12 Eylül'den 39 yıl sonra zulüm günlerini Ulucanlar Cezaevi'nde tekrar yaşadılar - Son Dakika
Genel

12 Eylül'den 39 yıl sonra zulüm günlerini Ulucanlar Cezaevi'nde tekrar yaşadılar

12 Eylül'den 39 yıl sonra zulüm günlerini Ulucanlar Cezaevi'nde tekrar yaşadılar Taş Medreseli Ülkücüler 12 Eylül döneminde yaşadıkların Ulucanlar Cezaevi'nin taş koridorlarında İHA'ya anlattı.

11.09.2019 12:23  Güncelleme: 12:30
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

12 Eylül'den 39 yıl sonra zulüm günlerini Ulucanlar Cezaevi'nde tekrar yaşadılar

Taş Medreseli Ülkücüler 12 Eylül döneminde yaşadıkların Ulucanlar Cezaevi'nin taş koridorlarında İHA'ya anlattı...

ANKARA - 12 Eylül darbesinin üzerinden 39 yıl geçti. O dönem cezaevinde yatan Naim Yanık ve Ömer Girgeç yaşadıklarını anlattı.

12 Eylül öncesinde siyasi davalardan yargılanan ve çeşitli dosyalardan birçok ceza alan Taş Medreseli Ülkücüler Genel Başkanı Naim Yanık ve Taş Medreseli Ülkücüler Genel Başkan Yardımcısı Ömer Girgeç, o dönem yaşadıklarını bir dönem cezada yattıkları Ulucanlar Cezaevi'nde anlattı.

Balgat olaylarından dolayı yargılanan ve müebbet hapse çarptırılan Naim Yanık, "6 kişiydik, Mustafa Pehlivanoğlu isimli bir arkadaşımız idam edildi. Diğerlerimiz çeşitli cezalar aldık. Cezamızı yattık ve 1991 yılında çıktık. Hayata yeniden başladık" diye konuştu.

"12 Eylül silindir gibi ülkücü hareketin üzerinden geçti" ifadelerini kullanan Yanık, "Haksız yere, hukuksuz yere, bu cezaevi, topraklar, bulunduğumuz yer şahittir; 3 tane arkadaşımız suçsuz yere asıldı. Zaman geçtikten sonra, 'eyvah, pardon' dendi ama, iş işten geçmiş oldu. Gencecik insanlar, 17-18-20 yaşındaki çocuklar idam edildi" ifadelerini kullandı.

Kendilerini 12 Eylül mağrurları olarak nitelendirdiklerini belirten Yanık, "Bu işte kaybeden Türkiye Cumhuriyeti oldu. İhtilallerle Türkiye'nin önü kesildi. Dünün zulasında saklı olarak duran örgütler 12 Eylül'den sonra, darbe yönetimiyle birlikte tekrar ivme kazanarak yeni badirelerin olmasına 15 Temmuz'a gelmemize sebep olmuştur. İhtilal bitirmiş, eski defterleri, yaraları kapatmış ve yeni ufuklar açmış değildi Türk milleti, yeni dertlerin açılmasına vesile olacak dertleri tekrar hazırlamıştır. Bu cemaatler içinde geçerlidir, örgütler içinde geçerlidir, özellikle PKK için geçerlidir. 12 Eylül'ün en büyük müsebbibi PKK'yı ortaya çıkarmasıdır" şeklinde konuştu.

Cezaevine girdiklerinde koğuşlarda 140-150 kişi kaldıklarını ve yataklarda çifter çifter uyuduklarını aktaran Yanık, "Bugünkü gardiyanlar neyse, dün ki gardiyanlarda oydu. İnsandı velhasıl kelam, eğitim görmedikleri için kabaydılar belki ama herkes vazifesini yaptı. Gardiyanlar da vazifesini yaptı, bizlerde vazifemizi yaptık. Bizim de onlardan aşağı kalır tarafımız yoktu. Kimseye de boyun eğmedik" ifadelerini aktardı.

