BÜŞRA NUR ÖZCAN - Bursa'da çeşitli tarih ve müzayede kitapları ile müzelerden çektiği fotoğraflardan örnekler elde eden çini sanatçısı İbrahim Kuşlu, atölyesinde geleneksel yöntemlerle Selçuklu dönemine ait çinilerin replikalarını yapıyor.
Türklerin Orta Asya'dan Anadolu'ya taşıdığı, Anadolu Selçuklu ve Osmanlı devletlerinden günümüze miras kalan çini sanatını icra eden Kuşlu, çini hamurunun hazırlanmasından bu hamurun şekillendirilmesine, astarlanmasından desen çizimine, boyanması ve sırlanmasının ardından fırınlanmasına kadar tüm aşamalarını atölyesinde yapıyor.
UNESCO'nun İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası listesine aldığı çinicilikte geleneksel üretim ve desenleri yaşatan Kuşlu, Selçuklu döneminin yanı sıra erken Osmanlı, beylikler dönemi ve 16. yüzyıl İznik çinilerinin birebir kopyalarını üretiyor.
İbrahim Kuşlu (51), AA muhabirine yaptığı açıklamada, 12 yaşındayken Bulgaristan'dan Türkiye'ye göç ettiklerini, seramikle 1980 yılında küçük bir atölyede tanıştığını söyledi.
Daha sonra birçok seramik atölyesinde çalıştığını anlatan Kuşlu, "Son olarak çini ve seramik ustası Prof. Dr. Turgut Tuna ile çalıştım. O, beni bir dönem misafir öğrenci olarak Marmara Üniversitesine gönderdi. Bir yıl orada eğitim aldım. Geldiğimde Tuna'nın atölyesinde çalıştım. Seramikten sonra çiniyle tanışmam, o zaman gerçekleşti." dedi.
Belli bir süre çalıştıktan sonra atölye açtığını aktaran Kuşlu, atölyede dört kişilik ekiple geleneksel seramikler ürettiklerini, orijinal Anadolu seramiklerinin birebir replikalarını yapmaya çalıştıklarını söyledi.
Kuşlu, atölyede hamur, astar, boya ve sır gibi seramiğin tüm aşamalarının, o dönemlere uygun bir şekilde hazırlandığını, Selçuklu, erken Osmanlı, beylikler dönemi ve 16. yüzyıl İznik çinilerinin replikalarını yaptıklarını bildirdi.
Kuşlu, çininin çok uzun bir yoldan geçtikten sonra elde edildiğini dile getirerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Çiniyi hayata getirmek için doğadan kili alarak, kuartz taşını öğütüp camla beraber harmanlıyoruz. Bu karışımı yaklaşık 7-8 saat değirmende öğüterek, hamuru hazırlıyoruz. Daha sonra bu hamuru şekillendirip ne yapacaksak kap, tabak, kase haline getiriyoruz. Onun üzerine boyayı pürüzsüz gösteren astarı uyguluyoruz. Astarı da kuartz, kil ve camdan hazırlıyoruz. Astar, hamurdan çok daha ince taneli bir ürün. Daha sonra desen çizilip boyanıyor. Boyaları da metal oksitlerden elde ediyoruz. Turkuazı bakır oksit, sarıyı demir oksit, moru mangal oksit ve maviyi kobalt oksitten hazırlıyoruz. Daha sonra boyadığımız bu kap kacakları yine atölyede sırlayarak, fırınlıyoruz. En son fırından çıktıktan sonra çini, dünyaya gelmiş oluyor."
"Tarih kitaplarından örnek alıyorum"
Siparişle çalıştıklarını, stok yapacak ekonomik güce sahip olmadıklarını, bu işi sevenler, koleksiyonerler, çini severlerin müzelerde veya kitaplarda beğendikleri çinileri kendilerine sipariş ettiklerini aktaran Kuşlu, sözlerini şöyle tamamladı:
"Biz de bunları yapıp teslim ediyoruz. Çiniyle ilgili bir sürü kaynak var. Tarih kitapları ile müzayede kitaplarından örnek alıyorum. Topladığım bilgiler, müzelerden çektiğim fotoğraflardan örnekler elde edip birebir kopya yapmaya çalışıyorum. Biz, geleneğin, o dönemin en iyi kopyacılarıyız. Ben, Selçuklu eserlerini çok seviyorum. O dönemdeki Kubadabad Sarayı'nın hamam çinilerinin orijinal replikalarını çalışıyorum.
Son zamanlarda çiniye ilgi arttı. Geleneksel üretim yapan, kendi malzemesini, boyasını, astarını üreten 2-3 atölye var. Hazır malzemeyle çalışan çok kişi olabilir ama gerçekten çiniyi, malzemesini, bu sanatın ne olduğunu, tarihini bilerek yapan çok az kişi var."
Son Dakika › Güncel › Selçuklu Çinilerine Yeniden Hayat Veriyor - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?