Etimesgut Zırhlı Birlikler Davası - Son Dakika
Güncel

Etimesgut Zırhlı Birlikler Davası

Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimi sırasında Etimesgut Zırhlı Birlikler Okul ve Eğitim Tümen Komutanlığı personelinin katıldığı eylemlere ilişkin davada yargılanan sanık eski kursiyer teğmen Muhammed Macit, Akıncı Üssü davası sanıklarından, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ni ve...

02.10.2017 15:30

Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimi sırasında Etimesgut Zırhlı Birlikler Okul ve Eğitim Tümen Komutanlığı personelinin katıldığı eylemlere ilişkin davada yargılanan sanık eski kursiyer teğmen Muhammed Macit, Akıncı Üssü davası sanıklarından, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ni ve TBMM'yi bombaladığı iddia edilen sanık eski pilot kurmay üsteğmen Müslim Macit'in öz amcası olduğunu belirterek, akrabalık bağı üzerinden kendisinin de suçlu olduğu yönünde algı oluşturulmaya çalışıldığını savundu.

Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimi sırasında Etimesgut Zırhlı Birlikler Okul ve Eğitim Tümen Komutanlığı personelinin katıldığı eylemlere ilişkin 52 kişinin yargılanmasına, Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Cezaevi Kampüsü'ndeki duruşmayla devam edildi. Duruşmaya, tutuklu ve tutuksuz sanıklar, avukatları ile bazı müştekiler katıldı.

Davanın beşinci celsesinde savunmasını yapan, sanık kursiyer teğmen Muhammed Macit, iddianamede üzerine atılı suçlamaları reddederek, terör örgütü FETÖ ile hiçbir bağlantısı olmadığını öne sürdü.

Macit, 15 Temmuz'da bölük komutanı binbaşı Özkan Gürkol'un akşam yemeği için tümene yakın bir yere çağırdığını, yemekte birkaç kursiyer teğmenin daha olduğunu ve Gürkol'un, "Tabur Komutanı Fatih Çubukçu'nun alarm verdiğini, birliklere terör saldırısı olabileceğini" söylediğini belirterek, yemeğin ardından Gürkol'un, alarmdan diğer kursiyer teğmenlerin de haberdar olması için Whatsapp grubundan mesaj atılması emrini verdiğini, yanındaki arkadaşların bu emri yerine getirdiğini söyledi.

Sanık Macit, bölük komutanı eski binbaşı Gürkol ile birlikte saat 22.00 sıralarında tümene geldiklerini, Gürkol'un telaşlı hali ve Türkiye'de yaşanan son terör olayları nedeniyle kendisinde de terör saldırısı olabileceği kanaati oluştuğunu, bölük binasında beklediği sırada binbaşı Gürkol'un, "Tabur komutanı Fatih Çubukçu tümen karargahına kursiyer teğmen çağırıyor." diyerek, kendisini tümen karargahına gönderdiğini anlattı.

Gürkol'un bölük karargahında o an kendisini gördüğü için tümene gönderdiğini, kendisi yerine başka bir kursiyer teğmen olsa onun da emre uygun hareket edeceğini savunan Macit, tümen karargahına gittiğinde kapıda bulunan ve Tümen Komutanı Tümgeneral Erdoğan Akyol ile bir araca binme hazırlığı yapan eski albay İsa Sancaklı'nın kendisini çağırdığını ve sivil araca binmesini emrettiğini, Sancaklı'yı birlikten bir komutan olduğunu düşündüğü için emri yerine getirdiğini kaydetti.

Macit, İsa Sancaklı'nın kullandığı aracın arka koltuğuna oturduğunu, ön tarafta Tümen Komutanı Akyol oturduğu için yol boyunca konuşmadığını, saygısızlık olur düşüncesiyle telefonuna bakmadığını anlatarak, Sancaklı'nın "İstanbul yoluna nasıl çıkacağız?" diye sorduğunu, yolu tarif ettiğini, seyir sırasında da Akyol ve Sancaklı'nın sohbet ettiklerini, Akyol'un derdest edilmiş, kaçırılmış gibi bir hali olmadığını öne sürdü.

Akıncı Hava Üssü nizamiyesinde İsa Sancaklı'nın araçtan indiğini, bu sırada Erdoğan Akyol'un kendisine "Sen kimsin, ne oluyor?" diye sorduğunu, kendisinin de ismini söylediği sırada Sancaklı'nın tekrar araca geldiğini ve sus işareti yaparak, susmasını emrettiğini anlatan sanık Macit, telefonunu isteyen Sancaklı'nın bazı kişilerle araç dışında telefon görüşmesi yaptığını, burada araca bir üsteğmenin binerek, Akıncı Üssü içinde bir binaya kadar kendilerine eşlik ettiklerini, burada Akyol'u bırakarak, tekrar Zırhlı Birlikler'e döndüklerini söyledi.

Macit, "Dönüş yolunda İsa Sancaklı ile fazla konuşmadık. Yolda herhangi bir konvoy ya da vatandaş kalabalığı görmedik, radyo da dinlemedik. Tümene saat 01.20 civarında geldik. Birliğe gelince Sancaklı tümen karargahına girdi. Ben de bölüğüme gittim. Yaşadıklarımdan darbe olduğunu anlamam mümkün değildi. Akyol ve Sancaklı arasındaki konuşmalarda da darbe ile ilgili bir ifade geçmedi." dedi.

