Cezaevinde günde yaklaşık 49 bin yumurta üretiliyor
ANKARA'nın Kalecik ilçesindeki Açık Ceza İnfaz Kurumu'nda, 40 hükümlünün çalıştığı Yumurta Tavukçuluk Atölyesi'nde günde ortalama 49 bin yumurta üretiliyor. Öncelikle cezaevlerinde satışa sunulan yumurtalar için cezaevi yönetimi taleplere yetişmekte zorlu çekiyor.
Adalet Bakanlığı İşyurtları Kurumu, hükümlü ve tutukluların meslek edinmelerini sağlamak amacıyla Ankara'daki Kalecik Açık Ceza İnfaz Kurumu'nun bahçesine Yumurta Tavukçuluk Atölyesi kurdu. Yaklaşık 59 bin tavuğun bulunduğu atölyede 40 hükümlü sigortalı olarak çalışıyor. Hükümlüler her gün elde edilen yaklaşık 49 bin yumurtayı toplayarak, paketleyip hazır hale getiriyor. Önce ceza infaz kurumlarında satışa sunulan yumurtalar, resmi kurumlara da gönderiliyor. Ayrıca, tavuklar da zaman zaman ihaleyle satılarak, kamuya gelir elde ediliyor. Tesiste çalışan hükümlülere, yaptığı işe göre aylık 300 ile 500 TL arasında ücret ödeniyor.
'TAVUKLARA MÜZİK DİNLETİSİ'
Bu arada hükümlüler yaklaşık 59 bin tavuk için cezaevi yöntemine ilginç bir başvuruda bulundu. Hükümler, tavuklara müzik dinletilmesini istedi. Hükümlülerin bu istediği karşısında önce şaşkınlık yaşayan cezaevi yönetimi, daha sonra bu başvuruya onay verdi. Bunun üzerine, tavuklara müzik dinletilmeye başladı. İş Yurtları Kurumu Veteriner Sağlık Teknisyeni Burak Bal, "Hükümlüler hem işlerini yürütürken sevdikleri müzikleri dinliyorlar, hem de yumurtaları topladılar. Müzik uygulamasının ardından yaptığımız çalışma ve analiz sonrasında verimliliklerin yüzde 30 arttığını gözlemledik. Araştırmalarımızı iyice derinleştirdiğimizde müziğin tavukların strese girmesini ve dışarıdan içeri giren seslerin önüne müziğin geçtiğini tespit ettik. Şimdilerde hükümlüler mutlu, tavuklarımız mutlu" dedi.
Günlük ortalama 49 bin yumurta aldıklarını kaydeden Bal, yumurtaların kaliteli olması nedeniyle zaman zaman taleplere yetişmekte zorluk çektiklerini kaydetti.GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ-------------------------------Anons -Tavuklardan görüntü -Ropörtaj-Çalışanlardan görüntü
Haber-Kamera: Hasan AKYILDIZ/KALECİK (Ankara), -=================================
Fotoğraf sanatçısı, kazandığı parayı ihtiyaç sahiplerine dağıttı
MALATYALI fotoğrafıçı Yusuf Karaoğul (37), Kızılay ve Yeşilyurt belediyelerince düzenlenen 2 ayrı yarışmada birinci oldu. Karaoğu, iki yarışmadan kazandığı toplam 4 bin TL'lik ödülü, Öncü Mahallesi'nde oturan yardıma muhtaç ailelere dağıttı.
Fotoğrafçı Yusuf Karaoğul, Türk Kızılayı Malatya Şubesi ile Malatya- Fotoğraf ve Sinema Sanatı Derneği'nce düzenlenen 'En Hayırlı Kırmızı' fotoğraf yarışmasına katıldı. Karaoğul, kent merkezine 70 kilometre uzaklıkta olan Öncü Mahallesi'nde oturan yaşlı bir çiftin yöresel kıyafetlerle fotoğraflarını çekti. Bu fotoğraflarla yarışmaya katılan Karaoğul, dereceye girerek, kazandığı bin TL'yi, fotoğraflarını çektiği yardıma muhtaç çifte ve aynı köyde oturanlara bağışladı.Fotoğrafçı Karaoğul, çiftin tekrar fotoğraflarını çekip, bu fotoğraflarla da Yeşilyurt Belediyesi'nce 'Mutlu İnsanların Şehri: Yeşilyurt' fotoğraf yarışmasına katılarak, tekrar derece yaptı. Karaoğul, buradan kazandığı 3 bin TL'yi de aynı köye bağışladı. Bu bağışları gören Kızılay Genel Sekreteri Hüseyin Can, Öncü Mahallesi'ne giderek, erzak yardımlarında bulundu.
Fotoğrafları çekilen çift, derece yapan fotoğrafçı Karaoğul'a teşekkür etti. Yusuf Karaoğul da fotoğrafları çekerken duygu dolu anlar yaşadığını anlattı.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ--------------------------------Öncü Mahallesi'nden görüntüler-Mahallelilere dağıtılan yardımlar-Fotoğrafı çekilen yaşlı çift-Yaşlı çiftten detaylar-Fotoğrafçı Yusuf Karaoğul röp.-Yaşlı çift röp.-Yaşlı çiftin fotoğraflarının hediye edilmesi-Genel ve detay görüntüler
Haber-Kamera: Taha AYHAN-MALATYA- =============================
Sosyal medyada ünlenen 'para hırsızı karga' şoförlerin maskotu oldu
KOCAELİ'nin Gebze ilçesinde Fatih Marmaray durağında bir kadının İstanbul Kart'ına para yüklemek istediği sırada 20 lirasını, daha sonra yan tarafta bulunan halk otobüsü kooperatifindeki bir kişinin 5 lirasını çalmasıyla sosyal medyada ünlenen karga, şoförlerin maskotu oldu. Kargaya 'Şakir' adını veren şoförler, karganın belirli aralıklarla kooperatife gelip yemek yediğini söyledi.
Gebze'de bulunan Fatih Marmaray Durağında bir kadının İstanbul Kart'ına para yüklemek istediği sırada 20 lirasını, daha sonra yan tarafta bulunan halk otobüsü kooperatifindeki bir kişinin 5 lirasını çalmasıyla sosyal medyada ünlenen karga, Marmaray durağının yan tarafından bulunan halk otobüsü kooperatifi çalışanlarının maskotu oldu. Karganın acıktığı zaman kooperatif durağına geldiğini ifade eden şoförler, bazı şoförlerin karganın gelmesi için gökyüzüne para gösterdiklerini belirtti.
Karganın ilk olarak kooperatifin çay ocağındaki simit tezgahına geldiğini ve tezgahta bulunan simitleri yediğini ifade eden çay ocağı işletmecisi Ferhat Yılmaz, karganın 2-3 günde bir geldiğini belirterek, "Ben 2 ay önce burada işimin başındayken, karga gelip simit tezgahına kondu. Biraz simit verdim onu yedi ve dostluğumuz böylece başlamış oldu. Daha sonra elime gelmeye başladı ve sürekli geliyor. 2-3 günde bir geldiği oluyor bizim kooperatife. Benden kaçmıyor, bize çok alıştı sürekli buraya geliyor. Baya gırgır, şamata yapmaya başladık, buralarda olduğunda her çağırdığımızda geliyor. Geçenlerde Marmaray'da bir para çalmış. Bende bilmiyorum onu internetten duydum ve daha sonra bana söyleyenler oldu. Bizim bir arkadaşımızın da 5 lirasını kaptı ama daha sona parayı geri aldık." dedi.
