AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Biz, 76 milyonun hükümetiyiz. AK Parti, 76 milyonun tamamına aynı nazarla bakan, tamamını muhatap alan, 76 milyonun tamamına aynı gönül diliyle konuşan, Türkiye'yi bir bütün olarak kucaklayan bir partidir" diye konuştu.
Erdoğan, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, "Gönül isterdi ki bizim Türkiye için, aziz milletimiz için, 76 milyonunun tamamı için paylaştığımız şu aşkı, muhalefet de paylaşıyor olsaydı" dedi.
Siyaseti ve siyaset yapma şeklini çok değiştirdiklerini, siyasetin anlamına anlam kattıklarını, siyaseti gerçek anlamıyla buluşturduklarını belirten Erdoğan, "Ancak bu süreçte muhalefetin de Türkiye vizyonunu paylaşmasını sağlamayı maalesef başaramadık. Muhalefet, küçük meselelere takılıp kalmayı tercih etti. Muhalefet, yerel kalmayı, azla yetinmeyi, statüko kalesine sımsıkı sarılmayı tercih etti. Türkiye, 11 yıllık süreçte koalisyon sorununu, istikrar ve güven sorununu aşarken ne yazık ki muhalefet sorununu aşamadı" diye konuştu.
Muhalefetin, 11 yıl boyunca söylemlerini, dillerini, üsluplarını dahi değiştirme gereği duymadığını ifade eden Erdoğan, "Defalarca yenilmelerine, kaybetmelerine rağmen, ithamları, iftiraları defalarca yüzlerine vurulmasına rağmen, muhalefet kendisini yenileme, yeni şartlara uyum sağlama, büyük Türkiye vizyonuna ayak uydurma gereğini hiçbir zaman hissetmedi" dedi. Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bundan sonra muhalefet genel başkanlarının adını ağzıma almayacağım. Bunu arkadaşlarıma havale ediyorum. Bizim meselemiz zihniyetlerdir, biz, ziniyetleri konuşacağız. Dikkatinizi çekiyorum, 11 yıl boyunca AK Parti'ye hangi çamuru atmak istedilerse, hep ellerine, yüzlerine bulaştı. AK Parti'ye hangi iftirayı attılarsa, o iftira döndü, onları buldu, onları vurdu. Millete söyledikleri tüm yalanlar millet tarafından reddedildi, millette makes bulmadı. Muhalefet, yaşadıklarından, özellikle de hatalarından ders çıkarmak yerine yanlışta ısrara devam etti. Hiç kuşkusuz böyle bir muhalefet, AK Parti için talih olsa da Türkiye ve demokrasi için bir talihsizliktir.
Esasen muhalefetin en büyük sorunu, vesayet sorunudur. Demokrasimiz vesayetten kurtulurken muhalefet kendisini bağımlı hale getiren, üzerinde adeta gölge gibi duran vesayetten kurtulamamış, vesayet zincirlerini koparıp atamamıştır. Vesayetin gölgesinde siyaset yapılamaz. Siyaset mühendisliği operasyonlarıyla şekillendirilmiş partilerde özgür, demokratik, katılımcı, çözüm üreten siyaset yapılamaz. Korkuların ve ürkeklerin egemen olduğu partilerde siyaset üretilemez. Siyaset, sandığa ve sandık sonuçlarına saygı duymakla, demokrasi içinde kalmakla, milli iradeye tabi olmakla yapılır. Çetelerin, terör örgütlerinin, sokak eylemlerinin, Türkiye düşmanı kimi odakların vesayetinde, onların boyunduruğu altında, onların emir ve talimatıyla sağlıklı bir siyaset yapılamaz, hatta hiç siyaset yapılamaz. Değişime direnen, statükoya sarılan, vesayet altında bir muhalefet ne kadar Türkiye'nin talihsizliği olsa da biz bu talihsizliği de aşarak Türkiye'yı hızla büyütmeye devam edeceğiz.
Seçimler öncesinde başta TBMM olmak üzere her ortamda gerilim siyasetine başvuracak mahalefet karşısında her zaman olduğu gibi sağduyulu ve sorumlu davranacağız. Tahriklere gelmeyeceğiz, tariklere boyun eğmeyeceğiz. Gerilim siyaseti tuzağına düşmeyeceğiz. Özellikle mahalefete, muhalefetin kendi dil ve üslubuyla cevap vermeyerek, o seviyeye, onların seviyesine düşmeyeceğiz. 2014 Mart seçimlerine kadar gerilimi ve kutuplaşmayı artırmak, buradan nemalanmak isteyen muhalefete bu kozu vermeyeceğiz. Biz, 76 milyonun hükümetiyiz. AK Parti, 76 milyonun tamamına aynı nazarla bakan, tamamını muhatap alan, 76 milyonun tamamına aynı gönül diliyle konuşan, Türkiye'yi bir bütün olarak kucaklayan bir partidir. Muhalefetin kutuplaştırma ve kamplaştırma siyasetine karşı biz kucaklayıcı olmayı sürdüreceğiz. Bugüne her ne yaptıysak Türkiye için, 76 milyonun tamamı için yaptık. Hangi adımı attıysak, Türkiye'nin normalleşmesi için attık."
