İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölüm Başkanı ve Deprem Mühendisliği Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Doç. Dr. Salih Yılmaz, Türkiye'deki kentsel dönüşüm çalışmaları ve depreme karşı binaları güçlendirme çalışmaları hakkında bilgi verdi. Doç. Dr. Yılmaz, bu tartışmalarda Türkiye'de 10 milyon civarında binanın sadece 1,5 milyonunu kapsayan İstanbul'un ön plana çıktığını ancak sorunun büyük kısmının Anadolu'ya yayıldığını kaydetti.
"GÜÇLENDİRME İÇİN ZAMANIMIZ VAR"
On milyon binayı ele almanın çok ciddi zaman gerektirdiğini ifade eden Doç. Dr. Yılmaz, "Aslında zaman var. Çünkü deprem hemen yarın olacak değil. A şehrinde belki 1 yıl sonra olacak, başka bir şehirde 15 yıl sonra olacak. A kentini kurtaramazsak bile, başka şehirlerdeki binalar kurtarılabilir. Dayanıksız binalarımızın bir kısmının yıkılması ya da güçlendirilmesi gerekiyor" dedi.
"DEPREMİ UZAK TEHDİT GÖRMEYİN"
Kamudaki binaların depreme dayanıklığının incelenmesinin Kentsel Dönüşüm Yasası ile daha hızlı ilerlediğini vurgulayan Doç. Dr. Yılmaz, yaşanan depremler sonrasında özel mülkiyetlerde duyarlılığın arttığını, sonrasında ise sorunun ötelendiğini söyledi. Doç. Dr. Yılmaz, ciddi can kayıplarının çok katlı binalarda olduğunu belirterek "100 metrekarelik bir dairenin güçlendirme maliyeti ortalama 10-12 bin TL'yi geçmez. Bu can güvenliği için harcanabilir bir para. İnsanlar araba alırken güvenlik için ABS, hava yastığı arıyor. Kişi her arabasına bindiğinde 'kaza yapabilirim' diye düşünüyor ama depremi uzak tehdit görüyor. Deprem sonrası duyarlılık artıyor ama süreklilik arz etmiyor" diye konuştu.
"SAHİLE-MANZARAYA BAKMAYIN!"
Depremin belki 30 yıl sonra belki de yarın olacağını anlatan Yılmaz, büyük acı yaşamadan binaların depreme dayanıklılık testinin yaptırılması, dayanıksız yapıların güçlendirilmesi gerekliliğini vurguladı. Yapılar hakkındaki doğru bilinen yanlışları açıklayan Doç. Dr. Yılmaz, şöyle konuştu:
"Yeni bir yer alırken depreme dayanıklılığına bakılmalıdır. Sahile yakın, ya da manzarası güzel diye mülk edinmeyin. Uzman görüşü alarak bilimsel temele göre davranın. Demirini fazla fazla koydurdum mantığı veya bütün binalar göçse benim bina göçmez mantığı yanlış. Fazla demir de binanın göçmesine neden olur. Her bina hasar görür. Depremde hasar görmeyen bina tasarlamak mümkün değil. Çok katlı bina yıkılabilir, bir iki katlı yapı yıkılabilir. Önemli olan göçmeye neden olan hasarı önlemektir."
"2000 ÖNCESİNDE RİSK BÜYÜYOR"
Yılmaz, "Güvenli semtler-güvensiz semtler" ayrımının yanlış olduğunu vurgulayarak şunları söyledi:
"Çünkü binalar göçüyor semtler göçmüyor. Ama sahil bandındaki dolgu zemin üzerindeki yapılar, 2000 yılından önceki eski binalar, ekstra riskler taşıyor. Bu risklerden uzak durulmalı. Bir de 'radye temelli binaysa iyidir' yaklaşımı var. Oysa radye temelliyse, yapının zemini kötüdür. 'Kaya zeminse iyidir' yaklaşımı da yanlış. Zemininiz kayalık olabilir ama beton dayanımı kötüyse, teknik bilgiden uzak yapıldıysa, bina yine çöker."
"MÜTEAHHİT KADAR MÜHENDİS DE SORUMLU"
Türkiye'de büyük deprem sonrasında ön plana suçlu olarak müteahhitlerin çıktığını, perde arkasında çalışan mühendislerin de suçta sorumluluk sahibi olduğuna dikkat çeken Doç. Dr. Yılmaz, "Müteahhidin teknik bilgisi olmaz. Binalarda çalışan, denetimini yapan projesini hazırlayan mühendisler var. Onların sorumluluğu büyük. İnşaat sektörü ciddi finansman gerektiren bir sektör. Müteahhit işin finans kısmını sağlar. Herkesin müthit olduğu bir ülkede yaşıyoruz" şeklinde konuştu. - İZMİR
Son Dakika › Güncel › Geç Olmadan Güçlendirin - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?