Danıştay'ın 146. Kuruluş Yıldönümü - TBB Başkanı Feyzioğlu: Artık Yaraları Sarma Zamanıdır - Son Dakika
Güncel

Danıştay'ın 146. Kuruluş Yıldönümü - TBB Başkanı Feyzioğlu: Artık Yaraları Sarma Zamanıdır

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, 30 Mart yerel seçimleri öncesindeki siyasetçilerin mitinglerdeki üslubunu eleştirerek, "Artık yaraları sarma zamanıdır.

10.05.2014 14:30

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, 30 Mart yerel seçimleri öncesindeki siyasetçilerin mitinglerdeki üslubunu eleştirerek, "Artık yaraları sarma zamanıdır. Toplumun yeni gerginliklere tahammülü yoktur. Derslerimizi almalı ve yola devam etmeliyiz. Delillendirilmemiş itirazlara dayanarak sandığı şaibeli ilan etmek, sandığı itibarsızlaştırmaktır. Demokrasi, kuşkusuz seçim sandığından ibaret değildir, fakat seçmenin seçimler yoluyla iktidarın değişmeyeceğini düşünmeye sevk edilmesi, demokrasiye büyük zarar verir. Bu arada en büyük zararı da muhalefet partileri görür. Çünkü sandık yoluyla iktidarı değiştiremeyeceğini düşünen seçmenler, yılgınlığa düşerler ve en önemli yurttaşlık haklarından olan seçme haklarını kullanmaktan vazgeçebilirler" dedi.

Danıştay'ın 146. Kuruluş Yıldönümü'nde konuşan Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, Danıştay'ın görevinin, yurttaşı idarenin hukuka aykırı eylem ve işlemlerine karşı korumak ve hukukun üstünlüğü ve demokratik hukuk devletinin vazgeçilmezi olduğunu vurguladı. 3 Mayıs'ın "Dünya Basın Özgürlüğü Günü" olduğunu anımsatan Feyzioğlu, bu günde gazetecilerin, hür basın için ağızları bantla kapalı olarak yürümek suretiyle basına yönelik sansürü protesto ettiğini ve tutuklu meslektaşlarına özgürlük istediğini, bundan sonraki yürüyüşlerin protesto değil, kutlama yürüyüşleri olmasını dilediğini ifade etti. Hukuk devletinin tanımlayıcı unsuru olan hukuki güvenlik ilkesi, etkin bir idari yargı denetimi olmaksızın hayata geçirilemeyeceğini ifade eden Feyzioğlu, hukukun üstünlüğüne inanan, insan onurunun korunmasını gözeten, şeklen değil, özde adalet dağıtmayı esas alan bağımsız ve tarafsız bir yargının, demokrasinin ve hukuk devletinin asli unsuru olduğunu belirtti. Böyle bir yargının, herkeste saygı uyandıracağını, hukuka uygun davranan herkese güven aşılayacağını kaydeden Feyzioğlu, "Unutmayalım ki adaletin tecelli ettiği mahkemeler, hepimizin son sığınağıdır, umut kapılarımızdır. Bu kapıların kapanması, ihtiyaç halinde kolay kolay açılmaması ya da çok geç açılması, hukuk güvenliğini derinden sarsar. Başka bir deyişle, yargının adil davranmadığının yaygın kanaat haline gelmesi, yurttaşların mahkemelerde haklarını alamayacaklarını düşünmeye, suçsuz olsalar bile mahkûm edileceklerinden korkmaya başlamaları durumunda, mülk yani ülke temelsiz kalır" dedi.