-"İmtiyaz kabul etmiyoruz"
Yaptıkları reformların belli kesimlere imtiyaz sağlayan değil tam tersine belli kesimlerdeki imtiyazları alan, 76 milyonu birleştiren, Türkiye'yi normalleştiren reformlar olduğunu belirten Başbakan Erdoğan, ellerinden imtiyazları gidenlerin, 11 yıl boyunca itiraz ettikleri gibi bugün de itiraz ettiklerini, yarın da itiraz edeceklerini söyledi.
Erdoğan, "Hukuk karşısında bugüne kadar yaptıklarıyla, bunların elde ettiklerini, bundan sonraki süreçte asla, hukuk karşısında imtiyaz kabul etmiyoruz. Devletin hizmetleri karşısında imtiyaz kabul etmiyoruz. Devletin vatandaşa bakışında imtiyazı asla kabul etmiyoruz. Hukuk önünde, devlet nazarından, devletin hizmetleri hususunda her vatandaş birdir eşittir, bütünüyle aynı haklara sahiptir" dedi.
Devletin vatandaşına yaşam tarzı, inanç, mezhep, değer dayatamayacağını dile getiren Erdoğan, "Devlet vatandaşına çocukluktan başlayarak format atamaz. Tek tip, standart vatandaş yetiştirmek için vatandaşına zulmedemez" ifadesini kullandı. Erdoğan, şunları kaydetti:
"Bizim devletimiz, yani Cumhuriyetimiz, 29 Ekim 1923'te, 23 Nisan 1920 ruhu üzerine inşa edilmiştir. Gazi Mustafa Kemal'in ifadesiyle Misak-ı Milli sınırları içindeki herkes, özellikle de Müslüman unsurlar, kendi ifadesiyle Anasır-ı İslam, bu Cumhuriyetin ayrımsız ve imtiyazsız vatandaşları olarak kabul edilmiş, Cumhuriyet de zaten onlar tarafından inşa edilmiştir. 23 Nisan 1920'de Ankara Ulus'ta Büyük Millet Meclisi önündeki fotoğraf, bizim Cumhuriyetimizin özünü, ruhunu, felsefesini en net ve en anlamlı şekilde yansıtan fotoğraftır. Meclis önünde, Gazi Mustafa Kemal'in etrafında ellerini semaya açmış dua edenleri gösteren fotoğraf, bir Türkiye fotoğrafıdır, bir Cumhuriyet fotoğrafıdır. Gönderdikleri, valiliklere olan genelgeyle, Hatmi Şeriflerin indirilmesi, Salat-ı Tefriciyelerin getirilmesi, Sahih-i Buhari'nin hatmi, bütün bunlar bizim ilk Meclisin açılışındaki sırdır, aslolan budur zaten.
O Mecliste Türk, Kürt, Arap, Çerkez, Laz, Gürcü, Abhaza, Roman, Boşnak var, diğer tüm etnik unsurlar var. Orada Sünni, Alevi var. Orada farklı libaslar, elbiseler içinde birbirinin kıyafetine ve yaşam tarzına hoşgörü gösteren, saygı duyan bir anlayış var. Cumhuriyet, bu topraklar üzerindeki tüm farklılıkları bir zenginlik olarak gören, farklılıkları aynı idealler altına toplayan, farklılıkları birleştiren bir ruh, böyle bir felsefe, böyle bir anlayış üzerine bina edilmiştir."
-"Nasıl bir cahillik?"
Bugün attıkları her adımı, yaptıkları her reformu Cumhuriyete karşı gibi göstermeye çalışan cahillerin ve istismarcıların bulunduğunu dile getiren Erdoğan, Türkiye'de yer isimlerinin değiştirilmesinin 1949 tarihli bir yasaya dayandırıldığını, 27 Mayıs 1960 darbesinden hemen sonra, sadece 4 ay içinde Türkiye'de 10 bin civarında yerleşim merkezinin isminin değiştirildiğini kaydetti.
1960'tan 1965'e kadar 16 biden fazla yer adının değiştirildiğini, aynı şekilde 12 Eylül 1980 müdahalesinin ardından da binlerce yer adının değiştirildiğini anımsatan Erdoğan, "Örneğin, Siirt Tillo ismi, bundan sadece 23 yıl önce, 1990 yılında Aydınlar olarak değiştirilmiştir, eniştesi olduğum için orayı örnek veriyorum. Allah aşkına bunun Cumhuriyetle, Cumhuriyetimizin kuruluş felsefesiyle nasıl bir ilgisi, alakası olabilir? Her sabah okullarda okutulan and, 1933 yılında başlayan, bugüne kadar da defalarca değiştirilen, kaldırıldığı halde 12 Mart'ta 12 Eylül'de yeniden diriltilen bir uygulamadır. Bunun Cumhuriyetle ilgili olduğunu iddia etmek nasıl bir cahilliktir?" diye sordu.
Türkiye'de kılık ve kıyafet üzerinden ayrımcılığın Cumhuriyetin kurulmasından çok sonra uygulandığını belirten Erdoğan, "1940'larda adeta zulme dönüşmüş, 12 Eylül ve 28 Şubat dönemlerinde bu zulüm doruk noktasına ulaşmıştır. Başörtüsü yasağını Cumhuriyet ile ilişkilendirmek nasıl bir cahilliktir, nasil bir istismardır? Hiç kimse kusura bakmasın; bu Cumhuriyet 28 Şubat'ta, 12 Eylül'de, 27 Mayıs'ta kurulan bir Cumhuriyet değildir" dedi.
- TBMM
Son Dakika › Politika › AK Parti TBMM Grup Toplantısı - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?