Korumalar Yaklaştırmadı

Son Güncelleme:

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Trabzon'a Yaptığı Ziyarette Alınan Yoğun Güvenlik Önlemleri Dikkat Çekti.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bugün öğle saatlerinde Başbakanlık'a ait ANA uçağıyla Trabzon'a geldi. Karadeniz Teknik Üniversitesi'nde konuşan Erdoğan, İran konusunda yapılan oylamada Türkiye'nin attığı imzanın arkasında durduğunu anlattı. Başbakan, "Türkiye hiçbir ülkeyi karşısına almamıştır. Türkiye sadece attığı imzanın arasında durarak devlet ciddiyetine yakışanı yapmıştır. Bizim de bir onurumuz ve izzetimiz var. Bu millet bir kabile devleti değildir" dedi.


KORUMALAR YAKLAŞTIRMADI


Trabzon'a Bayındırlık ve İskan Bakanı Mustafa Demir ve kızı Sümeyye Erdoğan'la birlikte gelen Başbakan'ı havalimanında Devlet Bakanı Faruk Özak, Trabzon Valisi Recek Kızılcık ile diğer ilgililer karşıladı. Havalimanında kısa süre dinlenen, ardından da Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Kanuni Kampüsü'ne gitmek üzere makam aracına binen Başbakan Erdoğan, VIP salonu dışında toplanan yaklaşık bin kişi sloganlar ve konfetiler eşliğinde tezahürata başlayınca aracından inerek vatandaşları selamladı. Yoğun koruma önlemlerinin Trabzon'da da devam ederken vatandaşların Erdoğan'a yaklaşmasına ve tokalaşmasına izin vermeyen korumalar Başbakan'ın etrafında adeta etten duvar ördü. Erdoğan'ın aracı havalimanından çıkana kadar da yoğun koruma devam etti.


KTÜ Osman Turan Kongre Merkezi'nde düzenlenen törene, Başbakan Erdoğan'ın yanısıra Devlet Bakanı Faruk Özak, Bayındırlık ve İskan Bakanı Mustafa Demir, Trabzon Valisi Recep Kızılcık, Trabzon Belediye Başkanı Fevzi Gümrükçüoğlu, TAV Holding CEO'su Sani Şener, KTÜ Rektörü Prof. Dr. İbrahim Özen, Trabzonspor Başkanı Sadri Şener ile öğretim üyeleri ve ilgililer katıldı. Saygı duruşu ve İstiklal Marşı'nın ardından KTÜ'yü anlatan bir video gösterisi sunuldu. Törenin açılış konuşmasını yapan KTÜ Rektörü Prof.Dr. İbrahim Özen, üniversitede yapılan yatırımlar hakkında bilgi verdi ve, "KTÜ olarak bizler ulus ve ülkemizin bölünmez bütünlüğünden, Atetürk ilke ve inkilaplarından asla taviz vermeyeceğiz. Tek devlet, tek millet, tek vatan ve tek bayrak ülküsünden asla vazgeçmeyeceğiz" dedi.


Başbakan'a fahri doktora


Törende daha sonra Başbakan Erdoğan'ın özgeçmişi okundu ve Başbakan Erdoğan'a fahri doktora verilmesinin gerekçesi, "Karadeniz Teknik Üniversitesi Senatosu'nun 04.06.2010 tarih ve 233 sayılı kararına göre, Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün, 'Yurtta Sulh Cihanda Sulh ' düsturu


gereğince, 'Temel hak ve hurriyetlerin genişletilmesi' doğrultusunda kamu idaresinin topluma daha etkin ve verimli hizmet sunmasına yönelik reformlara, 'Medeniyetler ittifakı' ve uluslararası işbirliği yönündeki çalışmalarıyla bölge ve dünya barışına yapmış olduğu katkılardan dolayı Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı


Sayın Recep Tayyip Erdoğan'a Kamu Yönetimi alanında Fahri Doktora (Onur Doktoru) ünvanı verildi" şeklinde ifade edildi.


Başbakan'a lise öğretmeni sürprizi


Başbakan Erdoğan'a fahri doktora belgesini, Fatih İmam Hatip Lisesi'ndeki Sanat Tarihi öğretmeni Semra Acar, Devlet Bakanı Faruk Özak ve Trabzon Valisi Recep Kızılcık verdi. Eski öğretmeni ile sahneye kolkola gelen Başbakan Erdoğan'a cübbesini de KTÜ Rektörü Prof.Dr. İbrahim Özen giydirdi. Semra Acar, öğrencisi Başbakan Erdoğan'a fahri doktora belgesini verirken, "Talebem olarak, başbakanım olarak ve dünya lideri olarak insanlığa, dostluğa ve barışa yaptığınız katkılar için Allah sizden razı olsun" dedi. Erdoğan da, "Rektörümüz bize sürpriz yaptı. Semra hocanın burada olacağını aklımdan bile geçirmiyordum. Çok farklı bir sürpriz oldu" diyerek hocasına günün anısına hazırlanan plaketi takdim etti.


