Sana Ne Tuttuğum Takımdan?

GSTV'de Fenerbahçeli spiker krizi

Nefret ediyorum bu ülkedeki profesyonellik anlayışından. Daha doğrusu olmayan profesyonellikten. Kulüp kanalında çalışan bir kişinin görevine daha son verildi başka takım tutuyor diye. Saçmalığa bakar mısınız? Sanki bir spikerlik yapmak için tuttuğu takımın bir önemi varmışçasına son verilmiş Gülçin Tunçok'un görevine.

Ayıptır, günahtır. Bir insanın ekmeğiyle oynamak bu kadar kolay olamaz. Bu kararı alanlar hiç mi empati yapmadılar acaba Gülçin'le. Daha bundan 1,5 sene evvel Selin Yağcıoğlu FBTV'de benzer bir şeye uğramıştı. Bu hatadan hiç mi ders alınmadı? Neden yapılıyor bu kıyım? Kulüp TV'sinde çalışan herkes o takımı tutmak zorunda mı? Bu nasıl bir saçmalıktır?

Futbolcular milyon eurolar için takım değiştirdiklerinde ses yok, ama herhangi bir çalışan tuttuğu takımı belli ettiğinde kov gitsin öyle mi? Yazıklar olsun sizin insanlığınıza da, sözde adamlığınıza da.

Ne olmuş Gülçin Fenerbahçe taraftarıysa? Ne olmuş Selin Galatasaray'ı tutuyorsa? Ne değişiyor yaptıkları işte? Sabahın köründe kalkıp o kanala çalışmaya gitmiyorlar mı? O kanal için emek sarf etmiyorlar mı? Bir Fenerbahçeli olarak tuttuğum takımın kanalında çalışan nice Galatasaraylılar tanıyorum. Hepsi de işini son derece düzgün yapan kişiler. Hatta şu kadarını söyleyeyim, Fenerbahçe Trabzonspor'u yenemeyip son dakika şampiyonluğu Bursaspor'a kaptırdığında, mesai arkadaşlarını bizzat teselli etti bu bahsettiklerim. En az onlar kadar üzüldüler. Şimdi bu insanlar FBTV'de mesaileri sona erince Galatasaray'ı desteklemek için TT Arena veya Abdi Ipekçi'ye gitseler suç mu? İşini düzgün yaptığı müddeçe, sana ne kardeşim onun tuttuğu takımdan?

Eminim Gülçin'den başka Fenerbahçe'liler de vardır GSTV bünyesinde. Oldu olacak telefonlarının tapelerini çıkarın ayıklama yapın. O zaman o örümcek yuvası haline gelmiş beyinleriniz biraz olsun rahat eder belki. Vicdan konusuna girmiyorum bile, zira sizin gibi insanların vicdanı olamaz benim gözümde.

1,5 sene önce Selin Yağcıoğlu'nun Fenerbahçe Televizyonundan gönderilmesi ne kadar ayıp ve yanlışsa, bugün Gülçin Tunçok'un da Galatasaray Televizyonundan gönderilmesi de bir o kadar yanlıştır. Her ikisi de genç ve mesleki kariyerlerinin başında olan insanlar. Tuttukları takım yüzünden insanları baskı altına alıp ekmeleriyle oynayamazsınız. Sizin mantığınızla yola çıkarsak eğer, Marsilya efsanesi Laurent Blanc'ı asmak gerekir. Adam gitmiş en büyük düşman Paris Saint Germain'in başına geçmiş şampiyonluğa gidiyor! Ne ayıp şey değil mi?

Utanın… Biraz yüzünüz varsa utanın.

Bu zihniyet böyle devam ettiği sürece bizden hiçbir şey olmaz.

Bugün Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş, Trabzonspor forması giyen yerli oyuncuların içinde eminim ezeli rakibi tutanlar vardır. Birkaç tahminim de var zaten kim oldukları hakkında. Eskilere dönecek olursak Tümer Metin var mesela. Fenerbahçe'ye hizmet etmiş bir Beşiktaşlı. Layığıyla giymedi mi Fenerbahçe formasını? O AZ Alkmaar maçında orta sahadan topu alıp doksana yapıştırdığı golü attıktan sonraki gol sevincini hatırlayın. Emre Belözoğlu'nun az mı katkısı oldu Galatasaray'ın UEFA kupası serüveninde? Fenerbahçe ajanı mıydı Emre?

Hele Burak Yılmaz'a ne demeli? 4 büyüklerin de formasını giydi. Çok ayıp çok! Rüştü Reçber, çocukluğumun kahramanlarından. Kaleci olma sebebimdi. Fenerbahçe'ye yıllarca hizmet edip sonra Beşiktaş'a transfer oldu.

Bu saydıklarımın hepsi futboldan "ekmek yedikleri" için tuttukları takımın en büyük rakiplerinde forma giydi.

Siz kabul etmeseniz de dünyada iş ahlakı denen bir şey var. Bu utanç verici kararları alanlarda yok tabi… Onlar "aman taraftar ne der?" deyip korkudan insanların ekmeğiyle oynamasını bilirler anca. Düşündüğünü söylemeye korkanlar ülkesi burası. Çoğunluğa şirin görünme derdinde herkes.

Temennim o ki, bu kişilerin işsiz kalmasına sebep olanlar da bir gün aynı duruma düşsün. Belki o zaman anlarla haksızlığın, adaletsizliğin ne demek olduğunu. Depremi bile "titre ve kendine gel" lafını canlı yaşayınca öğrenen bir toplumda, insanlar bazı şeyleri anca başlarına gelince idrak edebilirler.

Beslediğiniz düşmanlığın sularında boğulmanız dileğiyle.