Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, Almanya'da
Türklerin yaşadığı yerlerde çıkan yangınlarla ilgili, "Gerek Stuttgart'ta gerek
Köln'de meydana gelen yangınlarda mutlaka Neo-Nazi cinayeti olma ihtimali veya
başkaları tarafından bunun bir kundaklama veya başka bir eylem olma ihtimalini de
dikkate alarak bütün soruların sorulması ve bu soruların cevaplarının bulunması
ve kamuoyuyla paylaşılmasında fayda var" dedi.
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, Diplomasi Muhabirleri Derneği (DMD)
üyeleriyle Rixos Otel'de kahvaltılı toplantıda bir araya geldi.
Almanya'da son günlerde Türklerin hayatını kaybettiği yangınlarla ilgili
görüşleri sorulan Bozdağ, Avrupa'da yaklaşık 6,5 milyon Türk'ün yaşadığını
hatırlattı. Bozdağ, Türklerin yaşadığı yerlerde arka arkaya yangın olayları
olunca, akıllara soruların geldiğini söyledi.
Bozdağ, son olayların kendilerini şüpheci davranmaya ve bu şüphelerini
kamuoyuyla paylaşmaya mecbur bıraktığını belirterek, "Olayı soruşturan polis
yetkilileri daha olayın başında ne olup ne bittiğini anlamadan bir kundaklama
emaresi görülmediğine ilişkin veya bir Neo-Nazi cinayeti olmadığına ilişkin bazen
resmi bazen gayri resmi açıklamalar yaptığını görüyoruz" dedi.
İşin hemen başında bu tür beyanlar ortaya konunca şüpheye düştüklerini ifade
eden Bozdağ, şunları kaydetti:
"Gerek Stuttgart'ta gerek Köln'de meydana gelen yangınlarda mutlaka Neo-Nazi
cinayeti olma ihtimali veya başkaları tarafından bunun bir kundaklama veya başka
bir eylem olma ihtimalini de dikkate alarak bütün soruların sorulması ve bu
soruların cevaplarının bulunması ve kamuoyuyla paylaşılmasında fayda var. Aksi
takdirde 'Bu yangınlar çıkmak için sadece Türklerin meskun olduğu evleri mi
seçiyor veya prizler şase yapmak için sadece Türklerin evini mi seçiyor, hep de
gece mi oluyor bu olaylar, gündüz saatlerinde hiç şase yapamaz bir priz' gibi
soruları ister istemez ben de sormak zorunda kalıyorum. O yüzden bekliyoruz ki,
Alman yetkililer özellikle yabancıların ve hassaten Türklerin olduğu yerde çıkan
bu yangınlarla ilgili bütün boyutlarıyla olayları soruşturması, fail veya
failleri yargıya teslim edip, yargının bunlara hak ettiği cezayı vermesi
konusunda samimi gayretleri olur ve bunları biz de görürsek bundan memnuniyet
duyarız. Aksi takdirde sorularımızı sormaya devam ederiz."
-Türk gazetecilerin Almanya'daki duruşmaya alınmaması-
Bozdağ, Almanya'daki Neo-Nazi cinayetleriyle ilgili aşırı sağcı Nasyonal
Sosyalist Yeraltı (NSU) terör hücresi davasının Türk gazetecilerce izlenmesine
izin verilmemesine yönelik bir soru üzerine, Münih Eyalet Yüksek Mahkemesi'nde 17
Nisan'daki duruşmayı Türk basının izlemesine izin verilmeyince nedenini
sorduklarını, müracaat sırasına göre basının alındığı cevabıyla karşılaştıklarını
ancak Türk basını olmamasına rağmen Hollanda, Avusturya gibi ülkelerden
gazetecilerin duruşmayı izleyeceğini söyledi.
"Mahkeme başkanı Türk medyasını da içeri alacak bir tasarrufta
bulunabilirdi, bulunmadı" diyen Bozdağ, müracaat sırasına göre medyaya izin
verilmesi gibi bir kanuni durum olmadığını, bunun mahkeme başkanının tasarrufu
olduğunu belirtti. Bozdağ, şunları söyledi:
"Bir dava görüyorsunuz ve bu davada 8 Türk hayatını kaybetmiş. Türk
medyasından bir tane temsilciye duruşma salonunda yer vermiyorsunuz. 50 tane
Alman medya temsilcisine yer veriyorsunuz. O zaman burada mahkeme başkanının
tarafsızlığını söyleyemeyiz. Tarafsız bir başkanın yapacağı bir iş değildir bu. O
yüzden mahkeme başkanı umarız ki 17 Nisan'a kadar bu duruşmayı izleyecek medya
arasına Türk medyasının temsilcilerini alır ve böylelikle bu davanın sağlıklı
görülmesine katkıda bulunur. Aksi takdirde mahkeme başkanının böyle davrandığı
bir yerde taraf olduğu kanısı güçlenir herkeste. O zaman da dava sonucunda burada
ne tür karar verirse versin bu karara dair herkeste bir şüphe oluşacaktır.
