ÇİĞDEM PALA - Görev yaptığı Üsküdar'daki Aziz Mahmud Hüdayi Camisi'nin kapılarını sokak kedilerine açarak, İslam dininin şefkat ve merhametine vurgu yapan imam Mustafa Efe, bu örnek davranışıyla hem cemaatin hem de sosyal medya takipçilerinin takdirini topladı.
İmam Mustafa Efe, cemaatin çektiği fotoğrafların sosyal medyada yayınlanmasının ardından Türkiye'den ve yurt dışından çok sayıda kişinin ilgi odağı oldu ve "kedi dostu imam" olarak anılmaya başlandı.
Efe'nin sokak kedilerine caminin kapılarını açması, vaaz verirken dahi onlara şefkat göstermesi, Avrupa basınının da ilgisini çekti. Hatta sosyal medyada paylaşılan bu fotoğraflar bazı gazete manşetlerinde "İslamofobi'yi yıkan kareler" olarak yansıtıldı.
Sabah ezanıyla camiye giren, namaz sırasında etrafta dolaşan ya da bir kenarda kıvrılarak uykuya dalan hatta yavrularını tek tek minbere taşıyan kediler, cemaat tarafından da benimsendi. İmam Efe'nin, camideki kedilere gösterdiği şefkati gözlemleyen ve hayvan sevgisi üzerine verdiği vaazları dinleyen bazı vatandaşlar da kedi fobilerini yendi.
"Bir Müslüman, bir yılana da merhamet göstermeye mecbur"
Efe, AA muhabirine yaptığı açıklamada, kedilere gösterdiği şefkatin sadece kendisiyle sınırlı bir durum olmadığını, herhangi bir Müslüman'ın da böyle davranması gerektiğini söyledi.
Geçmiş medeniyete bakıldığında, şefkat ve merhamet merkezli örneklerin görüldüğünü belirten Efe, Eminönü Yeni Cami, Eyüp Cami, Fatih Cami'sinin avlularında güvercinlerin bulunduğunu ve insanların bu güvercinlere sadaka mahiyetinde yem ikram ettiğini, hatta bir ülkeden bir başka ülkeye göç ederken yaralanan göçmen kuşların tedavisini üstlenen Göçmen Kuşlar Vakfı'nın dahi kurulduğunu aktardı.
Hazreti Muhammed'in, kedinin necis olmadığı, insan gibi bir konumda olduğunu, hatta konuyla alakalı "Kedi insan gibidir. Kedinin yediği artıktan yenir, içtiğinden içilir" buyurduğunu dile getiren Efe, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Peygamber Efendimiz abdest alırken kedinin biri geliyor su içmek için. Peygamber Efendimiz abdest alacağı o tastaki suyu kediye ikram ediyor. Kedi suyu içtikten sonra Peygamber Efendimiz aynen abdeste kaldığı yerden devam ediyor.
En çok hadis rivayet eden rabilerden Ebu Hureyre, aslında farklı isimle bilinen bir zat. Peygamber Efendimiz, bir gün bu zatın elbisesinin içinde hareketlerin olduğunu görüyor ve diyor ki 'Bu nedir?'. Bu zat da bir yavru kedi çıkartıyor elbisesinin içinden. Peygamber Efendimiz bu zata 'Kedicik Babası' diyor ve Ebu Hureyre ismiyle bilinir hale geliyor."
Her Müslüman'ın bir işe başladığında, Kur'an-ı Kerim okumadan önce veya hayırlı bir iş için yola çıktığında "Rahmet eden" manasında "Bismillahirramanirrahim" dediğini belirten Efe, şunları kaydetti:
"Rahmet eden Rabbimizin kuluyuz. Aynı zamanda alemlere rahmet olarak gönderilen bir Peygamberin ümmetiyiz. Böyle bir Allah'a kul, böyle bir Peygambere ümmet olan bizim, rahmet ve merhamet göstermememiz düşünülemez. Rahmet ve merhametin merkezi, o süs hayvanları olarak ifade edilen, evlerde bakılan hayvanlar veya bu şirin kediler değildir sadece. Bir Müslüman, bir yılana da merhamet göstermeye mecbur. Bakın başka bir dünya yok ya da başka sistemlerde başka hayvanlar yok. Demek ki bu dünyada bunlar bizim etrafımızdaysa, Allah bunları bize zimmetlemiş. 'Ey kulum, sen akıl ve mantık sahibi insansın. Bunlarsa şefkat ve merhamete muhtaç, iç güdüleriyle hareket eden canlılar. Ben bu canlıyı sana zimmetliyorum' diye buyurmuş. İslam'da bitkiye karşı da şefkat ve merhamet vardır."