-YENİ BİR VESAYET DÜZENLEMESİ-

Siyasetin girdiği mahkemeden adaletin kaçacağının altını çizen Feyzioğlu, adaletsiz demokrasinin olmayacağını belirtti. Demokrasilerde siyasi partilerin, iktidara, yargı tarafından denetlenmeyi peşinen kabul ederek talip olduğunu anımsatan Feyzioğlu, bu denetimin siyasi değil, hukuki bir denetim olması gerektiğini vurguladı. Türkiye'de görevini sorumluluk duygusuyla, fedakârca yerine getirerek adalet dağıtmaya çabalayan binlerce avukat, hâkim ve savcı olduğunu ifade eden Feyzioğlu, "Kuşkusuz insanın söz konusu olduğu her yerde insandan kaynaklanan sorunlar da olur. Bu sorunların hiçbiri çözümsüz değildir. Yapılması gereken, yargıya, yargı dışı her türlü müdahaleyi önleyen, güvenilir bir sistemin kurulmasıdır. Bu görev hepimizindir. Çözümler kavga ederek değil, konuşarak bulunur" diye konuştu. Avukatların sorunlarını çözecek Avukatlık Kanunu'na ihtiyacın acil olduğunu belirten Feyzioğlu, kanunun Türkiye Barolar Birliği ve baroların öncülüğünde hazırlanmasının önemine dikkat çekti. Türkiye'nin tüm bölgelerinden katılım sağlayarak, bir çalışma komisyonu kurduklarını ve kanun taslağı hazırladıklarını ifade eden Feyzioğlu, sözlerine şöyle devam etti:

"Hem mesleğimiz, hem hukuk devleti açısından hayati sorunumuzun, çağdaş bir hukuk eğitiminin yanında, bir an önce avukatlık stajına başlama sınavının ve avukatlığa giriş sınavının getirilmesi olduğunun altını çiziyorum. Görüşe gönderilen taslakta, sınavın Adalet Bakanlığı tarafından yapılması öngörülmektedir. Hâkimlik ve savcılık sınavı Türkiye Barolar Birliği tarafından yapılmadığına göre, avukatlık sınavının Adalet Bakanlığı tarafından yapılmasının öngörülmesini anlamak mümkün değildir. Bu, yeni bir vesayet düzenlemesidir. Öte yandan hali hazırda hukuk fakültelerinde okuyan kırk bir bin öğrenci sınavdan muaf tutulmaktadır. Bu, bugün görev yapmakta olan avukat sayısının en fazla beş yıl içerisinde neredeyse yarı yarıya artması, buna bağlı olarak mesleğin sürdürülebilmesinin imkânsız hale gelmesi demektir. Hukuk fakültelerinde okumakta olan öğrencilerin sınavdan muaf tutulması, onların menfaatine değil, tam aksine zararınadır."

- İDARİ MAKAM KENDİNDE HUKUKA UYGUNLUK DENETİMİ YAPMA YETKİSİ GÖRÜYOR-

Kanunla sınav getirilinceye kadar geçerli olmak üzere, staja girişi ve staj bitirmeyi değerlendirme koşullarına bağlayan yönetmelik değişikliğinin, Avukatlık Kanunu'nun Türkiye Barolar Birliği'ne verdiği yetkiye dayanılarak kabul edildiğini ve Resmi Gazete'de yayımlanmak üzere Başbakanlık'a gönderildiğini belirten Feyzioğlu, Başbakanlık Mevzuatı Geliştirme ve Yayın Genel Müdürlüğü'nün, yönetmeliği yayımlamaktan kanuna aykırı bir şekilde imtina ettiğini savundu. Feyzioğlu, "Resmi Gazete'nin basılmasından sorumlu olan bir idari makamın kendinde hukuka uygunluk denetimi yapma yetkisini görmesi, hem kanun koyucu hem yargı organı yerine geçmesi, hukuk devletinin bütün kurum ve kurallarıyla işlediği bir devlette rastlanması mümkün olmayan bir durumdur. Bu Genel Müdürlük aynı yaklaşımla, bundan böyle, kanunların anayasaya aykırı olup olmadığını da denetleyecek midir? Fonksiyon gaspı teşkil eden hukuka aykırı bu işleme karşı iptal davası açılmıştır" diye konuştu.

-ATILAN TAŞ ZEDELENEN İTİBARA DEĞMEMİŞTİR-

Danıştay'ın son dönem kararlarında, baroların ve Türkiye Barolar Birliği'nin kanundan kaynaklanan dava açma yetkisini sınırlanmaya başlandığını belirten Feyzioğlu, İdari Yargılama Usulü Kanunu'nda yapılan değişikliklere atıfta bulunarak, atama ve nakil işlemlerinde etkin idari yargı denetiminin kalmadığını savundu. Danıştay Kanunu'nda yapılması planlanan değişiklikleri eleştiren Feyzioğlu, "İdari yargı kararlarına uyulmasında gecikme gösterilmesi veya bazen hiç uyulmaması, yurttaşları idari yargının güvencesinden fiilen yoksun bırakmaktadır. Hukuk devletinde, idare, mahkeme kararlarına, bu kararların içeriğinden memnuniyet duymasa da uymak zorundadır" dedi.