Bölüğüne gittiğinde bölük astsubayı Osman Levent Karakuş'un alarm verildiğini ve silah alması gerektiğini söylediği için zimmetli tüfeğini almak istediğini, ancak kendi silahının yerinde olmaması nedeniyle astsubay Karakuş'un yönlendirmesiyle başka bir piyade tüfeği aldığını belirten sanık Macit, yoklamadan sonra bölük astsubayı odasına gittiğini, burada televizyondan kalkışmayla ilgili haberleri görmesinin ardından silahını bırakarak, bölük koğuşuna gittiğini, o saatten sonra hiçbir emri yerine getirmediğini savundu.

Sanık Macit, cep telefonunun eski model olduğu için Whatsapp grubundaki mesajlardan haberdar olmadığını, internete girme imkanı olmadığı için de o saate kadar darbe teşebbüsünü öğrenemediğini, sabah saatlerinde yüzbaşı Bahadır Arslan tarafından uyandırıldığını ve daha sonra tutuklandığını kaydetti.

İddianamede geçen "darbe teşebbüsü sırasında darbeci komutanların silahlı korumalığını yaptı." iddiasını kabul etmeyen Macit, darbeci olduğu iddia edilen tuğgeneral Ahmet Bican Kırker'i tutuklandığı sırada gördüğünü, daha önce tanışmadıklarını, İsa Sancaklı'yı tümende görevli bir komutan zannederek, emrini yerine getirdiğini savundu.

Hakkındaki, tankları mühimmatla yükledi, darbeye karşı duran Binbaşı Barış Dedebağı darp ettiği ve nizamiyede halkı korkutmak için havaya ateş ettiği suçlamalarını da reddeden Macit, "Amirlerimin konusu suç teşkil etmeyen emirlerini yerine getirdim. Kanunsuz emir almadım. Gerçeği yansıtmayan tanık beyanlarından dolayı 1 yıl 2 aydır tutukluyum. Bölük komutanımın yemeğe çağırması, terör saldırısı olacağı ve personelin birliğe çağrılması emrinin kursiyer teğmenlere iletilmesi ve beni tabur komutanımızın yanına göndermesinden başka bir emiri almadım." diye konuştu.

Sanık Macit, 8 Temmuz 2016'da evlendiğini, bir haftalık evlilik hayatının ardından 1 yıl 2 aydır tutuklu bulunduğunu, eşinin halen kamuda görevine devam ettiğini, hakkında herhangi bir tahkikat yürütülmediğini söyledi ve özgeçmişini anlattı. Babasını 2 yaşındayken kaybettiğini, annesini 18 yaşında tanıdığını, kendisini dedesi ve babaannesinin büyüttüğünü anlatırken ağlaması üzerine Macit'e, Mahkeme Başkanı oturmasını ve sakinleşmesini söyledi. Macit, savunmasına kısa bir aranın ardından devam etti.

-"Akıncı Hava Üssü davasında yargılanan pilot Müslim Macit öz amcam"

Sanık Muhammed Macit'in savunmasının ardından Mahkeme Başkanı, Akıncı Üssü davası sanıklarından, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ni ve TBMM'yi bombaladığı iddia edilen eski pilot sanık Müslim Macit ile akrabalık ilişkisi olup olmadığını sordu.

Sanık Macit, "Akıncı Hava Üssü davasında yargılanan pilot Müslim Macit öz amcam. Akrabalık bağım üzerinden benim de suçlu olduğum yönünde algı oluşturulmaya çalışılıyor." dedi.

Bunun üzerine de Mahkeme Başkanı'nın, "Senin yanında büyüdüğün babaannen aynı zamanda Müslim Macit'in annesi değil mi?" sorusu üzerine sanık Macit, "Evet ama o Harp Okulu'nda olduğu için aynı anda evde olmadık, fazla vakit geçiremedik." diye konuştu.

Savunmasının ardından Sanık Macit'in çapraz sorgusuna geçildi. Davaya müdahil olan Başbakanlık Vekili Avukat Sevgi Çevikaslan, sanık İsa Sancaklı'nın Akıncı Hava Üssü'nden dönerken yolda ellerinde bayraklarıyla vatandaşları gördüklerini, radyoda darbe teşebbüsünü duyduklarını söylediğini anımsatarak, "Aynı araçtasınız ama ifadelerinizdeki çelişkiyi nasıl izah edeceksiniz?" diye sordu. Sanık Macit, "Hatırlamıyorum. Yolda bayraklı araç görmedim, ben radyo da dinlemedim." yanıtını verdi.

Sanık Macit, bir sanık avukatının, "Amcanız Müslim Macit ifadesinde, 'FETÖ bana kancayı ortaokul zamanında attı.' dedi. Siz de o zaman ilkokuldaydınız, size de kanca attılar mı?" sorusuna da "Bana kimse kanca atmadı, devlet okullarında okudum, hiç dershaneye gitmedim." dedi.

