Diyarbakır'da, 6-7 Ekim 2014'te Kobani (Ayn el Arap) bahanesiyle gerçekleştirilen izinsiz gösterilerde Yasin Börü, Ahmet Dakak, Riyat Güneş ve Hasan Gökguz'un öldürülmesiyle ilgili 19'u tutuklu 41 kişinin yargılanmasına devam edildi.
Güvenlik gerekçesiyle Diyarbakır'dan Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesine alınan davanın yedinci duruşmasına tutuksuz sanıklar Hasan Aldemir, Cihan Yıldız, Rıdvan Baş ve Abdulvahap Turan, şikayetçi aileler ve tarafların avukatları katıldı.
Tutuklu bazı sanıklar ve suça sürüklenen çocuklarla bulundukları cezaevlerinden, sesli ve görüntülü sistem üzerinden bağlantı kuruldu. Ancak Bolu F Tipi Cezaevinde bulunan 6 sanıktan Sedat Çoban dışındakiler, duruşmada hazır bulunmak istediklerini belirterek, görüntülü sistemle beyanda bulunmayı reddetti.
Mahkeme Başkanı Cafer Aşık, celse arasında suça sürüklenen çocuk C.T. ve F.G'nin yakalanarak tutuklandığını belirti ve savunmalarını okudu.
Buna göre C.T, savunmasında suçlamaları kabul etmeyerek, "olayların meydana geldiği apartmana 500 metre mesafede oturduğunu, olanları televizyondan duyduğunu ve evden dışarı çıkmadığını" ifade etti.
C.T, aleyhinde ifade veren sanık Çoban'ı tanıdığını ancak neden böyle ifade verdiğini bilmediğini anlatarak, başka suçtan da hakkında yakalama kararı olduğu için polise yakalanmama konusunda dikkatli davrandığını kaydetti.
Gaziantep'te inşaatta çalışırken polisin eve gelerek, annesine kendisini sorduğunu öğrendiğini söyleyen C.T, Çoban'ın, olaya karışanlara yönelik teşhislerinin sağlıksız olduğunu iddia etti.
F.G. de "hiçbir olaya katılmadığını" savunarak, "Olay günü evimdeydim. Sedat Çoban'ı pazarcılıktan tanırım. Kendisiyle aramızda husumet vardır." dedi. F.G, Çoban'ın, kendisine yönelik, "sık sık sokak olaylarına, molotofkokteylli eylemlere katıldığı" iddiasının doğru olmadığını öne sürdü.
Mahkeme Başkanı Aşık, sanık Ahmet Selçuk'tan alınan DNA örneğinin, cinayet yerlerindeki örneklerle eşleşmediğini, aynı konuda diğer sanıklar yönünden yazılan müzekkerelere ise yanıt verilmediğini açıkladıktan sonra, sanık ve suça sürüklenen çocukların fotoğrafları üzerinden gizli tanık "Tunç"a yaptırılan teşhise ilişkin beyanı okudu.
"Maktullere vuruyordu"
Buna göre "Tunç", fotoğraflardan, suça sürüklenen çocuk M.D'yi olay yerinde, döner bıçağıyla maktullere vururken gördüğünü bildirdi.
Suça sürüklenen çocuk F.G'nin de olaya karıştığını belirten "Tunç", "Elinde, niteliğini tam olarak tespit edemediğim kesici aletle maktullere vuruyordu." beyanında bulundu.
Suça sürüklenen çocuk A.K'nin, cinayetlerin işlendiği apartmanın önünde toplanan kalabalık içinde, elinde satırla bulunduğunu söyleyen "Tunç", suça sürüklenen çocuk A.S'ye ilişkin, "Olay yerinde gördüm ama ne yaptığını, olaya karışıp karışmadığını hatırlamıyorum." dedi.
"Tunç", suça sürüklenen çocuklar Y.O. ve F.K'yi de olay yerinde gördüğünü ifade etti.
Cezaevinden bağlanan sanık Çoban, "Ben tahliyemi istiyorum. Her şeyi söylemiştim. Tekrarlamama gerek yok. Kimseyi tanımıyorum, teşhis de etmedim." dedi.
Hazır bulunan sanıklardan Abdulvahap Turan, dava konusu olayların soruşturulmasında görev alan polis, hakim ve savcıların görevden uzaklaştırılıp uzaklaştırılmadığının araştırılmasını istedi.
