Genelkurmay Çatı Davası - Son Dakika
Güncel

Genelkurmay Çatı Davası

Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz'daki darbe girişimi sırasında, Genelkurmay Başkanlığı'ndaki eylemlerle ilgili, sözde "Yurtta Sulh Konseyi" üyelerinin de arasında bulunduğu davada yargılanan Kara Kuvvetleri Harekat Başkanlığı Teşkilat Şube Müdürlüğünde görevli Kurmay Albay Bilal...

24.05.2017 14:24

Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz'daki darbe girişimi sırasında, Genelkurmay Başkanlığı'ndaki eylemlerle ilgili, sözde "Yurtta Sulh Konseyi" üyelerinin de arasında bulunduğu davada yargılanan Kara Kuvvetleri Harekat Başkanlığı Teşkilat Şube Müdürlüğünde görevli Kurmay Albay Bilal Akyüz, hakkındaki Kara Kuvvetleri imamlığı iddialarını yalanlayarak, "Bana komplo, kumpas kurulduğunu düşünüyorum" dedi.

Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmanın bugünkü celsesinin sabahki bölümünde, sanık Akyüz'ün çapraz sorgusu yapıldı.

İddianamede hakkındaki suçlamaların tümünü reddeden Akyüz, 15 Temmuz'da Kara Kuvvetleri Komutanlığı (KKK) Harekat Merkezinden gelen sözlü bir emirle "icra edilecek terörle mücadele tatbikatının KKK karargahından desteklenmesi amacıyla irtibat subayı" olarak görevlendirildiğini, verilen görev gereği Akıncı Üssü'ne ön hazırlık ve bilgi edinmek için gittiğini savundu.

Sanık Akyüz, Akıncı Üssü'nde 143'üncü Filoya gittiğini, terörle mücadele tatbikatında ne yapması gerektiğini sorduğunu, ilerleyen saatlerde olayların gidişatı değişince bir odaya geçtiğini, sadece birkaç telefon görüşmesi yaptığını, sabah saatlerine kadar olayların yatışmasını beklediğini, bu süreçte hiçbir sevk ve idare yapmadığını, emir vermediğini, kendi isteğiyle de polise temsil olduğunu öne sürdü.

Basında "örgüt temsilcisi itiraf, ikrar etti" şeklinde yer aldığını, "Kara Kuvvetleri imamı" olarak lanse edildiğini ve bu haberlerin ardından hakkındaki suçlamaların arttığını ileri süren Akyüz, "terörle mücadele harekatında görevlendirildim" şeklinde ifade vermesine rağmen "suçunu ikrar etti" şeklinde haberlere konu edildiğini savundu.

Sözlü görevlendirmelerin yapılmasının normal olduğunu, vardiya sistemiyle çalışıldığı için kendisini telefonla arayarak, sözlü görev emrini açıklayan kişiyi de tanımadığını belirten Akyüz, "İddianame geneliyle incelendiğinde şahsıma yönelik suçlamaların büyük bölümü kim, nerede, ne zaman ne yapmıştır sorularına cevap verecek somut deliller yoktur. Hakkımda soyut ve genel değerlendirmelerle suç isnat ediliyor." dedi.

Silahlı terör örgütü yöneticiliği ve Yurtta Sulh Konseyi üyeliği suçlamalarına ilişkin de hakkında somut delil, belge ve bilgi bulunmadığını öne süren Akyüz, şu savunmayı yaptı:

"Kara Kuvvetleri imamlığı iddiaları da gerçekten hiçbir alakam olmayan hususlar. Bana komplo, kumpas kurulduğunu düşünüyorum. İddia edilen toplantıya ilişkin benim hiçbir alakam yoktur. Toplantıya katıldığıma ilişkin somut delil yoktur ama ben nasıl oluyorsa gitmişim. Batıkent'te bir evden bahsedilmektedir, adresini bilmiyorum ve bunu kabul etmiyorum. Kendilerini kurtarmak için bu iddiaları dile getiren personelin bana iftira attığını düşünüyorum."