"KARGA ÜNLÜ OLDU" Karganın sosyal medyada ünlenmesinin ardından kargaya 'Şakir' adı verdiklerini söyleyen Ferhat Yılmaz, "Biz burada yemeğini suyunu veriyoruz sürekli. Şu an burada yok ama acıktığı zaman geliyor. İsmini 'Şakir' koyduk. Şakir diye bağırdığımız zaman buralarda olduğu zaman yanımıza geliyor. Çok değişik tepkiler aldık burada olduğu zaman arkadaşlar video çekiyor, karga baya ünlü oldu." Diye konuştu.
"BENİMLE DALGA GEÇİYORLAR" Kargayı besledikleri için kendisiyle dalga geçenlerin de olduğunu belirten Ferhat Yılmaz şöyle konuştu: "Kargayı ben beslediğim için benimle şakalaşanlar, dalga geçenler oluyor. 'Kargayı hırsızlığa alıştırmışsın, sana para getiriyor' diye dalga geçiyorlar. Bir yandan hoşuma gidiyor bir yandan da çok tuhaf hissediyorum. Bizim buraların eğlencesi oldu."
"KOOPERATİFİN MASKOTU OLDU" Kooperatifte bulunan şoförlerin kargayı çok sevdiğini ve gelmediği zamanlarda yolunu gözlediklerini ifade eden şoför Vuslat Keskin ise şöyle konuştu: "Sık sık geliyor buraya. Sabahları kahvaltı yaparken ve simit yerken geliyor. Biz de onu kendi durağımızın maskotu gibi görmeye başladık seviyoruz onu. Sabahları simit yerken gelecek mi diye bekliyoruz. Bazı arkadaşlar 'Şakir' diye bağırıyor. Karga buralardaysa ve bizi duyuyorsa geliyor. Gelmediği zaman yolunu gözlüyoruz. Bazen gelen kargaları Şakir mi geldi diye kontrol ediyoruz. Genelde acıktığı zaman buralara geliyor. Birini yemek yerken gördü mü direkt olarak yemeğine ortak oluyor, bizden biri oldu kargayı seviyoruz."
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ------------------------------ -Karganın kooperatife gelerek yemek yemesi (Cep telefonu kamerası) -Kargayı besleyen çay ocağı işletmecisi Ferhat Yılmaz ile röportaj -Kooperatif şoförü Vuslat Keskin ile röportaj -Detaylar Haber-Kamera: Ergün AYAZ-Alişan KOYUNCU/GEBZE(Kocaeli),
========================================
Doğu Karadeniz'de 'Vampir' kelebeği yok edecek ilaç geliştirildi
DOĞU Karadeniz'de, son yıllarda görülmeye başlanan ve başta çay ve fındık olmak üzere tarım alanlarına zarar veren ve halk arasında 'vampir kelebek' olarak bilinen 'Ricania Japonica' adlı böcekle mücadele için biyolojik ilaç geliştirildi. Yüzde yüze yakın zararlı türü yok eden, tarım ürünlerine zarar vermeyen ilacın seri üretimi planlanıyor.
Doğu Karadeniz Bölgesi'nde son yıllarda görülmeye başlanan ve hızla çoğalan 'vampir kelebek' olarak da bilinen 'Ricania Japonica' adlı kelebek türü böcek, tarım alanlarına zarar veriyor. Bitkinin özsuyunu emerek kurutan ve özellikle bölgenin temel geçim kaynağı çay ve fındıkta rekolte düşüşlerine neden olan böcek, özellikle yaz aylarında ortaya çıkıyor. Eylül ayı ortalarına doğru yumurtlama dönemine giren vampir kelebekle ilgili mücadele eylem planı hazırlandı.
MANTARDAN İLAÇ GELİŞTİRİLDİTrabzon Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. İsmail Demir ve ekibi, Tarım ve Orman Bakanlığı Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğü (TAGEM) ve KTÜ Bilimsel Araştırma Projeleri Birimi desteğiyle, 'Ricania Japonica' türü böcekle mücadele için biyolojik ilaç geliştirdi. Ekip, bölgeden izole ettikleri yerel iki mantar türünü kullanarak ilaç geliştirdi. Yüzde yüze yakın zararlı türü yok eden, tarım ürünlerine zarar vermeyen ilacın seri üretimi planlanıyor. Ekip ayrıca daha önce 'Ricania Simulans' türü olarak bilinen böceğin 'Ricania Japonica' türü olduğunu da tespit etti.
'YERLİ VE MİLLİ İLAÇ ELDE ETTİK'Tarım zararlılarıyla mücadele için yıllardır mikroorganizmaları kullanarak çalışmalar yürüttüklerini anlatan Prof. Dr. İsmail Demir, vampir kelebekle ilgili yürüttükleri çalışmalarda öldürücü etkisi yüksek 2 mantar türünü kullanarak prototip ilaç geliştirdiklerini açıkladı. Demir, "Biyolojik mücadele yapmak için elimizde prototip ölçekte 2 ürün üretildi. İlaç içeriğini bölgeden izole ettiğimiz mantarlardan oluşturduk. Yerli ve milli bir ilaç elde ettik. Ayrıca bu zararlıyla mücadelede dünyada da geliştirilmiş ilk prototip mantar ürünüdür. Çeşitli koruyucular ve yapıştırıcılarla karıştırarak formülasyon haline getirdik ve ürünümüzü gerek laboratuvar koşullarında gerekse alan koşullarında zararlı üzerinde denedik. Özellikle alanda yüz de yüze yakın öldürücü etkisi olduğunu gördük" dedi.
'KAHVERENGİ KOKARCA BÖCEĞİ İÇİN ÇALIŞMA YAPILACAK'Prof. Dr. Demir ilacın bölgeye uyumlu olduğunu, diğer canlıların sağlığına olumsuz etkisi olmadığını belirterek, "İlaç tarım alanlarına kalıntı bırakmıyor. Doğu Karadeniz'de ortaya çıkan ve hızla yayılan 'Kahverengi kokarca' böceği için de çalışma yapacağız. Kültür koleksiyonumuzda yer alan 20 civarında öldürücü etkisi yüksek mantarı kokarca böceği üzerinde de test edip, öldürücü etkisi yüksek olanlardan prototip ürün geliştirmeyi planlıyoruz. Alandan ciddi manada uygulama yapabilecek ölçekte gerek kelebeğe karşı gerek kahverengi kokarca böceğine karşı ürün geliştirmeyi planlıyoruz. Önümüzdeki çalışmalarımızda ilk yapacağımız işlerden bir tanesi de bu olacaktır" diye konuştu.
RİCANİA JAPONİCAKafkaslarda yer alan Gürcistan üzerinden 2007 yılında Doğu Karadeniz'e gelen 'vampir kelebek' olarak da bilinen Ricania Japonica adlı canlı türü Artvin, Rize, Trabzon ve Giresun'da yayılmaya başladı. Bölgede son birkaç yıldır çoğalan, 'Ricania simulans', suyunu emdiği sebze ve yabancı otlardan beslenerek kurumalarına neden oluyor. Son yıllarda yayılma alanın daha da geliştiren tür, Karadeniz sahili boyunca Samsun'a kadar ulaştı. Ayrıca Trakya bölgesinde Bulgaristan üzerinden İstanbul ve Sakarya'ya kadar yayılarak Marmara Bölgesi'nde de görülmeye başlandı. Mayıs ayında ergin öncesi dönemde tüylü bir yapıda olan canlı, Haziran ortasından itibaren ergin dönemine ulaşıyor. Bu dönemde beslenme aktivitelerini azaltıp, yumurtlama aktivitelerini artırıyor.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ-Vampir kelebek detayları-Prof. Dr. İsmail Demir açıklaması-Laboratuvar detayları-Bahçelerden böcek detayları
Haber-Kamera: Selay SAYKAL TRABZON-DHA
===========
Ordu'da, heyelanlı mahallenin sakinleri tedirgin ORDU'nun Altınordu ilçesine bağlı Topluca Mahallesi, son 10 yıldır aralıklarla meydana gelen heyelanlar nedeniyle kayıyor. 3 binanın yıkıldığı, 30 dönüm fındık bahçesinin zarar gördüğü, 9 binada ise risk tespit edildiği mahallede cami de yıkılma tehlikesi ile karşı karşıya. Arazilerde yarıklar oluşurken, tedirgin olan mahalleli önlem alınmasını istiyor.
