Kılıçdaroğlu: Yüzü Maskeli Elinde Silah Olayları Çıkaranlar Kimse, Bunlar, Bunları Çıkarsınlar

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, "Sorun yaratan bir siyasal iktidar var, bir kişi konuştuğu zaman herkes kulaklarını tıkıyor. Emin olun üç gün sussa Türkiye'de huzur olur" dedi

-"BİZ TEKERLEK KIRILMADAN YOL GÖSTERMEK İSTİYORUZ"-

Partisinin grup toplantısında konuşan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, özetle şöyle dedi:

"Türkiye çok riskli bir sürecin içine girdi. Bir gerginlik yaşanıyor toplumda. Kullanılan dil gerginliği besliyor. Tekerlek kırıldıktan sonra yol gösteren çok olur. Ama biz tekerlek kırılmadan yol göstermek istiyoruz. Kim yapacak bunu, bu ülkenin aydınları yapacak, akademisyenleri yapacak, sanatçıları yapacak, bu ülkenin siyasetçileri yapacak.

Kendisi sorun olan bir siyasal iktidara karşı çözüm üretmek zorundayız.

Taşeron sistemi dedim az önce, nasıl engellenecek, uluslararası standartlar var, onları getireceğiz. Sendikacılık, uluslararası standartlar var, onları getireceğiz.

Sürekli bir gerginlik sürekli bir çatışma ortamı... Ve bu gerginlikten belli siyaset kurumları beslenmeye çalışıyor. Bu çok tehlikeli bir süreçtir.

-"EMİN OLUN ÜÇ GÜN SUSSA TÜRKİYE'DE HUZUR OLUR"-

Sorun yaratan bir siyasal iktidar var, bir kişi konuştuğu zaman herkes kulaklarını tıkıyor. Emin olun üç gün sussa Türkiye'de huzur olur, her gün konuş, her gün konuş, her gün kavga, her gün kavga

Bir bedel ödenecekse aydın bedel ödemekten korkmaz. Onun için biz ona aydın diyoruz. Aydın bedel ödemekten korkup sesini kesiyorsa ona aydın denmez.

Biz kutuplaşmadan yana değiliz.

-"YÜZÜ MASKELİ ELİNDE SİLAH OLAYLARI ÇIKARANLAR KİMSE, BUNLAR, BUNLARI ÇIKARSINLAR"-

Yüzü maskeli elinde silah olayları çıkaranlar kimse, bunlar, bunları çıkarsınlar. Biz yüzü maskeli, elinde silah, olay yaratan kişilere karşıyız. O kişiler acaba kim? Gezi olaylarında TOMA'ya Molotof kokteyli atan polisleri gördük. Şimdi toplumda bu kutuplaşmayı yaratanlar kimler? Hükümetin bir an önce bunu ortaya çıkarması lazım.

Biz siyasetçiler olarak sağduyulu konuşmak zorundayız.

Kamplaşmalar yaratıldı, biri birini duymayan kitleler yaratıldı. Böyle bir tablo ile Türkiye ilk kez karşı karşıya geliyor. Müthiş bir kamplaşma var ve bunu yaratan siyasal iktidarını korumak için çaba gösteren hükümet. İlk kez Türkiye böyle bir tablo ile karşı karşıya kalıyor.

Ben 68 kuşağından geliyorum. Türkiye'mizin hep özgürlüğünü ve bağımsızlığına savunduk. 68 kuşağından geliyoruz, pek çok acıya tanıklık yaptık. Çocuktum hatırlamıyorum ama 1960 ihtilali sonrası 3 siyasiyi darağacına gönderdik.

-"CUMHURİYET TARİHİNİN EN BÜYÜK KIRILMASI İLE KARŞI KARŞIYAYIZ"-

1960, 1971, 1980 baktığınız zaman ders almamış toplum konumundayız. Neden, çünkü tarihi yeteri kadar bilmiyoruz. Tarihten ders almadık. Bugün hala fatura ödemekle meşgulüz, yeni fay hatları yaratarak toplumu ayrıştırıyoruz ve bölüyoruz. Bugün Cumhuriyet tarihinin en büyük kırılması ile karşı karşıyayız. Toplum ayrışmış durumda. Ayrıştıran siyasetçiler, bölen siyasetçiler.

