İstanbul'da Şeb-i Arus Töreni - Son Dakika
Politika

İstanbul'da Şeb-i Arus Töreni

İstanbul\'da Şeb-i Arus Töreni

Başbakan Erdoğan: (2) "Ayrılık tohumlarını aramıza atanlar bizi bölmek için attılar.

13.12.2013 22:42
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Allah Resulü döneminde, Hulefa-i Raşidin döneminde, Allah aşkına Alevi, Sünni mi vardı? Sadece Müslüman vardı. Böyle bir ayrılık yoktu. Ayrılık tohumlarını aramıza atanlar bizi bölmek için attılar. Onun için biz, Sünni, Alevi, böyle bir şey tanımayacağız. Biz yaratılanı yaratandan ötürü seveceğiz. Ölçümüz bu olacak" dedi.

Erdoğan, Ülker Sports Arena'da düzenlenen Şeb-i Arus töreninde yaptığı konuşmada, Anadolu'nun ilmi ve alimi çeken topraklar olduğunu, birçok düşünürün Anadolu'ya dışarıdan gelip toplumu aydınlattığını dile getirdi.

"Bu topraklar ve bu medeniyet, edeple, sabırla, çileyle, çabayla adeta yıllarca ilim ateşinde, aşk ateşinde pişe pişe olgunlaşmıştır. Bu medeniyette, bu aziz millette kibir, kin, nefret, benlik davası bulunamaz. Bu medeniyette, bu millette, zümre, kabile, inanç, etnik köken asabiyesi bulunmaz" diyen Erdoğan, Mevlana'nın da bu nedenle "Gel!" diyerek seslendiğini ifade etti.

Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Konya kendisine çağırır, Bursa kendisine çağırır, Edirne, İstanbul hep kendisine çağırır. Bu topraklar, Mevlana'nın diliyle konuşur. 'Gel!' diye seslenir. 'Ne olursan ol yine gel/Yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel/İster kafir, ister Mecusi, ister puta tapan ol yine gel/Bizim dergahımız ümitsizlik dergahı değildir'. Onun içindir ki Mevlana ta Belh'ten geldi, Anadolu'yu irşad etti, aydınlattı. Muhyiddin İbni Arabi, ta Endülüs'ten geldi, bu topraklara birliğin, vahdetin, kardeşliğin tohumlarını serpti. Ahi Evran, ta Horasan'dan geldi, Ahiliğin, yani kardeşliğin temellerini tesis etti. Onlar, zoru seçtiler. Onlar, meşakkatli yolu seçtiler. Tahammül dediler, sabır dediler, sefer dediler, gurbeti vuslat, vuslatı gurbet olarak gördüler ve işte bu sayede yüzyıllara mühür vurdular. Onlar, Alevidir, Sünnidir demediler… Allah Resulü döneminde, Hulefa-i Raşidin döneminde, Allah aşkına Alevi, Sünni mi vardı? Sadece Müslüman vardı. böyle bir ayrılık yoktu. Ayrılık tohumlarını aramıza atanlar bizi bölmek için attılar. Onun için biz, Sünni, Alevi, böyle bir şey tanımayacağız. Biz yaratılanı yaratandan ötürü seveceğiz. Ölçümüz bu olacak."

Anadolu'daki büyük İslam düşünürlerinin Türk, Kürt, Acem, Roman ayrımı yapmadığını ifade eden Erdoğan, "Yaratılışta kim hangi etnik unsurdan yaratılacak, böyle bir tayin imkanı var mı? Böyle bir yetki var mı? Böyle bir hakkı var mı? Allah'ın ayeti ortada. 'Biz sizi kavimlere ayırdık' diyor. O nasıl isterse öyle yaratıyor. Burada işte Yunus'un dili yine dile geliyor: Yaratılanı yaratandan ötürü sevmek" diye konuştu.

Anadolu'daki İslam düşünürlerinin zengin, fakir ayrımı, "Bu bizdendir, bu bizden değildir" ayrımı yapmadığını da ifade eden Erdoğan, "Senlik, benlik kavgasına asla prim vermediler. İşte hep Yunus Emre'nin o ifadesi -tekrar ediyorum, el tekraru ahsen velev kane yüzseksen- Yaratılanı severim yaratandan ötürü. Mevlana da 'Yaratılmıştan şikayet, yaratandan şikayettir' diyor. Şu ifadeye bakın. Bu kadar önemle altını çiziyor. O Mevlana ki, insana can olarak, kutsal bir varlık olarak, yaratılmışların en şereflisi olarak baktı. İşte bize kalan miras budur. Bize, hep birlikte, Allah'ın ipine yani Kur'an-ı Kerim'e sımsıkı tutunmak emredildi. Bize fitneden sakınmak emredildi" diye konuştu.