Mahkeme madem ki aleni, madem ki mahkeme yapacağı yargılamadan yana herhangi bir
endişesi yok, öyleyse bu aleniyetin gereğini yapması lazım. Ama maalesef mahkeme
başkanının tutumu bu noktada fevkalade hukuk devletiyle uygunsuz bir tutumdur.
Tarafsızlığına gölge düşüren bir tutumdur. Bu, yargılamanın sonucunda ortaya
çıkacak karara ilişkin hepimizde şimdiden şüpheye sevk eden bir tutum olmuştur.
Umarız mahkeme başkanı bu noktada tavrını değiştirir.
Eğer Türkiye'de bir Alman'ın mağdur olduğu ya da maktul olduğu bir dava
olsa, sanıklar Türk olsa, böyle bir yargılamayı Türk mahkemesi yapsa, oraya Alman
medyasından bir tane temsilciye yer vermese herhalde kıyamet kopardı. 'Türkiye'de
demokrasi yok, hukuk yok, insan hakları yok, adalet yok' diye Berlin'den,
Paris'ten, Brüksel'den, Strasbourg'dan dünya kadar açıklama gelirdi. Çok önemli
bir dava görülüyor ve mahkeme başkanı neredeyse taraf olduğunu gösterecek bir
yaklaşım ortaya koyuyor. Hiçbir yerden bir tane açıklama yok. Bu da Avrupa'nın
her zaman bildiğimiz çifte standardının göstergesidir."
-Akil insanlar-
Bozdağ, "akil insanlar" komisyonu ile ilgili bir soru üzerine, "Zannedersem,
bu konuyla alakalı bu hafta içerisinde kamuoyunun bilgisi olacak sonuçlar ortaya
çıkacaktır" dedi.
Akil insanların konferans, seminer gibi Türkiye'nin 7 ayrı bölgesinde
çalışmalar yürüteceğini belirten Bozdağ, söz konusu grubun başkanlarının Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan ile muhatap olacaklarını söyledi.
Bozdağ, "Akil insanlar bu anlamda kendilerine verilen görevi umuyorum ki
milletimizin tamamını kucaklayacak şekilde bütün coğrafi bölgelerimizde başarıyla
yerine getireceklerdir. Muhtemelen bu hafta içerisinde kamuoyu bunları net
şekilde görme imkanı bulacaktır" dedi.
Geçen hafta anayasa çalışmalarına ilişkin yaklaşık 300 akademisyenin
imzaladığı bildiriyle ilgili bir soru üzerine Bozdağ, anayasadan Türk kelimesini
çıkarmak isteyen kimse olmadığını belirtti. "Bu bir çarpıtmadır" diyen Bozdağ,
anayasada Türk kelimesinin pek çok yerde geçtiğini, konuşulan şeyin vatandaşlık
tanımıyla ilgili olduğunu belirtti. Bozdağ, şöyle devam etti:
"Biz vatandaşlık tanımını daha önce de söyledik; Türkiye Cumhuriyeti
devletine vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkes Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır.
Bu anlayış Türklüğü, Türk kavramını daha doğrusu, anayasadan çıkarmak anlamına
gelmez. Bu fevkalade büyük bir çarpıtmadır. Çünkü anayasanın başkaca maddelerini
bugünkü anayasada olduğu gibi yeni anayasanın başkaca maddelerinde de zaten bu
kavram olacaktır, vardır da. Ama maalesef birileri 'Anayasanın hiçbir yerinde
Türk kelimesi geçmeyecek, bunlar bunu silecek yok edecek' şeklinde büyük bir
çarpıtma, karalama kampanyası yapıyorlar. Biz bunun yanlış olduğunu söylüyoruz.
Bizim söylediğimiz şey vatandaşlık tanımını doğru yapmak. Vatandaşlık tanımı bir
etnisitenin tanımı değildir. Hukuki bir tanımdır. Dolayısıyla hukuki bir tanımı
da hukukun gereklerine göre yapmamız lazım. Bir etnisite tanımı yapmıyoruz
vatandaşlıkta. Sadece vatandaşlığın tanımı neyse onu yapıyoruz."
(Sürecek) - ANKARA
Son Dakika › Güncel › Başbakan Yardımcısı Bozdağ, Dmd Üyeleriyle Buluştu - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?