Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Suriye'de ölen 300 bini aşkın insanın sorumluluğunu hiçbir ülke, hiçbir toplum daha fazla kaldıramaz. Ama Akdeniz'de, Ege'de biliyorsunuz botlarla kaçanlar, o denizlerde boğuluyor. Ne diyorlar? 'Varsın boğulsun, varsın ölsün'. Bunlar insan değil mi? Nerede kaldı İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi? Niçin bunları kurtarmak için gayret etmiyoruz?" dedi.
Çanakkale Kara Savaşları'nın 100. yılı kapsamında, İstanbul Kongre Merkezi'nde gerçekleştirilen Barış Zirvesi'nde katılımcılara hitap eden Erdoğan, Irak, Suriye, Filistin ve Yemen'in halinin ortada olduğunu söyledi.
Erdoğan, "Bütün bu olaylar olurken 'acaba bunlar niye çözülmüyor?' diye bu soruyu kendimize sormayacak mıyız? Sadece sorun çıktığında müdahale etmekle kalmayan, sorun çıkmadan çözüm önerileri geliştirip, uygulayan bir küresel sistemin arayışı içinde olmalıyız. Zalimle mazlumun ayrımını yapmayan bir sistem, insanlık vicdanında asla meşruiyet kazanamaz" değerlendirmesinde bulundu.
Ülkelerin yöneticileri olarak bu konuda bir inisiyatif geliştirilmezse yarın bunu çok büyük bedeller ödeyerek yapmak zorunda kalacaklarını vurgulayan Erdoğan, geçen yüzyılda yaşanan iki büyük cihan savaşının ve bugün dünyanın pek çok köşesinde devam eden çatışmaların bu konuda yeterli ikazı yaptığını düşündüğünü bildirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu:
"600 yıl boyunca bu coğrafyanın en güçlü, en büyük devleti olarak varlığını sürdüren Osmanlı İmparatorluğu'nun sınırları içinde bugün tam 64 ayrı bağımsız devlet bulunuyor. Sadece bu coğrafyaya baktığımızda dahi 1. Dünya Savaşı'nın olumsuz etkilerinin hala devam ettiğini görüyoruz. Daha açık bir ifadeyle 1. Dünya Savaşı örtülü olarak hala sürüyor. Bu savaş sonrasında tesis edilen düzen ne coğrafi ne insani ne de kültürel olarak doğal mecrasına uygun değildir. Cetvelle çizilen suni sınırlar çözüm değil, sorun kaynağı haline dönüştü. Etnik, dini ve mezhep temelli ayrışmalar körüklenerek sürekli canlı tutulan çatışmalar, sınırları aşıp bölgesel ve küresel etkilere yol açmaya başladı. Dünyanın bir bölümünün huzuru ve refahı için diğer kısmının sömürüsü ve mağduriyeti üzerine kurulan düzen, artık herkesin huzurunu ve refahını tehdit eden bir boyuta ulaştı."
1. Dünya Savaşı'nın ardından özellikle kurulan statünün sürdürülemez hale geldiğini kabul etmek mecburiyetinde olduklarını bildiren Erdoğan, bu konuda ısrarcı davranmanın, acıları ve tehditleri daha da büyütmenin anlamı olmayacağını anlattı.
Erdoğan, "Bunun için hiç uzağa gitmeye gerek yok. Hemen yanı başımızdaki Ortadoğu coğrafyasına bakmamız yeterli" ifadelerini kullandı.
"Ortadoğu bölgesinin içinde bulunduğu durum çok ibretlik"
Dünyanın en kadim medeniyetlerine ev sahipliği yapmış Ortadoğu bölgesinin bugün içinde bulunduğu durumun çok ibretlik ve vahim olduğunu kaydeden Erdoğan, Türkiye'de şu anda 2 milyon sığınmacı olduğunu bildirdi.
Erdoğan, "1 milyon 700 bini Suriye'den, 300 bini bunların Irak'tan. 2 milyon ve şu ana kadar yaptığımız harcama 5,5 milyar dolardır. BM'den gelen destek 250 milyon dolardır. Tablo bu" değerlendirmesinde bulundu.
Suriye'de ölen 300 bini aşkın insanın sorumluluğunu, hiçbir ülkenin ve hiçbir toplumun daha fazla kaldıramayacağını belirten Erdoğan, "Ama Akdeniz'de, Ege'de botlarla kaçanlar, o denizlerde boğuluyor. Ne diyorlar, 'Varsın boğulsun, varsın ölsün'. Bunlar insan değil mi? Nerede kaldı İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi? Niçin bunları kurtarmak için gayret etmiyoruz? Burada hepimizin ortak bir sorumluluğu var. Biz boğulmalarını istemiyoruz. Sahil güvenlik botlarımız gider, kurtarır, alır, bakarız, besleriz, ondan sonra da ülkesine göndeririz. Bizim yaptığımız bu" diye konuştu.