-Tank komutanı eski üsteğmen Kılıç'ın savunması

15 Temmuz'da Etimesgut Zırhlı Birlikler Okul ve Eğitim Tümen Komutanlığından çıkan iki tanktan birinde yer alan eski üsteğmen sanık Fatih Mehmet Kılıç da savunmasında, üzerine atılı suçlamaları reddederek, FETÖ üyeliğinden yargılanmaktan utanç duyduğunu söyledi.

Sanık Kılıç, nöbetçi teğmen Murat Kaygusuz'un yanına gelerek cep telefonundan eski binbaşı Özkan Gürkol'un teğmenlerin bulunduğu Whatsapp grubuna gönderdiği ve herkesi birliğe çağırdığı ses kaydını dinlettiğini ve durumdan haberdar olup olmadığını sorduğunu kaydetti.

Nöbetçi olmasına rağmen böyle bir emirden haberi olmadığını dile getirdiğini ifade eden sanık Kılıç, saat 21.45 sıralarında da yarbay Erdal Yetim'in kendisini arayarak, terör saldırısı nedeniyle personeli mesaiye çağırması ve tankları hazırlaması emrini verdiğini, bu sırada yanına gelen bir uzman çavuşun da televizyonda İstanbul'da köprünün asker tarafından trafiğe kapatıldığını söylediğini, tüm bunları düşününce terör saldırısı olacağına dair Yetim'in söylediklerinden şüphe duymadığını anlattı.

Sanık Kılıç, tankları hazırladıktan sonra nöbetçi subay olması nedeniyle ilk tanka kendinin komutan olarak bindiğini ve yola çıkarak, Anadolu Bulvarı üzerinden önce Jandarma Genel Komutanlığına oradan da Genelkurmay Başkanlığına gitmeyi hedeflediklerini söyledi. Kılıç, "O dönem yapılan operasyonlardan terör örgütü PKK'nın köşeye sıkıştığı için Genelkurmay Başkanlığına ya da Jandarma Genel Komutanlığına saldırarak büyük bir eylem yaptığını düşündüm." dedi. Kılıç'ın sözleri üzerine Mahkeme Başkanı, "İlk defa bir subay PKK'dan söz etti. Şimdiye kadar darbe teşebbüsünden yargılanan tüm subaylar IŞİD'in adını kullanmıştı." ifadesini kullandı.

Tankla Gazi Orduevi'nin bulunduğu bölgeye geldiklerinde küçük bir grup vatandaşın Türk bayraklarıyla önlerini kestiğini, darbeden söz ettiklerini ve bunun üzerine tankın dışına çıkarak vatandaşlarla konuştuğunu, "Darbeci değiliz. Genelkurmay'a saldırı olmuş, Genelkurmay Başkanı rehin alınmış, oraya müdahaleye gidiyoruz." diyerek vatandaşları ikna ettiğini belirten sanık Kılıç, Jandarma Genel Komutanlığına gelemeden daha kalabalık vatandaş topluluğunca durdurulduklarını yine tanktan dışarı çıktığında darp edildiğini anlattı.

Sanık Kılıç, tankın üzerine çıkan isminin İbrahim olduğunu ve Dışişleri Bakanlığında çalıştığını söyleyen bir kişinin cep telefonundan darbe teşebbüsüne dair görüntüleri izlettiğini, bunun üzerine tankın güvenliğini alarak halkın yanında yer alabileceğini ya da kendileriyle tümene kadar tankı götürebileceğini söylediğini anlattı. Dönüp, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nin arka kapısına geldiklerinde vatandaşa zarar vermemek için tankı hareket ettirmediklerini ifade eden Kılıç, burada vatandaşın linç etmesinden Külliye'de görevli polislerce kurtarıldığını kaydetti.

Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nin içine alındığını, bazı polislerin orada kendisine işkence yapıp, hakaretler ettiğini öne süren sanık Kılıç, şarjı biten telefonunun polislerce şarja takılarak açıldığını, telefonuyla bir polis müdürünün bölük komutanı Erdal Yetim ile görüştüğünü, kendisinin darbe için tümenden çıkmadığını, terör saldırısı gerekçesiyle tümenden ayrıldıklarına polis müdürünün inandığını söyledi.

Sanık Kılıç, vatandaşların saldırısı ve tutuklu bulunduğu sürede gördüğü işkence nedeniyle hafızasında sorunlar yaşadığını, olayları ve zamanlarını tam olarak hatırlamadığını iddia ederek, bu konuda sağlık raporu bulunduğunu öne sürdü.

Kılıç, "Benimle birlikte tümenden çıkan tank, birliğe geri dönmüştür. Bu tankın dönmesiyle olayın bize söylendiği gibi terör saldırısı olmadığını diğer tanklar öğrenmiş oldu ve başka tankların çıkışı engellendi. Teğmenlerin de kandırıldıklarını düşünüyorum, tecrübesiz askerler olarak emirlere uymuşlardır." sözlerini sarf etti.

Kaynak: AA

Son Dakika Güncel Etimesgut Zırhlı Birlikler Davası - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?


Advertisement