Dünyanın en önemli sorunlarının başında insan haklarının ihlali, mağduriyetler ve baskılar gelmektedir. 1948 yılında, BM Genel Kurulu'nda "İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi" kabul edildi. Fakat geriye doğru baktığımızda insanlığın, hak ihlalleri konusunda arzulanan seviyeye ulaşamadığını görüyoruz. Öyle ki bugün dünyanın birçok bölgesinde savaşlar ve zulümler devam ediyor; mağduriyetlerin, baskıların ve insan hakları ihlâllerinin önüne geçilemiyor. Yaşam hakkı, düşünce ve inançlarla ilgili haklar, sosyal ve kültürel haklar, kadın ve çocuk hakları, eğitim hakkı gibi temel alanlarda farklı türden ihlallerin devam ettiğine şahit oluyoruz.
Konuya ilişkin değerlendirmelerde bulunan Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Ömer Osmanoğlu, hak ve özgürlüklerin önündeki en büyük engelin ötekileştirme olduğunu söyledi. Farklılıklara tahammül edememe ve farklılıkları tehdit olarak görmenin ötekileştirmenin altında yatan en önemli faktör olduğuna dikkat çeken Osmanoğlu şu değerlendirmelerde bulundu:
Hak ve Özgürlüklerin Engeli: Ötekileştirme
İnsanın en temel arayışı özgürlük, eşitlik ve adalet arayışıdır. Ayrıca, düşünce ve ifade özgürlüğü, inanç hürriyeti, teşebbüs hürriyeti ve özel hayatın mahremiyeti gibi temel hak ve özgürlükler de bu arayışın neticeleri olarak ortaya çıkmıştır. Temel hak ve özgürlüklerin sağlanması konusunda karşımıza çıkan en önemli engellerden birisi "ötekileştirme" olgusudur.
Sosyolojik, psikolojik ve felsefi bir içeriğe sahip olan "ötekileştirme" olgusu, temel hak ve özgürlüklerin elde edilmesi ve korunmasında aşılması gereken sert bir engel olarak karşımızda. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin 2. maddesi; kişinin hiçbir ayrım gözetmeksizin bütün haklardan ve bütün özgürlüklerden yararlanabileceğine vurgu yapar. Fakat mevcut durum, bu temel ilkenin uygulanmasını zorlaştırmaktadır ve bu nedenle "ötekileştirme" eşiğinin aşılması için çaba gösterilmesi gerekmektedir.
Ötekileştirme modern toplumların en önemli sorunu
Ötekileştirme modern toplumların en önemli sorunlarından birisi haline gelmiştir. Ötekileştirme; din, dil, kültür ve etnisite bakımından farklı olan toplumsal kategorileri ifade eder. Toplumda kendi ayrıcalıklı ve seçkin gören grupların, var olan yapıyı devam ettirme noktasında gösterdiği direnç de ötekileştirmenin altında yatan diğer bir nedendir.
Geçmişte yaşanan olumsuz gelişmelere bağlı bugün politik reflekslerimizi güvensizlik, mutsuzluk, tatminsizlik, mağlubiyet ve mağduriyet belirliyor. Son araştırmalara göre dünyanın en mutsuz ülkelerinden biriyiz. Toplum; devletin ve ideolojilerin gölgesinde korkmaya alıştırılmış, taraf tutmaya zorlanmış, kavgaların ve çekişmelerin içine çekilmiştir. Siyaset tarzımızdaki hatalı unsurlar, militarizm, terör, bölgesel faktörler ve ekonomik sorunlar toplumun gergin ve umutsuz olmasına yol açmıştır. Diğer yandan, kalbimizi ve aklımızı kemiren fanatizm toplum kesimlerinin birbirinden uzaklaşmasına, birbirini anlamamasına ve ötekileştirmesine neden olmuştur.
Ayrıştıran sebepler tespit edilmeli
Toplulukları veya grupları ayrıştıran sebeplerin tespit edilmesi ve bu sebeplerden yola çıkarak çözüme ulaşmaya çalışılması en temel zaruret olarak karşımızdadır. Çünkü sonuçların düzeltilmesi nedenleri ortadan kalkması anlamına gelmiyor. Şurası çok açıktır ki, bireyler ya da toplumsal gruplar, kendi değerlerini başkalarını küçümseyerek ve kötüleyerek arttıramaz. Farklı olanı dışlamaya yönelen ve onu yok sayan bir dil, aynı zamanda ontolojik parçalanmanın bir tezahürüdür.
Birey, önce kendi varlığını, kendi varoluşunu onaylayıp daha sonra kendisi dışındaki varlıkların hakikatini görmek durumundadır. Bu ise bireyin, hem kendisini ve ötekini doğru bir biçimde tanıyıp anlamasına hem de ait olduğu bütünü görebilmesine bağlıdır.
Ötekileştirmenin temelinde farklılığa tahammül edememe var
Türkiye toplumunda ötekileştirmenin temelini, farklılığa tahammül edememe ve farklılığı kendine bir tehdit olarak görme eğilimi oluşturuyor. Farklılıkları, bir zenginlikten ziyade kendi varoluşumuza bir tehdit olarak algılıyoruz. Ötekileştirme ve ayrıştırmadan uzaklaşmak için evvela her bireyi ve toplumu oluşturan farklı grupları eşit statüde görmemiz gerekiyor. Bireylerin ve grupların birbirini tanıması ve anlaması suretiyle karşılıklı güveni tesis etmek, güveni zedeleyecek söz ve davranışlardan kaçınmak, iletişimi arttırmak, farklı yaşam tarzlarına saygı göstermek ötekileştirmenin azaltılması için atılacak diğer adımlar olarak sıralanabilir.
Yaşanan gelişmeler ve tarihsel süreç devletin, kurumların ve siyasetçilerin halkla daha güçlü ilişkiler kurması ve sağlıklı bir iletişim sağlamasının ne kadar önemli olduğunu bize yeterince gösterdi. Hakkı, adaleti, eşitliği ve güveni tesis edip yaygınlaştıran bir anlayışa ve duyarlılığa ihtiyacımız var.
Burası bizim ülkemiz ve bunlar bizim sorunlarımız. Eskimiş kavramlarla ve klişeleşmiş reflekslerle toplumu anlayamayız. Çünkü dünya değişiyor, hayat değişiyor, biz de değişiyoruz. İnsanların temel hak ve özgürlüklerine ve yaşam biçimlerine saygı duymalı ve toplumun sinir uçlarına dokunacak adımlar atmaktan kaçınmalıyız. Örselemeden, kirletmeden, küçümsemeden ve taraf tutmaksızın birbirimizi anlamaya çalışmalıyız. Kendi hak ve özgürlüklerimizi talep etmenin, kendi gerçeklerimizi diğer insanları incitmeden dile getirmenin bir yolu olmalı, biz bu yolu hep birlikte bulacağız.
Son Dakika › Güncel › Modern Toplum Ötekileştiriyor - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?