Yurtta Sulh Konseyinde yer aldığı belirtilen 38 kişiden sadece 5'ini tanıdığını, diğer 33 kişiyle hiçbir zaman bir araya dahi gelmediğini iddia eden Akyüz, darbe gibi büyük bir eylem için bu kişilerle 2016 yılında birçok kez görüşmesi gerektiğini ancak iddianamede bu kişilerle görüştüğüne dair hiçbir somut delil bulunmadığını öne sürdü.

Akyüz, şöyle devam etti:

"Terör örgütü yöneticisi isem örgütün kullandığı iletişim vasıtasını kullanmak gerekir. Bende bu da yok. Bu terör örgütünün şirket, okul ya da irtibatlı kurumlarıyla alakam olduğuna dair en ufak bir delil de yok. Bir gecelik telefon görüşmeleriyle büyük bir silahlı terör örgütünün yöneticiliğini yaptığımı iddia etmek, yüksek seviyede bir iddia. Ben şu an Murat Karayılan'dan daha cani bir konumda, bir yönetici olarak suçlanıyorum. Düzenli olarak emir talimat alan, iletişim içinde olduğum, yönettiğim birileri olmalı ama bu da yok."

Kara Kuvvetleri Komutanlığındaki çalışma saatlerinin incelenmesini talep eden sanık Akyüz, günlük 12-16 saat arasında değişen bir çalışma temposu olduğunu, bu kadar yoğun çalışırken bir de silahlı terör örgütü yöneticiliği yapmasının akla ve mantığa uygun olmadığını savundu.

"Şapka" kod adlı gizli tanık ve sanık Murat Yanık'ın ifadelerinden yola çıkılarak hakkında suç isnat edildiğini belirten Akyüz, basında çıkan haberlerin ardından, kendilerini kurtarmak isteyen bu kişilerin iftirasına maruz kaldığını, bu kişilerden şikayetçi olduğunu söyledi.

"(Hiç canlı olmayacak. Belki de Başbakan da) notu da benim değil"

Sanık Akyüz, Akıncı Üssünde park edilmiş aracında ele geçtiği iddia edilen, el yazısıyla kaleme alınmış "İl-ilçe belediye başkanı... Hiç canlı olmayacak. Belki de Başbakan da" şeklindeki notun da kendisine ait olmadığını öne sürerek, aracının yerini kendisinin savcılığa bildirdiğini, aracına arama yapılırken kendisinin de yer alması gerektiğini kaydetti.

Polatlı Cumhuriyet Başsavcılığına Eylül 2016'de yazı örneği verdiğini, bir ay sonra tekrar yazı örneği verdiğini ve son olarak 30 Aralık 2016 tarihinde üçüncü kez yazı örneğinin istendiğini ve bu defa aracından çıktığı iddia edilen notu tekrar elle yazmasının istendiğini ifade eden Akyüz, "Ben itiraz ettim, bana düzenlenmiş kumpas olduğunu düşündüm. İkinci verdiğim örnekten sonra 'bu senin yazın' denildi. Aracımda çıktığı iddia edilen notu benim yazmam mümkün değil. Polatlı Cumhuriyet savcısı ifademi alırken, 'benim tahmin ettiğim şeyler hiçbir zaman yanlış çıkmadı, sen de göreceksin' dedi ve her şeyi benim üzerime yıktı." diye konuştu.

Sanık Akyüz, çapraz sorgusunda bir soru üzerine, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın televizyondaki açıklamasından sonra darbe teşebbüsünden haberdar olduğunu, Akıncı Üssünden çıkmaya çalıştığını ancak nizamiyeden çıkamadığı için bir odada sabaha kadar beklediğini iddia etti.

Sanıklardan eski Yüksek Askeri Şura üyesi Akın Öztürk'ü, 15 Temmuz gecesi Akıncı Üssü'nde gördüğünü belirten Akyüz, "Akın Paşa'yı ifadesinde anlattığı şekilde gördüm. 'Darbe yapalım, darbeye devam edelim' şeklinden ziyade, yatıştırıcı, Genelkurmay Başkanımızın aracılığını yapan bir personel olarak gördüm." dedi.

"Darbeyi kimin yaptığını bilmiyorum"

Mahkeme Başkanı Oğuz Dik'in "Sen darbeyi kimin yaptığını düşünüyorsun?" sorusuna Sanık Akyüz, "Ben kimin organize ettiğini, yaptığını bilmiyorum." şeklinde yanıt verdi.

