MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "30 Mart'ta Trabzon'dan 61 uman Başbakan, mesela Adana'dan, Adıyaman'dan ve Afyonkarahisar'dan acaba ne beklemektedir? Oraların plakaları nedir acaba? Bizim 40 hesabımızı 61 rekoruyla kıran Başbakan Erdoğan herhalde bundan sonra dur durak bilmeyecek, toplama ve çarpmadan ziyade bölme ve çıkarmalarla girdiği karanlık yolda ve elinde abaküsle yana yakıla dolaşacaktır" dedi.
Bahçeli, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, anayasa hazırlığı sürecinde " AK Parti'nin ipe un sermesiyle farklı ve sorunlu bir kulvara girildiğini" öne sürerek, TBMM Başkanı Cemil Çiçek'in Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nun yeni anayasa yapamayacağını gerekçe göstererek üstlendiği Komisyon Başkanlığı görevinden fiilen ayrıldığını hatırlattı. Çiçek'in kararının Başbakan Erdoğan ve partisinin bilgi ve onayından habersiz olmasının düşünülemeyeceğini belirten Bahçeli, "Sayın Çiçek'in Komisyon Başkanı sıfatıyla yeni anayasa hazırlığına olan itimat ve ümidinin bitişi, bir yönüyle AKP'nin görüşüdür. Aslında AKP, uzlaşma masasını dağıtmak için her fırsatı kullanmakta, başkanlık sistemiyle ilgili ısrarı süreci tıkamakta ve bu çerçevede Sayın Meclis Başkanı da kurban edilmektedir" dedi.
TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nun 60 madde üzerinde mutabakat sağladığına ve 112 maddenin müzakeresinin yapıldığına işaret eden Bahçeli, şöyle devam etti:
"AKP cenahından yapılan açıklamalar, Komisyon'daki üyelerden hiçbirinin yeni anayasa yapılabileceğine inanmadıkları yönündedir. Elbette partimizi temsil eden üyeler adına da yapılan bu değerlendirmeyi talihsiz ve mesnetsiz olarak gördüğümüzü ifade etmeliyim. Komisyonunun diğer üyelerini bilemem ama MHP'li üyeler son güne ve son ana kadar yeni anayasanın yazılacağına canı gönülden inanmaktadır. Burada asıl samimiyetsizlik, asıl inançsızlık ve asıl heyecansızlık AKP'dedir. AKP'li parti yöneticilerinin bizim adımıza konuşma ve hüküm verme mezuniyetleri hiçbir zaman olamayacaktır. Milliyetçi Hareket Partisi masadan kalkan taraf olmayacak ve yeni anayasa hazırlığına yönelik umudunu kaybetmeyecektir. Sayın Cemil Çiçek olmasa da Uzlaşma Komisyonu çalışmalarını sürdürebilecektir."
Anayasa Uzlaşma Komisyonu Çalışma Usullerinin 3. maddesinin "Komisyonun Başkanı TBMM Başkanıdır. TBMM Başkanının yokluğunda TBMM Başkanının görevlendirdiği Komisyon üyelerinden birisi oturuma başkanlık eder" ifadelerini içerdiğine dikkati çeken Bahçeli, 15. maddenin de komisyon görevinin, anayasa teklifinin Genel Kurulda kabul edilip kanunlaşmasıyla veya siyasi partilerden birinin çekilmesi ya da çekilmiş sayılması ile sona ereceğini belirttiğini dile getirdi. Bahçeli, şunları söyledi:
"Şu halde, Sayın Çiçek'in başkanlıktan sarfınazar etmesi bir şeyi değiştirmeyecektir. Esas ve önemli olan AKP'nin veya bir başka komisyon üyesi partinin çekilmesi ilgili kararı ya da çekilmiş sayılmasına dönük tespittir. Şu ana kadar Uzlaşma Komisyonu'na üye veren hiçbir parti çekilme iradesi göstermemiştir. Yalnızca AKP Komisyon'dan ayrılmak için bahane aramaktadır. Bu kapsamda Başbakan ve partisi, 'Tamam mı, devam mı?' noktasında kararını vermelidir. Biz, parti olarak, iki yılı aşan bir süredir verilen emeklerin, uzlaşmayla belirlenen maddelerin heba olmasına gönlümüz elvermemektedir. Maksat milletimize yeni bir anayasa kazandırmak ise bunu başarabileceğimize yürekten inandığımızı ifade etmek isterim.