Erdoğan, törende yaptığı konuşmada, "KTÜ Senatosuna bu anlamlı girişimlerinden dolayı şükranlarımı sunuyorum. Bu ünvanı onurla taşıyacağımı bilmenizi istiyorum. Bugün yapacağımız açılışların üniversitemize hayırlı olmasını diliyorum. Yapımına katkısı olanlara teşekkür ediyorum. Bizim öğrencilik dönemimizde her çocuk zor şartlarda eğitim görürdü. Ama Karadeniz'in çilesi daha büyüktü. Sabah ezanıyla çocuklar yollara dökülür, patikalardan ayaklarındaki yırtık pabuçlarla kilometrelerce yürüyerek sırılsıklam okullara ulaşırlardı. Çocuklar bu çileyi çekerek üniversiteye girdi ve yüzlerce kilometre uzaklıktaki şehirlerde tutunma mücadelesi verdi. Bu çileyi çok iyi bildiğim için eğitim yatırımlarını bütçenin birinci sırasına koydum. En kaliteli eğitimi ülkenin her köşesine ulaştırmanın gayreti içinde oldum. Bu çileyi görmeyenler, her ile üniversite açmamızı anlamakta zorlanıyor. Yeni üniversitelerin bir takım sorunları olabilir. Ama bunların hızlı şekilde aşıldığını, illerdeki üniversitelerin hızlı şekilde oradaki gençlerin umudu haline geldiği görüyorum. Ağırlığı sadece yeni üniversitelere vermediğimizi de hatırlatmak isterim. 7.5 yılda KTÜ bünyesinde birçok yatırıma imza attık" dedi.


"Türkiye şu anda kaybeden değil kazanan ülke"


"Cumhuriyet kurulduğunda büyük sorunlarla karşı karşıyaydık. 87 yılda büyük işlere imza attık. Bugün dünyanın daha saygın ve güçlü ülkesi durumuna geldik" diyerek konuşmasını sürdüren Başbakan, şöyle devam etti: "Ancak şunu görmek durumundayız. Potansiyelleri, zenginlikleri dikkate aldığımızda 1923 sonrasındaki heyecanına ve reformlarına bakıldığında, bugün olmamız gereken yer bu seviyelerin çok üzerindedir. Kuruluş ruhu kabul edelim ki 1940 ve sonrasında aynı heyecanla devam ettirilemedi. Korku toplumu meydana getirildi. Tepeden inmeci anlayışla demokrasi azar azar verildi. Çeşitli dönemlerde de verilenler toplu olarak geri alındı. Ekonomide cesur politikalar yürütülmedi. Dünyanın içinden geçtiği değişim iyi okunmadı. Gereken reformlar hızlı şekilde yapılmadı. Aynı ataleti dış politikada yaşadık. Türk dış politikası uzun süre idare-i maslahatla günü kurtardı. Değil uzak coğrafyalara kendi komşularına bile açılamadı. 7 yıl önce Türkiye üç tarafı denizlerle, dört tarafı düşmanla çevrili ülke olarak tanımlanıyordu. Herkes düşman görülüyordu. Adeta ülkenin etrafına görünmez duvarlar inşa ediliyordu. İdarede başarısızlık varsa, fatura dünyaya kesiliyordu. Korkular, tereddütler paranoya noktasına ulaşmış, kaygılar gelişmenin önünde aşılmaz setler oluşturuyordu. 2002 sonunda ülke ihracatı 36 milyar dolardı. 2008 sonunda 132 milyar dolara ulaştı. Krizin etkileri geçiyor şu anda. Türkiye şu anda kaybeden değil kazanan ülke. Nitekim dünyanın akredite kuruluşları Türkiyenin sürekli olarak kredi derecelendirme


notunu arttırıyor. İhracatımız aylık bazda rekor artışlar kaydediyor. Uluslararası doğrudan yatırımları cumhuriyet kurulalı beri çekme mücadelesi veriyoruz. 2003 yılına kadar yıllık ortalama çektiği yabancı sermaye reel 1 milyar dolardı. 7.5 yılda çektiğimiz toplam yatırım miktarı 81 milyar dolardır. Tüm bunlar güçlenen, standartları yükselen demokrasiyle, aktif dış politikayla oldu. Aktif dış politikayla ekonomi arasındaki bağı kurumayanlar dünyayı okuyamazlar. Demokrasi ile ekonomiyi atbaşı götürmek zorundasınız. Birisi geri olursa başarıyı yakalayamazsınız. Ekonomi dış politika, iç politika demokrasi


arasındaki denklemi kuramayanlar içe kapanır, yerinde sayar hatta geriye giderler. Biz bu denklemi kurduk. Ekonominin tüm göstergelerinde, demokratikleşmede tarihi adımları attık."