"İslam, şefkat ve merhamet dinidir"
İslam dininin, şefkat ve merhamet dini olduğunu vurgulayan Efe, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Peygamber Efendimizin, bu konudaki uygulamalarına, hayatına bakıyoruz, şefkat ve merhametin zirvesi. Canlılar içerisinde bir hayvanın eğer memesi sağılacaksa, sağacak kişinin tırnaklarına dahi önem gösterilirdi. 10 bin kişilik orduyla Mekke'nin fethine gidiliyor. Ordunun geçeceği güzergah üzerinde bir köpek yavrularını emzirmekte. Peygamber Efendimiz o anne köpeğin başına bir sahabe dikiyor ki sakın ha ordu köpeği rahatsız etmesin, diğer taraftan geçsinler diye. Şefkat ve merhametin zirvesi."
Hazreti Muhammed'in alemlere rahmet olarak gönderilmesinin sadece insanlara değil, bütün canlılara da rahmeti getirdiğini belirten Efe, şunları anlattı:
"Cahiliye döneminde uçan kuşlar canlı hedef haline getirilirdi. Bazı hayvanların, bazı uzuvları canlı canlı kesilir ve o şekilde yenirdi. Et hayvanda taze kalsın düşüncesiyle hareket edilirdi. Yani insan hakkı ve hayvan hakkı diye bir şey yok. Hatta Akif'in ifadesi çok güzeldir, o günleri bize anlatır; 'Sırtlanları geçmişti beşer yırtıcılıkta/Dişsiz mi bir insan, onu kardeşleri yerdi'. Sadece insan olarak düşündüğünüzde müthiş bir vahşet var. Sadece adları vahşi değil, yaptıkları vahşet, dolayısıyla vahşi denmişti. Peygamber Efendimizin o merhamet ikliminde, o merhamet eğitimi içinde vahşet dolayısıyla adları vahşi olan bu insanlar, yıldız şahsiyetler haline geldi. Hazreti Ömer, adaletiyle bilinen, bugüne kadar adaletiyle gündem olan sahabe-i ikram efendilerimizden, aynı zamanda yıldız şahsiyetlerden bir tanesidir."
"Şefkat ve merhamet dininin, vahşetle anılır hale gelmesi..."
Mustafa Efe, "Şefkat ve merhamet dininin, bugün aslında vahşet ile anılır hale gelmesini açıkçası anlamak pek mümkün değil" diyerek, şunları söyledi:
"O yüzden bizim dinimiz, sadece bu şirin kediciklere, evimizde beslediğimiz hayvanlara değil kainattaki bütün canlılara şefkat ve merhamet göstermemiz gerektiğini ifade eder. Çünkü bunlar bize zimmetli. Cenab-ı hak, bu canlılar yerine de bizi yaratabilirdi. Biz insan olarak dünyaya gelmek için en ufak bir dilekçe sunmadık. Allah bizi lütfen insan olarak yarattı. Bu canlıların yerinde de olabilirdik, bir bitki olarak da dünyaya gelebilirdik. Madem ki Allah bizi lütfen insan yarattıysa, insan olmanın sorumluluğunu fark etmek lazım. O yüzden şefkat ve merhamet tek taraflı değil, İslam'ın güler yüzü, tebessüm eden yüzüdür."
İmam Efe, şefkat konusundaki bir hadisi şöyle aktardı:
"Peygamber Efendimiz, ibadet eden ancak yerdeki haşeratı bile yemesine müsaade etmediği kedisini aç bırakarak ölmesine sebep olan bir kadının cehennemlik, aç ve susuz bir halde çölün kumlarını yalayan kel bir köpeği sulayan günahkar bir kadının ise cennetlik olduğunu ifade eder. Aslında bu şu demektir; sizin şefkat ve merhametinizin, ibadetinizin içini doldurduğu mahiyeti vardır. Siz şefkat ve merhamet sahibiyseniz demek ki Allah'ın Rahman ve Rahim unvanından istifade eden bir kulsunuz. Alemlere rahmet olarak gönderilen bir Peygambere layık bir ümmet olduğunuzun da ifadesidir. Cenab-ı hak bizleri insan olarak yarattıysa, insan olarak kalabilmek için şefkat ve merhamete ne kadar muhtaç olduğumuzu bir kez daha görmüş oluyoruz."
"İslam Hukuku'nda kedi pis değildir"
Mustafa Efe, camideki kedilerin hem namaz hem de vaaz sırasında huzuru bozmadan cemaatle birlikte olduğunu, camiyi kirletmediklerini ifade etti. Cemaatin de kedilere sevgi ve saygı gösterdiğini anlatan Efe, hatta kedi fobisi olan vatandaşların bu şefkat ve merhamet içerisinde bu fobilerini yendiğini belirtti.
