Güğüm Çalan Radyocu - Son Dakika
Güncel

Güğüm Çalan Radyocu

Güğüm Çalan Radyocu

Başbakan Erdoğan'ın programına konuk olduğu 18 milyon dinleyicisi olan ilk radyo programcısı Gezegen Mehmet hayatına dair bilinmeyenleri Kehkeşan Dergi'ye anlattı.

30.03.2012 21:30  Güncelleme: 21:28
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

Gerçek bir başarı öyküsü onunki… Gaziantep'ten başlayıp İstanbul'da devam eden, bir yandan hüzünlü diğer yandan umut dolu... Tam 18 yıldır, Türkiye'nin en çok dinlenen radyosu Kral FM'de, Türkiye'nin en çok dinlenen radyocusu Gezegen Mehmet. Asıl adı Mehmet Akbay olmasına karşın tüm Türkiye onu Gezegen Mehmet olarak tanıdı.

Kehkeşan Dergi, yıllardır bitmek tükenmek bilmeyen enerjisiyle, radyo başındaki dinleyicilerin gönlünde önemli bir yer edinen, Kral TV–Kral FM Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Akbay'la bir araya geldi. Akbay, radyoculuğa başlama serüvenini ve ilginç anılarını Kehkeşan Dergi ile konuştu. İşte Türkiye'nin en çok dinlenen radyocusu Gezegen Mehmet'in sıra dışı hikayesi…

Kehkeşan dergi Kral FM radyo programcısı Gezegen Mehmet ile radyoculuk hayatını ve başarısı ile ilgili bilinmeyenleri konuştu.

Ünlü olmak, tanınmak, bilinmek istemiyorum diyorsunuz, bunun nedeni nedir?

Şöhret olmak çok sağlıklı bir durum değil. Bir yerde oturuyorsunuz, moraliniz bozuk, duygusal bir moddasınız, insanlar size bakıyor ve siz onlara gülmek zorundasınız. Zaten bu sebepten şöhret olan insanların psikolojilerinin çok düzgün olduğunu düşünmüyorum. Şöhret olup da hayatlarını normal sürdüren insanlar varsa onları çok şanslı görüyorum. Ben hayatın içinde kaybolmayı seviyorum, çünkü ne kadar çok dikkat çekerseniz o kadar tehdit altında olursunuz.

Neden radyoculuk?

Bunun hikayesi çok ilginçtir. Çocukken, dedemlerde büyüdüm. O zamanlar FM kanallar yoktu, evimizde lambalı radyolardan vardı. O radyolarda, kısa dalga, orta dalga, uzun dalga olurdu, ben de herhalde 6-7 yaşlarındaydım. Çevirmeli radyoda kanal ararken, garip sesler duydum.

Nasıl anlatsam; bizim alışık olmadığımız frekans sesleriydi. O frekans sesleri sanki bana uzaydan gelirmiş gibi hissederdim. Hatta ben de o seslere garip seslerle karşılık verip dünya dışı varlıklarla konuştuğumu zannederdim. Bugün düşündüğümde de bu çok da mantıksız gelmiyor bana, çünkü radyo dalgaları gerçekten bize uzaydan geliyor.

Daha sonra FM kanalı çıktı ve sanki siyah beyaz bir televizyon izlerken üç boyutlu televizyon seyredermiş gibi olduk. Ben de o dönem verici FM mikrofonu aldım. Bununla yakın mesafeden radyoda kendi sesinizi dinletebiliyordunuz. İlk zamanlar yakın çevreme bu şekilde yayın yapardım. Hatta konuşup, radyoda çalan müziği dinletiyordum.

Tabi bu dönemlerde radyoculuk, DJ'lik yoktu. Kulağımda kulaklıkla müzik dinlerken, "keşke şöyle bir düğme olsaydı da o düğmeye bastığımda, dinlediğim bu müziği bütün herkese dinletebilseydim" diye düşünürdüm. Sanırım şu anki radyoculuk hayatımın temelleri bu duygularla atıldı

Radyocu olmasaydınız hangi mesleği seçerdiniz?

Sanıyorum çok iyi bir avukat olurdum. İkna kabiliyetimin güçlü olduğunu söylerler. Mesela çok sevdiğim bir gazeteci olan Emre Kongar, Mehmet Barlas'la bir gün otururken bana şunu söyledi: "Seninle aynı fikirleri paylaşmıyoruz, benim tamamen zıttımsın, ama sen maymuncuk gibi bir adamsın ve senin açamayacağın kapı yok" dedi. Yani senin ikna edemeyeceğin adam yok demeye getirdi. Emre Kongar'ın bu sözleri beni çok etkilemişti.

Ailenizde radyoculuğa ilgisi olan var mıydı?

