Kılıçdaroğlu, Canlı Yayında (1) - Son Dakika
Yerel

Kılıçdaroğlu, Canlı Yayında (1)

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, hükümetin DAEŞ'in üzerine yeteri kadar gitmediğini öne sürerek, "Çünkü uyuyan hücreler harekete geçerse, çok daha büyük felaketler olabilir endişesinde" dedi.

31.10.2015 00:09

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, hükümetin DAEŞ'in üzerine yeteri kadar gitmediğini öne sürerek, "Çünkü uyuyan hücreler harekete geçerse, çok daha büyük felaketler olabilir endişesinde" dedi.

CNN Türk televizyonunda gündeme ilişkin soruları yanıtlayan Kılıçdaroğlu, Cumhuriyet Gazetesi'ne yönelik bombalı saldırı ihbarı üzerine gazetenin polis koruması altına alınmasıyla ilgili, özellikle son 2-3 yıldaki gelişmelere bakıldığında güvensizlik ortamının egemen olduğunu, kişilerin hayatlarından, sokakta gezerken her an bir olayla karşılaşacaklarından ciddi endişe duyduğunu savundu.

"Bir yere baskın yapılıp televizyon ekranları karartılıyor, o başka sorun, gazetelere yönelik saldırılar var başka sorun, bir gazeteci ölümle tehdit ediliyor, başka sorun, Hürriyet Gazetesi AKP milletvekilinin öncülüğünde basılıp tehdit edildi, o başka sorun" diyen Kılıçdaroğlu, şimdi de Orta Doğu'dan ithal edilen bir terör belasının olduğunu kaydetti.

DAEŞ'in Türkiye'de uyuyan hücrelerinin olduğunu, 70 ilden bu örgüte katılmak için Suriye'ye gidenler bulunduğunu öne süren Kılıçdaroğlu, bu vahim tablonun düzeltilmesi gerektiğini ifade etti.

Türkiye'de güvenin olmadığı bir atmosferin bulunduğunu, ülkenin bundan süratle çıkması gerektiğini dile getiren Kılıçdaroğlu,  "Hükümet önlem alıyor ama yani her ihbarı değerlendiriyor kendisine göre. Bu atmosferi kim yarattı ve hangi politika yarattı. Asıl üzerinde durmamız gereken bu. Mevcut hükümeti sanki çok masum bir hükümet, sadece önlem alan bir hükümet olarak düşünmemek lazım. Bu atmosferi yaratan AKP hükümetleri. Bu güvensizlik ortamını yaratan AKP hükümetleri. Dolayısıyla biz yarın sandığa giderken bütün bunları düşünmek zorundayız" diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ve AK Parti'nin tek parti iktidarının gelmesiyle, istikrarın geleceği yönünde söylemlerde bulunduğunun sorulması üzerine Kılıçdaroğlu, "Yine tek parti. Çift parti mi var şu anda hükümette, hayır. Yine AKP hükümeti. Davutoğlu eskiden başbakan değil miydi, başbakandı. Erdoğan eskiden başbakan değil miydi, başbakandı. Şimdi biri cumhurbaşkanı biri başbakan. Bu kadar açık, yani tek parti. Bir muhalefet partisi mi var yanlarında, o da yok. Ülkeyi bu hale getirenler bunlar değil mi, bunların izlediği dış politika değil mi?" ifadelerini kullandı.

Türkiye'nin Orta Doğu bataklığına sürüklünmemesi için defalarca uyarıda bulunduklarını kaydeden Kılıçdaroğlu, "Sizin bir başka ülkenin iç işini karıştırma gerekçeniz ne? Bunu yaptılar. Şimdi başlarına bela aldılar. Şimdi bunun faturasını birilerine çıkarmak istiyorlar. Kime çıkarıyorlar? Doğrudan vatandaşa çıkarıyorlar. 'Sen bunu yaptın' diyorlar. Bu o anlama geliyor. 'Sen bunu yapmasaydın biz kurtaracaktık'... Olur mu böyle şey. Düne kadar Esad'la kardaşlerdi. Sonra 'Esad bizi kandırdı' oldu. İşin sorumlusu izledikleri politikalardır. Bundan 4 yıl önce Türkiye'de IŞİD mi vardı" dedi.

-2 Suriyeli gazetecinin öldürülmesi

Şanlıurfa'da 2 Suriyeli gazetecinin öldürülmesi ve CHP lideri Kılıçdaroğlu ile partisinin herhangi bir tehdit alıp almadığı yönündeki soru üzerine Kılıçdaroğlu, böyle bir tehdit gelmesi halinde bunu ilgili kurumlara mutlaka bildireceklerini belirterek, "Ama böyle bir tehditten önce bize haber verip sonra gelmezler. Terörü nasıl gerçekleştirecekler herhalde bunu oturur düşünürler" dedi.