Altınordu ilçesine bağlı 300 nüfuslu Topluca Mahallesi'nde yaklaşık 10 yıl önce meydana gelen heyelanın aralıklarla devam etmesi vatandaşları tedirgin ediyor. Bugüne kadar 3 bina yıkılırken, 30 dönüm fındık bahçesinin zarar gördüğü mahallede, 9 binada risk tespit edildi, riskli yapılar tahliye edildi. Son olarak 13 mahallenin ulaşımını sağlayan grup yolunun heyelan nedeniyle çökmesi endişe yarattı. Arazilerde yarıkların oluştuğu mahallede cami de yıkılma tehlikesi ile karşı karşıya kaldı. Vatandaşlar, heyelan tehlikesinin sürdüğü mahallede önlem alınmasını istiyor. AFAD ekiplerinin teknik inceleme yaptığı mahallede, Ordu Büyükşehir Belediyesi ekipleri de çöken grup yolunda fore kazıklarla önlem alınması için proje çalışması başlattı.
'YOLUN YAPILMASINI İSTİYORUZ'Topluca Mahallesi Muhtarı Hüseyin Beyazıt, belediye ve ilgili kuruluşlar tarafından yıllardır heyelan bölgesinde inceleme yapıldığını ancak henüz bir çözüm üretilemediğini söyledi. Mahallenin içinden geçen grup yolunda da heyelan nedeniyle çöküntüler meydana geldiğini, her seferinde çöküntü yere çakıl dökülmek suretiyle geçiştirildiğini belirten Beyazıt, "Heyelanla ilgili çalmadığımız kapı kalmadı. Defalarca konuyu yetkili birimlere ilettik. Her geçen gün yol daha da çöküyor ve heyelan etkisini artırıyor. Heyelan, cami ve mezarlara kadar dayandı. Bu sene daha da etkili oldu. Bahçede büyük yarıklar oluştu. Bir an önce tedbir alınarak yolun yapılmasını istiyoruz" dedi.
'2 KATLI EVİM YIKILDI'10 yıl önce başlayan heyelanda kendisine ait 2 katlı evin yıkıldığını belirten mahalle sakinlerinden Şevket Arslan da, "Heyelan camiye dayandı, 3 ev buradan boşaltıldı. Boşaltılan evlerin karşısında da evler var. Yol çöküyor, çöktükçe çakıl ile dolduruyorlar. Sonuç yok, gelen öyle bakıp gidiyor. Bahçede toprakta yarıklar var, binaları aşağıya çekiyor, akıntı var. Mahallemizin tek camisi de heyelanla karşı karşıya. Kar suları eriyince, yağmur çok yağdığında sular çukurda birikiyor. Uçuk gittikçe büyüyor, bahçelerde büyük yarıklar var, hayvanlarda bahçelere otlamaya giremiyor" diye konuştu.
'YILLARDIR HEYELAN VAR'Turan Kabal ise, "Burada yıllardır heyelan var, evler çöküyor, bahçelerde büyük yarıklar var. Mahalle merkezinin çevresinde de çöküntüler var. Burada herkes tedirgin. Yol çöktükçe getirip malzeme dolduruyorlar. Bahçelerde insan bile zor geziyor. Buraya bir önlem alınması gerek. Caminin yıkılmasına 2- 3 metre kaldı. Çözüm bekliyoruz" dedi.
-Görüntü Dökümü-Heyelanın olduğu mahalleden görüntü (drone)-Caminin önünde heyelandan görüntü (drone)-Fındık bahçesinde çatlayan topraktan görüntü (drone)-Daha önceden yıkılan çatlayan binalardan görüntü (drone)-Çöken yoldan görüntü (drone)-Diğer detaylar-Vatandaşlarla röportaj
Haber-Kamera: Nedim KOVAN-ORDU-DHA
===========
Aracına aldığı kişiler hırsız çıkınca, 52 gün tutuklu kaldı
İZMİR'de, taksi şoförlüğü yaparak geçimini sağlayan Mihdi Yedikardeş'in, taksisine aldığı kişiler hırsız, araca yükledikleri mallar da çalıntı çıktı. Polis baskınında, hırsızlarla beraber gözaltına alınan Mihdi Yedikardeş, 52 gün tutuklu kaldıktan sonra, ilk duruşmada beraat etti. Yedikardeş, bin lirası maddi olmak üzere, 3 bin 500 lira tazminat almaya hak kazandı.
Konak'taki Çankaya semtinde, bir taksi durağında çalışan Mihdi Yedikardeş'e 18 yaşındaki H.Y., annesine ait bazı eşyalar olduğunu ve bunları taşıyacaklarını söyledi. H.Y.'yi de alıp, taksiyle Şair Eşref Bulvarı üzerindeki bir işyerinin önüne giden Yedikardeş, aralarında plazma televizyon ve çeşitli elektronik eşyaların da olduğu eşyaları gördü. H.Y., eşyaların başında bekleyen arkadaşı T.Ç. ile beraber, söz konusu eşyaları taksiye yükledi. H.Y. ve T.Ç., şoförlüğünü Yedikardeş'in yaptığı taksiyle taşıdıkları eşyaları, Eşrefpaşa semtindeki B.E.'ye ait işyerine yüklemek isterken, kendilerine gelen ihbarı değerlendiren polis ekiplerinin yaptığı operasyonla yakalandı. Polisin yaptığı çalışmada, H.Y.'nin annesine ait olduğunu söylediği malların, bir işyerinden çalındığı belirlendi. Olayla ilgili başlatılan soruşturma kapsamında H.Y., T.Ç. ve B.E.'nin yanı sıra Mihdi Yedikardeş de gözaltına alındı. Adliyeye sevk edilen şüphelilerden Yedikardeş, taksici olarak çalıştığını ve hırsızlık yapmadığını, malların çalıntı olduğunu bilmediğini, H.Y.'nin kendisine gelip, 'Anneme ait mallar var, acil taşımalıyız' dediğini söylese de, diğer 3 kişiyle birlikte tutuklandı.52 GÜN TUTUKLU KALDIİzmir Cumhuriyet Başsavcılığı'nın olayla ilgili hazırladığı iddianame, İzmir 14'üncü Asliye Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilerek, dava açıldı. Mahkeme, tutuklama tarihinden 52 gün sonra görülen 2017 şubat ayındaki ilk duruşmada Yedikardeş ve B.E.'nin tahliyesine, 2018 yılının kasım ayında görülen karar duruşmasında ise beraatlerine karar verdi. Yapılan itiraz üzerine, yaklaşık 3 buçuk ay önce yerel mahkemenin verdiği kararı inceleyen İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14'üncü Ceza Dairesi, kararı onadı.3 BİN 500 TL TAZMİNAT