madem ki muhatap olarak gördünüz Öcalan'ı, o halde bundan sonra ilk adım, gereklerine uygun olmalıdır. Görüşme yapan heyetle diğer aktörün koşulları arasında uçurum vardır. Devletin yüzlerce danışmanı, özgür tartışma, dolaşım ortamı var, müzakerenin diğer aktörü ise bir adada 14 metre karelik beton çukurda olacak. Bu koşulda müzakere yürütülemeyeceğini herhalde bunu başlatanlar da biliyordur. En azından müzakereye geçileceği aşamada birbirine denk olmasa bile yakınlaştırılması lazım. Bundan da Başbakan'ın İmralı adasına konulmasından bahsetmiyoruz. Öcalan'ın müzakere yürütebileceği koşullara kavuşturulmasından bahsediyoruz. Müzakere aşamasına geçilecekse bütün bileşenlerin ilk adımı olarak bunu hepimiz yakından izleyeceğiz. Böyle bir gelişme olacak mıdır, yakın zamanda, kamuoyu bunu bir hafta, on gün içerisinde bunu görmek isteyecektir.
İmralı'ya başka sivil heyetlerin, başka milletvekillerinin, başka partilerin gidişinin kolaylaştırılması gerekir. Bunlar da İmralı koşullarının düzeltilmesi, değiştirilmesi ya da İmralı'nın tümden kapatılması anlamına gelebilir. Yol ve yöntem tartışılabilir. En gerçekçi olanı tartışabiliriz. Öcalan'ın KCK ile ve halkla doğrudan temas kurabileceği koşulların yaratılması gerekir. Madem bu kritik aşamaya girdik madem birileri elini taşın altına koydu, bundan sonra da koyacak diyorsak, bunların açık olar tartışılıp, formüllerinin bulunması lazım.
Öcalan'ın tutuklu avukatları var. Bu müzakere, diyalog girişimi aleniyet kazandığına göre bu davaların düşmesi, avukatların serbest kalması gerekir. Asrın Hukuk Bürosu avukatlarının serbest bırakılmalıdır."
-CHP'nin desteği-
Sürecin asıl baş sorumluluğunun hükümette olduğunu dile getiren Demirtaş, hükümetin, kimsenin; bilmediği, ucu açık, ne yapılacağı belli olmayan sürece gözü kapalı destek vermesini beklememesi gerektiğini dile getirdi.
CHP'nin bu aşamada girişime başından itibaren destek sunmuş olmasının
"değerli bir katkı" olduğunu dile getiren Demirtaş, "Ana muhalefet partisine düşen böylesine bir sorumluluktu. Bu sorumluluğunu yerine getirmiş olmasından memnuniyet duyuyoruz" dedi.
Demirtaş, aynı duyarlılığın olası müzakere aşamasında ve sonraki aşamalarda da devam etmesi gerektiğini dile getirdi.
Hükümet bir yandan İmralı'da görüşme yaparken operasyonların sürmesini eleştiren Demirtaş, "Bu yaklaşım bu şekilde devam ederse müzakere aşamasına geçmek imkansız hale gelebilir" diye konuştu.
Muhataplar arasında ayrım yapma, kışkırtma girişimlerinin çok ucuz bir yaklaşım olduğunu ve sonuç vermeyeceğini anlatan Demirtaş, "Ortadoğu'nun en köklü sorunlarından birini konuşurken çıkmış 'bilmem kim kime racon kesti' diyor. Sen duvar yazısı mı yazıyorsun, minibüs muavini misin, siyasi danışman mısın belli değil. Ciddi olmanız lazım" diye konuştu.
-Şehit ailelerine seslendi-
Demirtaş, konuşmasında şehit ailelerine de seslenerek şunları söyledi:
"Bu savaşın belki de en acı faturasını siz ödediniz. Şu veya bu şekilde bütün bu olup bitenlerden payınıza düşen en acı kısmı oldu. Bunu her zaman hissettik, anladık, yüreğimizde bu acıları paylaştık. Bir kez daha bütün bu ailelere Allah'tan sabır diliyorum. Bunu yaşayan bilir, evlat acısı dünyada en ağır acıymış. Allah başka hiç kimseye göstermesin. Sizin çocuklarınızın yani bizim kardeşlerimizin bu süreçte yitip gitmelerinden her an acı duydum, bunu yürekten, samimiyetle paylaştım. Şimdi geldiğimiz bu noktada sizlerin sunacağı destek bütün bu desteklerin en kıymetlisi, en değerlisi olacaktır. Bu acıyı yüreğinde yaşamış olmasına rağmen başka analar ve babalar bu acıyı hissetmesin diye elini taşın altına koyacak şehit anne ve babası kutsal bir iş yapmış olacaktır. Hangi ırkçı, provokatör saldırırsa saldırsın, sizin böylesine erdemli ve onurlu duruşunuz, bütün bu sürecin, bütün bu kapıların tek başına açılmasına yeterlidir. Ben o bütün acılı anne ve babaların ellerinden öperek şunu söylüyorum: Bu süreç kaybettiğiniz bütün değerlerimiz adına bu ülkeye demokrasiyi, özgürlüğü getirmek için bir fırsat olabilir. Sizin sunacağınız destek bu kardeşlerimizin evlatlarımızın mezarlarında rahat uyumalarına vesile olabilir. Sizler bu sürecin takipçisi olmalısınız. Hükümetin kalıcı bir çözümü gerçekleştirmesi için baskı unsuru olmalısınız. En çok barışı bu analara babalar hak ediyor. Bu barışı 30 yılda yakınını kaybetmiş herkese armağan etmek boynumuzun borcudur."
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın önceki dönemlerde olduğu "en küçük bir milliyetçi haykırıştan sonra çark edip, tornistan yapmaktan vazgeçmesi" gerektiğini savunan Demirtaş, "Kaptanın iyisi dalgalı denizde belli olur. Arkasında durabilecek mi, ciddi, samimi bir müzakere sürecini başlatabilecek mi yoksa en ufak zoru görünce kaçmayı mı deneyecek, hep birlikte göreceğiz" dedi.
Muhabir: Alp Özden
Yayıncı: Sefa Salantur - TBMM
Son Dakika › Güncel › BDP Grup Toplantısı - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?