Rakka'dan kaçarak Şanlıurfa'ya gelen 2 Suriyeli gazetecinin kafasının kesilerek öldürülmesinin vahşi bir olay olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:

"Nasıl olur? Böyle bir tabloya bu hükümet izin verir. Suriyeli gazeteciler mutlaka izleniyordur. Oradaki terör örgütü hücreleri de mutlaka izleniyordur. Peki bu tabloya nasıl izin verdiler? Sorun şu. IŞİD terörü ilk Türkiye'de yuvalandığında önlem alınmadı. Hükümetin kontrolünde ve korumasında bırakıldı bir anlamda. Suriye'deki eylemler başladığında, 'Bunlar yaramaz çocuklar' dendi. Niğde olayı olduğunda üzerine yeteri kadar gidilmedi. Suruç olayı olduğunda üstüne yeteri kadar gidilmedi. En son Ankara olduğunda ne gariptir ve hazindir olay sanki bir terör örgütlerinin kokteyliymiş gibi sunulmaya başlandı. İçinde PKK var, DHKP-C var, IŞİD var, herkes var.

Siz bir ülkeyi yönetiyorsunuz, eylemi kimin yaptığını kamuoyuna açıklamıyorsunuz. Bu şu anlama gelir, 'Ben IŞİD'i koruyorum' anlamına gelir. En son savcı açıklama yaptı, 'eylemi IŞİD yaptı'. Şimdi böyle bir tabloyu hükümet eğer gizlemeye çalışıyorsa yani IŞİD'in yapmadığı yönünde kafaları bulandıran demeçlerle yola çıkıyorsa, siz bu olayın üstüne gitmek istemiyorsunuz anlamına gelir. E gitmiyorlar. En son, Diyarbakır'da olayının üzerine gidildi ama 70 ilden militan Suriye'ye gidiyor. Konya'da, Ankara'da, Gaziantep'te, Şanlıurfa'da, Adıyaman'da yuvalandıklarını biliyoruz ve şunu da söyleyelim, bütün bunlardan Emniyet Genel Müdürlüğünün, istihbaratın haberi var. İstahbarat bütün bu ayrıntıların tamamını biliyor, telefonlarını dinliyor."

Hükümetin DAEŞ'ten korktuğunu öne süren Kılıçdaroğlu, "Ben de gayet iyi biliyorum ki hükümet IŞİD'in üzerine yeteri kadar gitmiyor. Çünkü uyuyan hücreler harekete geçerse çok daha büyük felaketler olabilir endişesinde" dedi.

Kılıçdaroğlu, gencecik çocukların IŞİD'e Müslümanlık adına katıldığını belirterek, Müslüman adamın camiyi, türbeyi bombalamayacağını, bunu yapan terör örgütünün elemanı olmayacağını söyledi.

"Diyanet İşleri Başkanlığı ne yapıyor?

Diyanet İşleri Başkanlığı'na çok kızdığını dile getiren Kılıçdaroğlu, "Diyanet İşleri Başkanlığı ne yapıyor? Bu çocuklarımıza bunun Müslümanlık olmadığını kim anlatacak. Hadi ben politikacıyım bunu anlatırım ama sonuçta görevi Müslümanlığı, barışı, kardeşliği, huzuru anlatmak olan Diyanet İşleri Başkanlığı, IŞİD'e yönelik olarak bugüne kadar hangi açıklamaları yaptı. Camilerimizde bu konuda bir açıklama yapıldı mı? IŞİD'in bir terör örgütü olduğu anlatıldı mı? Bunların hiçbirisi yapılmadı. Niçin yapılmıyor? Çünkü hükümet izin vermiyor. Sorun da bu. Hükümet terörü satın aldı ve bu ülkeye getirdi, yanlış politikayla. Şimdi bunun bedelini vatandaş ödüyor" şeklinde konuştu.

-"İstihbarat zafiyeti yok"

Ankara'daki terör saldırısı olduğu gün emniyetin hangi yazılar yazdığını bildiğini, telefonların dinlendiğini kaydeden Kılıçdaroğlu, "Türkiye'de istihbarat zafiyeti yok aslında, eylem zafiyeti var. Gidip kişiyi bulup gözaltına alacaksınız, tutuklayacaksınız" ifadesini kullandı.