Asıl mağdurların anne ve babalar olduğunu belirten Yanık, "Cezaevlerinde bizlerden çok dışarıda kapı önünde eşya getiren, para pul getirmek için mücadele veren, yaz demeden kış demeden cezaevleri önünde sıra bekleyen analarımız ve babalarımız, mağduriyeti onlar yaşadı. Biz pişman mıyız ? Yok, bugün gerekirse aynı şeyleri yaşarız. Bu bayrağın inmemesi, bu ezanın dinmemesi için yapacarız" dedi.

İnsanoğlunun her şeyi unutabileceğini söyleyen Yanık, "Rabbim ölümü dağa taşa vermiş kabul etmemiş, insan ölümü kabul etmiş. Arada Karşıyaka mezarlığına gidiyoruz, üst kısmı mahalle, alt tarafta millet ağlaşıyor, üst tarafta millet oynuyor. Hayat böyle bir şey yani, pişmanlık duymanın 'ah, vah' demenin alemi yok. Kul kaderini yaşar. Biz bunları yaşayacaktık. Taşıyacağımız yük oydu, biz o yükü taşıdık. Biz, bizden sonra gelecek nesil bu ağır yükü taşımasın diye mücadele etmeye devam ediyoruz" ifadelerini kaydetti.

12 Eylül darbesi yaşanmadan hüküm giyerek cezaevine giren ve bir dönem çeşitli cezaevlerinde yatan Ömer Girgeç'te, cezaevinde görüşe gelen aile bireyleri ile görüşmenin zorluklarından ve görüş esnasında yaşanabilecek problemlerden bahsederek, "Belirli saatlerde görüşebiliyorsunuz. Her zaman görüşme şansınız yok. Ziyaretçileriniz karşı tarafta, siz buradasınız. 40-50 kişinin hep birlikte sevdiklerini görmeye çalıştığı, sesini duyurabilirse duyuracağı bir ortam, burası işkencenin diğer bir hali. Rahat rahat görüşe diye bir şey yok, görüşürken arkadaşlarınız sizi koruyacak, arkanızı korumanız gerekiyor" ifadelerini kullandı.

12 Eylül öncesinde ülkücülük yada solculukta herhangi bir çizgi olmadığını bildiren Girgeç, "Ailemizden gördüğümüz inanmışlık, Milliyetçi muhafazakar bir aile yapısında olduğumuz için, o kaos ortamında olmamız gereken yer ülkücü hareketin içinde ama ülkücülüğün ne olduğunu dışarıda yaptığınız mücadelede anlamak mümkün değil, bilmiyorsunuz. O anarşi ortamında, evlerinize bildiriler atıyorlar, dininize laf söylüyorlar, sizde bir yerde duruş sergiliyorsunuz. Neticede bu bir mücadeleye dönüşüyor. Bu mücadelenin silahlı kavgalar, siyasi olaylar neticesinde cezaevlerine düştük. Silahlı olaylar neticesinde cezaevlerine düştük. Düştükten sonra neden düştüğümüzü öğrenelim diye. Epeyce bir okuma neticesinde ülkücü olduğumuzu anladık. Ülkücülüğün kitabını biz cezaevlerinde okuduk. Savunduğumuz ideolojinin teorisini cezaevlerinde gördük. Dışarıda ameli eğitimini yaptık" şeklinde konuştu.

13 ayrı dosyadan yargılandığını ve idam sehpasından döndüğünü ifade eden Girgeç, 400 sene ceza aldığını, cezayı aldıktan sonra idam cezası almadığı için sevindiğini söyledi.