Vatandaşını anlamayan siyasetçi, onu oy makinesi olarak gören bir siyasetçi. Türkiye bunları aşmak zorundadır. Yeni bir Türkiye'yi yaratacağız.

Bizde güzel bir laf var. Susma sustukça sıra sana gelecekAma bu slogan ne zaman atılıyor, sıra onlara geldiği zaman atılıyor, sorunumuz orada başlıyor zaten. Bizim inancımızda haksızlıklara karşı susan dilsiz şeytandır denir.

İşçi kardeşim size sözüm var, bu sendikacılık düzenini, patron sendikacılığını, sendika ağalığını yıkacağız.

-"EĞER SİZ TOPLUMU KAMPLAŞTIRIRSANIZ BÜTÜN RENKLERİ YOK EDERSİNİZ"-

Eğer siz toplumu kamplaştırırsanız bütün renkleri yok edersiniz. Renklerin tonlarını da yok edersiniz. Bir siyaha kalır bir beyaz kalır. Oysa güneş bile 7 renkli. Neden bütün renkleri yok ediyoruz.

301 işçi hayatını kaybetti. Bu ülkenin başbakanlık koltuğunda oturan zat da gitti. Bu gidiyor, sanki miting meydanıymış gibi kürsüyü koyuyor, başlıyor konuşmaya. 301 ölümü doğal bir ölüm kabul ediyor. 1870, 1860'ın İngiltere'sinden örnek veriyor. 1860'ta henüz Abdülmecit tahtta ve henüz ampul icat edilmemiş.

Herkes itiraz ediyor, yuh çekiyor, efelenerek vatandaşın üzerine yürüyor. Yuh çekersen tokadı yersin diyor. Birisini görüyor çok özür dilerim "Yahudi dölü' diye hakaret ediyor.

-"İLK KEZ BİZİM TARİHİMİZDE BİR ÜLKENİN BAŞBAKANI KENDİ VATANDAŞINI TOKATLIYOR"-

4 bin polisle gidiyor Soma'ya ve bir markete sığınmak zorunda kalıyor. Sonra, marketteki vatandaşı da tokatlıyor. İlk kez bizim tarihimizde dünya tarihinde örneği var mı bilmiyorum bizim tarihimizde bir ülkenin başbakanı kendi vatandaşını tokatlıyor. Seni tokatlayan adamın hala arkasındaysan oraya üç noktaya koyuyorum, kimse kusura bakmayın.

Bu kadar acı bir olay yaşanırken siz kalkıp kendi vatandaşınızı tokatlıyorsunuz. Sonra kalkıyorsunuz efeleniyorsunuz. Böyle bir tabloyu Türkiye Cumhuriyeti hiç görmedi, ilk kez böyle bir olayla karşı karşıya kalıyoruz.

Okmeydanı'nda olaylar oldu. Bir vatandaş başsağlığı için cemevine gidiyor. Ve bir kurşunla hayatını kaybediyor. Bunlardan bir yandaş şöyle bir tweet atıyor, "Ya bu ülkede eşek gibi sessizce yaşayacaksınız ya da defolup gideceksiniz'. Siz Erdoğan'ın bunu eleştirdiğini duydunuz mu? İşte toplumu bölmek budur.

Toplumu bölüyor, ayrıştırıyor, renklere tahammül edemiyor. Onun sonucu işte böyle tweetler çıkıyor. Senin defolup gitmen lazım

"Polisleri sabrına şaşıyorum' diyor. Alsınlar ellerine silahları, hepsini tarasınlar. Bir başbakan bunu söyleyebilir mi? Orada oturduğu için işte ülke bugün bu hale geldi.

-BAŞBAKAN'IN ALMANYA GEZİSİ-

Erdoğan Almanya'ya gitti. Merkel'in yaptığı bir açıklama var. "Sorumluluk bilinci ile hassas davranacağını bekliyorum' diyor. Diplomatik bir dille en ağır uyarıdır bu. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanına böyle hitap ediliyor. Neden, kontrolü kaçırdığını o da biliyor. Böyle bir ağır eleştiriye emin olun ben çok üzüldüm. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık koltuğunda otuyor, bir başka ülkenin başbakanı ona diyor ki şöyle davranacağını umuyorum diyor. Diplomatik dille en ağır sözler"