Hiçbir siyasi denge ve hiçbir uluslararası konjonktürün bahanesinin bunca masumun kanının dökülmesini haklı gösteremeyeceğini vurgulayan Erdoğan, "Suriye halkının talepleri yerine başka birtakım güçlerin çıkarlarını ikame etmeye kalktığınızda, ortaya sadece bir insanlık dramı değil, aynı zamanda bir küresel tehdit çıkartırsınız" dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suriye'de yaşanan hadiselere karşı sesini yükseltmeyen, tavır almayan herkesin bu felaketin sorumluluğuna ortak olduğunu söyledi.
"Bu örgütün İslamla uzaktan yakından alakası yoktur"
Irak'ın geçmişten beri maruz kaldığı işgallerin, iç çatışmaların, etnik ve mezhebi gerilimlerin geleceğe taşınmasına kimsenin rıza gösteremeyeceğini kaydeden Erdoğan, sahip olduğu doğal zenginlikleriyle dünyanın en müreffeh ve huzurlu ülkelerinden olması gereken Irak'ın, DAEŞ denen bir terör örgütünün baskısı altında yaşadıklarının üzüntü verici olduğunu aktardı.
Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
"Benzer örgütler gibi DAEŞ'in de sadece silahla, sadece savaşla yok edilmesinin şu andaki zor koşullarını hep birlikte tecrübeyle gördük, görüyoruz. Şunu da söylemem lamız. Bu örgütün İslamla uzaktan yakından alakası yoktur. Çünkü bizim dinimiz barış dinidir. Bizim dinimizde bir insanın öldürülmesi, tüm insanlığın öldürülmesi gibidir. Bir insana hayat kazandırabilmek, tüm insanlığa hayat kazandırmak gibidir. Öyleyse bu dinin mensubu olduğunu söyleyenler, kalkıp çocukları, kadınları kör bıçakla kesemez, bunları öldüremezler. Bu örgütün dayandığı siyasi, sosyal ve ekonomik sorunların çözülmesi gerekiyor. Bunu da ancak Irak yönetimi ve uluslararası toplum, insan hakları, demokrasi ve hukuk zemininde işbirliği yapıp, birlikte hareket ederek başarabilir. Irak'ta da böyle, Suriye'de de böyle. Bugün aramızda bulunan Irak Cumhurbaşkanı Sayın Masum'un bu yönde kendisiyle uzun uzadıya konuştuk, gösterdiği samimi çabayı yakından takip ediyor ve destekliyoruz."
"Başkenti Doğu Kudüs olan bir Filistin Devleti kurulana kadar bu sorunun çözümü mümkün değildir"
Yemen'in, bu ateşin yakıp kavurmaya başladığı son ülke olduğuna işaret eden Erdoğan, tarafların diyalog ve uzlaşma yoluyla çözmesi gereken sorunların diğer ülkelerin tahriki ve desteğiyle iç savaş haline dönüşmesinin üzüntü verici olduğunu söyledi.
Erdoğan, Yemen'deki sorunların barışçı yollarla çözümü konusundaki çabalara verdikleri desteği sonuna kadar sürdüreceklerini ifade ederek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Diğer yandan İsrail-Filistin ihtilafı, Ortadoğu'da kalıcı barışın ve huzurun sağlanması önündeki en büyük engel olmaya devam ediyor. Filistin topraklarının işgali sona erdirilene ve 1967 öncesi sınırlara kadar dönmesi halinde bizler buraya desteğimizi sürdüreceğiz. Başkenti Doğu Kudüs olan bir Filistin Devleti kurulana kadar bu sorunun çözümü mümkün değildir. Aynı şekilde derin tarihi bağlarımızın bulunduğu Kuzey Afrika ülkelerindeki yaşanan siyasi, sosyal ve ekonomik krizlerin de dayanışma içinde çözümünü arzu ediyoruz. Bu, bizim tüm bu bölgelerle ilgili ortak tarihe, ortak coğrafyaya, ortak kültüre sahip olduğumuz kardeşlerimizle huzurlu ve müreffeh bir gelecek kurma arzumuza dayanıyor. Tüm dünyanın barışı ve güveni için bu hedefi hep birlikte paylaşmamız gerektiğine inanıyorum. Kafkasya bölgesinde ve Ukrayna'da yaşanan gelişmelere de aynı gözle bakıyoruz. "
(Sürecek)
Son Dakika › Güncel › Barış Zirvesi - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?