ALDIKararın onanmasının ardından harekete geçen Mihdi Yedikardeş ve avukatı Ahmet Şeref, İzmir 4'üncü Ağır Ceza Mahkemesi'nde, bin lira maddi, 25 bin liralıkta manevi tazminat davası açtı. Dosyayı inceleyen mahkeme heyeti, Yedikardeş'in bini maddi olmak üzere 3 bin 500 TL manevi tazminat almasına karar verdi.'BANA ÇALINTI OLDUĞUNU SÖYLEMEDİLEROlayla ilgili DHA'ya açıklamalarda bulunan Mihdi Yedikardeş, "Taksi durağında beklerken yanıma bir genç geldi ve annesine ait eşyaların olduğunu, onları taşıyacağımızı söyledi. Bunun üzerine birlikte taksiye bindik ve söylediği yere gittik. Gittiğimiz yerde, yolun kenarında bazı eşyalar duruyordu. Bunları çalmışlar ama bana söylemediler. Dediğim gibi, annesine ait olduğunu söylemişti bana. Eşyaların başında da, adının T.Ç. olduğunu sonradan öğrendiğim biri duruyordu. Üçümüz arabaya bindik. Eşrefpaşa'da bir dükkana bu malları bırakacaklarını söylediler. Bu sırada polisler geldi ve üçümüzü de gözaltına aldı" dedi.Yedikardeş, cezaevi sürecinin kendisi açısından çok zorlu geçtiğini belirterek, "Orayı yalnızca çeken bilir, oraya giren bilir. Gerçekten çok zorluklar çektim. Benim çocuğum bana gelip, 'Baba sen hırsızlık mı yaptın?' dedi. Bu o kadar zoruma gitti ki, anlatamam. Bu çektiklerimin karşılığı olarak 3 bin 500 lira almama hükmettiler. Ne diyebilirim ki" şeklinde konuştu.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: Mihdi Yedikardeş ile röportajAvukat Ahmet Şeref ile röportajMihdi Yedikardeş'ten detay görüntüler
Haber: Davut CAN - Kamera: Mücahit BEKTAŞ/ İZMİR, =============================
Kuşadası'nda 'vize muafiyeti' kararı sevinçle karşılandı TÜRKİYE'nin 11 Avrupa ülkesine vize muafiyeti sağladığına ilişkin Cumhurbaşkanı kararı Resmi Gazete'de yayımlandı. Karar, Ege Bölgesi'ndeki önemli turizm merkezlerinden Aydın'ın Kuşadası ilçesinde sevinçle karşılandı. Kuşadası Belediyesi Turizm Komisyonu Başkanı Fahrettin Çiçek, uygulamayla birlikte bu yıl Türkiye'ye Avrupa'dan gelecek turist sayısında patlama yaşanacağını söyledi.
Türkiye; Avusturya, Belçika, Birleşik Krallık, Hırvatistan, Hollanda, İrlanda, İspanya, Malta, Norveç, Polonya ve Portekiz vatandaşlarına vize muafiyeti sağlama kararı aldı. Karar, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın imzasıyla dün Resmi Gazete'de yayımlanıp yürürlüğe girdi. Uygulamaya göre, İngiltere dışında tamamı Avrupa Birliği'nde yer alan söz konusu ülkelerin vatandaşlarında, Türkiye'ye yapacakları her 180 günlük turistik amaçlı seyahatte 90 gün süreyle vize zorunluluğu aranmayacak. 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu'nun 18'inci maddesi gereğince verilen karar, her yıl 100 binlerce turisti ağırlayan Ege Bölgesi'nin turizm merkezlerinden Kuşadası'nda sevinçle karşılandı.
'REKABET ŞANSIMIZ ARTTI'Atılan adımın Türk turizmcisinin dünya genelindeki rakipleriyle rekabet etme şansını artırdığını belirten Kuşadası Belediyesi Turizm Komisyonu Başkanı Fahrettin Çiçek, "Öncelikle Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Dışişleri Bakanlığı'na turizmciler olarak teşekkür ediyoruz. Uygulama, 11 ülkeden Türkiye'ye gelecek turist sayısında bu sezondan itibaren patlamaya neden olacak. Özellikle Kuşadası gibi kıyı kesiminde yer alan turizm destinasyonları, bu gelişmeden olumlu yönde etkilenecek. Biz Kuşadalı turizmciler olarak İrlanda'dan ilçemize gelecek ziyaretçi sayısında ciddi bir artış yaşanmasını bekliyoruz. Çünkü Kuşadası, İrlandalı turistlerin en çok tercih ettiği tatil beldelerinin başında geliyor" dedi.
'KAPSAM GENİŞLETİLİRSE 3'ÜNCÜ YAŞ TURİZMİ GELİŞİR'İlerleyen dönemde uygulamada yer alan '180 günlük turistik amaçlı seyahatte 90 gün süreyle vize zorunluluğu aranmayacak' kuralının 120 güne kadar çıkarılabileceğini ifade eden Çiçek, "Eğer bu süre uzatılırsa, bizim 'Third Age Tourism' olarak adlandırdığımız ve dünya genelinde yaşlanan nüfusa yönelik yapılan turizm faaliyetleri ülkemizde canlanma fırsatı bulacak. Çünkü Türkiye'ye kış döneminde tatil yapmak için gelen 65 yaş üstü turistler ülkemizde daha çok vakit geçirmek istiyorlar" diye konuştu.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ---------------------------Kuşadası Belediyesi Turizm Komisyonu Başkanı Fahrettin Çiçek ile röp.-Kuşadası'ndan yüksek bir yerden genel görüntü-Kuşadası Limanı'ndan görüntü
Haber-Kamera: Eşber OKAYER/ (KUŞADASI), (Aydın),
===============================================
İzmir'in arka sokaklarındaki çocuklardan büyüleyen performans İZMİR'de 5 yıl önce kurulan Barış Çocuk Orkestrası, kentin dezavantajlı bölgelerindeki çocukların, sanat eğitiminden yararlanmasını sağlıyor. Çocukların müzik aracılığı ile kötü alışkanlıklardan korumasını amaçlayan projede, 7-17 yaş arasındaki 130 öğrenciye eğitim veriliyor. Keman, viyolonsel, trompet gibi müzik aletleri ile Pyotr İlyiç Çaykovski, Mozart gibi dünyaca ünlü isimlerin bestelerini çalmayı öğrenen çocukların performansı göz dolduruyor. Yoksul mahallerde yükselen Batı müziği ezgileri, duyanları büyülüyor.