Hükümetin DAEŞ'i bir terör örgütü olarak kabul edip etmediğini soran Kılıçdaroğlu, "Ediyor mu sizce" denilmesi üzerine, Birleşmiş Milletler'in, IŞİD'in bir terör örgütü olduğu ve mal varlıklarına el konulmasını bildirmesi üzerine Maliye Bakanlığı'nın 2 kararnamesi olduğunu, kararnamelerin yürütme yetkisinin İçişleri Bakanlığı'nda değil Maliye Bakanlığı'nda olduğunu söyledi.

Kılıçdaroğlu, "Bu mecburiyet. Aksi halde BM üyeliği tartışma haline gelir. İçişleri Bakanlığı ne yapıyor? İçişleri Bakanlığı aslında üstüne düşen bütün görevi yapıyor. Hücreleri buluyor, telefonları dinliyor. Bunların hepsini yapıyor aslında, fakat üstüne gidemiyor. Neden? Siyasi iktidar buna yeteri kadar izin vermiyor. Vermediği için de bu bela geldi Türkiye'nin gündemine ve yüzlerce çocuğumuz Niğde'de, Suruç'ta, Ankara'da hayatını kaybetti. Bütün bunlara rağmen acı olanı şu, 'bunu IŞİD yaptı' diyemiyorlar, Ankara'daki olayı. Ta ki Cumhuriyet Savcılığı açıklama yapıncaya kadar" diye konuştu.

- Kayyum atanması

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, kayyum atanmasına ilişkin açıklamaları ve bu duruma tepki gösterenlerin başta silahlı kuvvetlerden olmak üzere çok farklı gazete ve yazarların hapsedildiği zaman sesinin çıkmadığı yönündeki açıklamalarının sorulması üzerine Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:

"Kendisinin sesi çıkıyor muydu? Asıl sorulması gereken o. Yönetici korumda olan, Başbakan olan o. 'Bu davaların savcısıyım' dedi. Dün onu söyleyen bunu nasıl söyleyebiliyor? Dün söylediğini nasıl hatırlayamıyor. Biz hukuk dışı her eyleme karşıyız. Hukukun üstünlüğüne inanırız. Siz hukuk içinde mücadele edecekseniz hiçbir sorunumuz yok zaten. Ama hukukun dışına çıkıp kendinize özel bir eylem planı geliştirir ve bunu yaparsanız, yani zorbalık yaparsanız bu Türkiye'nin itibarını dünyada sıfırlar. Bakın bu olaya bütün uygar dünya tepki gösterdi. 'Bu olmaz' dedi. Olamaz zaten. Niye, hangi gerekçeyle el koyuyorsunuz. Gazete ve televizyon ekranlarını karartıyorsunuz? Onlar AKP hükümetini göklere çıkarsalardı emin olun hiçbir şey olmazdı. Eleştirdikleri için yapıyorlar bütün bunları ve doğru bulmuyorum. Eğer devletin içinde bir paralel yapılanma varsa oturur hukuk içinde incelersiniz, yakalarsınız onları şu veya bu şekilde yargının önüne çıkarırsınız. Burada o kadar önyargılı bir tavır var ki atadıkları kayyumdan, kayyumlardan belli. AKP militanlarını getiriyorlar, muhalif olan bir grubun başına yerleştiriyorlar. Gazeteler şimdi hükümeti alkışlamakla meşgul, televizyon kanalları yine hükümeti alkışlamakla program yapıyorlar. Şimdi bu mu kayyum. Turkcell'i ne hale getirdiler? TRT hangi halde. Acaba Sayın Cumhurbaşkanı TRT'nin tarafsızlığı konusunda bugüne kadar bir demeç verdi mi? Tam anlamıyla iktidarın militan radyosu televizyonu haline geldi. Ben bunu TRT ekranlarında da söyledim ama ne zaman söyledim. Zorunlu olarak bana yer verdikleri zaman söyledim."

"Generaller, yazarlar, çizerler içeri atıldığında' kendisinin ne yaptığının sorulması üzerine Kılıçdaroğlu, kendilerinin bu durumu eleştirdiğini ve bunların doğru olmadığını, Silivri duruşmalarının yanlış olduğunu söylediklerini, oradaki gazetecileri, milletvekillerini, terörist diye tutuklanan Genelkurmay Başkanı'nı ziyaret ettiğini anlattı.