"Cami içinde kedi olur mu?" şeklinde soruların geldiğini anlatan Efe, "İslam hukukunda kedi pis değildir, necis değildir, dolayısıyla camide de evde de olur. Peygamber Efendimizin bu uygulamalarını görmekteyiz. Peygamber Efendimiz, 'Kedi ev halkındandır' diye buyurmaktadır. Camimizde aslında kediler bizimle iç içe, burası kedi barınağı olacak şekilde ayarlanmış değildir. İçeri giren kedilerin cemaatimizin huzurunu bozmadan beraberliğini görmekteyiz. Cemaatimizin de kedileri dışarı çıkarmak için en ufak bir gayreti yok. Hatta kedi fobisi olanların bu fobilerini yendiğine şahitlik etmekteyiz" şeklinde konuştu.
-"İslamofobiyi kıyan kareler..."
Sosyal medyada kedilerle birlikte yayınlanan fotoğraflarının sadece Türkiye'de değil, dünya basınında da ilgi gördüğünü, Fransa ve Alman basınına ile diğer basına bakıldığında sanki İslam yeniden keşfediliyormuş gibi bir durum oluştuğunu, hatta bazı gazete manşetlerinde "İslamofobi'yi yıkan kareler" olarak yansıtıldığını aktaran Efe, "İşin öz kısmına baktığımızda İslam'ın özü bu zaten. İslam şefkat ve merhamet zaten. İslam bunun dışında başka bir şey değil. Bu aslında ne kadar vebal içinde olduğumuzu bize gösteriyor. Dünyanın her bir köşesindeki insana, İslam'ın şefkat ve merhamet merkezi olduğunu ifade etmemiz ve bu konuda bizim ne kadar büyük mesuliyet içinde olduğumuzu bir kez daha bu kareler anlatmış oldu" diye konuştu
Bu karelerin, dünyanın İslam'a, rahmete ve merhamete ne kadar muhtaç olduğunun da bir ifadesi olduğunu dile getiren Efe, şunları kaydetti:
"Günümüzde İslam, çok farklı vahşetlerle anılır hale geldi. Açıkçası bunu da tam manasıyla anlamak mümkün değil. Çünkü bu din rahmet ve merhamet dini. Hep İslam'ın güler yüzü dünyaya hakim olmuş. İnsanların yüzlerinin gülmesi için bir çaba ve gayret var. Cenab-ı Hak, yarattığı insana bir hedef koyuyor. Diyor ki; 'Kulum sana cennet ve cemalim var iyi bir kul olursan'. İyi bir kul olmak aslında Kurani bir hayat yaşamak. Kurani bir hayat yaşamak da rahmet ve merhamet merkezli. Kuran insanı insan eder, adam eder, cennetlik eder. Kurani bir yaşantının dışına çıktığımızda aslında rahmet ve merhametin dışına çıktığımızı da fark etmekteyiz. Kur'an-ı Kerim'i çok farklı okuyanlar ve değerlendirenler olabilir ama Cenab-ı Hak'kın bizlere en büyük ikramı ve bizi muhatap kabul ettiği en büyük kitaptır Kur'an-ı Kerim. Şefkat ve merhametin aslında merkezinin Kurani bir hayat olduğunu da bu şekilde görebiliriz."
Kedi fobisini yendi
Aziz Mahmud Hüdayi Camisi'ne namaz kılmak için gelen Osman Acar da camide kedi fobisini yenenlerden.
Küçükken, bir kedinin çöp tenekesinden üzerine atlaması sonucu kedilerden korkar hale gelen Acar, 1,5 yıl önce namaz kılmak için geldiği Aziz Mahmud Hüdayi Camii'nde bu korkusunu yenmeyi başardı.
İlk başlarda namaz kılarken kedilerden ürken ancak İmam Efe'nin gösterdiği şefkati gözlemledikten sonra kedilere alışan Acar, "Buraya gelmeden önce çöp tenekelerinin yanından geçemezdim. Camiye geldikten sonra buradaki kedilerden ilk başta korktum. Dikkatimi namaza değil de kediye veriyordum. Hocam kedileri seviyorsa, ben de sevebilirim diye düşündüm. Buradaki insanlardan bir farkım olmadığını düşündüm. Onlar kedilerin olduğu yerde ibadet edebiliyorsa ben de edebilirim diye düşündüm. Kedilere dokunamazdım, bir hafta içinde alıştım" diye konuştu.
Son Dakika › Güncel › Kedi Dostu İmam - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?