"Eksen kayması asla sözkonusu değildir"


Erdoğan, dertli olduğunu ifade ederek, "Ben dertliyim. Dertli olmayanlardan bir şey olmaz. Dertli olmak, heyecan dolu olmak lazım. Batılı hemen her ülkenin büyük yatırımları var Arap ülkelerinde. Fransa, İngiltere, İtalya, Almanya, Yunanistan, Hollanda, Çin, Rusya orada. Sani bey öyle mi? Onlarla rekabet


ediyorsunuz. ABD'den işadamları geliyor. Rahat şekilde Arap ülkelerinde milyar dolarlık yatırımlar yapıyorlar. Arap sermayesi de istediği ülkeye gidiyor, iyi karşılanıyor. Bizde ise ne zaman Arap dünyası ile Arap ülkeleriyle ilişkilerimiz ilerlemeye başladı; merhum Özal zamanında da oldu. Karşılıklı yatırımlar ne zaman gündeme gelse, gizli bir el devreye giriyor, gizli propaganda kampanyası başlatılıyor, işbirliği engelleniyor. Ne zaman Arap ülkesinin Türkiye'de yatırımı söz konusu olsa, atılan başlık şöyle; 'Araplar bizi arkamızdan vurdu, niye biz yatırım yapıyoruz?' Bu çok çirkin bir niteleme. Ne zaman arap işadamı


gelse, 'Yeşil arap sermayesi' gibi ırkçı, dinci, ayrımcı dil yeniden sahneye çıkıyor. Ulusal ve uluslararası basında yürütülen kampanya kara ve sinsi propagandanın uzantısıdır. Türkiye içinde ve dışında belli çevreler dış politikayı sorgulamaya, eksen kaymasından bahsetmeye başlamıştır. Manşetler köşe


yazıları yoluyla yapılan kampanya asla tesadüfün eseri değildir. Bu kampanya Türkiye'ye ve hükümetimize yönelik uluslararası kampanyanın uzantısıdır. Eksen kayması asla söz konusu değildir. Eksen kaymasından bahsedenler, art niyetli değillerse Türkiye'nin yeni rolünü, çok boyutlu dış politikasını anlayamamış ve kavrayamamış olanlardır. AB ile katılım müzakerelerini başlatan bu hükümettir. 50 yıl bizi oyaladılar. Hala oyalıyorlar. Biz yırtınıyoruz, çırpınıyoruz, bunlara rağmen oyalıyorlar. İşin perde arkası belli. Özel görüşmelerde bazı samimi Avrupalı bakanlar da bize söylüyorlar. Biz bunu biliyoruz. Ama bunu dillendirmeyi doğru bulmuyoruz. 'Eğer siz Hristiyan kulübü değilseniz Türkiye'yi almaya mecbursunuz' diyorum onlara. Ama buna bile tahammül edemeyecek kadar


aşırısınız. Bir şey diyemiyorlar. Çünkü yaptıkları iş bu. Hele son alınan 10 ülke ile mukayese edilmeyecek şekilde muktesabata uygun ülkeyiz. Tek söyledikleri, 'Siz büyük ülkesiniz, nüfusunuz çok' AB güç merkezi olsun istemiyor musunuz? Yük olmaya değil yük almaya geliyoruz" diye konuştu.


"Bu millet kabile devleti değildir"


" Nato şemsiyesi altında ter döken bu hükümettir. İktidarımız Avustralya'dan Latin Amerika'ya kadar her ülke ile iyi ilişkiler tesis eden bir iktidardır. Filistin - İsrail sorununu faturasını bölge ülkelerinin hepsi ödüyor. İran'ın uluslararası toplumla sorunu sadece onları değil tüm bölge ülkelerini etkiliyor. Biz bunu bildiğimiz için samimi şekilde sorunların çözümü için çaba harcıyoruz. İran ve Filistin - İsrail meselesi diyalogla çözülsün istiyoruz. Irak'a barış gelsin istiyoruz. Mezhepsel iktidar, etnik yapı oluşmasın, Iraklılık bilinciyle iktidar oluşsun istiyoruz. Bunun için içeriden ve dışarıdan eleştiriler devam ediyor. Biz AB üyeliğinden vazgeçecek değiliz. İstedikleri kadar desinler. Biliyoruz ama buna rağmen dersimizi çalışmaya devam ediyoruz. İnadına koşturacağız. Azminiz olmazsa, inadınız olmazsa gayretiniz olmazsa başaramazsınız. Başaracağız. Bu millete yakışan bu. Yakışanı yapacağız. Bu hendekleri atlaya atlaya hedefe ulaşacağız. Sırtımızı hiçbir bölgeye ve ülkeye dönmeyeceğiz. Türkiyeye yakışanı yapacağız" diyerek konuşmasını sürdüren Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:


"İranla ilgili kullandığımız oy bu yaklaşımın neticesidir. Çünkü biz Tahran'da anlaşma yaptık. Anlaşmayı yaparken Obama'nın bana ve Lula'ya yazdığı mektubun içeriğine uygun yaptık. İstedik ki diplomasiyle bunu çözelim. İmzalardan sonra bizi takdir ettiler ama İran'ın uymayacağını ileri sürdüler. UAEK, İran'ın


mektubuna cevabı bile zamanında yazmadı. Bunlar samimiyet testidir. Türkiye hiçbir ülkeyi karşısına almamıştır. Türkiye sadece attığı imzanın arasında durarak devlet ciddiyetine yakışanı yapmıştır. Bizim de bir onurumuz ve izzetimiz var. Bu millet bir kabile devleti değildir. Bizim asırlara uzanan devlet altyapısı geleneğimiz var. Şair'in dediği gibi, 'Bir zamanlar biz de millet, hem nasıl milletmişiz. Gelmişiz dünyaya, millet, milliyet nedir öğretmişiz' diyor. Bunu görmemiz lazım. Görüştüğümüz tüm liderlere Türkiye'nin görüşü ve pozisyonu anlatılmıştır. Ne aldatan olacağız, ne aldanan olacağız. Kim ne derse desin, kim kara propaganda yaparsa yapsın, biz Ortadoğu'daki devlet terörü karşısında da, Akdeniz'deki korsanlık karşısında da susmayacağız. İçeride de dışarıda da hükümetimiz aleyhine kim, hangi emellere taşeronluk ederse etsin, biz bölgemizin kendi halkımızın refahı için hakkı hukuku adaleti savunmaya devam edeceğiz. Aktif dış politika yürütüp Türkiye'yi büyütecek, Türkiye'ye saygınlık


kazandıracağız. İçimize kapanacak, gelişmelere duyarsız kalacağız, var olanla mı yetineceğiz? Hayır. İçine kapanan Türkiye'nin hiçbir alanda ilerleme kaydetmediğini gördük. Değişimden rahatsız olanlar çıkacaktır. Demokrasiyi güçlendirmek için adım attık, karşımıza çeteler, mafya çıktı. Ekonomi için adım


attık, karamsarlar çıktı. Milli birlik dedik istismarcılar çıktı. Demokratik anayasa dedik statükocular çıktı. Onurlu dış politika diyoruz. Aynı şekilde karşımıza kara propaganda çıkıyor. Biz bunlara boyun eğmeyeceğiz. Anayasa değişikliği ve milli birlik kardeşlik projesiyle birlikte başlatılan terör saldırılarına dikkat edin. İstismar siyasetine dikkat edin. Türkiye bir kez daha değişimi ertelemeyecek. Fırsatları elinin tersiyle itmeyecek. Türkiye emin adımlarla, cesur adımlarla geleceğe doğru ilerliyor. Hayat bir risktir. Ekonomi risktir. Siyaset de bir risktir. Bu riskleri alamazsanız başarıya ulaşamazsınız. Çalışmayan, üretmeyen bu tür insanları kimse yargının karşısına çıkarmaz. Ama kim ki çalışıyor, onun başı hep yargıyla derttedir. Yaşadığımız bu. Biz bu ülkede bir şeyler yapmaya mecburuz. Atalarımız ne demiş, 'Abdestinden şüphesi olmayanın namazından şüphesi olmasın'."


Plaket verdi


Erdoğan konuşmasının ardından KTÜ'ye katkıda bulunan kişilere teşekkür plaketi verdi. Bu kapsamda TAV Havalimanları Holding CEO'su Sani Şener ve eşi Asuman Şener'e de Erdoğan tarafından plaket verildi. Erdoğan, son olarak geçtiğimiz günlerde Dünya Boks Konseyi Yarı Orta Sıklet şampiyonluğunu kazanan Selçuk Aydın'a da plaket verdi.


Ömür Avcı-Muhammet Kaçar- Yunus Emre Sel -Osman Şişko -Trabzon -DHA

Kaynak: DHA