O zaman koro halinde kendisinin eleştirildiğini, Ankara'ya gelmeden önce hakkında 'soruşturma açılsın' diye fezlekenin geldiğini, bunu yapanların şimdi 180 derece döndüğünü savunan Kılıçdaroğlu, "Tutuklanmalarına yol açan senin politikandı. Sen yaptın. Bir ülkenin başbakanı, devletin bütün sırlarına vakıf bir genelkurmay başkanını tutuklayıp terörist diye hapse atarsa, sonradan da 180 derece dönüp kendi yolsuzlukları ortaya çıktıktan sonra 'Bunu niye içeri aldınız' derse, e sen ne yapıyordun, sen armut mu topluyordun, sen bu ülkeyi mi yönetiyordun? Yoksa geriye dönüp 'Paralel bizi kandırdı'. Ülkeyi yöneten bir adamı ya da bir Bakanlar Kurulunu eğer bir örgüt kandırabiliyorsa, onun o koltuklardan derhal ayrılması lazım derhal."

Vatandaşın özgürlüğü, demokrasiyi, Türkiye'yi düşünecek durumdan uzaklaştığını, büyük bir kesimin borç batağında olduğunu, icra dairelerinin sayısı 2 katına çıktığını vurgulayan Kılıçdaroğlu, "Adamcağız akşam eve nasıl gideceğim onun telaşında, siz o adama özgürlüğü filan anlatamazsınız, mümkün değil zaten, işsiz, çocuğu işsiz" dedi.

Tire ilçesini ziyaretinde, üniversite mezunu 2 çocuğunun işsiz olduğunu söyleyen bir annenin, Şanlıurfa'da 60 lira günlük yevmiye ile çalışan ve işini 20 lira yevmiye ile çalışan Suriyeliye kaptıran işçinin kendisine dert yandığını anlatan Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

"Anadolu'nun içi boşalmış vaziyette. Anadolu çok farklı bir yer. Siyasete egemen olan din, etnik kimlik, yaşam tarzı.  Hiç siyasetin konusu olmaması gereken normlar siyasetin odağına oturtulmuş vaziyette, böyle bir tablo var. Biz bu tablodan vatandaşı kurtarmak istiyoruz. O nedenle, 7 Haziran öncesi hazırladığımız seçim bildirgesinde, 1 Kasım öncesi hazırladığmız seçim bildirgesinde ekonomiye ağırlık verdik. Vatandaşı bizim bu bataktan çekip kurtarmamız lazım.

Devletin sosyal yapısı yeniden düzeltilmesi gerekir. Siz dediniz ki yeni gelen hükümet 5-6 belki 7 yılda düzeltir. Hayır, ben 4 yılda düzeltmeyi taahhüt ediyorum, ekonomik tabloyuyu da 1. sınıf demokrayi de insan haklarını da kadın erkek eşitliğini de öğrencilere de yurt sorununu da. Yurt sorununu da 1 yılda çözeceğiz mesela."

CHP'yi eleştiren gazetecilerin de istedikleri gibi yazabileceğini, onlara da kısıtlama getirmeyeceklerini ifade eden Kemal Kılıçdaroğlu, "Gerçekten Avrupalı bile şaşıracak. Ne varsa 1. sınıf demokraside aynısını ülkemizde uygulayacağız. Avrupalılar, bizi alıp almamakta 'bir haksızlık yapıyor muyuz' diyecekler. Şu anda Türkiye kapının dışında, eskiden eşit değildi, şimdi kapının dışında" diye konuştu.

İstikrar tartışmaları

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın tek partiyle istikrar vurgusunu değerlendiren Kılıçdaroğlu, "Eğer böyle bir şey olsaydı bugün Avrupanın tamamı neredeyse istikrarsız olurdu" dedi.

İstikrarsızlığın kaynağı bir partinin istikrar getiremeyeceği ifadesini kullanan Kemal Kılıçdaroğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Şimdi bağırıyorlar, 'ülkeye turist gelmiyor'. Niye gelsin turist. Bu kadar terörün olduğu yerde, gazetecilerin kafasının kesildiği yere niye gelsin. Efendim, 'ihracat artmıyor'. Niye artsın, mal satacak komşu mu bıraktınız siz. Nereye vereceksiniz mallarınızı, Suriye'ye mi satacaksınız, Irak'a mı, Afrika'ya mı, Arap Yarımadası'na mı, nereye satacaksınız. Mısır'a mı satacaksınız. Tamamen dışlanan Türkiye var. Fatura bize mi çıkacak, biz iktidarda değiliz, biz bu tabloyu değiştirmeye çalışıyoruz. Bu ülkeye, ülkenin insanlarına, demokrasiye, günah. İstikrarsızlığın kaynağı bu hükümetin kendisidir.

Bir kişi açsa onun birinci önceliği karnını doyurmaktır. Karnını doyurduysa yanındaki açın karnını doyurmasını ister. Bizim yapmamız gereken önce refah, refahı sağlamak. Herkesini karnını doyurabileceği bir Türkiye'yi sağlamak. Kuşkusuz bunların eş zamanlı olması lazım. Hepimizin karnı doysun. Hukuk bir tarafta kalsın değil ama. Hukukun üstünlüğü her halükarda olmak zorudadır."