Yaşadıklarına "zaman her şeyin ilacıdır" diyerek örnek veren Girgeç, "Bugün buradayız. Karşınızdaki fotoğrafta yaşıyorum. Oradan buraya, karşıdaki fotoğraf 39 senelik, bizden bir şey götürdü mü ? belki fiziki olarak götürdü. Ama ruh olarak hep aynıyız. Bugün Türkiye Cumhuriyeti için, devletimiz için devlete küskünlük olmaz. Biz devlet için varız. Devlet, her zaman 18 yaşındadır. Bazen uyuyor gözükür ama uyumaz. Devletinize küsmeyeceksiniz, idam edebilir, yanlış insanların eline geçebilir o güç, bu yanlış insanların ellerine geçti diye devlete küsemezsiniz. Ülkücü hareketin temelinde devlete itaat vardır. Ben devletimin hiçbir şeyini sorgulamam ama ona itaat ederim" ifadelerini aktardı.

Cezaevinde yattığı dönemde gardiyanların acımadan kendilerine saldırdıklarını belirten Girgeç, "Gardiyanlar, korku filmlerinde seyrettiğiniz gibi ama içerisinde vicdanlı insanlar yok mu ? var ancak örneğiniz hep kötü o zaman, iyi olanlar ise istisnaydı. 12 Eylül'den sonra gardiyan diye bir mefhum yok, asker var" diye konuştu.

Mamak cezaevini "zulmün kalesi" olarak nitelendiren Ömer Girgeç, "Asker acımasızca çocuklar saldırıyor. Sana zulüm ediyor. Ben beş sene Mamak'ta yattım. Mamak zulmün kalesiydi. Böyle bir zulüm, yeryüzünde görülmemiştir. Yaşadıklarımı anlatsam siz inanmazsınız. Anlatmaya başlasam yaralarım depreşecek. O dönemleri zamana gömdük kaldı. O zamanlar bize yapılanlar kabul edilecek şeyler değil. Bazen terbiye müsaade etmez anlatacağımız şeylere, çok zulüm ettiler" ifadelerini kullandı.

Koğuşun üst kısmında gardiyanların gözetleme pencereleri olduğunu aktaran ve zaman zaman gözetlendikleri yerden yiyecek atıldığını söyleyen Girgeç, zaman zaman gözetlendikleri yerden et vb. yiyeceklerin koğuşa atıldığını kaydetti.

12 Eylül dönemi bittikten sonra rahatladıklarını vurgulayan Ömer Girgeç, "1986-1987'den sonra biraz daha rahatlama, sivil otoritenin biraz daha yerleşik düzene geçmesiyle cezaevleri rahatladı. Ama 1979 - 1986 süreci korkunç bir işkence dönemidir. O dönem tez konusudur aslında, üniversitedeki hocaların bunu kesinlikle işlemesi lazım" dedi.

Cezaevindeyken ruhen sıkıntılı süreçler geçirdiklerini ve yaşanan hadiselere değinen Girgeç, "Mustafa Karaca isminde bir arkadaşımız vardı. Karar mahkemesine çıkacak ve idam alması kesin, her mahkemede de babası geldiği için 'gideceğim idam alacağım da inşallah babam gelmez, idam aldığımı duymaz, iyi olur' dedi. Hazırlandı, mahkemeye gitti. Döndüğünde seviniyordu. Ne oldu dedim. 'İdam cezasını aldım da babam gelmedi, idam aldığımı da görmedi' dedi. Bilmiyor ki televizyonlar idam alanları haberlerde söylüyor. Bir ay sonra açık görüş var. Döndü morali bozuk, meğer babası mahkemeye gelirken trafik kazasında hayatını kaybediyor. O gün ki haberler aynen şu şekilde; 'Bursa davası sanıklarından Mustafa Karaca idam cezasına çarptırıldı. Bir sonraki haber ise, Hatay'dan Ankara'ya gitmekte olan otobüs kaza yapıyor ve Hamit Karaca hayatını kaybediyor' o evdeki hali siz bir düşünün, bizim yaşadıklarımızdan sadece bir tanesi bu" şeklinde konuştu.

12 Eylül\'den 39 yıl sonra zulüm günlerini Ulucanlar Cezaevi\'nde tekrar yaşadılar
Kaynak: İHA

Son Dakika Genel 12 Eylül'den 39 yıl sonra zulüm günlerini Ulucanlar Cezaevi'nde tekrar yaşadılar - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?


Advertisement