İzmir'de 5 yıl önce kurulan Barış Çocuk Orkestrası, Konak ilçesi Eşrefpaşa, Kadifekale ve İkiçeşmelik gibi bölgelerinde yaşayan ekonomik imkanları kısıtlı çoğu Mardinli çocuklara müzik eğitimi veriyor. Kentin yoksul mahallelerinde yaşayan 7-17 yaş arasındaki tüm çocuklar, projede görev alan konservatuar mezunu 6 öğretmenden keman, viyolonsel, trompet gibi müzik aletleri ile eğitim alıyor. İzmir'in arka sokaklarında yükselen batı müziği ezgileri, duyanları büyülüyor. Çocuklar, Pyotr İlyiç Çaykovski, Mozart gibi dünyaca ünlü isimlerin bestelerine yeniden hayat veriyor. Barış Çocuk Orkestrası projesinin sahibi Selmin Günöz, burada amaçlarının yetenekli çocukları bulmak olmadığını, müzik aracılığı ile çocukları kötü alışkanlıklardan korumaya çalışarak, onların topluma faydalı bireyler olmalarını sağlamaya çalıştıklarını söyledi. Bu nedenle müziğin araç olduğunu kaydeden Selmin Günöz, çocuklar arasında kesinlikle seçme yapmadıklarını, müzik eğitimi almak isteyen her çocuğu orkestraya kabul ettiklerini anlattı. Günöz, "Her çocuğun sanat eğitiminden yararlanma hakkı vardır. Bu zaten Çocuk Hakları Beyannamesi'nde de geçen bir madde. Biz sadece o haklarını çocuklara teslim ediyoruz. Burada nitelikli eğitim veriyoruz. Herhangi bir şekilde çocuklar kulaktan duyarak çalmıyor. Müzik eğitimi alıyorlar. Notaları, ritimleri, dünya müziğini öğreniyorlar. Çocuklar Türk ezgilerinin yanı sıra uluslararası boyuttaki klasik Batı müziğini de öğreniyor" dedi.'BUNDAN SONRAKİ HEDEFİM GENÇLİK ORKESTRASI KURMAK'Şuana kadar 130 çocuğa ulaştıklarını açıklayan Günöz, Barış Çocuk Orkestrası Koruma ve Geliştirme Derneği'ni kurarak, eğitim alan çocukların müzik enstrümanlarını, buraya yapılan bağışlarla sağladıklarını söyledi. Aynı zamanda derneğin kurucu başkanı da olan Günöz, "Birçok konser yaptık. Konserlerdeki amaç projenin yürümesiydi. Tek başıma bu projeyi başlattığım zaman ilk düşündüğüm şey bütçe oluşturmaktı. Çok ünlü sanatçılarımızdan rica ettim. Gülsin Onay ilk konserimizi gönüllü olarak yaptı. Sanata, çocuk eğitimine önem veren dostlar çok destek verdiler. Enstrümanlarımızı bu şekilde aldık. 130 enstrümanı satın almak hiç kolay değil. Ciddi bir bütçe gerektiriyor. Biz kimseye, 'Senden olmaz' demiyoruz. Her gelen çocuk eğitim alıyor. Çok iyi olan oluyor, daha orta dereceli olanlar var. Daha ağırdan ilerleyen oluyor. Ama hiç birine, 'Sen yapamıyorsun, hadi artık güle güle' demiyoruz. Geriye dönüp baktığımda, buraya nasıl geldik dediğim zamanlar oluyor. Geldikleri seviyeyi gördüğüm zaman çok da mutlu oluyorum. Bundan sonraki hedefim, gençlik orkestrası oluşturmak. Çocuklar 18 yaşına geldiği zaman onları göndermek istemiyoruz. Keşke bütün çocuklara ulaşsak" diye konuştu.MÜZİK EĞİTİMİ ALAN ÇOCUKLAR ÇOK MUTLUBarış Çocuk Orkestrası'nda yer alan ve keman çalan 6'ıncı sınıf öğrencisi İlayda Fındıkçı (11), "Hayatım çok değişti. İlk başta biraz zor geldi çalması ama orkestra ile tanıştıktan sonra özgüvenim arttı" dedi. 6'ıncı sınıf öğrencisi Umut Aldulkadir Müjde (11) ise, "İlk keman çalmaya başladığımda ikinci sınıfa gidiyordum. 5 senedir çalışıyorum. Şimdi okulda müzik ile ilgili tüm etkinliklere katılabiliyorum. Keman çalmayı çok seviyorum" diye konuştu. 26 Ağustos Ortaokulu 8'inci sınıf öğrencisi Helin Elinç (12) de, "Trompet çalıyorum. Hayalim gerçekleştiği için çok mutluyum. Orkestraya girdikten sonra daha disiplinli oldum. Bırakmak istemiyorum" dedi. Kader Mutlucan (12) da, şunları söyledi: "Ben önceden de keman çalmayı çok istiyordum. Doğum günümde Barış Orkestrası'nı gördüm ve hemen bu oluşum içerisine girmeye karar verdim. Böyle bir orkestra içerisinde yer aldığım için mutluyum."'TÜM ÇOCUKLARIM MÜZİK EĞİTİMİ ALIYOR'İki çocuk annesi Fatma Özkul (42), iki çocuğunu da müzik eğitimi alması için derneğe gönderdiğini belirterek, "Önce büyük oğlumu gönderdim. Orkestraya girdikten sonra oğlumun hayatı daha düzene girdi. Sonra diğer oğlum da istedi, onu da yazdık. Şimdi çok iyiler. Birbirleriyle çok iyi anlaşıyorlar. Yardım ediyorlar. Bizim için çok iyi oldu" dedi. Hüda Müjde (38) de, "3 çocuğum var. Sırayla gönderdim. Çocuklarımı çok güzel etkiledi. Çok memnunum. 3'ü bir arada oturup çalışıyorlar. Önceden evde kavga ederlerdi. Şimdi birlikte oturup keman çalıyorlar" dedi.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ-------------------------Mahalledeki çocuklardan görüntüÇocuklar sokakta keman çalarken görüntüEvde keman çalan çocuklardan görüntüBarış Çocuk Orkestrası projesinin sahibi Selmin Günöz, çocuklar ve anneleri ile röportaj Genel ve detay görüntü
Haber: Umut KARAKOYUN - Kamera: Ahmet Turhan ALTAY/ İZMİR,
=========
Kadınlar ekmeğini mermerden çıkarıyor MUĞLA'da kadınların istihdam edilmesine destek veren bir mermer fabrikası, son 6 yılda kadın işçi sayısını 8'den 33'e yükseltti. Azim, disiplin ve titizlikleri ile kendilerine hayran bırakan kadın işçiler, ağır mermer plakaları taşımaları, özenle kesmeleri, ve istiflemeleriyle de dikkat çekiyor.
Yatağan ilçesinde faaliyet gösteren mermer fabrikasının yönetimi, ihracat bölümündeki hassas ölçüm standartlarını dikkate alıp, kadın işçi istihdamına ağırlık verdi. Fabrikada 2014'te 8 olan kadın işçi sayısı, bu yıl 33'e çıktı. Ebatlama, kumlama, fayans, eskitme hattı ve patlatma makinesinde çalışan kadın işçiler, titiz çalışmalarıyla takdir topluyor. Fabrikada baret, eldiven ve maske kullanarak çalışan kadınlar, geçimlerini kendi emekleriyle sağladıkları için mutlu olduklarını söyledi. Kadınlar, ağır mermer plakaları taşıyor, özenle kesiyor ve üst üste titizlikle istifliyor. Kadınların fiziksel güç gerektiren bu çabası, alınlarındaki tere yansıyor.
Yaklaşık 20 yıldır fabrikanın üretim müdürlüğü görevini yürüten Memiş Çulha, 70 çalışandan 33'ünün kadın olduğunu belirterek, "Kadın işçilerimizle uzun zamandır çalışıyoruz. Mesai saatine uymaları ve disiplinli olmaları erkeklere göre daha iyi. Yaptıkları işler ortada. Genelde ebatlama ve paketlemede görev alıyorlar. Erkeklerden kalır yanları yok. Kadın çalışanlarımızın performanslından çok memnunuz" dedi.
'İŞİM AĞIR OLSA DA MERMERİ SEVİYORUM'İşçilerden evli ve 1 çocuk annesi Nebahat Erdem (23), "2015 yılından bu yana aynı fabrikada çalışıyorum. Mesaimiz sabah saat 08.00'de başlıyor, akşam 16.00'da sona eriyor. Arkadaşlarımız ile birlikte günümüz keyifli geçiyor. İşim ağır olsa da mermeri seviyorum. Kadınlarımızın evde oturacağına çalışmayı tercih etmesini istiyorum" diye konuştu.