CHP Genel Merkezi önünde havaya ateş açılması

CHP Genel Merkezi önünde havaya ateş açılması ve güvenlik tartışmalarına da değinen Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:

"Beni üzen neydi biliyor musunuz, genel merkez önünde silah atıldı. İçişleri Bakanlığı genel sekreterimizi arıyor '2-3 saat içinde aydınlığa kavuşturacağız' diyor.  Sonra Başbakan aradı, olayın takipçisi olacaklarını söyledi. Bir gün sonra Sayın Cumhurbaşkanı aradı, failin ismini verdi. Failin ismini verecek, ya Başbakan ya da İçişleri Bakanıdır. Öyle anlaşılıyor ki İçişleri Bakanı, Başbakan atlanıyor, doğrudan Cumhurbaşkanı'na  bilgi veriliyor.  Dramatik olanı bu. O nedenle söylüyorum bu ülke iyi yönetilmiyor. Asıl sorumlusu kim bu ülkede, yönetim sorumlusu kim. Yasalara göre Sayın Davutoğlu, fiili durumda Davutoğlu konu mankeni. Sayın Cumhurbaşkanın böyle kalkıp da böyle bir açıklama yapması, şu anlama geliyor, 'Bu hükümette iş yok,  Davutoğlu'nda hele hele hiç iş yok, her an bir patlama olabilir, HDP kendisine komplo kurabilir, hepimizin dikkatli olması lazım'. Siz nesiniz, kimsiniz, siz bu ülkeyi yönetmekten sorumlu değil misiniz. Ortada sağlam bir veri olmadan, elde bir belge olmadan en azından yasa dışı bile olsa bir telefon kaydı olmadan, bir Cumhurbaşkanı böyle bir cümle kurabilir mi.  Bu ülkede demokrasi bitmiş vaziyette, hukuk falan kalmamış vaziyette. Bir kişinin dudağından çıkan 2 sözcük savcı, hakim, müsteşar, bakan tarafından yasa maddesi olarak kabul ediliyor."

Güvensiz bir ortamın hakim olduğunu, hükümetin gerekli önlemleri almadığını savunan Kılıçdaroğlu, "PKK sizi kandırdıysa siz bu devleti nasıl yöneteceksiniz. Doğu ve Güneydoğu'yu silah deposuna dönüştürdü, herkes biliyor bunu. Ordu, emniyet, jandarması da biliyordu. Kapatan bu hükümetti, valiye talimat veren, 'kimse dokunmasın' diyen bu hükümettir. Şimdi kalkmışlar miliyetçi ayaklarına yatıyorlar kimseyi kandırmasınlar" dedi.

Ülkenin kaynaklarını, sorunlarını ve çözümlerini en iyi CHP'nin tespit ettiğini söyleyen Kılıçdaroğlu, diğer partilerin de CHP'nin vaatlerini mahçup bir şekilde kopyaladığını savundu.

Hükümetin net asgari ücreti de kendisinden öğrendiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, "Net bin 500 lira yapacağız. Aslında insani bir rakam değil, çok düşük bir rakam" dedi.

Asgari Ücret Tespit Komisyonu'na hükümet adına katılan bürokratlara talimat vereceklerini ve bin 500 lira olmasını isteyeceklerini anlatan Kemal Kılıçdaroğlu, bu vaatlerini açıkladıklarında Türk-İş ve Hak-İş'den destek beklediklerini söyledi. Kılıçdaroğlu, kendi tabanlarındaki asgari ücretlilere yönelik bu vaade sendikaların destek açıklamadığını belirterek, "Ben merak ediyorum bu sendika başkanları kim ? Bunlar neden destek vermiyorlar. Ben onların tabanındaki asgari ücretliye destek çıkıyorum, onlar hükümete destek çıkıyorlar. Korkunun egemen olduğu bin sendikacılık anlayışı, siyasal iktidara kilitlenen bir sendikacılık anlayışını hayretle karşılıyorum. İşçinin hakkını koruyamayan kişi sendikaların başında olmamalı. Mercedes'e bineceksiniz dünyanın parasını alacaksınız, o işçilerin aylığından kesilen primlerle bunu yapacaksınız. Böyle bir sendikacılık anlayışı olmaz" dedi.

(Sürecek)

Kaynak: AA

Son Dakika Yerel Kılıçdaroğlu, Canlı Yayında (1) - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?


Advertisement