Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş'un eşi Prof. Dr. Sevgi Kurtulmuş, dünyanın mülteci meselesini ciddi olarak ele alması gerektiğini belirterek, "BM mülteciler komiserliğinin fonksiyonun da artırılması gerektiğini düşünüyorum. Küresel boyuttaki bu probleme bütün ülkelerin kendi bütçeleri oranında katkıda bulunması gerekir. Mültecilerin kaldıkları ülkelerde kendi habitatlarını oluşturmaları gerektiğini de düşünüyorum." dedi.
Dünya İnsani Zirvesi kapsamında düzenlenen " Türkiye'deki Suriyelilere Sunulan Sağlık ve Eğitim Hizmetleri" konulu toplantının moderatörlüğünü yapan Kurtulmuş, dünyada siyasi karışıklıklardan dolayı zorunlu bir göç yaşandığını anlattı.
Kurtulmuş, gelir dağılımının bozuk olduğu dünyada ekonomik nedenlerle de insanların yer değiştirmek zorunda kaldığını vurgulayarak, zengin Kuzey'in gelirinin her geçen gün arttığını, fakir Güney'in ise her gün biraz daha fakirleştiğini söyledi.
Bu nedenle Güney'deki insanların ölümü göze alarak Kuzey'e göç etmeye çalıştığına işaret eden Kurtulmuş, şunları kaydetti:
"İstediğiniz kadar sınırlarınızı kapatın, tel örgüler örün bu adaletsizlikten kurtulmanız mümkün değil. Mülteci meselesini çok ciddi bir şekilde ele alıp, tedbir almalıyız. Artık göç o kadar küresel boyuta ulaşmış ki sadece bir ülkenin üstesinden gelebileceği bir sorun değil. Türkiye'de 3 milyon Suriyeli var. Dünyanın bu meseleyi ciddi olarak ele almasında fayda var. BM mülteciler komiserliğinin fonksiyonun da artırılması gerektiğini düşünüyorum. Küresel boyuttaki bu probleme bütün ülkelerin kendi bütçeleri oranında katkıda bulunması gerekir. Mültecilerin kaldıkları ülkelerde kendi habitatlarını oluşturmaları gerektiğini de düşünüyorum."
-"0-4 yaş aralığında 360 bin Suriyeli çocuk"
Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Ercan Demirci de ilk yıllarda gelen Suriyeli mültecilerin çocukları için geçici eğitim merkezleri açtıklarını ancak bugün 3 milyona yakın mülteci için bu merkezlerin yeterli olmadığını dile getirdi.
Demirci, şu an Suriyeli mülteciler içinde 930 bin 5-19 yaş aralığında, 360 bin de 0-4 yaş aralığında Suriyeli çocuk olduğunu belirterek, şöyle devam etti:
"Nüfus artışı göz önüne alınırsa 2-3 yıl içinde 1 milyon 500 öğrenci eğitime dahil olacak. Biz Türkiye Cumhuriyeti olarak bu durum için tedbir almak zorundayız. Fakat bu tek başına bizim aşabileceğimiz bir gerçeklik değil. MEB olarak, şu an itibariyle 17 milyon 500 bin öğrencinin eğitimini gerçekleştiriyoruz. Bu rakamın yanında 1,5 milyonluk bir kitleyle ilgilenmek, ansızın irtibata geçmek, bunun alt yapısını kurmak kolay bir iş değil. Savaştan kaynaklanan bir sebeple ülkelerini terk eden bu insanlar içinde en büyük travmayı çocuklar yaşıyor. 1 milyon 500 bin çocuğun eğitime dahil edilmesi, üzerinde hassasiyetle durmamız gereken bir gerçeklik. MEB olarak, uluslararası camiaya defalarca sesledik, 'Eğer bu çocuklar nitelikli bir eğitme kavuşturulmazsa bunun bedelini başta kendileri ve onlarla birlikte dünya ödeyecek' dedik. Bu çocuklar sonuçta bizim çocuklarımız ve biz bu hassasiyetle onlara yaklaşıyoruz."
