TBMM'de temsil edilen 4 siyasi partinin kurduğu Darbeleri Araştırma Komisyonu, Kayseri'de 28 Şubat ve 27 Nisan mağduru işadamı ve sanayicilerle görüştü.
Hem 12 Eylül 1980, hem de 28 Şubat döneminde zulüm ve işkence gördüğü belirtilen Şaban Bayrak, Dost Sigorta olayı ile ilgili siyasi, ekonomik ve idari baskılarla mağdur edildiği öne sürülen sanayici ve işadamı Saffet Arslan ve Mustafa Tekeli, uğradıkları mağduriyetleri 28 Şubat ve 27 Nisan Komisyon Başkanı ve Kayseri Milletvekili Yaşar Karayel'e anlattı.
İlk olarak Şaban Bayrak'ı dinleyen Karayel, işadamının 12 Eylül 1980 döneminde gözleri bağlı olarak yaşadığı işkence ve zulmü kayıtlara geçirdi. Bayrak; arkadaşları ile birlikte neyle suçlandığını dahi bilmeden uzun süre hapis yattığını, sonunda bütün bu olaylardan aklandığını, Türkiye'de siyasi partilerin mali yardımlarla ilgili mahkum edildiğini, halbuki siyasi partilerin mali konularla ilgili denetiminin Anayasa Mahkemesi'nin işi olduğunu belirtti. Bayrak, bir oldu bitti ile o dönemde inançlı, milliyetçi, muhafazakar kişilerin kimliklerinden dolayı mağduriyete uğradıklarını savundu.
Mağdurlardan Mustafa Tekeli ise, o dönemde MUSİAD'dan bir grup arkadaşı ile birlikte Türk Ticaret Kanunu'na göre kurdukları Dost Sigorta ile ilgili olarak, ön izin faaliyet belgesini yetkili kuruluşlardan almalarına rağmen 28 Şubat döneminde uğradıkları idari baskılar yüzünden kurucu ortaklarının tamamının bulundukları şehirlerde gözaltına alınarak Ankara'ya götürüldüklerini, Ankara'da terörle mücadelede sorgulandıklarını ve haksız yere baskı, yıldırma, korkutma ile idari ve mali takibatla sindirildiklerini, bundan dolayı da iş yapma kabiliyetlerinin ve psikolojilerinin bozulduğunu ve devlete olan güvenlerinin zafiyete uğratıldığını anlattı.
Saffet Arslan ise, o dönemde yaşadıklarını şöyle anlattı:
"Ben sanayici ve işadamıyım. Dost Sigorta'nın kurucuları arasında yer almaktaydım fakat bir süre sonra hisselerimi devretmiştim. Dost Sigorta ile hukuken bir bağım da kalmamıştı. Buna rağmen o dönemde haksız yere gözaltına alındık, ticaretimiz ve inançlarımız sorgulandı. ve bundan hem ekonomik hem de psikolojik olarak son derece etkilendik. İş yerlerimiz, ofislerimiz ve hesaplarımız hem idari hem de mali yönden didik didik edilerek incelendi. Daha sonra bizi alıp Ankara'ya götürdüler. Hayatında hiç suç islememiş, karakol yüzü görmemiş biri olarak suçlu muamelesi yapılıp Ankara'ya sorguya götürülmem ve ağır ceza suçuyla suçlanmam bana çok ağır geldi."
Suçlandığı konunun da çok manidar olduğunu savunan Arslan, "Bize şirketi kimin kurdurduğunu sordular. Tamamen kanunlara nizamlara ve Türk Ticaret Kanunu'na uygun şekilde kurulmuş olan ve herkesin kurabileceği bir şirket bu. Faaliyetleri belli, yapacağı işler belli. Sanki illegal bir iş yapılıyor gibi suçlamaları tamamen ideolojikti" diyen konuştu. 8 gün Ankara'da sorgulandığını anlatan Arslan, sorgulamanın tamamen ideolojik olduğunu savunarak, "Bu olaylar benim enerjimi kaybettirdi, iş yapma azmimi kırdı, çok iyi giden şirketlerim zarar gördü, kendime güvenim kayboldu ve bin 200 kişi çalışanı olan İpek Mobilya 400 kişi ile çalışır hale geldi. Bundan dolayı hem bizler hem de ülkemiz çok zarar gördü. Çalışanlar işsiz kaldı. 28 Şubat'ın eseri sonucu bugün dahi İpek Mobilya eski çalışan sayısına kavuşamadı. İş çevrelerinde takdir edilirken saygınlığımı kaybettirir duruma getirdi, enerjimi kaybettim, içime kapandım. Ne kadar etki yaptıysa eski gücümü hala kendimde bulamadım, bu durum 2004 yılına kadar sürdü. Ülkeme olan sevgimi bitirdiler. İnsanların ülkesine olan sevgisini tamamen bitirdikleri zaman bir daha geri dönmesi çok zor oluyor" şeklinde konuştu.
28 Şubat'ın etkisinin bunlarla kalmadığını da iddia eden Arslan, bunların Anadolu sermayesinin yarının büyüğü olma korkusundan kaynaklandığını öne sürerek, "Biz işadamları olarak vatanımıza, milletimize, insanımıza hizmet için ticaret yapıyoruz ama maalesef 28 Şubat vatana, milletimize hizmet hissimizi hırpaladı. Yıldırma ve caydırma politikası yapılarak Anadolu'daki iş çevrelerinin gelişmesine, büyümesine darbe vurdular" ifadelerini kullandı.
Darbelerin bir daha olmaması için her kurumun kendi işini yapması gerektiğini söyleyen Saffet Arslan, "Milleti temsil eden Meclis'in de bunları düzenlemesi, kanunları gelişmiş demokrasilere göre yaparak müdahale edenleri müdahale edemez duruma getirmeleri gerekir. Tekrar söylüyorum; herkes kendi asli işini yapmalı ve milletin gücünün üstünde hiçbir güç olmamalı. Mutlaka yeni bir sivil anayasa yapılmalı. Darbe anayasası ile yaşamanın onursuzluğundan bu milletin kurtulması lazım" diyerek sözlerini tamamladı.
Komisyon Başkanı Yaşar Karayel ise, "Komisyon olarak, 'Darbe mi? Bir daha asla' diyerek üzerimize düşen ve bize tevdi edilen bu görevi layıkıyla tamamlamak istiyoruz. 28 Şubat ve 27 Nisan'la ilgili belirlediğimiz isimlerle tek tek görüşmeler yapıyoruz. Bu konu ile ilgili önümüzdeki günlerde o dönemin mağdur edilmiş siyasileri ve iş çevreleriyle de görüşmelerde bulunacağız. Özellikle Kayseri'de o dönemde belediye başkanlığı görevini yürüten Şükrü Karatepe'yi, Mehmet Özhaseki'yi ve Bekir Yıldız'ı dinleyeceğiz" dedi. - KAYSERİ
Son Dakika › Güncel › TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu Kayseri'deki Darbe Mağdurlarını Dinliyor - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?