Sosyal medyaya yönelik idari veya yargısal engellemelerin, Anayasaya, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne ve İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun'a aykırı olduğunun altını çizen Feyzioğlu, erişimi top yekûn engellemenin teknik olarak mümkün olmadığını, atılan taşın, zedelenen itibara değmediğini ifade etti. Anayasa Mahkemesi'nin ihlal tespit edici kararların soğukkanlılıkla değerlendirilmesini isteyen Feyzioğlu, Öfkeyle kalkan zararla oturur. Burada zarar, ortak zarardır. Birbirlerine saygı duyarak iletişim kuranlar ise, ortak akla ulaşır" dedi.

-VAN'DA KONTEYNER KENTTE YAŞAMAYA DEVAM EDEN KİRACILARIN SELAMINI GETİRDİM-

Taksim'in 1 Mayıs'a kapatılmasını da eleştiren Feyzioğlu, getirilen yasağın, halkı polisle çatıştırmak isteyen provokatörlere uygun iklimi hazırladığını, polisin, şiddete başvuran ile barışçıl gösteri hakkını kullanmak isteyenleri birbirinden yine ayıramadığını ifade etti. Van dermemi mağdurlarının durumuna da dikkat çeken Feyzioğlu, zat-ı alinize ve buradaki muhterem heyete iletmek üzere, üzerimde bir selam borcu var. Van'da konteyner kentte yaşamaya devam eden kiracıların selamı. Türkiye Cumhuriyeti sosyal bir hukuk devletidir. Sosyal devlet, yurttaşın barınma ihtiyacını gidermek zorundadır. Deprem, kiracı-mal sahibi ayrımı yapmadan binaları yıkıp insanlarımızı öldürmüş, deprem konutları ise öncelikli olarak mal sahiplerine ve yalnızca bir kısım kiracıya ise kurayla tahsis edilmiştir. Türkiye Cumhuriyeti bu insanlarımızın mağduriyetini giderebilecek kudrete kuşkusuz sahiptir. Basit bir yönetmelik değişikliğiyle bile çözüm bulunabileceğini düşündüğümüz bu sorunun kısa sürede giderilmesini dileyerek bu selamı sizlere iletiyorum" dedi.

- TOPLUMUN YENİ GERGİNLİKLERE TAHAMMÜLÜ YOKTUR-

30 Mart yerel seçimler öncesindeki siyasetçilerin mitinglerdeki üslubunu eleştirerek, sözlerine şöyle devam etti:

"Artık yaraları sarma zamanıdır. Toplumun yeni gerginliklere tahammülü yoktur. Derslerimizi almalı ve yola devam etmeliyiz. Delillendirilmemiş itirazlara dayanarak sandığı şaibeli ilan etmek, sandığı itibarsızlaştırmaktır. Demokrasi, kuşkusuz seçim sandığından ibaret değildir, fakat seçmenin seçimler yoluyla iktidarın değişmeyeceğini düşünmeye sevk edilmesi, demokrasiye büyük zarar verir. Bu arada en büyük zararı da muhalefet partileri görür. Çünkü sandık yoluyla iktidarı değiştiremeyeceğini düşünen seçmenler, yılgınlığa düşerler ve en önemli yurttaşlık haklarından olan seçme haklarını kullanmaktan vazgeçebilirler. Öyleyse yapılması gereken, siyasi partilerin, seçim mevzuatının kendilerine yüklediği gözetim ve denetim sorumluluğunu disiplinli bir organizasyon içinde eksiksiz yerine getirmeleridir. Ancak bunlar yapıldıktan sonra varsa şaibe iddiaları ileri sürülmeli ve gereğinin yapılması beklenmelidir."