'AZİMLERİNDEN DOLAYI KUTLUYORUM'Muğla Mermerciler Derneği Başkanı ve aynı zamanda fabrikanın sahibi olan Mustafa Ercan, "1981 yılından bu yana bölgemizde çok kaliteli mermer ocakları faaliyetini sürdürüyor. Muğla genelinde 104 fabrika ve 72 mermer ocağı bulunuyor. 10 bin kişiye istihdam sağlanıyor. Bunların yaklaşık 500'ünü kadın işçilerimiz oluşturuyor. Kendilerini azimlerinden dolayı kutluyorum. Kavaklıdere ve Yatağan ilçelerindeki mermer ocaklarımız, ülkemizin kalkınmasına önemli katkı sağlıyor. İnsan gücü ve teknoloji sayesinde, tasarımlı çalışmalar ortaya çıkıyor" dedi.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ-----------------------Mermer fabrikasından görüntü-Kadın işlerin çalışırken görüntüsü-Fabrikanın üretim müdürü Memiş Çulha ile röp.-İşçilerden Nebahat Erdem ile röp. -Genel ve detay görüntüler
Haber - Kamera: Cavit AKGÜN - Kamera: Aykut KURT/ MUĞLA,
================
Manisa'da badem ve erik ağaçları çiçek açtı MANİSA'nın Şehzadeler ilçesinde, havanın ısınmaya başlamasıyla kırsal kesimlerde bulunan mahallelerdeki badem ve erik ağaçları, çiçek açtı. Papatyaların da açtığı bölgede halk, bol bol fotoğraf çektirdi.
Tarım şehri Manisa'da hava sıcaklığının yükselmesiyle baharın müjdecisi olarak tanımlanan badem ve erik ağaçları çiçek açtı. Hava sıcaklığının 19 dereceye kadar çıktığı Şehzadeler ilçesine bağlı kırsal Karaoğlanlı, Sancaklı Bozköy ve Sancaklı İğcedik mahallerindeki ağaçlar beyaza ve pembeye bürünürken, kırlar da papatyalarla kaplandı. Güzel görüntülerin oluştuğu bölgede vatandaşlar bol bol fotoğraf çektirerek güneşin ve doğal güzelliğin keyfini yaşadı. Mahalleli Serkan Özcan, "Bu ağaçlar da açan çiçekler bizim için baharın müjdecisi. Baharın gelmesiyle uyanan doğanın fotoğrafını çekiliyoruz. Hava çok güzel. Biz de keyfini çıkarıyoruz" dedi.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ---------------------------Çiçek açan ağaçlardan görüntü-Papatyalardan görüntü-Çiçek açan ağaçlarla fotoğraf çektirenlerden görüntü-Genel ve detay görüntüler
Haber-Kamera: Cemil SEVAL/ MANİSA,
=================
Burdurlu kadınlar keçeciliği öğreniyor BURDUR'da kadınlar, belediyenin kültür ve sanat atölyesinde keçeciliği öğreniyor. Kurs öğretmeni Hülya Altuğ, "Atölyemizde kaybolmaya yüz tutmuş bu el zanaatını sanata dönüştürmeye çalışıyoruz" dedi.
Burdur Belediyesi Kültür ve Sanat Atölyesi'nde, 19 yıldır gönüllü ders veren görsel sanatlar öğretmeni Hülya Altuğ tarafından verilen kursta 85 kursiyer yaklaşık bir yıldır geçmişten günümüze kadar gelen keçeleme sanatını öğreniyor. Keçeleme yöntemiyle çeşitli eserler üreten kadınlar hem el becerilerini geliştiriyor hem de kaybolmaya yüz tutmuş bir sanatı yaşatmaya çalışıyor.
Hülya Altuğ, "Atölyemizde 85 öğrencimizle birlikte geçmişten günümüze gelmiş olan sanat akımlarını, kaybolmuş bütün zanaatları sanata dönüştürmeye çalışıyoruz. Atölyemizde yaklaşık bir yıldır keçe ve keçeleme işi yapıyoruz. Geleneksel yapıda keçeleme dövülerek ve sabunla sıkılaştırılarak şekil verilen ve her alanda kullanılabilen bir malzeme. Burdur'un geleneksel yapısında keçeleme işinin Selçuklu döneminde yapıldığı, kullanıldığı söyleniyor fakat tarihçesi çok net değil. İlk keçeleme işi Çayboyu'nda yapılırmış. O zaman çayda su varmış. Koyunlar yıkanıp, yünleri kırkılıp, temizlendikten sonra kök boyalarla boyanarak keçeleme işlemine hazır hale getiriliyormuş. Bunlardan çadırlar, kepenekler, halı, kilim, giyim eşyaları yapılıp kullanılıyormuş. Günümüzde baktığımız zaman bunların hiç birisi kalmamış" dedi.
'GEÇMİŞİ GÜNÜMÜZE TAŞIMIŞ OLURUZ'Göçebe kültürünün en önemli etkenlerinden birisinin keçeleme olduğunu anlatan Altuğ, "Burdur, göçün yoğun olduğu; koyun, keçi gibi küçükbaş hayvanların çok olduğu bir şehir. Günümüzde keçe eşyaların az kullandığını görüyoruz. Atölyemizde kaybolmaya yüz tutmuş bu el zanaatını sanata dönüştürmeye çalışıyoruz. Atölyemizdeki 85 arkadaşımız çok güzel ürünler üretti ve yaptığımız ürünleri de 25-28 Mart'ta Antalya Expo Fuar Alanı'nda sergileyeceğiz. Umarım sanatı doğru icra edip geçmişi günümüze taşımış oluruz" diye konuştu.
'SEVEREK YAPIYORUZ'Kursiyerlerden Hamiyet Gülgör de "Bu atölyede birçok sanat dalında çalışmalar yaptık. Keçeciliğe geçen yıl başladık. Tablolar yaptık, çantalar, kıyafetler yaptık. Severek yapıyoruz. Bir şeyler üretmek çok güzel" diye konuştu.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ--------------Kursiyerlerin keçe işlemeleriHülya Altuğ ile röp.Yapılan eserlerHamiyet Gülgör ile röp.Detay
HABER- KAMERA: Mesut MADAN/BURDUR,
========================
Zirve tutkunu kadın dağcının yeni hedefi K2 Dağı
DÜNYADA 7 bin 10 metrelik Tanrı Dağı'na tırmanan ilk kadın olan profesyonel dağcı ve UMKE görevlisi Semra Keskin'in (49) yeni hedefi, dünyanın en yüksek ikinci dağı olan K2'nin zirvesi.
Antalya'da yaşayan kadın dağcı ve Ulusal Medikal Arama ve Kurtarma Ekipleri (UMKE) görevlisi Semra Keskin, Kırgızistan'da bulunan ve 'Dağların efendisi' olarak anılan 7 bin 10 metre yüksekliğindeki Tanrı Dağı'na (Khan Tengri) 2019'un Ağustos ayında tek başına tırmanarak dünyada bir ilki gerçekleştirdi. Zirvede Türk bayrağını dalgalandıran Keskin, 20 gün olarak planlanan tırmanışı 10 günde tamamlayarak ayrı bir rekora daha imza attı. Aynı zamanda milli sporcu olan Keskin, zirvede eksi 40 dereceyi gördü.
'ZORLU BİR DAĞDI'Dağa tırmanışında büyük gurur yaşadığını anlatan Keskin, memleketi Artvin'de çocukluğundan bu yana hep dağlara baktığını ve dağların zirvesine çıkmayı hayal ettiğini söyledi. Türkiye'deki birçok dağa tırmanarak kendisini geliştirdiğini kaydeden Keskin, geçen yıl ağustos ayında dağların efendisi olarak anılan Tanrı Dağı'na çıkan ilk kadın olduğunu söyledi. Dünyada adı en çok duyulan Everest Dağı'nın 8 bin 848 metre olduğunu ve çok popüler bir dağ olduğunu belirten Keskin, "Dünyanın en kuzeyindeki en zor şartları barındıran, en soğuk ve teknik tırmanış gerektiren Tanrı Dağı'na kuzey yüzünden tek başıma tırmandım. Bunu yaptıktan sonra artık 8 binli tırmanışlara hazır olduğumu gördüm. Zorlu bir dağdı" dedi.
