Kadir Has Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sinem Akgül Açıkmeşe, "AB ile ilişkiler ne yazık ki insani bir konu üzerinden ilerliyor" dedi.
Türkiye ve Avrupa Birliği arasında varılan mutabakatın içeriğinden bahseden Doç. Dr. Sinem Akgül Açıkmeşe, "Bu uzlaşı 20 Mart'tan itibaren Türkiye'den Yunanistan'a kaçak olarak giden göçmenlerin geri kabulü ile ilgiliydi. Bu çerçevede dün ilk iadeler başladı. Geri kabul edilenlerin ağırlıklı olarak Pakistan'dan yasadışı yollarla Yunanistan'a giden ve iltica başvurusunda bulunmayan kişilerden oluştuğu bildiriliyor. Gelen göçmenler öncelikle Dikili'deki barınma merkezlerine yerleştirildiler. İçişleri Bakanı Efkan Ala'nın açıklamasına göre daha gelen göçmenler kıyı kesiminde kalmayacak, iç bölgelerdeki barınma merkezlerine gönderilecekler" diye konuştu.
Buna ek olarak, Doç. Dr. Açıkmeşe, "Türkiye'ye geri gönderilen Suriye vatandaşı dışındaki göçmenler, Türkiye'nin geri kabul anlaşmasının varlığına bağlı olarak ülkelerine geri gönderilebilecek" bilgisini de aktardı.
AVRUPA'YA GİDECEK SURİYELİ GÖÇMENLER BM KRİTERLERİNE GÖRE SEÇİLECEK
Türkiye ve Avrupa Birliği arasında Suriyeli göçmenlerin durumuna dair varılan 1+1 mutabakatı hükümleri kapsamında, Yunanistan'dan iade edilen her bir Suriyeli göçmen karşılığında Türkiye'den Avrupa'ya gönderilecek Suriyelilerin hangi kriterlere göre belirlendiğini açıklayan Doç. Dr. Açıkmeşe, "Avrupa'ya gidecek göçmenlerin meslek sahibi kişilerden veya Avrupa istihdam gücüne katkı sağlayacak şekilde gençlerden oluşacağı gibi bir algı var, fakat bunun doğru olmadığını belirtmek isterim. Varılan mutabakat hükümleri çerçevesinde, AB'ye yeniden yerleştirilecek Suriyelilerin belirlenmesinde Birleşmiş Milletler Kırılganlık kriterleri dikkate alınacak ve bu çerçevede öncelikle engellilerin, hasta ve bakıma muhtaçların risk altındaki kadınların ve çocukların, ailesi Avrupa'da bulunanların AB'ye yerleştirilmesi sağlanacak. Yapılan tüm resmi açıklamalar ışığında, gidecek kişiler keyfiyete dayalı değil, uluslararası hukuk kuralları dahilinde BM Mülteciler Yüksek Komiserliği ile istişare halinde tespit edilecek" ifadelerini kullandı.
"VARILAN MUTABAKATIN İNSANİ KOŞULLARDA UYGULANMASI ÖNEMLİ"
Türk Halkı'nın bu geri iadeye yönelik genel algısının ne yönde olacağını da değerlendiren Doç. Dr. Açıkmeşe, "Türk halkı göçmen sayısının artacağını düşünüp olumsuz duygulara kapılabilir, fakat her gelen Suriyeli göçmene karşı bir Suriyeli göçmen Avrupa'ya gönderilecek. Suriyeli göçmen sayılarında bu mutabakata dayanarak kağıt üzerinde bir artış söz konusu değil. Buna karşılık, bu anlaşma kuralları gereği Suriyeliler dışında kaçak yollarla gidenleri de kabul edeceğiz, eğer söz konusu göçmenlerin vatandaşı olduğu ülkelerle geri kabul anlaşmamız yoksa, göçmen sayısının artışı kaçınılmaz. Öte yandan yasa dışı göçün mutlaka engellenmesi ve yaşanan insanlık dramlarına son verilmesi gerekiyor.
"Varılan mutabakatın uygulamadaki durumunu dikkatle gözlemek gerekir" şeklinde konuşan Doç. Dr. Açıkmeşe, konunun insani, etik ve hukuki boyutlarına hassasiyet gösterilmesi gerektiğini ve halkın algılarının uygulamadaki başarı ve özellikle göçmenlerin iadesindeki insani koşullara ne ölçüde riayet edildiği ile şekilleneceğini ifade etti.
