SOAS Üniversitesi Siyaset ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Stephen Chan, bütün medeniyet ve kültürlerin kendi iş yapma şekillerinin en iyi ve en doğru olduğunu düşündüğünü belirterek "Küresel iş birliği için bağlantılar arttıkça bu kibir artık tarihe karışmalı. Gerçekten farklı iş yapma ve düşünme şekilleri bir araya gelmeli. Aksi takdirde ortak amaçlar olmaz. Barış tesis edilmez." dedi
TRT World'ün güncel, kültürel, politik, ekonomik ve sosyal çıkmazlara çözümler aramak amacıyla bu yıl ilk kez İstanbul'da "Belirsizlik Çağında Değişime İlham Olmak" temasıyla düzenlediği "TRT World Forum" çerçevesinde "Küresel Düzenin Yeniden Tanımlanması: Eski Bekçiler Yeni Oyunculara Karşı" başlıklı panel düzenlendi.
TRT World Editörü Craig Copetas'ın moderatörlüğünü yaptığı panele Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Prof. Dr. Gülnur Aybet, Genel Birleşik Kraliyet Hizmetleri Enstitüsü Direktörü Dr. Karin von Hippel, SOAS Üniversitesi Siyaset ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Chan, Pekin Üniversitesi Çin-Küresel İlişkiler Araştırmaları Okulu Direktörü Prof. Dr. Pan Wei ve Brand South Africa Üst Yöneticisi (CEO) Dr. Kingsley Makhubela katıldı.
"Farklı iş yapma ve düşünme şekilleri bir araya gelmeli"
SOAS Üniversitesi Siyaset ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Chan, bütün medeniyet ve kültürlerin kendi iş yapma şekillerinin en iyi ve en doğru olduğu iddiasında olduğunun altını çizerek "Küresel iş birliği için bağlantılar arttıkça bu kibir artık tarihe karışmalı. Gerçekten farklı iş yapma ve düşünme şekilleri bir araya gelmeli. Aksi takdirde ortak amaçlar olmaz. Barış tesis edilmez." değerlendirmesinde bulundu.
Dünya genelindeki siyasi, sosyal, ekonomik ve kültürel farklılıkların dengelenmesi gerektiğini dile getiren Chan, "Yani hem savaştan uzak duracağız hem de aynı zamanda müzakerelere kaynak aktaracağız." diye konuştu.
"Terörizm illa ki askeri bir çözüm gerektirmiyor"
Brand South Africa Üst Yöneticisi Makhubela, panelde yaptığı konuşmada, küresel bir belirsizliğin söz konusu olduğunu ve sistemin kenara ittiği gençlerin terörizme yaklaştığını kaydederek "Terörizm onları cezbediyor. İyi şeylerden uzağa, toplumda sorumlu bir rol oynamaktan uzaklaştırıyor." dedi.
Bu durumun ekonomik çıkarlarla bağlantılı olduğuna dikkati çeken Makhubela, "Terörizm illa ki askeri bir çözüm gerektirmiyor. Ele almamız gereken politik ve sosyo-ekonomik bir zorluk." değerlendirmesinde bulundu.
Makhubela, dünya genelinde siyasi anlamda sağa doğru bir yönelim olduğunu ve bu durumun hoşgörüsüzlük yarattığını söyleyen bunun da toplumları böldüğünü ve insanları aşırı uçlara çektiğini vurguladı.
Savaş olmaması için savaşa hazırlanma olarak tanımlanan "güvenlik ikilemi" hakkında konuşan Makhubela, "Sosyo-ekonomik gelişmenin sorunlarına aktarılması gereken kaynaklar askeriyeye ayrılıyor." dedi.
Makhubela, toplumların en önemli sorunlarından birinin fakirlik olduğunu belirterek savaşlar yoluyla toplumların marjinalize edildiğini ve aşırıcı hareketlerin insanları bu şekilde kendine çektiğini dile getirdi.
"ABD bazı savaşları sonlandırmak istemedi"
Genel Birleşik Kraliyet Hizmetleri Enstitüsü Direktörü von Hippel, devam eden küresel çatışma ve savaşlar hakkında yaptığı değerlendirmede, ABD'nin liberal düzenin lideri olarak bazı savaşları sonlandırmak istemediğini ifade ederek "Başkan Barack Obama Suriye'deki savaşa karışmayı çok fazla istemedi. Çünkü Irak gibi durumla karşılaşmak istemedi." dedi.
Irak'taki durumun birçok gücü serbest hale getirdiğini belirten von Hippel, bugün Suriye'deki sorunların birçoğunun buradaki soruna karışılmaması sonucunda ortaya çıktığını kaydetti.
Von Hippel, bu şekilde terör örgütü DEAŞ'ın büyüdüğüne ve birçok saldırı gerçekleştirdiğine dikkati çekerek bu şekilde ortaya çıkan mülteci krizinin Avrupa'ya ulaştığını dile getirdi.
Suriye'deki iç savaşa müdahale edilmesinin daha büyük sorunlara yol açtığına işaret eden von Hippel, bu şekilde Avrupa'da terör eylemlerinin yaşandığını ve ortaya büyük bir mülteci sorunu çıktığını kaydetti.
"Demokrasi Çin'de farklı algılanıyor"
Pekin Üniversitesi Çin-Küresel İlişkiler Araştırmaları Okulu Direktörü Wei, Batı demokrasisi hakkında yaptığı değerlendirmede, demokrasinin Çin'de farklı algılandığını belirterek "Biz demokrasinin sadece liderleri seçmekle alakalı olduğunu düşünmüyoruz." diye konuştu.
Demokrasinin insanların kendi iradelerini ifade edebilme özgürlüğü ve yaşam standartlarının yükseltilmesinde söz sahibi olmalarından oluştuğunu kaydeden Wei, "İnsanların refahı, bir lider seçmekten çok daha önemli." ifadelerini kullandı.
Wei, Çin nüfusunun sadece yüzde 6,2'sinin Çin Komünist Partisine üye olmasının demokrasi açısından bir problem olup olmadığı sorusuna, "İnsanlar Çin'le ilgili olumsuz şeyler söylüyorlar. Demokratik değil antidemokratik, liberal değil diyorlar. Ama Çinliler bu şekilde etiketlenmekten hoşlanmıyor." değerlendirmesinde bulundu.
Çin halkının yüksek bir özgüveni olduğunu, barış ve kalkınmaya önem verdiğini ifade eden Wei, "Biz dünya düzeni içinde barış ve kalkınmayı nasıl gerçekleştirebiliriz diye düşünüyoruz." diye konuştu. Wei, bunun için ana güçlerin mutabık kalması gerektiğine işaret ederek bu güçlerin kendi değerlerini başkalarına empoze etmemesinin önemli olduğunu vurguladı.
Dünya nüfusunun yüzde 85'inin az gelişmiş ülkelerde yaşadığına dikkati çeken Wei, "Gelişmiş ülkelerle gelişmemiş ülkeler arasındaki tek fark, altyapı farkı aslında. Kim bunu yapabiliyorsa o zaman orada insanlar zengin olabiliyor. Bu yüzden Çin'in önerisi, bütün önemli ülkeler bir araya gelsin, altyapıyı gelişmemiş ülkelerde tesis ederek refahı artırsın." değerlendirmesinde bulundu.
Wei, Çin'in liberal dünyanın düşmanı olmadığını ama bazı olumsuz unsurlar gördüğünü belirterek "Mesela şu anda Çin Dünya Ticaret Örgütü statüsü çerçevesinde bir pazar ekonomisi olarak kabul edilmiyor." dedi.
Son Dakika › Güncel › TRT World Forum - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?