ATATÜRK Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ahmet Nezih Kök, çocuklara yönelik istismarla mücadelenin devletin işi olduğunu söyledi. Çocukların fazla mağdur olmalarını önlemek için Çocuk İzleme Merkezleri'nin (ÇİM) daha etkin hale getirilmesi gerektiğini belirten Kök, hekimler ve hukukçuların da özellikle istismar konusunda ortak dil geliştirmelerinin daha faydalı olacağını vurguladı.
Atatürk Üniversitesi Toplumsal Duyarlılık Projeleri Uygulama ve Araştırma Merkezi ile Saadet Öğretmen Çocuk İstismarı ile Mücadele Derneği (UCİM) Erzurum İl Temsilciliği'nce 'Çocuk İstismarı Üzerine Multidisipliner Söylemler' çalıştayı düzenlendi. Kültür Merkezi Mavi Salon'daki çalıştayda konuşan Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ahmet Nezih Kök, bu sorunla mücadelenin bir ekip işi olduğunu söyledi. Çocuk istismarının sadece Türkiye'de değil dünyanın gelişmiş ya da gelişmemiş bütün ülkelerinde görüldüğünü kaydeden Nezih Kök, çocukların sadece fiziksel ya da cinsel istismara mağdur kalmadıklarını duygusal, ekonomik ve hukuki istismarın da mağdurları olduğunu söyledi. ANNE-BABALARIN DUYGUSAL İSTİSMARI
İnsan haklarının tavan yaptığı günümüzde çocukların istismara maruz kalmasının akla zarar bir durum olduğunu ifade eden Prof. Dr. Kök, "Çocumlar farklı şekillerde istismar ediliyorlar. Sadece cinsel ve fiziksel olarak değil. Duygusal istismar var. Anne babalar olarak yaparız. 'Hangimizi çok seviyorsun yavrum?' Böyle absürt bir soru olur mu? Anneler 'beni üzürsen ben de hasteneye yatarım baban da sana yeni bir anne getirir'. Bu ifade çocuğun benliğinde öyle bir travma yaratıyor ki davranışını, rotasını, duygularını değiştiriyor. Ekonomik istismar, veriyorsun mendil duygusal olarak biz de alıyoruz. Yanlış yapyıyoruz, okulda olması gereken veya kış günü evde olması gereken çocuğun dışarıda hem de istismar derecesinde bir mendil satması, cam silmesi takdir edilecek veya ödüllendirilecek bir durum değildir. Ekonomik yönden istismar edilen çocuk, cinsel istismarlara açıktır, fiziksel istismara maruz kalabilir" diye konuştu. ÇOCUĞU ÖRSELEMEDEN RAPORLAMA İŞİ YAPILMALI
Yapılan uyarılara, eğitimlere ve cuma hutbelerinde vaazlara rağmen işin önlenemediğini ifade eden Kök, ikinci aşamanın suç işlendiğinde devletin müdahalesi olduğunu ifade etti. Devletin hukuki açıdan müdahalesi sırasında failin yakalanmasının önemli olduğunu belirten Kök, asıl önemli konunun çocuğun örselenmeden raporlama işinin yapılması gerektiğini anlattı. Kök, şunları söyledi: "Olay gerçekleştikten sonra soruşturma başlatılıyor. Failin yakalanması önemli ama esas önemli olan mağdur çocuklarımız. O çocuklarımızı yargı sistemi içerisinde ikinci, üçüncü defa örselemeden raporlama işlemini, hukukun, savcının hakimin istediği raporu bir an önce hazılayabilmektir. Çocuk suçun mağduru olmuştur. Failin yargılanmasından önce en önemli şey çocuğun rehabilite edilebilmesi. Mutlaka en kısa sürede rehabilite etmemiz lazım. Çabalarımızın büyük kısmını bu yönde ortaya koymamız lazım. Hangi istismar olursa olsun, bedensel ve ruhsal bir travma vardır. Kişinin berdensel sağlığı, ruhsal sağlı bozulabilir. En önemli şey ruhsal sağlığının bozulmasıdır. Fiziksel travmada üç gün belki acı çeker iyileşir ama ruhsal travma bölümü hiç bir zaman geçmez, bir yerlerde durur. Ne zaman ortaya çıkacağı ne zaman etkili olacağını bilemezsiniz. O nedenle bu bilinçle hareket etmek lazım."