-İTİBARSIZLAŞTIRMA MALZEMELERİ, ONLARI ÇEKENLERİ VEYA ÜRETENLERİ İTİBARSIZLAŞTIRMIŞTIR-

Ses kayıtların seçim malzemesi olarak kullanıma çıkarılmasını da eleştiren Feyzioğlu, soğukkanlılık çağrısında bulunarak, şunları kaydetti:

"İtibarsızlaştırma malzemeleri, onları çekenleri veya üretenleri itibarsızlaştırmıştır. Nitekim kayıtları çekenler, bugüne kadar kimliklerini açıklamaktan imtina etmişlerdir. Yaptıkları iş itibarlı bir iş olsaydı, Snowden örneğinde olduğu gibi kimliklerini açıklarlardı. Bunları söylerken, elbette herkesin, bundan önce benzer şantajlar başkalarına yapıldığında nasıl tavır sergilediklerini hatırlayarak ders çıkarmaları gerektiğini de ifade etmek istiyorum. Demokrasi, zor ama bireylerin özgürlüğünü, hukuki güvenliğini ve toplumun refahını sağlayabilen yegâne yönetim biçimidir. Bizim, zoru başarmak için birbirimizi anlamamız, öfkeyle değil, soğukkanlılıkla hareket etmemiz gereklidir. Katedilen bunca yoldan sonra, akarsuları tersine akıtmaya çalışmak, yönümüzü Avrupa Birliği ve Avrupa Konseyi değerler sisteminden otoriter rejimlere çevirmek, hepimizin zararına olur."

Ses kayıtlarının montaj veya üretilmiş olup olmadıklarının, açılacak soruşturmalarda her türlü şüpheyi giderecek şekilde, tarafsızlığı bilinen uluslararası kuruluşlarca değerlendirilmesini isteyen Feyzioğlu, "Yasa dışı dinlemeye konu olan toplantının, (Dışişleri Bakanlığı) karar verici mevkide olanlara görüş sunmak üzere yapılan bir hazırlık toplantısı olduğu anlaşılmaktadır. Toplantıda konuşulan hususlar, yurtta barış dünyada barış ilkesine dayanması gereken dış politikamızın maceracı bir dış politikaya dönüştürülmek istendiği izlenimini vermiş ve büyük endişe yaratmıştır. Öte yandan bu yasa dışı dinlemenin bir casusluk suçu olduğu ortadadır. Üstelik bu kaydı yapanların daha başka hangi kayıtları yaptıkları bilinmemektedir" dedi.

-MECBURİ OTOSANSÜR-

Seçimler öncesi gündeme gelen yolsuzluk iddialarının soruşturulması gerektiğini ifade eden Feyzioğlu, soruşturmaların siyasi iktidar tarafından engellendiği algısının toplumda hâkim olmasının, adalet duygusunu zedelediğini belirtti. Yolsuzluk iddialarının derinliğine araştırılması gerektiğini kaydeden Feyzioğlu, "Bunun için tarafsız, bağımsız ve adil yargılama yapabilen, güvenilir bir yargıya ihtiyaç vardır. Gayrimeşru yapılanmalarla mücadele refleksi, Anayasa'ya ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne aykırı düzenlemelerin yapılmasına sebebiyet vermemelidir" dedi. Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu'nda yapılan değişikliklerin yeni ve denetimsiz bir kolluk gücü yarattığını ifade eden Feyzioğlu, MİT'in görev ve faaliyetlerine ilişkin bilgi ve belgelerin izinsiz yayınlanmasının üç yıldan dokuz yıla kadar cezalandırılan bir suç haline getirilmesinin ve yayın sahiplerinin de sorumlu tutulmasının, mecburi otosansür uygulamasına neden olacağını kaydetti.

Hâkimler ve Savcılar Kanunu'nda yapılan değişikliği de eleştiren Feyzioğlu, HSYK'nın, hâkimler ve savcılar açısından iki ayrı kurula dönüştüren, yüksek yargının ve ilk derece yargısı mensuplarının seçtiği üye sayılarını dengeleyen, seçimlerin demokratik şekilde yapılmasını sağlayan, aynı zamanda TBMM'nin de nitelikli çoğunlukla kurullara üye seçmesini öngören, Türkiye Barolar Birliği'nin birer üye seçmesini düzenleyen önerilerini Meclis'te grubu olan bütün siyasi partilere sunulduğunu belirtti.