Bugüne değin, Başbakan Erdoğan Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nun çökmesi için her yola başvurmuştur. Çalışmasını sabote etmiş, vade biçmiş, uzlaşılan maddelerin parçalı şekilde Meclis Genel Kurulu'na getirilmesi için baskı yapmıştır. Yeni Anayasa sürecindeki en ciddi bariyer gerçekte Başbakan'dan başkası olmamıştır. Zira elinin altında, PKK-BDP ve İmralı canisi müşterekliğiyle hazırlanmış, Oslo'da son rötuşları yapılmış bir anayasanın hazırda bekletildiği anlaşılmaktadır. Bunun için uzlaşma kanallarını bizatihi dinamitleyip 'Ne yapalım, biz istedik, fakat onlar engel oldu' mazeretiyle kendi planını devreye koymak için Komisyonun tekerine çomak sokmaktan geri durmamıştır. Sayın Çiçek'i, 25 aylık süre zarfında kimin ne konuştuğunu, neyi teklif ettiğini, uzlaşmaya nelerin ve hangi tutumların engel olduğunu açıklamaya ve bu kapsamdaki toplantı tutanaklarını ifşa etmeye davet ediyorum. Adına anayasa hazırlanan Türk milleti olan biten ne varsa bilmeli ve öğrenmelidir."
-"Damat kimdir, gelin kimdir? Evlenme vaadiyle kandırılan kimlerdir?"
Bahçeli, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç'ın Karatay Üniversitesi tarafından düzenlenen "Anayasa ve Demokrasi" konulu konferansa katılarak, "seçime girecek bir siyasetçi gibi yorumlarda bulunduğunu" belirtti. "Bir yüksek mahkeme başkanının siyasi yorum yapmasının ve gündemde kalma merakının anlaşılır gibi olmadığını" ifade eden Bahçeli, dünyanın hiçbir ülkesinde de böyle bir örneğe rastlanamayacağını savundu. Kılıç'ın "Ben, kendimizi evlenme vaadiyle kandırılmış insanlara benzetiyorum. Nikah masasına oturulmadı. Tabii bunun faturasını bu siyasi partilerimiz çekecektir" dediğine işaret eden Bahçeli, şöyle konuştu:
"Sayın Mahkeme Başkanı, neyi anlatmaya ve neyi ima etmeye çalışmaktadır? Damat kimdir, gelin kimdir? Evlenme vaadiyle kandırılan kimlerdir? Sayın Başkan, hangi çevrelerin nam ve hesabına konuşmaktadır? Yoksa kendisi AKP'ye el altından yaptığı servisin, verdiği desteğin amacına ulaşamadığından mı yakınmaktadır? Siyasi partilerin milletimiz nezdinde neyle karşılaşıp karşılaşmayacaklarını bu Sayın Başkan nereden bilmektedir? Başkanlığının yanında müneccimliğe de mi soyunmuştur? Hiç şüphesiz Anayasa Mahkemesi Başkanı'nın görevi, yürürlükteki Anayasa'ya göre vazifesini ifa etmek ve taşıdığı sorumluluğun gereğini yerine getirmektir. Kaldı ki Yüksek Mahkemeyi siyasi polemiklerin içine çekmeye, sanki bir partinin mensubuymuş gibi değerlendirmelerde bulunmaya hiç hakkı yoktur. Anlaşılan Anayasa Mahkemesi Başkanı emekliliğinden sonraki yerini şimdiden hazırlamaktadır."
Haşim Kılıç'ın "Tabii biz, Anayasa Mahkemesi olarak, belki günaha girebilirim, içimden af diliyorum; Allah'ı Türkiye'nin dışında bir yere konumlandırdık. Ama sakın içeri girme, girersen şöyle olur, böyle olur. Sıkıntı bundan doğdu biraz" dediğini aktaran Bahçeli, "Sayın Başkan'ın bu sözleri maksadını aşmış ve yakasına yapışmıştır. Sayın Mahkeme Başkanı bilmelidir ki Cenab-ı Allah, tövbe haşa, kimsenin, ama kimsenin siyasi hesaplarına konu olamayacaktır. Yüce Rabbimizi ağızlara alırken herkes itinalı, özenli ve saygılı olmalıdır. Allah ne yerdedir, ne göktedir; ne içeridedir, ne dışarıdadır; hamd olsun ki Allah her yerdedir ve hepimize şah damarımız kadar yakındır" değerlendirmesi yaptı.
