Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Kara Havacılık Komutanlığındaki eylemlere ilişkin 152'si asker, 3'ü sivil 155 sanığın yargılanmasına devam edildi.
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumlarındaki salonda görülen duruşmaya, sanıklar, müştekiler ve taraf avukatları katıldı.
Sanık eski astsubay Engin Sarıtaş, Kara Havacılık Komutanlığında taarruz helikopteri teknisyeni olduğunu belirtti.
Sarıtaş, 18 yıllık meslek hayatının sadakat ve liyakat esaslı geçtiğini savunarak, 15 Temmuz'da yaptığı faaliyetleri de darbe teşebbüsünden haberdar olmadan aynı sorumluluk vasfıyla yerine getirdiğini iddia etti.
Darbe girişimi öncesinde, 14 Temmuz'da teknisyen astsubay Süleyman Nazif Türkoğlu'nun gelerek karargaha, amirleri olmayan eski yarbay Özcan Karacan'ın yanına gitmeleri gerektiğini söylediğini, ne olduğunu sorduğunda ise Türkoğlu'nun bilmediğini aktardığını öne sürdü.
Sarıtaş, karargaha gittiklerinde Özcan Karacan'ın, tarihi belli olmayan bir bekleme görevi yapılacağını ancak görevin tam olarak ne olduğunu söylemediğini iddia ederek, Karacan'ın ertesi gün ulaşabildikleri başka teknisyenlerle odasına gelmesini istediğini anlattı.
Bunun üzerine Ümit Alpar ve Resul Bardakkaya'ya ulaşıp ertesi gün tekrar Özcan Karacan'ın yanına gittiklerini belirten Sarıtaş, Karacan'ın, bekleme görevinin o gün gerçekleşeceğini, mesaiyi terk etmemelerini, helikopterleri uçuşa hazırlamalarını söylediğini, durumla ilgili tabur komutanları eski yarbay Murat Bolat'ın da bilgisi olduğunu belirttiğini bildirdi.
"Mühimmatları hemen yükleyin, acil kalkış olacak"
Sarıtaş, öğleden sonra hangara Murat Bolat'ın geldiğini, helikopterlerin hazır hale getirilmesi, mühimmat sandıklarının takılıp uçuş hattına çıkarılması emrini verdiğini söyledi.
Saat 22.00 civarında Özcan Karacan'ın teknisyen astsubay Türkoğlu'nu arayıp helikopter başı yapmalarını bildirdiğini ve bu emre uyduklarını anlatan Sarıtaş, hazır iki helikopterin başında 15-20 dakika beklediklerini ifade etti.
Bolat'ın hangardan koşarak geldiğini ve "Mühimmatları hemen yükleyin, acil kalkış olacak." dediğini dile getiren Sarıtaş, kalkışın 23.00 civarında gerçekleştiğini, bu sırada karşılarındaki kobranın da kalkış yapmış olduğunu bildirdi.
Sarıtaş, 01.00 civarında helikopterlerin dönmeye başladığını belirterek, iniş yapan kobrada mermi kaynaklı birçok hasar oluştuğunu tespit ettiğini, yakıt deposunda da mermi deliği bulunduğunu söyledi. Helikopteri uçuştan kestiğini, depodaki yakıtı da çağırdığı tankere aktardığını savunan Sarıtaş, tankeri beklediği sırada arkadaşlarından darbe girişimini öğrenip, hasarlı helikopterle ilgili işlemleri yaptıktan sonra hangara geçtiğini ve hiçbir faaliyette bulunmadığını savundu.
"Birlik basıldı, kaçın"
Hangardaki diğer arkadaşlarıyla durum değerlendirmesi yapıp kışladan çıkmaya karar verdiklerini ancak nizamiyeler kapalı olduğu için bunu gerçekleştiremediklerini iddia eden Sarıtaş, sabah 06.00 civarında birliğin basıldığını söyleyen birinin "kaçın" diye bağırdığını duyduğunu iddia etti.
Sarıtaş, bulundukları yere iniş yapan bir helikopter pilotunun el işaretiyle çağırması üzerine "can havliyle" helikoptere bindiklerini ve helikopterin Akıncı Üssü'ne gittiğini savundu.
Sivil bir araçla Akıncı'yı terk edip eve döndüğünü aktaran Sarıtaş, aynı gün akşam bildiklerini anlatmak için vardığı birliğinde gözaltına alınıp ardından da tutuklandığını söyledi.