-PARALEL YAPIYI MECLİS ARAŞTIRSIN-

Paralel yapı iddiaları için Meclis'in araştırma başlatması önerisinde bulunan Feyzioğlu, "Böyle bir meclis araştırmasında herkes tabiri caizse eteğindeki taşları dökebilecek ve pek çok konu açıklığa kavuşabilecektir" dedi. Özel Görevli Mahkemelerin ve TMK'nın 10. Maddesiyle görevli mahkemelerin kaldırılmasını olumlu olarak değerlendiren Feyzioğlu, bu mahkemelerin neden olduğu mağduriyetlerin henüz giderilmediğini ifade etti. Feyzioğlu, sözlerine şöyle devam etti:

"Dünyanın bu güzel ülkesinde yaşayıp, 1960 askeri darbesi sonunda ülkemizin başbakanının, bakanlarının asılmalarının üzüntüsünü; üç fidanımız Deniz, Hüseyin ve Yusuf'un idamlarının acısını yüreğinde hissetmeyenimiz var mıdır? Ethem Sarısülük, Mehmet Ayvalıtaş, Abdullah Cömert, Komiser Mustafa Sarı, Medeni Yıldırım, Ali İsmail Korkmaz, Ahmet Atakan, Berkin Elvan, Hasan Ferit Gedik evlatlarımızın yasını tutmayanımız olabilir mi? Uludere'de savaş uçaklarınca paramparça edilen 34 yurttaşımızın; Sivas'ta, Kahramanmaraş'ta, Çorum'da, Reyhanlı'da katledilen canlarımızın dağlamadığı yürek var mıdır? Uludere katliamının takipsizlikle, Sivas davasının bir kısım sanıklar için zamanaşımıyla sonuçlanmasını içimize sindirebildik mi? Peki, bu ülkenin bir büyükşehir belediye başkanının şiir okuduğu için niyet okuma yöntemiyle hapse atılmasını bugün hala içine sindiren var mıdır? Hrant Dink'in yazısının içinden cımbızla iki cümle çekip, yazının tamamını okumaya gerek bile görmeyenlerce mahkûm edilmesini ve sonra katlini, boğazı düğümlenmeden, yüreği sıkışmadan konuşabilenimiz olabilir mi? Bu topraklar sayılamayacak kadar çok zulme tanıklık etti. Tuvalete bile gidemeyecek kadar ağır hasta olmasına rağmen her an kaçabilir diye yatağa zincirlenerek ölümüne seyirci kalınmış Kuddusi Okkır, Prof. Dr. Uçkun Geray, İlhan Selçuk, Türkan Saylan, Engin Aydın, Kaşif Kozinoğlu, Albay Halil Yıldız, Albay Ali Tarık Akça, Yarbay Ali Tatar ve en son Albay Murat Özenalp Vicdanlarımız kanamıyor mu?"

-SEÇİM SÜRECİ BİRLEŞTİRİCİ KUCAKLAYICI OLMALI-

Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde kullanılacak üslubun, Cumhurbaşkanı'nın 76 milyon yurttaşın tümünün cumhurbaşkanı olacakları dikkate alınarak birleştirici, kucaklayıcı olmasına özen gösterilmesinin öneminin açık olduğunu vurgulayan Feyzioğlu, "Bu düşüncelerle tüm saygıdeğer cumhurbaşkanı adaylarımıza şimdiden başarı dileklerimi en derin saygılarımla sunuyorum" dedi.

Kaynak: ANKA

Son Dakika Güncel Danıştay'ın 146. Kuruluş Yıldönümü - TBB Başkanı Feyzioğlu: Artık Yaraları Sarma Zamanıdır - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?

    SonDakika.com'da yer alan yorumlar, kullanıcıların kişisel görüşlerini yansıtır ve sondakika.com'un editöryal politikası ile örtüşmeyebilir. Yorumların hukuki sorumluluğu tamamen yazarlarına aittir.

Advertisement