-"Başbakan, Sultan Sencer ile Sultan Alparslan'ı birbirine karıştırmaktadır"
Devlet Bahçeli, Başbakan Erdoğan'ın "sürekli yalan söylediğini ve gerçekleri çarpıttığını" ileri sürerek, Başbakan Erdoğan'ın geçen haftaki grup toplantısında, TİKA görevlilerinin Türkmenistan'ın Merv şehrinde Sultan Alparslan'ın türbesini bulduklarını ve bu türbeyi restore ettiklerini söylediğini aktardı. Ancak gerçekte henüz Sultan Alparslan'ın mezarının yerinin bulunamadığını ve bu konuda herhangi bir arama çalışmasının halen başlatılmadığını dile getiren Bahçeli, şu ifadeleri kullandı:
"Eğer ki Başbakan'ın kast ettiği türbe Sultan Sencer'e ait ise bu türbenin restorasyon işini 57. Cumhuriyet Hükümeti döneminde biz çoktan yaptık ve tarihi görevimizi vecd ile yerine getirdik. Anlaşılan Başbakan, Sultan Sencer ile Sultan Alparslan'ı birbirine karıştırmaktadır. Yine Başbakan Erdoğan, 'MHP'ye sorun, milliyetçiler ya, inanın bu köyü bilmez. Kocacık Köyü, Gazi Mustafa Kemal'in babasının doğduğu, büyüdüğü köydür. TİKA gitti, köyü buldu, Ali Rıza Efendinin evini tespit etti, oraya büyük bir anı evi inşa etti ve bu ev tamamlandı, ziyarete açıldı' demiştir. Bu konuda da gerçek şudur: Gazi Mustafa Kemal'in Makedonya Kocacık Köyü'nde bulunan babası ve dedesine ait evin aslına uygun olarak yapılması projesi bizzat 57. Cumhuriyet Hükümeti'nde bize nasip olmuştur. Başbakan burada da çakmış, burada da maskesi düşmüştür. Daha birçok iddiası çarçur olan Başbakan, kendisini bilgilendiren akıl danelerine dönmeli ve onlardan hesap sormalıdır."
-"Kendisi için 23 Nisan felsefesi kabustan farksızdır"
Başbakan Erdoğan'ı "tarih merakı ve Meclis zabıtlarını okuma hevesi sardığını" iddia eden Bahçeli, "Başbakan Erdoğan, benimsediği bölücü politikaları aklamak ve temize çıkarmak için ilk Meclis'in kutlu hatıralarını, milli mücadele yıllarındaki ateşli toplantıları bugünlere delil göstermiştir ve 23 Nisan 1920 ruhuyla yeni bir Türkiye inşa ettiklerini iddia etmiştir. Eğer Başbakan 23 Nisan ruhuna samimiyetle bağlıysa, Birinci Meclis'in sırrına ermişse, 93 yıllık birikimi yeni olarak kabul ediyorsa gerçekten hizaya gelmeye, aklını da başına almaya başlamış demektir" diye konuştu.
Fakat Başbakan Erdoğan'ın amacının başka olduğunu öne süren Bahçeli, şu değerlendirmeyi yaptı:
"Övdüğü 23 Nisan ruhu aslında umurunda değildir. Çünkü kendisi için 23 Nisan felsefesi kabustan farksızdır. Başbakan Türk milletini 36'ya bölmek ve bunu meşrulaştırmak gayesiyle tarih sayfalarında kendisini doğrulayacak numuneler aramaktadır. Bulduklarından işine geleni kullanmakta, işine gelmeyeni de buruşturup atmaktadır. Başbakan Erdoğan, Kürdistan ifadesinin Meclis zabıtlarında bulunduğunu, Gazi Mustafa Kemal'in nutkunda yer aldığını, Osmanlı'ya gittikleri zaman Doğu-Güneydoğu'nun Kürdistan, Doğu Karadeniz'in de Lazistan eyaleti olduğunu ileri sürmüştür. Başbakan, tarih cahili olduğundan imparatorlukla milli devleti birbirine karıştırmakta, kendisine dayanak bulmak için bir insanı yerin on kat dibine sokacak hatalara imza atmaktadır. Bize göre, Cumhuriyet'e geçişin en önemli kazanımı, yönetici elitin Batıya olan tutsaklığının veya teslimiyetinin son bulmuş olmasıdır.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, kuruluşuyla birlikte Misak-ı Milli sınırları dahilinde Anadolu toprakları üzerinde yaşayan herkesi tek bir millet olarak kabul etmiş ve kimseyi dininden veya dilinden dolayı dışlamamıştır. Cumhuriyetin dışladığı kişiler sadece ve sadece 'yüz ellilikler' listesindeki işbirlikçi hainler olmuştur. Kürt Teali Cemiyeti, Kürtleri İngiliz emperyalizminin safına almaya çalışan bölücü bir çıbanbaşı olmuş ve kurtuluş yıllarında ya bağımsız ya da özerk bir Kürdistan için her tertibin içinde yer almıştır. Milli Mücadele döneminde Kürtlere özerklik vermek isteyen en başta Damat Ferit Hükümeti, ayrışmayı esas alan özerklik biçimini Kürtlere vaat eden metin ise Sevr Projesi'dir. Aklı, milli haysiyeti ve milli omurgası olan hiç kimse, Sevr'i yırtıp atan milli mücadele kahramanlarının, bu ihanet belgesindeki ifadeleri savunduğundan bahsedemeyecektir."
