Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Kim devlet gücünü kullanarak, bu topraklarda herhangi bir vatandaşa, insana zulüm ederse, biz onun karşısındayız, ondan beriyiz, uzağız" dedi.
Başbakan Davutoğlu, partisinin Altındağ ilçe kongresinde yaptığı konuşmada, eskiden Anadolu'dan Ankara'ya gelenlerin Altındağ'da gecekondularda kaldıklarını ve hastanelere gittikleri belirterek, "Şimdi o hastaneler modern çağın hastaneleri haline geldi. Altındağ'da artık Ankara'ya şifa bulmak için gelenler ağırlanıyorlar, kentsel dönüşümle, en iyi imkanlarla Ankara'yla buluşuyorlar. Bu idealle Ankara'ya hizmet etmemiz lazım. 23 Nisan 1920 meclisi eğer Altındağ'da yeni Türkiye'yi, müstakil Cumhuriyeti haberdar etmişse bunun müjdecisi olmuşsa, şimdi Altındağlılar yeni Türkiye'nin müjdecisi olmak durumundasınız, yeni ve yükselen Türkiye'nin müjdecisi olmak durumundasınız. Altındağ'da önce bu ses yükseldi. ve dedik ki; 'Egemenlik kayıtsız şartsız millete ait'. Biz de AK Parti olarak dedik ki, 'bu Birinci Meclis'in ilanından bu yana bütün vesayeti, diktacı dönemler geçtikten sonra Birinci Meclisin ruhunu AK Parti temsil ediyor, bundan sonra da sözde, kararda sadece millete aittir ve millete ait olacaktır'. Bu Altındağ'dan başlayarak, manevi ve ekonomik değişimin bütün Ankara'ya ve Türkiye'ye yansıması, aynı zamanda Altındağ'da Siteler var. Ticarette gelişiyor. Bütün bunlarla birlikte tarihi mirasını koruyarak, ticaret ve sanayi merkezlerini geliştirerek geleceğe yürümek durumunda. O tarihi korursak, kentsel dönüşümlerle alt yapıyı en güçlü şekilde tamamlarsak, Altındağ'a borcumuzu ödemiş oluruz. Madem ki Altındağ bize destek vermiştir, Altındağ'da bu borç ödenecektir" diye konuştu.
Ulucanlar Cezaevi'nden de bahseden Davutoğlu, "O cezaevi çok ızdıraplara şahit oldu. Ulucanlar Cezaevi'nden geçmeyen sağcısı, solcusu, İslamcısı, milliyetçisi, devrimcisi hiç kimse kalmadı. Necip Fazıl'dan Nazım Hikmet'e, Bülent Ecevit'ten Leyla Zana'ya önceki dönemlerde bu toprakların değerini savunmak isteyen nice 'ulucanlar' idam edildiler, sorguya çekildiler" ifadesini kullandı.
"DEVLETE SAHİP ÇIKMAK, DEVLET İLE MİLLETİ BULUŞTURMAKTIR"
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin Dersim konusunda özür dilemesini istediğini ifade eden Başbakan Davutoğlu, "Bugün üçüncü kere söylüyorum. Bahçeli'ye bir kez daha hatırlatıyorum. Sayın Bahçeli, devlete sahip çıkmak, devlet ile milleti buluşturmaktır. Yoksa devlet adına zorbalık yapan bazı guruplara sahip çıkmak değildir. Kim devlet gücünü kullanarak, bu topraklarda herhangi bir vatandaşa, insana zulüm ederse, biz onun karşısındayız, ondan beriyiz, uzağız. Bu iki farklı anlayışı gösteriyor. Bizim anlayışımız şu, devletin bekasını teminat altına almanın yolu, devletin halkın tüm kesimleriyle barışık olması, devletin millete ait olmasıdır. Devletin amir, halkın memur olması değil, milletin ahir, devletin memur olmasıdır. Ancak o zaman bu devletin bekasını savunabiliriz, bu ülkenin bütünlüğünü savunabiliriz. Bu devleti yönetenler, devletin geleceği için zulüm yapmışlarsa, 'göz yumalım' derlerse, biz buna göz yummayız. Kim zulüm yaparsa ne adına yaparsa yapsın, biz karşısında dururuz. Hala belli bölgelerde sıkıntılar varsa, yanlış devlet anlayışından kaynaklanan sıkıntılardı. Halka yukarıdan bakan, birey tehdit gördüğünde onu tasfiye etmeye çalışan anlayışlar devlete beka getirmez" şeklinde konuştu.
Başbakan Davutoğlu, şöyle devam etti:
"Birinci Meclis bu ülkenin her ferdini temsil eden bir kompozisyonla kurulmuşsa, yani Sünnisi ile, Alevisiyle Kürdü, Çerkezi, Tatarıyla Balkanlardan Kafkaslardan gelen muhaciriyle hep birlikte kurulmuşsa Türkiye'de bundan sonra hep birlikte bu millet arasında hiçbir fitneye izin vermeyeceğiz. Birinci Meclis ruhunu ilelebet yaşatacağız."