"Hocası, ağabeyi aynı olanlar değil kıblesi bir olanlar, inananlar kardeştir"

Hazreti Muhammed'in, "Ey Allah'ın kulları; kardeş olunuz!" şeklindeki hadisini hatırlatan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Diyor ki fahri kainat efendimiz Peygamberimiz, 'Birbirinizi kıskanmayınız. Birbirinize kin tutmayınız. Birbirinize çirkin sözler söylemeyiniz. Birbirinize sırtlarınızı dönmeyiniz. Birbirinizin arkasından çekiştirmeyiniz. Ey Allah'ın kulları; kardeş olunuz! Kıblesi aynı olanlar kardeştir. Dikkat edin… Derisinin rengi aynı olanlar değil, dili aynı olanlar değil, asabiyesi, mensubiyeti, cemiyeti aynı olanlar değil, annesi ve babası, hocası, ağabeyi aynı olanlar değil, kıblesi bir olanlar, yani inananlar kardeştir. Kim ki kardeşler arasında ayrım yaparsa, o, fitnenin tuzağına düşmüştür. Kim ki, kendisine yakın olanı üstün tutup, kendisine uzak olanı horlamışsa, o ateş çukurunun içine düşmüştür. Kim ki, kendisinden başkasına insan nazarıyla bakmayıp, ayrımcılığa, horlamaya, ötekileştirmeye tevessül etmişse, o, Mevlana'nın, Yunus'un, işte bu toprakların, işte bu sevgi medeniyetinin mirasına gölge düşürmüştür. Bu topraklara Moğollar geldi, onlar tutunamadılar ama Mevlana tutundu, Mesnevi silinmedi. Bu topraklara Haçlılar geldi, ama ezan susmadı, Kur'an silinmedi, vahdet bozulmadı. Nice zor zamanlar yaşadık, nice badireler atlattık. Nice insanımızı şehit verdik. Nice insanlar gelip geçti, konup göçtü ama gönüllere yazılan, gönüllere nakşedilen hiç silinmedi."

"Geride müminin mümine vefası kalır"

Mevlana'nın, "Ben sana göğe tırmanman için merdiven verdim. Sense benimle savaşmak için eline ok ve yay aldın" şeklindeki dizelerini hatırlatan Erdoğan, "Evet… Geride, müminin mümine vefası kalır. Geride, dik bir duruş kalır; geride suya yazılan değil; gazete sayfalarına basılan değil; hafızalara, hatıralara nakşedilen, gönüllere kazınan kalır. Diyor ki Hazreti Mevlana, 'Vefa nedir bilir misin? Vefa arkanda bıraktığını, giderken yaktığını yabana atmamandır. Vefa, dostluğun asaletine, bir dua sonrası verilen sözlere, hayallere ihanet katmamandır. Vefa, ötekilerin sonsuz mükafatı karşısında, cehennemi hafife almaman, ulvi güzellikleri dünyaya satmamandır'" ifadelerini kullandı.

"Marifet ölümü öldürebilmek"

Erdoğan, sözlerini şöyle tamamladı:

"Marifet, ölmeden önce ölebilmektir. Marifet, ölümü öldürebilmektir. Marifet, nice güzel insanın bu dünyada konup göçtüğünü görmek, Peygamber'in dahi bu dünyada misafir kaldığını görmek, her an ölecekmiş gibi vuslata hazır olabilmektir. Mevlana, bize vuslatı anlattı. Mevlana bize, ölümün nasıl bir başlangıç, ayrılığın nasıl bir kavuşma olduğunu anlattı. Mevlana, Hazreti Kur'an'ı, hadisi şerifleri, insanı ve imanı anlamak için 7 asır boyunca bizim kılavuzumuz oldu. En önemlisi de Mevlana, her yıl idrak ettiğimiz Şeb-i Arus ile, bize ölümün var olduğunu, yeniden dirileceğimizi hatırlattı. Allah O'ndan razı olsun… Bir kez daha, bize Mevlana gibi bir gönül erini nasip ettiği için Allah'a hamd ediyor, şükrediyoruz. Vefatının, yani vuslatının 740'ıncı yıl dönümünde Hazreti Mevlana'yı bir kez daha rahmetle, minnetle yadediyoruz. Rabbim, kardeşliğimizi daim etsin. Rabbim, bizi yeniden diriltip haşrettiğinde, birbirimizin yüzüne bakabilecek, birbirimize ayna olabilecek bir uhuvvet nasip etsin. Allah'ın ve milletin rızasını kazanmış şekilde vuslata ermeyi Rabbim hepimize niyaz etsin diyorum. Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum."

- İstanbul

Kaynak: AA

Son Dakika Politika İstanbul'da Şeb-i Arus Töreni - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?


Advertisement