Salonda bulunan diğer sanıklar ise şehir dışından Ankara'ya gelip gitmekte zorlandıklarını anlatarak, duruşmalara sesli ve görüntülü sistemle katılmak istediklerini söyledi.
Şikayetçi avukatlarından Murat Sadak, tutuklu sanıkların tutukluluklarının devamını ve tutuksuz sanıkların tutuklanmalarını istedi.
Şikayetçi avukatlarından Hasan Bozdaş ise gizli tanık beyanları doğrultusunda, tutuksuz yargılanan dört suça sürüklenen çocuğun da tutuklanmasını talep etti.
Cumhuriyet savcısı, tutuklu sanıkların tutukluluklarının devamına karar verilmesini isterken, sanık avukatları müvekkillerinin uzun süredir tutuklu olduklarını ve delillerin toplandığını anlatarak, tahliye talebinde bulundu.
Sanık avukatlarından Murat Hayri Demir beyanda bulunduğu sırada, bazı maktul yakınları tepki gösterdi. Bu sırada maktullerden Hasan Gökguz'un annesi fenalık geçirdi. Kadına, salondakiler ve sağlık ekiplerince müdahalede bulunulurken, mahkeme heyeti duruşmaya bir süre ara verdi.
Ara kararlar
Aranın ardından Başkan Aşık, salonda bulunanları, duruşmanın düzenini bozmamaları konusunda uyardı.
Tutuklu sanıkların avukatlarının beyanlarının tamamlanmasının ardından, heyet müzakereye çekildi ve sonrasında ara kararları açıkladı.
Buna göre, tutuklu toplam 19 sanık ve suça sürüklenen çocuğun tutukluluğunun devamına, sanıklar Ersin Filizer, Burhan Ay ve İsa özel ile suça sürüklenen çocuk Y.U. hakkındaki yakalama emrinin infazının beklenmesine karar verildi.
Bazı tanıkların ifadelerinin alınması için bulundukları yerlerdeki mahkemelere talimat yazılmasına, suça sürüklenen 6 çocuk ile 2 sanığın DNA örneklerinin, DNA Veri Bankasındaki örneklerle eşleştirilmesi için müzekkere gönderilmesine karar veren mahkeme, bu çocuklardan F.G. ve C.T'nin teşhise elverişli fotoğrafları çektirilerek, olay yerinde bulunup bulunmadıkları konusunda bilirkişi raporu alınmasını kararlaştırdı.
Bazı sanıklar ve avukatlarının, hazırlık soruşturmasında görev alan polis memurları, savcılar ve hakimlerin FETÖ/PDY mensubu olup olmadıkları ve 15 Temmuz'daki darbe girişiminden sonra haklarında adli işlem yapılıp yapılmadığının araştırılması taleplerini, dosyaya etki etmeyeceğinden reddeden heyet, şikayetçi avukatlarının, bazı sanıklar ve suça sürüklenen çocukların tutuklanması talebinin reddine karar verdi.
Duruşmada hazır bulunan sanıklar Aldemir, Yıldız, Baş ve Turan'ın bulundukları illerden sesli ve görüntülü sistemle duruşmaya katılmaları için talimat yazılmasını kararlaştıran mahkeme, tutuklu tüm sanıklar ve suça sürüklenen çocukların duruşmada hazır edilebilmeleri amacıyla, Ankara'daki cezaevlerine nakledilmeleri için Adalet Bakanlığına müzekkere gönderilmesine karar verdi.
Duruşma, 26 Eylül 2016'ya ertelendi.
AK Parti Erzurum Milletvekili Aydemir'in değerlendirmesi
Duruşmayı AK Parti İnsan Hakları Başkan Yardımcısı ve Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemir ile AK Parti İnsan Hakları Başkan Yardımcıları İbrahim Halil Erkan ve Mehmet Emin Deniz de izledi.
Aydemir, AA muhabirine yaptığı açıklamada, partisinin, insan hakları bağlamında sembol haline gelen davaları hassasiyetle takip ettiğini belirtti. Börü, Gökguz, Dakak ve Güneş'in, tarihte eşine az rastlanır hunharlıkla katledildiklerini ifade eden Aydemir, dava sonucunda, milletin vicdanını rahatlatacak kararın tecelli edeceğinden emin olduklarını söyledi.