Hakim Dik'in, Kuleli Askeri Lisesinde okurken soruşturma gördüğünü hatırlatması üzerine de Akyüz, "Ben mutaassıp bir aileden geliyorum, o dönem ben namaz kılan, oruç tutan bir çocuktum, bunun için üzerime gelindi. Ondan sonra benim okuldan atılma kararım alındı. İbrahim Tülü Paşa benim masum olduğuma kanaat olarak inandı ve Kara Kuvvetleri Komutanlığı bir rapor hazırlayarak suçsuzluğum, bu örgütle ilişkim olmadığı anlaşılarak okuluma devam ettim. Namaz kıldığım, oruç tuttuğum için suçlandım, soruşturma geçirdim, suçsuz bulunarak aynen okuluma devam ettim." diye konuştu.

Sanık avukatı ve şehit yakınları arasında tartışma

Sanık Bilal Akyüz'ün müdafi avukatı Günay Kodaz, müvekkilini savunurken bazı müşteki, şehit yakını ve gazilerin tepki gösterdiğini, hakaret içeren kelimeler kullandıklarını, 3 gündür devam eden duruşmalarda mesleklerinin gereği olarak yer alan sanık avukatlarına hakaret edildiğini belirterek, "Bizler görevimizin gereğini yapıyoruz. Kanun gereği sanıklara baro tarafından atanan avukatım ve sanık Akyüz'ün avukatlığı için ücretimi Adalet Bakanlığından alıyorum. Bizlere hakaret edilmesini kabul edemem. Mahkeme Başkanı olarak da siz bu hakaretlere sessiz kalıyorsunuz." dedi.

Avukat Kodaz'ın sözleri üzerine salonda bulunan müşteki, şehit yakını ve gaziler bağırarak tepkilerini dile getirdi. Kodaz da bunun üzerine kendisine hakaret eden kişiler salondan çıkarılıp, mahkeme tarafından haklarında resen işlem yapılmaması halinde salonu terk edeceğini söyledi.

Mahkeme Başkanı Dik, bazı müşteki, şehit yakını ve gazileri salondan çıkarttı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın avukatı Hüseyin Aydın da duruşma salonunda gerilim yaşanmaması için şehit yakınlarına ve gazilere saygı gösterilmesini rica ederek, meslektaşı Kodaz'ın tavrını eleştirdi.

Avukat Muammer Cemaloğlu da sanık Akyüz'e cezaevinde kapı kilitlerinin resmini çizip çizmediğini ve kız kardeşiyle görüşmesindeki ifadelerini sordu. Sanık Akyüz, kız kardeşiyle görüşmesinde kendisi için Fetih suresinin okumasını istediğini, FETÖ elebaşı Fetullah Gülen ile ilgili bir ifade kullanmadığını savundu.

Kuleli'de geçirdiği soruşturma

Sanık Akyüz, Kuleli Askeri Lisesinde okuduğu dönemde geçirdiği soruşturmaya ilişkin soru üzerine "30 yıl öncesinden bahsediyoruz. Okulda görev yapmış bazı emekli subayların yaptığı farklı işlemler konu ediliyor. Küçücük çocuklara yapılan işkenceler var, işkenceler altında söyletilmiş şeyler var. Ben o dönem namaz kıldığım, oruç tuttuğum için soruşturuldum. 13-14 yaşındaki çocuklar uykusuz bırakılıyor, sövüyorlar, dövüyorlar sonra 'konuş' diyorlar ve birbiri hakkında iddialarda bulunuyorlar." şeklinde kendisini savundu.

FETÖ'nün evlerine gittiği, bu evlerde Fetullah Gülen'in CD'lerini izlediği iddialarının hatırlatılması üzerine de Akyüz, bu iddiaların tümünün gerçek dışı olduğunu, gazetelerde yer alan haberlerin kendisine suç olarak yöneltildiğini iddia etti.

Kaynak: AA

Sizin düşünceleriniz neler ?

    SonDakika.com'da yer alan yorumlar, kullanıcıların kişisel görüşlerini yansıtır ve sondakika.com'un editöryal politikası ile örtüşmeyebilir. Yorumların hukuki sorumluluğu tamamen yazarlarına aittir.

Advertisement