Gazi Mustafa Kemal'in kardeşliğe vurgu yapan tamim, telgraf, beyanname ve konuşmalarının oldukça fazla olduğunu bildiren Bahçeli, şöyle devam etti:
"Başbakan'ın, zahmet edip bunların altını çizerek okumasında herhangi bir engel olmayacağı gibi, kendisinin yetişmesine de epey bir katkı vereceği tartışmasızdır. Ayrıca 1920'li yıllarda Osmanlı Devleti'nin tüzel kişiliğinin hukuken devam ettiği unutulmamalıdır. Bu tarihlerde Anadolu'daki askeri ve mülki idare hukuken İstanbul'daki hükümete bağlıdır. İlk Meclis'teki havanın İmparatorluk hassasiyetinin genel temayülünü yansıtması son derece normaldir. Ve şurası da kesindir ki Kürdistan, 'şark meselesi'nin ana terminallerinden birisi, Anglosakson kuşatmanın ve vahşiliğinin bir öğretisidir. Bunun dışında Birinci Meclis'ten Kürdistan'a destek aramak, bölünmüş Türkiye için gerekçe oluşturmaya çabalamak Başbakan'ın yeni diye yutturduğu, ama mazisi iki asrı aşan parçalanma ve bölünme projesinin maskelemesinden başka bir şey değildir. İlk Meclise bakınca Başbakan İmparatorluk bakiyesi etnik kimlikleri, biz ise kahramanlıkları, bir olmuş, iri olmuş ve diri durmuş cesaret timsallerini görüyoruz. İlk Meclis'e bakınca Başbakan 36'yı, biz ise vatanı ve namusu için ayağa kalkmış topyekün büyük Türk milletini görüyoruz.
İlk Meclis'e bakınca Başbakan Kürdistan'ı, biz ise Türkiye Cumhuriyeti'nin müjdesini ve Türk milletinin bağımsızlık tutkusunu görüyoruz. Çünkü biz Milliyetçi Hareket'iz. Devleti kuran, milleti kurtaran, geleceği kurgulayan derin anlayış ve engin kavrayışın temsilcileri olan Türk milliyetçileriyiz. Başbakan tarihte, Cemil Çeto'yu, Delibaş Mehmet'i, Çapanoğlu'nu, Koçgiri Aşiretinden Alişan'ı, Ali Galip'i, Şeyh Said'i, Damat Ferit'i, isyancıları, bölücüleri, ayrılıkçıları, hainleri, yabancı ajanlarını, ilk Meclis'teki bazı münferit isimleri övmektedir.Biz ise Ötüken'den Çanakkale'ye, Sakarya'dan Dumlupınar'a kadar bir hilal uğruna şehit düşen, Türk tarihinin her devrinden fışkıran mübarek yüzlerle iftihar etmekteyiz. Başbakan'a tavsiyemiz, Mustafa Kemal'i iyi anlaması, ilk Meclis'in temsil ettiği zihniyeti lekelememesi, hele hele merhum Başbuğumuz Türkeş Beyi ağzına alırken edepli olmasıdır. Bize büyük devlet olma konusunda ahkam kesecek, korkular üzerinden ders verecek en son insan bile Recep Tayyip Erdoğan değildir ve olmayacaktır."
-"Başbakan'ı bu matematik dehasından dolayı tebrik ediyor, kendisinden daha fazlasını bekliyorum"
Bahçeli, konuşmasını bitirirken Başbakan Erdoğan'ın Trabzon'da yaptığı 61 hesabına değinmek istediğini belirterek, şunları kaydetti:
"Değişik zamanlarda bizim 40 hesabımızla alay eden Başbakan, meğerse bunu da taklide karar vermiş, Trabzon'un fetih yılından plakasına, hükümet sayısından yaşına kadar zorlaya zorlaya 61'i tutturmuştur. Başbakan'ı bu matematik dehasından dolayı tebrik ediyor, kendisinden daha fazlasını bekliyorum. 30 Mart'ta Trabzon'dan 61 uman Başbakan, mesela Adana'dan, Adıyaman'dan ve Afyonkarahisar'dan acaba ne beklemektedir? Oraların plakaları nedir acaba? Bizim 40 hesabımızı 61 rekoruyla kıran Başbakan Erdoğan herhalde bundan sonra dur durak bilmeyecek, toplama ve çarpmadan ziyade bölme ve çıkarmalarla girdiği karanlık yolda ve elinde abaküsle yana yakıla dolaşacaktır."
- TBMM
Son Dakika › Politika › MHP TBMM Grup Toplantısı - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?