Sağlık Bakanlığı Acil Sağlık Hizmetleri Genel Müdürü Doç. Dr. Hikmet Selçuk Gedik ise dünyada başta savaş gibi nedenlerden dolayı 244 milyona ulaşan bir göçmen akını olduğunu belirterek, Suriye'deki savaş nedeniyle Türkiye'ye de yaklaşık 3 milyon mültecinin geldiğini dile getirdi.
Gedik, Sağlık Bakanlığı olarak mültecilere Türk vatandaşlarına sundukları kalitede hizmet götürmeye gayret ettiklerini vurgulayarak, mültecilere bu hizmetleri ücretsiz sunduklarını, bakanlık olarak, sahra hastanelerinden sığınmacı kamplarına kadar her yerde hizmet verdiklerini aktardı.
Gedik, "Türkiye'de 107 binin üzerinde Suriyeli çocuk dünyaya geldi. Türkiye en çok sığınmacı barındıran bir ülke. Bakanlık olarak önce sınırdan geçenler için acil sağlık hizmeti veriyoruz. Sonra göçmen ve aile sağlık merkezlerimiz devreye giriyor. Göçmenlere aynı zamanda kamu, özel ve üniversite hastanelerinde de yararlanma imkanı veriyoruz. Tıpkı kendi vatandaşlarımız gibi. Ayakta tedavi ettiğimiz 16 milyon 248 bin 300, yatarak tedavi ettiğimiz 786 bin 52, ameliyat ettiğimiz 670 binden fazla insan var. 140 binden fazla doğum oldu." diye konuştu.
Doç. Dr. Hikmet Selçuk Gedik, mültecilere sağlık hizmeti götürürken en büyük sorunu dil ve kültürel farkın oluşturduğuna dikkati çekerek, göçmen sağlığı merkezlerinde onlarla iletişim kuracak insanları istihdam ettiklerini sözlerine ekledi.
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkan Yardımcısı Mehmet Köse de Osmanlı ve Türkiye'nin her zaman göçlere tanık olduğunu ancak Suriye'deki savaş sonrası yaşanan mülteci krizi kadar yoğun olmadığını kaydetti.
Savaşın uzaması ve uluslararası kuruluşların olaya yeterince müdahil olmamasının bölgedeki mülteci sorununun daha da derinleşmesine yol açtığını, Suriye'de eğitim sisteminin tamamen çöktüğünü, okulların ve üniversitelerin kullanılamaz hale geldiğini aktaran Köse, "Okullar daha çok savaş nedeniye evlerini kaybedenlerin sığınma mekanı oldu. ya da askeri karargah olarak kullanılıyor." dedi.
YÖK Yürütme Kurulu Üyesi Prof. Dr. Abdullah Çavuşoğlu ise Suriye'de nüfusun büyük çoğunluğunun eğitim sisteminin dışında kaldığını belirterek, "Bugün hem ülke içindeki hem de mülteci durumundaki Suriyelilerin eğitim sorunu var. Ülkenin gelişmiş insan kaynağının büyük bölümü savaşta yok oldu, kalanlar da başka ülkelere göç etti. Suriye'nin gelecek için ciddi anlamda gelişmiş iş gücüne ihtiyacı var" değerlendirmesini yaptı.
Çavuşoğlu, savaş öncesi Suriye'de okullaşma oranın çok yüksek olduğunu özellikle Şam ve Lazkiye üniversitelerinin verdikleri eğitimle öne çıktığını belirterek, Türkiye'nin, Suriyeli öğrencilerin gerekli eğitimi alması için her türlü adımı attığını, üniversitelere gitmelerinin önünün açıldığını, burslar verilerek, harçtan muaf olmalarının sağlandığını vurguladı.
Son Dakika › Güncel › Dünya İnsani Zirvesi - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?