Babam müzik aşığı, kendi kendine saz çalmayı öğrenmiş, aynı zamanda da şarkı söyler. Dedemin eve asla almayacağı o bahsettiğim çocukluğumun radyosunu da babam zorla eve aldırdı. Hangi tarz müzikleri seviyordunuz diye sorarsanız, babam Hint müziklerini dinlemeyi çok severdi; ben de babam sayesinde sevdim Hint müziklerini. O dönemler, bana uymayan TRT müzikleri olduğu için Arap ve Hint radyoları dinlerdik.

Babam saz çalardı dediniz, beraber saz çalıp türkü söylediğiniz oldu mu hiç?

Çok ilginç bir anım geldi bu soruyla aklıma, bunu da ilk defa Kehkeşan Dergi'ye anlatıyorum. Babam saz çalardı, darbukamız olmadığı için ben de ona güğüm çalarak eşlik ederdim, böyle ilginç bir ikili olmuştuk.

Başbakan Erdoğan'ın programına konuk olduğu ilk radyocusunuz. Bu konuda neler söylemek istersiniz?

Doğru bir iletişimle ulaşamayacağınız insanın olmayacağına inanıyorum ben. Sayın Erdoğan'la da biz çok eskilerden, Belediye Başkanlığı döneminden tanışıyoruz. Fakat benim radyom Türkiye'nin en çok dinlenen radyosu olmasaydı ben gidip de böyle bir davette bulunmazdım.

Çünkü benim buradaki iddiam şu; ben Türkiye'nin en çok dinlenen radyosuysam eğer, on beş milyon dinleyicisi varsa bu radyonun, bir sorumluluğu da var. Tarafsızız demiyoruz evet bir tarafımız var, Türkiye'nin tarafında olan, halkın tarafında olan bir tarafımız var. Ben, siyasi görüşü hiç önemli değil birçok siyasi kişiliği konuk olarak aldım, benim mikrofonum herkese açık. Yani ben bir tarafım fakat diğer taraflara söz hakkı veren bir tarafım.

Neden Gezegen Mehmet?

Gezegen Mehmet değil aslında, Mehmet'in Gezegeni. Çıkış noktası Mehmet'in dünyası fakat hitap ederken Mehmet'in Gezegeni denmediği için Gezegen Mehmet olarak kaldı.

Kendinize rakip olarak gördüğünüz isimler var mı?

Şu anda benim formatımda yayın yapan birisi yok. Fakat olsa da benim birilerini takip etme gibi bir alışkanlığım yok, ben kendime münhasır bir insanım. Bu bir ukalalık değil ama bu yüzden kimseyi kendime rakip görmem. Ben işimi yaparım, kimsenin işine de karışmam. Ben komedi programı, şov programı yapmıyorum. Benim yaptığım program, sosyal ve siyasi içerikli programlardır. Ayrıca hafta da bir ünlü isimleri konuk olarak alıyorum, bu ayarda bir program olmadığı için şu benim rakibimdir diyemiyorum.

Beğendiğiniz radyocular var mı?

Bizim grubumuzda çalışıyor diye demiyorum ama Bedirhan Gökçe'yi beğenirim, kendisi çok büyük bir söz ustasıdır. Onun dışında yıllar önce radyoculuk yapan Kadir Çöpdemir vardır. Biz Kadir Çöpdemir'i dinleyerek radyo hayatına başladık. Bunun yanında By J'nin ve Geveze'nin tarzını da beğeniyorum.

Dinleyicilerinizle aranızda çok güzel bir diyalog var. Bunun arkasında yatan sır nedir?

Şunu her zaman söylerim; ben program yapmıyorum, program demek planlamak anlamına geliyor. Bende program yok, plan yok, tamamen doğaçlama, ne hissediyorsam onu yapıyorum. Örneğin canım sıkılıyorsa, sıkılgan, duygusalsam duygusal bir yayın yapıyorum.

Bir nevi radyoyu dinleyen insanlar olup onlara ayna tutuyorum. On sekiz yıldır radyoculuk yapıyorum, insanlar bugün bile arıyor ve "on yıldır, on beş yıldır sizi arıyorum ilk defa düşürüyorum" diyor. Daha ikinci konuşanla konuşamadığım için asıl konuya da giremedik. Hala bir merhaba, hala bir tanışma faslı devam ediyor.

Yine ilk defa size açıklayacağım bir şey geldi aklıma. İnsanların benimle ilgili, radyomuzla ilgili çok ilginç anıları oluyor. Ben de bu anılarınızı yazıp bize gönderin, radyomuzun yirminci yılı kutladığında özel bir gece yaparak, bu anıları toplayıp Kral FM kitabı getirelim diyorum dinleyicilerimize.