"Mevcut durumda özellikle Birleşmiş Milletler Yüksek Komiserliği ve ilgili diğer uluslararası kuruluşlardan bu sürecin hukuka ve insan haklarına aykırılığına dair eleştiriler kaçınılmaz olarak geliyor" ifadelerini kullanan Doç. Dr. Açıkmeşe, "Mutabakatın bu anlamda sorunsuz olduğunu söylemek mümkün değil. İlk iadelerde Yunanistan otoritelerine iltica başvurularının olmadığı belirtildi, ve bu çerçevede iadeler gerçekleşti. Bundan sonraki sürecin hukukiliği ve insan haklarına riayet dikkatle izlenmeli. Halk olarak bizlerin bakışını etkileyecek en önemli konu bu" yorumunda bulundu.
"TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN İLERLEMESİNDE MARJİNAL BİR ADIM"
"Bu mutabakat kapsamında, Türkiye'nin müzakerelerinin canlandırılmasına dair bir karar var. Çok kısa sürede Mali ve Bütçesel Hükümler faslı müzakerelere açılacak ve açılan her bir fasıl Türkiye-AB ilişkilerinin ilerlemesi için değerli. Buna karşılık, bundan sonrası için fasıl açılışı konusunda bir tıkanıklık mevcut ve 2006'da alınan bir karardan ötürü hiç bir fasıl kapatılamıyor. Dolayısıyla, şu aşamada pek de hayati önemde olmayan bir faslın açılması kararı, her ne kadar ufak bir adım da olsa, çok sembolik.
Anlaşma gereğince Türkiye'ye 3 milyon Euro'luk bir kaynak aktarımı da söz konusu. Bu uygulamaya bağlı olarak 2018 yılının sonuna kadar ikinci bir 3 milyon Euro daha verilmesi öngörülüyor. Bu fon tamamen geçici koruma altındaki Suriyeliler için harcanacak. Buna karşılık bu fonlar, Suriyeli göçmenlerin yaşam koşullarının iyileştirilmesi için kesinlikle yeterli değil; Türkiye geçici koruma altındaki Suriyeliler için çok daha fazlasını harcamak zorunda.
Bunun dışında vize serbestisinin Haziran 2016 sonuna dair bir karar var. Türkiye-AB arasında imzalanan Geri Kabul Anlaşması'nın tüm hükümleriyle uygulanabilir hale gelmesi ve Vize Serbestisi yol haritasında belirlenen kriterlerin tamamının yerine gelmesi halinde vize serbestisinin gerçekleşeceği belirtiliyor. Bu alanda Türkiye'nin attığı yasal birtakım adımlar var, fakat AB tarafındaki değerlendirmeyi önümüzdeki haftalarda göreceğiz. Türkiye ve AB arasında Suriyeli göçmenlerin iadesine dair uygulamanın başarılı olması halinde bu süreç hızlanabilir diye düşünüyorum" açıklamalarını yaptı.
"Son olarak, bu mutabakat Türkiye'nin bir dönem uzaklaştığı Avrupa'ya yeniden yaklaştığının bir göstergesi ve özellikle son dönemde yasa dışı göçün transit kaynağı olmasına dair imajının giderilmesi için bir unsur" yorumunda bulunan Doç. Dr. Açıkmeşe, esas önemli olanın bu sürecin hukuka uygun ve insani şartlarla yürütülmesi olduğunu vurguladı.
YASA DIŞI GÖÇÜN ENGELLENMESİ AÇISINDAN ÖNEMLİ
AB ile varılan mutabakatın Türkiye üzerinden yasa dışı göçün engellenmesi açısından önemli olduğunun altını çizen Doç. Dr. Açıkmeşe, "Uluslararası imaj açısından bakıldığında, Türkiye'nin tekrardan Avrupa'yla ilişkilerini canlandırmasına dair bir süreç bizi bekliyor. Resmi yetkililerin olumlu sonuçlar içermesini beklediği bu süreç ne yazık ki mülteciler üzerinden, ne yazık ki çok hassas ve bugüne kadar pek çok dramla uluslararası toplumu sarsan insani bir konu üzerinden gerçekleşiyor. Bir diğer açıdan bakıldığında Türkiye'yi teknik olarak bekleyen başka sorunlar da var. Türkiye'nin altyapısını ciddi anlamda geliştirmesi gerekecek. Avrupa Birliği'nin vereceği destek maddi olarak kesinlikle yeterli değil. Ülkemizdeki barınma merkezlerinin ve bu kamplardaki yaşam koşullarının iyileştirilmesi gerekiyor" dedi. - İSTANBUL
Son Dakika › Güncel › Doç. Dr. Açıkmeşe: 'Ab ile İlişkiler Ne Yazık Ki İnsani Bir Konu Üzerinden İlerliyor' - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?