Aydemir, şunları kaydetti:
"Terör örgütlerinin birbirinden farkı yoktur. 15 Temmuz'da helikopterden millete kurşun atanların, Yasin Börü'yü üçüncü kattan atıp, ölüsüne işkence yapan bölücü PKK'dan farkı yoktur. Bunlar ikiz yapılar. Yer yer, şerik olarak ortak eylemler yapmışlardır. Bu terör örgütleri, insan mefhumunu dahi kabul etmiyorlar. 16 yaşında, 20'li yaşlarda, bütün suçları kurban eti dağıtmak olan genç insanlarımızı, yüzlerce teröristin yönelmesiyle katledebiliyorlar. Tıpkı 15 Temmuz'da, FETÖ yapılanmasının millete, Meclise yönelmesi gibi bir eylemdir bu. Bunların eylemleri birbiriyle koordinelidir. Bütün hedefleri milletin birliğini, bütünlüğünü yok etmektir, milletin huzuruna kastetmektir. PKK, DAİŞ, DHKP-C ve FETÖ, kardeş, hain örgütlerdir."
Avukat Hasan Bozdaş da duruşmanın ardından maktullerin aileleriyle birlikte adliye önünde yaptığı basın açıklamasında, duruşma hakkında bilgi verdi.
Gizli tanık "Tunç"un, fotoğraf üzerinden, suça sürüklenen çocukları teşhis ettiğini anlatan Bozdaş, "Gizli tanık tarafından, bu kişiler net şekilde teşhis edildi ve bu kişilerin, döner bıçaklarıyla, satırlarla, ellerindeki cisimlerle maktullere saldırdığı ifade edildi. Bu nedenle biz, 6 suça sürüklenen çocuktan serbest olan dördünün tutuklanmasını istedik. Yine duruşma esnasında, sanık müdafilerinden birinin, adeta provokatif şekilde olayın yönünü değiştirmeye çalışan bir ifadeyle, mağdur Yusuf Er'in beyanlarının üzerine gittiğini gördük. Maalesef, bu olay esnasında da maktullerden Hasan Gökguz'un annesi fenalık geçirdi. Aradan sonra kendisine sağlık ekipleri müdahale etti." diye konuştu.
İddianame
İddianamede Yusuf Er, Yasin Börü, Ahmet Dakak, Riyat Güneş ve Hasan Gökguz'un 7 Ekim 2014'te, Diyarbakır'da terör örgütü PKK/KCK mensuplarınca, "DAEŞ üyesi oldukları" iddiasıyla saldırıya uğradığı belirtiliyor.
Maktuller ile olayda yaralanan Er'in, saldırı üzerine Bağlar semtinde bir daireye sığındıkları, eylemi gerçekleştiren grubun binanın çevresini sardığı ve bu kişileri aramaya başladığı aktarılan iddianamede, eylemcilerin, Er ile maktullerin bulunduğu daireyi anlamaları üzerine bir kişinin mutfak balkonundan daireye girdiği ve içeridekilere silahla ateş etmeye başladığı kaydediliyor.
Silahlı kişinin kapıyı açarak, grubun diğer üyelerini eve aldığı, eylemcilerin ikametgaha sığınanları linç ederek, ateşli ve delici silahlarla yaralayıp üçünü kattaki camdan aşağı attıkları, birini de sürükleyip binadan dışarı çıkardıkları anlatılan iddianamede, aşağı atılan ve can çekişen maktullere sopa, taş ve tekmeyle saldırıya devam edildiği aktarılıyor.
Olayda Er dışındakilerin öldüğü, ikametgahın tuvaletine sığınan ve bir süre fark edilmeyen Er'in daha sonra bulunduğu, darbedilerek ve kesici aletle yaralanarak buradan çıkarıldığı kaydedilen iddianamede, ancak Er'in, sanıkların elinden kaçmayı başardığı ve 500 metre kadar gittikten sonra bayıldığı bildiriliyor.
Sanıkların, dört maktulü "canavarca hisle veya eziyet çektirerek öldürme" suçundan dörder, "devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma" suçundan birer olmak üzere beşer kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının yanı sıra, Er'in yaralanmasına ilişkin ayrıca cezalandırılmaları talep ediliyor.
Birleşen davalar
Olaylara ilişkin yaşı 18'den küçük 7 suça sürüklenen çocuk hakkında Diyarbakır'da açılan ve daha sonra Ankara'ya gönderilen davalar da Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesindeki dosyayla birleştirildi.
Kararın ardından dosyada sanık sayısı 41'e yükseldi.
Son Dakika › Güncel › Yasin Börü Davası - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?