Anma etkinlikleri dizisinde her ay bir 'Abide Şahsiyet' yâd edildi.
Hz. Mevlana ve Mesnevi aşığı "Bir Aşk Hikâyesi, "Yaman Dede" konuşulduğu etkinlik, Necip Fazıl Kısakürek Kültür Merkezinde gerçekleşti. "Yaman Dede'yi' anma programına; Prof. Dr. Emin Işık, Doç. Dr. Haşim Şahin ve İlahiyatçı M. Fatih Çıtlak katıldı. Yaman Dede'nin talebelerinden Osman Nuri Topbaş hoca ise geceye video görüntüsü ile katıldı. Programın moderatörlüğünü Araştırmacı-Yazar Sadık Yalsızuçanlar üstlendiği etkinliğe Santur Sanatçısı Sedat Anar da Mevlana'nın beyitlerinden bestelediği eserlerle renk kattı. İlçe Müftüsü Ömer Faruk Bilgili, İlçe Milli Eğitim Müdürü Emin Çıkrıkçı ve vatandaşların katıldığı programın ev sahipliğini üstlenen Bahçelievler Belediye Başkanı Osman Develioğlu, "Her ay farklı bir Abide Şahsiyeti andığımız bu etkinlikte bu kez pek çok kimsenin tanımadığı Yaman Dede'yi anıyor olmanın ve günümüz gençliğinin kendisini bir nebze de olsa tanımalarına vesile olmanın mutluluğunu yaşıyoruz" dedi.
Programa katılan konuşmacılar Yaman Dede'nin hayatından kesitler anlatarak kendisinin Müslüman oluşunu eşinden, ailesinden ve en yakınlarından bile 41 yıl gizlediği o dönemleri anlattılar. Müslüman olduktan sonraki adıyla Mehmet Abdulkadir Keçeoğlu'nun Mevlana'nın bir beytinden etkilenerek beyninde adeta fırtınalar koparmasından vefatına kadar, hak yolunda hep gözyaşlarıyla yanıp tutuşarak geçen sürecin anlatıldığı etkinlikte izleyiciler zaman zaman gözyaşlarına hâkim olamadı.
Kim Bu Yaman Dede?
Kayseri'nin Talas ilçesinde Rum esnaflardan iplik tüccarı Yuvan Efendi ile Afurani Hanımefendinin oğlu Diyamandi 1887 yılında dünyaya gelir. Henüz on aylık iken ailesi Kastamonu'ya göç eder. İlk tahsilini Rum Ortodoks Mektebinde yapan küçük Diyamandi,1901de Kastamonu İdadisi(lise)ne girer. Yedi yıllık idadiyi birincilikle tamamlar. İdadide arkadaşları kendisine "Yamandî Molla" lakabını takarlar. Bir Rum çocuğuna neden molla lakabı takılmış, gelin Yaman Dedenin kendi ağzından dinleyelim:
Dönüşün Kapısı Farsça Dersi
Rüştiye birinci sınıfta iken 13 yaşımda idim. Bu sınıfta Arapça ve Farsça dersleri başlar. Bütün dersleri sevmeme karşın Türk Edebiyatı ile birlikte Arapça ve Farsça'ya pek düşkündüm. Rüştiye ikinci sınıfta ders yılının ortalarındayız. Farsça Hocamız, Şeyh Sadi'nin Gülistan'ını okuturdu. Arada sırada başka manzumeler de yazdırırdı. Bir gün siyah tahtaya yazdığı birkaç beyit kalbimi tutuşturmaya yetti.
O beyitleri bugün gibi hatırlıyorum. Mesnevi'nin ilk beyitleri idi:
Ez cüdâyîhâ hikayet mî künedDinle neyden ki hikâyet etmede
Bişnev in çün şikayet mî künedAyrılıklardan şikâyet etmede
Tahtaya yazılan ismi bana pek tatlı geldi. Okunan beyitler beni derinden sarstı. Son beyit ise içimi yaktı. O an içimde yanmaya başlayan aşk ateşini kelimelere dökmekte aciz kalıyorum.
Son Dakika › Güncel › Abide Şahsiyetler Bahçelievler'de Anılıyor… - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?