'SIRADA 8 BİNLERİN EN YÜKSEK İKİNCİ DAĞI K2 DAĞI VAR'Everest'e tırmanmak istemediğini, ondan daha zor ve teknik bilgi gerektiren ve 8 bin 611 metrelik yüksekliğiyle dünyanın en yüksek ikinci dağı olan Pakistan- Çin sınırı üzerindeki K2 Dağı'na tırmanmayı hedeflediğini söyleyen Keskin, şöyle konuştu: "Tanrı Dağı'nda oksijen oranı yüzde 3'lere düştü. Yalnız başıma olmaktan korkmadım. Nasıl tırmanacağımı biliyordum. Tırmandıktan sonra dağ kapandı. Zorlu bir tırmanış ve iniş yaşadım. 20 günlük parkuru 10 günde tamamladım. Şimdi sırada 8 binlerin en yüksek ikinci dağı K2 Dağı var. K2 çok zor ve henüz hiçbir Türk kadını oraya ulaşamadı ve ulaşmayı da denemedi. Nasuh Mahruki ve Tunç Fındık orada zirve gören 2 Türk. Ben de 3'üncü Türk ve ilk kadın dağcı olmak istiyorum. Zirveye çıkınca zıplayıp çığlık atacağım."
Semra Keskin, 2020 yılı içinde farklı parkurlarda hazırlık yapacağını, 2021 yılında bu hedef için yola çıkacağını da sözlerine ekledi.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ--------------Semra Keskin'in Tanrı Dağı'nda çektiği görüntülerSemra Keskin'inSemra Keskin DHA muhabirine bilgi verirken UMKE bina dış planSemra Keskin röp
HABER: Alparslan ÇINAR- KAMERA: Mehmet KILIÇASLAN/ANTALYA,
=================
Motosikletli jandarmaya ileri sürüş eğitimi ANTALYA'nın Kemer ilçesinde, jandarmanın motosikletli hızır ve huzur timleri, ileri sürüş ve güvenli sürüş eğitimi aldı.
Jandarma Genel Komutanlığı'na bağlı Bursa Jandarma Trafik Okulu Komutanlığı tarafından düzenlenen ve 47 kursiyer jandarma personelinin katıldığı 'hızır ve huzur timleri ileri eğitim ve güvenli sürüş eğitimleri', konusunda uzman 1 kadın ve 3 erkek jandarma motosiklet eğitmeni tarafından verildi. Üç haftalık kurs süresince kursiyerler gerçek trafik koşullarına hazırlık kapsamında ilk iki hafta kapalı alan hakimiyet eğitimi ve son hafta ise roadcraft (gözlemli sürüş eğitimi) aldı.
Kapalı alan hakimiyet çalışmasında kursiyerler, motosiklete binme ve inme eğitimiyle başlarken, daha sonrasında doğru oturuş pozisyonu, panik fren çalışması, kontra tekniği, dar alanda seri manevra kabiliyetini geliştirmeye yönelik eğitim, bakış ve kontra çalışmasını ifade eden 8 çalışması ve engel kaç çalışmalarını yaptı.Son haftada ise gözlemli yol sürüşü eğitiminde kursiyer personelin zihinsel becerilerini en yüksek referans noktası aralığında tutması ve bunları doğru ve akıcı bir biçimde gerçekleştirmesi istenildi. Bu eğitimde sürüşler bir sistem dahilinde yapılırken, bu sistem içerisinde bilgi, konum, hız, vites ve ivmeleme olmak üzere 5 aşamadan oluştu ve sistemli sürüşte planlamanın önemini değinildi.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ--------------Kursiyerlerin eğitim çalışmalarından detaylar
HABER- KAMERA: Levent YENİGÜN/KEMER (Antalya),
=====================================
Kadınlar, gül serasında çalışarak aile ekonomisine katkı sağlıyor OSMANİYE merkeze bağlı Değirmenocağı köyünde, yaklaşık 3 yıl önce bir dönüm arazi üzerine kurulan gül serası, kadınların hayatını değiştirdi.
Tarım ve Orman Bakanlığı'nın, Osmaniye İl Müdürlüğü aracılığıyla uyguladığı 'Gül Bahçesinde Yeşeren Umutlar' adlı bir proje kapsamında kurulan serada, kadınlar tarafından üretilen güller, kurulan kooperatif aracılığıyla iç piyasaya pazarlanıyor. Kooperatif sayesinde ev ekonomisine katkı sağlayan ve büyük emeklerle yetiştirdikleri güle yoğun bir talep olduğunu söyleyen kadınlar, amaçlarının sera alanlarını genişlettirmek olduğunu ifade etti.
KOOPERATİF ARACILIĞLA ÜRÜNLER PAZARLANIYORKadın çiftçilere değişik alanlarda farklı eğitimler vermek için projeye adım attıklarını anlatan Proje Koordinatörü Yeliz Akyol, ilk olarak gül yetiştiriciliği kursları ile başladıklarını ifade etti. Osmaniye'de 60 kadına bu konuda 4 ay eğitim verdiklerini ve sonrasında mevcut serada gül yetiştirmeye başladıklarını aktaran Akyol, "Yetiştirilen gülleri, iç ve dış piyasada tüketmekteyiz. Burada kadın çiftçilerimizle yapmak istediğimiz çok daha farklı işler var. Hedefimiz, burada bir kooperatif oluşturarak bir araya gelmekti ve şuan mevcut olan Rahime Hatun Kadın Kooperatifi'ni kurduk. Kadın çiftçilerimiz bu kooperatif aracılığıyla üretmiş oldukları tüm ürünleri satıyorlar. Çok saha güzel işler yapacağımıza eminim. Ayrıca bakanlığımıza bizlere vermiş oldukları desteklerden dolayı çok teşekkür ediyorum" dedi.
KURSLARDA ÖĞRENDİKLERİNİ, SERADA UYGULADILARGül yetiştiriciliği konusunda aldıkları kursların ardından köydeki 6 kadın ile birlikte Yalova Eğitim Enstitüsü'nde bir eğitime daha katıldıklarını söyleyen Rahime Hatun Kadın Tarımsal Kalkınma Kooperatifi Başkanı Şükriye Erdoğan, öğrendiklerini Tarım ve Orman İl Müdürlüğü'nün köylerine bir dönüm arazi üzerine kurduğu serada, uyguladıklarını anlattı. Serada çalışmaya başladıktan sonra maddi ve manevi yönden birçok kazanımlar elde ettiklerini dile getiren Erdoğan, "Kadınlar olarak bir birimizle dayanışmayı öğrendik. Arkadaşlarımız arasında birlikte daha iyi işler çıkartacağımızı ön plana çıkarttık. Bilgiye açık bir sera alanı burası, her gün yeni bir bilgi öğreniyoruz" diye konuştu.
KÖYÜN 'GÜL MERKEZİ' OLMASINI İSTİYORLARKöylerinin gülle anılmasından dolayı çok mutlu olduklarını ifade eden Erdoğan, sözlerine şu şekilde devam etti: "İleriki düşüncemiz burada daha geniş alanda sera oluşturup, gül ile ön plana çıkmak. Köyümüzün Osmaniye'de gül merkezi olmasını canı gönülden istiyoruz. Birlikten kuvvet doğar dedik ve biz burada bir kooperatifin temellerini attık. Bütün kadınların bize destek olup, buranın daha fazla alana yayılmasını ile kadınlarımızın ev ekonomilerine katkı sağlamalarını istiyoruz. Biz elimizden geleni yaptık tüm kadınlarımızdan da gereken desteği vermelerini bekliyoruz."