HERKES ÜZERİNE DÜŞENİ ŞİDDETLİ ŞEKİLDE YAPACAK
İstismarla mücadelenin bir ekip işi olduğuna dikkat çeken Kök, "Adli tıp uzmanı, çocuk psikiyatrisiyle bu sorun çözülmez. Bu emniyetin, jandarmanın, savcıların, diyanet işleri başkanlığının, Milli Eğitim, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'nın ilgili bakanlıkların yani devletin işi. Bu konuda herkes üzerine düşeni şiddetli şekilde yapacak. Sadece muayeneyle çözemezsiniz. Bir iddia oluyor hemen adliyeden muayeneye gönderiyorlar. Ne olay yeri, ne failin adı ne cismi var. Ama 'bak bakalım beden sağlığı, ruh sağlığı yerinde mi değil mi? Ruh sağlığı bozuldu demek için en azından 6 ay beklemek zorundayız. İstismarlarda en az muayeneyle en doğru kararı vermek, mağdurun, mağdurenin en az travmaya uğramasını sağlamaktır. Olay sonrası jandarma, polis sorguluyor, cumhuriyet savcısı odasında görüşüyor, adli tıpta muayene yapılıyor. Bir olayda çocuk 5 ila 10 kez bu işleme maruz kalıyor. Çocuğun olayla ilgili travmasını biz gerçekten geometrik şekilde artırıyoruz. İlkemiz şu olmalı; yapabiliyorsak bir tane muayene ile birlikte bir tane rapor ve en az travma" dedi.
2012'DE GENELGE ÇIKTI, TÜZÜK VE YÖNETMELİK YOK
Konuşmasında 2012'de çıkarılan Çocuk İzleme Merkezleri'ne (ÇİM) yönelik genelgeyi hatırlatarak devam eden Kök, çalıştay sonucuyla ilgili olarak Cumhurbaşkanlığı makamına yazı yazılmasını istedi. Nezih Kök, "Diyelim ki sayın Cumhurbaşkanım, sizin Başbakan olduğunuzda 2012'de bir genelge yayınlamışsınız. Ama aradan geçen bunca zamanda ne tüzük ne yönetmelik ne de kanun hazırlandı. Çocuk İzleme Merkezleri ile ilgili genelge çok güzel. Ama biz adli tıpçılar olarak el atmazsak ne Sağlık Bakanlığı ne Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı bir faaliyette bulunmuyor. Daha önce de dedim bu bir ekip işi, devletin işi. İlgili bakanlıkların buna el atması lazım, bizlerin yapması lazım. Genelge çok güzel ama geliştirilemedi. Dediğim gibi ÇİM'leri güzel bir şekilde faaliyete geçirecek olursak istismar vakalarında en az muayene ve raporlamayı gerçekleştiririz. Çünkü merkezlerde savcı, adli tıp uzmanı, diğer görevliler aynı anda bir kere muayeneyle bu işleri halledebilecek durumdayız. Ama bunları yapamıyoruz. Kurallar çok güzel oluşturuluyor ama uygulamada sıkıntılarımız var" diye konuştu. ORTAK DİL OLUŞTURULMALI
Adli tıp uzmanları olarak üç tavsiyede bulunan Prof. Dr. Ahmet Nezih Kök, öncelikle herkesin istismar vakalarında ihbar hükümlülüğü olduğunu hatırlattı. İstismarla mücadelenin devlet ve ekip işi olduğunu yineleyen Kök, adli tıp uzmanları ve hukukçular olarak ortak dil geliştirmelerinin faydalı olacağını ifade etti. Kök, "Biz muayenelerde tıp dilini kullandığımızda yargı mensupları anlamıyor. Bazen yargı mensupları bir şey istiyor hekimler anlamıyor. Bu konuda ortak bir dilin oluşmasını sağlayalım. Bir önemli konu da çocuklar cinsel istismara uğradıktan sonra bazen de ölüyorlar. Çocuk ölümü varsa mutlaka ve mutlaka burada adli merciler tarafından çocuğun cinsel ya da fiziksel yönden istismara maruz kalıp kalmadığının da incelenmesi gerekir" dedi. Çalıştayda Sosyolog ve UCİM Eğitim Koordinatörü Dr. Sait Yıldırım, çocuk istismarının Türkiye'deki sosyolojik görünümünü anlatırken, Atütürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Tıp Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Atıf Bayramoğlu, acil servislerde çocuk istismarına dair vakaların teşhisi hakkında bilgi verdi. Çocuk Psikiyatr Anabilim Dalı Dr. Öğretim Üyesi Hicran Doğru çocuk istismarına dair psikiyatrik bulgular, Avukat Ayşegül Aydoğan ise çocuk istismarının hukuki boyutu ve UCİM'in misyonu konulu sunumlarını yaptı.
- ErzurumSon Dakika › Güncel › 'Çocuk istismarıyla mücadele devlet işi' - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?