Sosyal sorumluluk projelerinde yer almayı çok seviyorsunuz. Son dönemde Samanyolu TV ve Kimse Yok Mu Derneği'nin düzenlediği İnsanlık Ölmedi, Kardeşlik Zamanı gibi projelerinde yer aldınız. Bunun hakkında neler söylemek istersiniz?

Bu tür şeyler güven üzerine kuruludur. "Biz böyle bir gece yapacağız, sana güveniyoruz, bu gecenin lokomotifi sen ol" denildi. Bu bir kere çok onur verici bir şey. Ben ekranlardan çok uzak bir insanım ama konu böyle bir yardım olunca düşünmeden katılırım.

Kral FM'in on beş milyon dinleyicisi var ve bu dinleyicilerin en önemli özelliği sağcı-solcu, alevi-sünni, Türk- Kürt, zengin-fakir hepsinin Kral'cı olmaları ve daha önemlisi bir arada olmaları. Bizim en önemli özelliğimiz milliyetçi olmamız. Altını çizerek söylüyorum, burada ırkçılıktan bahsetmiyorum söylemek istediğim ülke milliyetçiliği.

Biz Van depreminden önce "vatansever Kürtler nerede?" adında bir kampanya başlattık. "Sizin adınıza, sizin haklarınızı koruma adına işlenen bu cinayetlere siz ortak mısınız? Çünkü bu insanlar sizin isminizi kullanarak bu cinayetleri işliyor, askerlerimizi şehit ediyor. Buna sizin tavrınız nedir?" diye sorduğumuzda telefonlarımız kilitlendi.

Ve Kürt vatandaşlar; "PKK bizi temsil etmiyor!" diye masaya yumruğunu koydu. Biz tam bu kampanyayı büyüteceğimiz sırada Van'da deprem yaşandı ve biz de durdurduk. Bu önümüzdeki günlerde tekrar böyle bir kampanya düşünüyorum çünkü Türkiye'nin en büyük sorunu terör. Bu sorunu da çözebilecek tek bir nokta var, o da Kürt kökenli vatandaşlar. Kendi adına terör yapanlara "Sen benim adıma terör yapamazsın çünkü sen beni temsil etmiyorsun" diye ancak onlar cevap verebilir.

Televizyonu açtığınızda neler izlersiniz?

Evimde bir tane büyük ekran televizyonum var. Ekranın sol kısmında büyük sağ kısmında da dört tane küçük ekran var. Küçük ekranların ikisinde Kral ve Kral Pop diğer ikisinde de haber kanalları açık olur. Türkiye'nin izlediği Muhteşem Yüzyıl, Kuzey Güney gibi dizileri ben de izliyorum ama açıp da baştan sona izlemiyorum. Amacım "Türkiye ne izliyor?" sorusuna cevap almak. Sokak bunları izliyorsa benim de izlemem gerekiyor aksi halde ben halkı nasıl tanıyacağım? Türkiye'de kime sorsanız herkes belgesel izler, herkes elittir.

Fakat ben gerçekten belgesel izlemekten çok büyük keyif alıyorum. Samanyolu Haber'de geç saatlerde sürekli belgeseller oluyor. Belgesellerinizin dışında Ayna'yı izliyorum ve bunu siz buradasınız diye söylemiyorum. Ayna programıyla bütün dünyayı geziyorsunuz ve hepsi müthiş görüntüler.

Kitaplarla aranız nasıl?

Ne yazık ki çok fazla kitap okuyan biri değilim, daha doğrusu kitap okurken sıkılan biriyim. İzlemeyi ve dinlemeyi daha çok seviyorum. Bir kitabı elime aldığımda kitabın kendisini değil ne anlatıyor bu burada diye özetini okumayı seviyorum.

Radyo programcılarının kelime haznesi çok geniş, Siz de kitap okumayı sevmiyorum dediniz. Peki, bu kadar başarılı olmayı nasıl sağlıyorsunuz?

Kitap okumak benim için çok büyük bir avantaj olurdu, keşke okuyabilseydim. Bu benim için bir özeleştiridir. Ama bana şöyle bir avantajı olabilir, Türkiye de kitap okumuyor.

Bugün beş yüz kelime kullanarak konuşuyorsam, kitap okusaydım belki bin tane kelimeyle konuşacaktım. Ama o bin kelimenin üç yüzünü kimse anlamayacaktı. Anlamadıkları için beni ukala olarak görüp dinlemeyeceklerdi. Ben herkesin anlayabileceği dilde konuşurum. Çünkü beni herkesin anlaması gerekiyor, anlamadıkları zaman boşa konuşuyorumdur.

Kaynak: Bültenler

Son Dakika Güncel Güğüm Çalan Radyocu - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?


Advertisement