BÜYÜK MUTLULUKKooperatif üyesi kadın çiftçiler ise sera kurulurken gülleri büyük bir heyecanla ektiklerini ve güllerin açmasıyla birlikte hasadına başlayarak büyük bir mutluluk yaşadıklarını ifade ettiler.Kadın çiftçilerden Emel Karataşlı, sabahları seraya geldiklerinde kendi ürettikleri güllerden koparmaktan son derece mutlu olduğunu belirten, bir diğer kadın çiftçi Fatma Ödüget ise güzel bir iş başardıklarını söyleyip, kadınların kendine özgüven sağlaması için böyle bir işle meşgul olmasını gerektiğini vurguladı.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: ---------------------------Gül serasına giren kadın çiftçi kursiyerlerSera içerisinden genel görüntüKadın kursiyerlerin gül fidanları ile ilgilenmeleriKoparılan gül'ün yapraklarının temizlenmesiGül tomurcuklarından yakın detaylarGüllere bakım budama yapılmasıSera içerisinden detay görüntülerGülün dalından koparılmasıProje Koordinatörü Yeliz Akyol ile röportajKooperatif başkanı Şükriye Erdoğan ile röportajGül serasında çalışan kadın çiftçilerle röportajlar
Haber-Kamera: İbrahim EMÜL/ OSMANİYE,
=================
Niğde'nin son saraç ustası mesleğini yaşatmaya çalışıyor
NİĞDE'de bir dönemin en gözde meslekleri arasında yer alan ancak günümüzde teknolojik gelişmelere yenik düşen saraçlığın son temsilcilerinden Ali Diker, unutulmaya yüz tutan mesleği ayakta tutmaya çalışıyor.
Kentin son saraç ustası Ali Diker (65), unutulmaya yüz tutan meslek guruplarından biri olan saraçlığın, teknolojiye ve ucuz maliyetle yapılan yan sanayi ürünlere yenik düştüğünü ve çırak yetişmediğini söyledi. Babadan kalma mesleği saraçlığı 55 yıldır sürdürdüğünü ifade eden Diker, "Bu yaptığım saraçlık baba mesleği. Bu meslek bana babadan kalma meslek ve ben bu işin Niğde'de son ustasıyım. Teknolojinin gelişmesiyle birlikte at ve eşek kalmaması nedeniyle bizim meslek yok oldu. Yine de elimden geldiği kadar bu mesleği yaşatmaya çalışıyorum ama eskiye göre şu anda talep yok. Aç da kalmıyoruz ama bu işi gittiği yere kadar götürmeyi düşünüyorum" dedi.
MESLEĞİN SONU GELDİSaraçlığın inceliklerinin olduğunu vurgulayan Diker, "Tamamen el işi emeğe dayalı meslek. Bu meslekte, yaptıkça yeni bir şeyler öğreniyorsun ve her gün yeni bir şekil buluyorsun. Daha çok tecrübe kazanıyor, daha çok ustalaşıyorsun yaşını aldıkça. Bizim meslekte çırak yok, yetişmiyor. Bizim işe tamamen bitti gözüyle bakılıyor. Böyle giderse 3-5 sene sonra bitecek bizim mesleğimiz. At arabası ve at sayısı yok denecek kadar azaldı. At arabacılığı işi yapan da kalmadı artık. Bizim işimiz aslında bütün hayvanları kapsıyor. Biz hamut, eğer, koyunların boynuna çan, köpeklere tasma, keçilere köstek ve birçok şey yaparız. Zamanında çok karlı bir işti 30-40 çeşit ürün vardı. Köyden kente başlayan göç ve teknolojik gelişmeler maalesef bizim mesleğin sonunu getirdi" diye konuştu.
55 YILDIR BU İŞİ YAPIYORBabasının yanında 10 yaşında bu mesleği öğrendiğini belirten Diker, şöyle devam etti: "Babam, 1950 yılında 22 yaşında bu saraçlık işini yapmak için Konya'nın Ereğli ilçesinden Bor'a yerleşmiş. Biz kardeşlerimle beraber burada doğmuşuz. 4 kardeşiz ve kardeşlerimin içerisinde bu mesleği ayakta tutmaya çalışan bir tek ben varım. Babam bu işi yaparken yanına gelir bakardım. Babam bana bu işi 10 yaşında öğretmeye başladı ve 55 yıldır ben bu işi yapıyorum. Benim 5 tane çocuğum var ama hiçbirinin de iş yerime gelip 'baba bu işi nasıl yapıyorsun' veya 'neler yapıyorsun' diye merakları yok. Ben bu işe çok meraklıyım ve bu işi seve seve yapıyorum. Saraçlık bittiği için Sivas'ın Kangal köpeği ve Aksaray Malaklı köpekleri için sipariş üzerine tasmalar yapıyorum. Ben Niğde'nin son saraç ustasıyım, benden sonra bu meslek yok olacak."
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: ---------------------------Saraç dükkanından genel ve detay Saraç ustası Ali Diker ile röportajDükkan içerisindeki malzemelerden detaylarSaraç ustasının çalışırken görüntüsüHaber-Kamera: Adnan ÇELEBİ/ NİĞDE,
===========================
Muhammet'in çelik halatla direk arasına sıkışan eline 6 dikiş atıldı MANİSA'nın Turgutlu ilçesinde, Muhammet Emin S.'nin (5) oynadığı sırada çelik halat ile direk arasına sıkıştırdığı eline, hastanede 6 dikiş atıldı. Kudbettin S. (40), oğlunun başına gelenin başkalarının da başına gelmemesi için önlem alınması gerektiğini söyledi.
Olay, dün saat 15.00 sıralarında, Yedi Eylül Mahallesi, Kervan Yolu Sokak'ta meydana geldi. Annesi Hediye S. ile pazardan dönen Muhammet Emin S., telefon direğini sabitlemek için kullanılan çelik halatla oynarken elini sıkıştırdı. Acı içinde bağıran çocuğun yardımına, çevredekiler koştu. Muhammet Emin S.'nin, halat ile direk arasına sıkışan eli çıkarılırken, sağlık ekiplerine haber verildi. Bu sırada gözyaşı döken küçük çocuğun annesini çevdekiler sakinleştirdi. Sağlık görevlilerinin ambulansla Turgutlu Devlet Hastanesi'ne kaldırdığı Muhammet Emin S.'nin, sağ el parmaklarında ezilme ve kesikler oluştuğu öğrenildi. Eline 6 dikiş atılan Muhammet Emin, hastaneden taburcu edildi.
Müteahhitlik yapan baba Kudbettin S., "Telefon direğini sabitleyen çelik halatı tutan oğlumun parmağı sıkışmış. Parmağının etleri sıyrılmıştı. 6 dikiş atıldı. Bu başkalarının da başına gelebilir. İllaki çocuk olması gerekmiyor. Başkalarının da canının yanmaması için bir an önce önlem alınması gerekiyor. Tek isteğimiz bu" dedi.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ--------------------------Muhammet Emin S.'nin annesi Hediye S. ve babası Kudbettin S. ile görüntüsü
-Baba Kudbettin S. ile röp.
Haber - Kamera: Doğan ÇİZMECİ/ TURGUTLU (Manisa),
Son Dakika › Güncel › DHA YURT ÖZEL GÜNDEMİ - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?