"KARŞI ÇIKTIĞIN ZAMAN ZULMÜN HEPSİNE KARŞI ÇIKACAKSIN"
Ulucanlar'da Muhsin Yazıcıoğlu'nun 'Üşüyorum' dediğini hatırlatan Davutoğlu şunları kaydetti:
"Birçok sağcı ve solcu değişik ideolojilere mensup Ulucanları tattı, Necip Fazıl, Nazım Hikmet gibi. Belki bir isim Bahçeli'ye bir şey hatırlatır; Osman Yüksel Serden geçti. Onları oraya, Ulucanlara sokanlar, bir nevi işkence ortamına sokanlar, bunu devlet adına yapmış iseler, 'yanlış yapmışlardır' demek bizim görevimizdir. 1937'de Dersim yapılan yanılışı unutturmaya çalışacaksın, sonra 3 Mayıs 1944'te İstanbul'da tabutluklara sokulan Türkçü Milliyetçi aydınlara sahip çıkacaksın, Türkçüler bayramını 3 Mayıs'ta kutlayacaksın. Olmaz. Karşı çıktığın zaman zulmün hepsine karşı çıkacaksın. Yoksa rahmetli Türkeş de hesabını sorar. Nasıl bu tek parti rejimine sahip çıkarsın diye. Tabutluklarda, Ulucanlar'da o da vardı. 12 Eylül'den sonra şehit edilen Mutafa Pehlivanloğlu da vardı, yaşı büyütülüp idama götürülen Erdal Eren de vardı. Birinin sağcı birinin solcu olması fark eder mi? Gencecik fidandı. Hepsine yapılan haksızlıklara biz 'haksızlık' demezsek, birliği, beraberliği sağlayamayız. İşte bizim siyaset farkımız bu. Şunlar şunlar yaptıysa yanlışa susalım, şunlar şunlar yaptıysa sesimizi çıkaralım. Kılıçdaroğlu'nun Bahçeli'den bir farkı yok. Dersim'e hala sessiz. Kılıçdaroğlu Dersim'e niye yanlış diyemiyor' biliyor musunuz? Çünkü ertesi gün partisindeki 8-10 ulusalcı partiden kopar diye söyleyemiyor. Belli bir kesim CHP içinde o yanlışlara sahip çıkıyor. Yarası var, konuşamaz, korkar partisi bölünür diye. Suriye geldiğinde Kılıçdaroğlu Esad öldürürse kimyasal bomba kullanırsa, SCUD füzeleriyle öldürürse. Kılıçdaroğlu susar. Milletvekillerini gönderir, 'daha fazla öldür dercesine resim çektirir. Kobani geldiğinde, Kobani'nin nerede olduğunu bilmeden, 'Koblani'ye müdahale edelim' der. Çünkü Kılıçdaroğlu'nun adalet terazisi yok. Ama bizim kalbimizde bu terazi var. Zalime karşı tavır alırken, 'milleti ne' diye bakmayız. Zalime karşı tavır alırız."
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın iki kelimesinden birinin 'barış ve demokrasi' olduğunu vurgulayan Davutoğlu şöyle devam etti:
"Eğer Esad öldürürse, Demirtaş'tan 4 yıl bir şey duymadınız. Ne Selahattin Demirtaş'tan ne de HDP zihniyetinden. Kendi zihniyetindeki örgüt, PYD Kürtlere baskı yapıp, Haseke'den sürüp Türkiye'ye geldiğinde ses duymazsınız. Kobani'ye saldırı olduğu zaman seslerini yükseltirler. Eden biliyor musunuz? Şunu demek ister: 'Başka bir terör örgütü zulüm yapıyorsa o kötüdür, benim örgütüm yapıyorsa iyidir."
"BUNLARA MİLLET 'HAYIR' DEDİ"
"Diğeri şöyle söyler: 'Öldürülenler bana yakın değilse, benim anlayışımın karşısındaysa bunları yapanları unutalım. Benim ideolojimin öncülerin ise, Reha Oğuz Türkan, Fethi Tevetoğlu, Zeki Veli Togan tabutlukta ise ona ses çıkaralım'" diyen Davutoğlu, CHP'nin de aynı mantığı güttüğünü belirterek şunları kaydetti:
"İnsanlık vicdanının, millet iradesinin, ortak aklın, ortak merhametin temsilsi AK Parti ve onun karşısındakiler. Onun karşısında çifte standart uygulayanlar. Onun için, içerideki işbirlikçiler, dışarıdaki tuzakçılar beraber AK Parti'yi durdurmak istediler. Bunun için Gezi olayları yapıldı. Tam ülke ekonomisi zirvede, faizler yüzde 5,5, gezi olayları bunun için başladı. Zannettiler ki bizsi sindirebilirler, bize geri adım attırırlar, AK parti kadroları çekinir, geri dönerler. Döndük mü? Döner miyiz? Dönecek miyiz? Bizde geri dönmek yok. Sonra 17 Aralık, 25 Aralık. Yine bir takım kumpaslarla bizi durdurmaya çalıştılar. '1 Ocak'ta bu hükümet yok' diye yazı yazanlar çıktılar. 30 Mart'tan önce de devleti dinlemelerle bizi durdurmaya çalıştılar. 30 Mart gösterdi ki bizi durduramazlar. Bunlara millet 'hayır' dedi. 10 Ağustos geldi. Çatı aday çıkardılar. Millet ne dedi? Bana çatıdan önce 'temel lazım' dedi. Temel de 'Hacı Bayram Veli, Altındağ'da 'millet iradesinde' dedi ve hiçbir şekilde buna izin vermedi. Sayın Başbakanımız halkın seçtiği ilk Cumhurbaşkanı oldu. Yine AK Parti kadrolarından gelen 11. Cumhurbaşkanımızdan emaneti devraldı, iki dava arkadaşı birbirine emaneti tevdi etti."
Partililerin, "Recep Tayyip Erdoğan" sloganları atılması üzerine Davutoğlu, "Bu arada Sayın Cumhurbaşkanımızın da selamı var. Dün akşam rahatsızlığı dolayısıyla görüştük" ifadesini kullandı. - ANKARA
Son Dakika › Politika › Başbakan Ahmet Davutoğlu Açıklaması - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?