Sarıtaş, darbe teşebbüsünden haberi olmadan o geceki faaliyetlerini amirlerinin emirleri doğrultusunda yaptığını, FETÖ ile bir bağı bulunmadığını öne sürerek tahliyesini talep etti.
Mahkeme Başkanı Oğuz Dik'in başında bulunduğu helikoptere kimin pilot olarak bindiğini sorması üzerine Sarıtaş, helikoptere yükleme yaptığı sırada pilotların helikoptere binip başlıklarını taktığını, sadece Ali Ercan'ı tanıdığını ileri sürdü.
"IŞİD tehlikesi" iddiası
Sanık eski astsubay Osman Ongun da 15 Temmuz günü Hava Ulaştırma Grup Komutanlığında rutin yazılan nöbetini tuttuğunu belirterek, saat 20.00 civarında tabur komutanı Yarbay Sezgin Uyanık'ı önce sivil, bir süre sonra da resmi kıyafetli gördüğünü söyledi.
Saat 21.45 sıralarında devriyeye çıktığında beyaz renkli bir araçtaki kişinin kendisini durdurduğunu ve kim olduğunu sorduğunu, nöbetçi olduğunu ve devriye attığını söylediğini anlatan Ongun, "IŞİD tehlikesi olabilir" diye uyarıda bulunan bu kişinin, sonradan İstihbarat Albay Hakan Cafer Arslan olduğunu öğrendiğini ifade etti.
Ongun, hangara dönüp nöbetçi Astsubay Sebahattin Şahin'in yanına gittiğini, onun da Yarbay Uyanık'ın acil uçuşa çıktığını söylediğini belirterek, bu gelişmeyi "IŞİD tehdidiyle bir" değerlendirdiğini kaydetti.
Jetlerin sesini 23.00 civarında duyduğunu ancak bir anlam veremediğini, 23.30 civarında ise arayan ailesine ne olduğunu bilmediğini anlattığını savunan Ongun, telefonundaki bir sosyal medya uygulamasına baktığında sadece köprülerin kapatıldığını gördüğünü öne sürdü.
Pilottan makineli tüfek talebi
Ongun, birlikte elektrikler kesildikten sonra 03.00-03.30 civarında tabur komutanı Sezin Uyanık ile karşılaştığını, ne olduğunu sorduğunda Uyanık'ın uçuşta vurulduklarını söylediğini ileri sürdü. Ongun, Uyanık'ın "Emniyetimiz için söylüyorum. İki tane biksi ve çelik yelek getirin, gerekirse kilitleri de kırın." dediğini, buna da çok şaşırdığını iddia etti.
Sebahattin Şahin ve Erdal Başçavuş ile emri yerine getirdiğini anlatan Ongun, akıllarına terörden başka bir şey gelmediğini savundu.
Ongun, silahlar için senet yaptığını ancak Uyanık'ın imzalamayı reddettiğini, uçuşa da çıkmayacaklarını söylediğini ileri sürerek, senete imza attıramayınca odasına geldiğini, üç gün sonra evleneceği için hazırladığı davetiyeleri toplayıp çantasına koyduğunu söyledi.
Sabaha bir kobra helikopterin, kulenin etrafında ateş ettiğini, ardından da 5 helikopterin havalanarak uzaklaştığını dile getiren Ongun, silahlıktaki bir tüfek kayıp olduğu için nöbeti hemen terk etmediğini savundu.
50 lirayla Yenimahalle'ye kadar gitmiş
Ongun, tüfekle birlikte kayıp olan askere telefonla ulaştığını ve kışla dışında olduğunu öğrendikten sonra bu askerin Yenimahalle'den taksiye binip gelmesini sağladığını anlattı. Bu askerin, kendisini Okan Binbaşı (Okan Kocakurt) olarak tanıtan ve nizamiyeden çıkamayan bir asker tarafından zorla kullandırılan araçla tel örgülere doğru gitmesi talimatı verildiğini kaydeden Ongun, sonra da Okan binbaşının, silahını bıraktırdığı askere 50 lira vererek memleketine gitmesini söylediğini belirtti.
Ongun, askerin kendisine anlattığı bu olayı, tutanakla kayıt altına aldığını da ifade etti.
Evine gittikten sonra 17 Temmuz'da ifade vermesi için birliğe çağrıldıklarını anlatan Ongun, sonraki süreçte de tutuklandığını belirtti.
FETÖ ile bir bağının olmadığını iddia eden Ongun, tahliyesini istedi.
Son Dakika › Güncel › Emniyetimiz İçin Biksi ve Çelik Yelek Verin' - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?