ANAMED ve Suna Kıraç Kütüphanesi'nden "Sözlü Tarihi Korumak" söyleşisi - Son Dakika
Kültür Sanat

ANAMED ve Suna Kıraç Kütüphanesi'nden "Sözlü Tarihi Korumak" söyleşisi

ANAMED ve Suna Kıraç Kütüphanesi\'nden "Sözlü Tarihi Korumak" söyleşisi

Anadolu Medeniyetleri Araştırma Merkezi (ANAMED) Kütüphanesi ve Suna Kıraç Kütüphanesi ortaklığında "Sözlü Tarihi Korumak" başlıklı söyleşi düzenlendi.

27.04.2021 20:27  Güncelleme: 20:39
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

Anadolu Medeniyetleri Araştırma Merkezi (ANAMED) Kütüphanesi ve Suna Kıraç Kütüphanesi ortaklığında "Sözlü Tarihi Korumak" başlıklı söyleşi düzenlendi.

Sözlü tarih çalışmalarının sosyal bilimler içerisinde yer alma süreci ve sözlü tarihin korunması konularının ele alındığı çevrim içi etkinlikte, Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyeleri Prof. Dr. Arzu Öztürkmen ve Prof. Dr. Selçuk Esenbel konuşmacı olarak yer aldı.

Koruma Haftası kapsamında düzenlenen etkinliğin moderatörlüğünü ANAMED Birim Kütüphanecisi Nathalie Defne Gier üstlendi.

"Türkiye sözlü iletişimin çok kuvvetli olduğu bir yer"

Prof. Dr. Arzu Öztürkmen, her toplumun sözlü iletişime farklı yaklaşımı olduğuna dikkati çekerek, "Türkiye sözlü iletişimin çok kuvvetli olduğu bir yer. Etnografik gözlemin de gündelik hayatın önemli parçası olduğu bir yer. Başkalarına bakarak, kendimizi kıyaslayarak yaşayan bir toplumuz." ifadelerini kullandı.

Öztürkmen, sözlü tarih anlamında hatıralar dışarı anlatılanın da suskunlukların da bir anlatı olduğunu belirterek, aile tarihlerinde her şeyin anlatılamadığını ve ailelerin sırlarıyla kendilerini tanımladığını söyledi.

Sözlü tarih arşivi kurulmasının önemine değinen Öztürkmen, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Her sözlü aktarım ve sözlü hatıranın toplanması çok çılgın bir şey olur ama mümkün değil. Sözlü tarih aslında sözlü formatıyla kendi kendisini süzgeçten geçiriyor. Ancak arşiv oluşturma konusunda bir dilemma var. Türkiye'de genellikle insanlar hayatlarını anlatmak istiyorlar. Fakat bunun bir arşivde kendi onay ve imzalarıyla derlenmesinden bir sıkıntı duyuyorlar. Anlatısı, bir çalışmanın bir parçası olabilir ama o anlatının bütününün arşivlenmesi konusunda imtina edebiliyorlar. Bunda da çok haksız değiller. Çünkü yarın, öbür gün bu arşivin nasıl kullanılacağının garantisi yok. Türkiye'de sözlü tarihçilik diğer ülkelere kıyasla daha kolay fakat kolay olduğu kadar da araştırmacıya sorumluluk yükleyen bir alan."

Öztürkmen, sözlü tarihçiliğin olaylardan ziyade olayların nasıl hatırlandığını kayda aldığına işaret ederek, sözlü tarih çalışmalarının 1930'lu 1940'lı yıllarda daha kolay olduğunu, bugün ise hukuki anlamda daha zor olduğunu dile getirdi.

"Sözlü tarih klasik tarihçilerin en önem verdiği yöntemdir"

Prof. Dr. Selçuk Esenbel ise sözlü tarih çalışmalarının ve bunların korunmasının çok önemli olduğunun altını çizerek, kendi araştırmalarında sözlü tarih belgelerini kullandığını söyledi.

Sözlü tarihin 20. yüzyılda çok yeni bir alan olarak doğduğunu aktaran Esenbel, şunları kaydetti:

"Arka planında belki 20. yüzyılda yaşanmış savaşlar, travmalar vesaire var. Sözlü tarih boşuna da doğmadı. Her şey güllük gülistanlık olsaydı belki sözlü tarih bu kadar bilinçle ortaya çıkmayabilirdi. Yöntem olarak baktığımızda klasik tarihçilerin en önem verdiği yöntemdir. Yazının o kadar çok esiri olduk ki tarihi, sürekli yazılı kaynaklar, belgeler ve geçmişte yazıya dökülmüş düşünceler olarak yorumluyoruz. Klasik tarihçiler olayın değil, olayı yaşayanların hatıralarının en önemli veri olduğunu söylerler. Yani şahit olmuş olan kişiyle konuşman lazım. Sözlü tarih aslında tarihçiliğin ilk bilimsel metodudur."

Yaklaşık 1 buçuk saat süren etkinliğin sonunda, konuşmacılar, katılımcıların sorularını yanıtladı.

Kaynak: AA

Son Dakika Kültür Sanat ANAMED ve Suna Kıraç Kütüphanesi'nden 'Sözlü Tarihi Korumak' söyleşisi - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?


Advertisement