Yargıtay Başkanı İsmail Rüştü Cirit, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) adli yıl açılışında, Güneydoğu'daki tedbir talepli başvurularla ilgili görüşlerini ifade ettiklerini, ambulans şoförünün, hemşirenin, doktorun da yaşam hakkı bulunduğunu belirterek, özgürlük ve güvenlik dengesi içinde hareket edildiğini söylediklerini, AİHM'den de ret kararı çıktığını vurguladı.
Cirit, Yargıtay Konferans Salonu'nda düzenlenen "Yaşam Hakkı" konulu seminerde konuştu.
İnsan haklarının kişinin sırf insan olduğu için doğuştan sahip olduğu, devredilemez ve vazgeçilemez, insanı insan yapan haklar olduğunu, yaşam hakkının da en temel hak niteliği taşıdığını belirten Cirit, diğer tüm hakların kullanımı ve varlığının insanın yaşamasına bağlı olduğunun altını çizdi.
Yaşam hakkıyla ilgili devletlerin pozitif yükümlülükleri bulunduğuna işaret eden Cirit, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihatlarına göre, devletlerin kendi yargı yetkileri içerisinde kişilerin yaşamlarını korumaya yönelik adımlar atması gerektiğini ifade etti.
Cirit, bir bireyin ölümünde devletin doğrudan herhangi bir sorumluluğunun olmamasının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) yaşam hakkını düzenleyen 2. maddesinin uygulanmasına istisna oluşturmayacağını, bununla birlikte 2. maddeden kaynaklanan pozitif yükümlülüklerin yetkililere imkansız ya da orantısız bir külfet getirmeyecek şekilde yorumlanması gerektiğini dile getirdi.
Ayrıca, yaşama hakkıyla ilgili devletlerin negatif yükümlülükleri bulunduğunu belirten Cirit, devletlerin, organları aracılığıyla izin verilen istisnai durumlar dışında bir kişinin yaşamını hukuka aykırı olarak ortadan kaldırmaması gerektiğini, negatif yükümlülüğün sadece kasıtlı öldürme halinde değil, taksirle öldürme eylemlerini de içerdiğini bildirdi.
Devletlerin doğal olmayan sebeplerden kaynaklanan ölüm olaylarını etkin biçimde soruşturması gerektiğini de ifade eden Cirit, kişinin kamu görevlilerince öldüğünün kanıtlanmadığı durumlarda da etkili bir soruşturmanın ilgili devletçe yapılmaması halinde AİHS'in 2. maddesi kapsamında yaşama hakkının ihlali nedeniyle ilgili devletlerin sorumlu tutulabildiğini kaydetti.
"Ülkemiz, terörden en çok mağdur olan ülkelerden biri"
Cirit, Türkiye'nin terörden en çok mağdur olan ülkelerden biri olduğunu belirterek, "1980 öncesindeki karanlık odaklarca tezgahlanan ideolojik terör ve 1984'den sonra da günümüze kadar devam eden, halen devam etmekte olan yine karanlık odaklarca tezgahlanan etnik terörden ülkemiz en çok mağdur olan ülkelerdendir" diye konuştu.
"Yaşama hakkıyla ilgili son dönemde Güneydoğu'daki bir takım yaralı teröristlerin, bakım ve yaşam hakları olduğundan bahisle AİHM'e bazı müracaatları olmuştu. Bu müracaatlardan başlangıçta tedbir kararları ret kararı verilmesine rağmen daha sonra tedbirin kabulü kararı çıkmaya başlamıştı" diyen Cirit, Anayasa Mahkemesi Zühtü Arslan, Danıştay Başkanı Zerrin Güngör ile 29 Ocak 2016'da AİHM'in adli yıl açılışına katıldıklarını anlattı. Cirit, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Tabii değişik temaslarımız olmuştu. Biz, Anayasa Mahkemesi Başkanı Sayın Zühtü Arslan, Danıştay Başkanı Sayın Zerrin Güngör ile gittiğimizde o tarihte yeni seçilmiş olan İtalyan AİHM Başkanı (Guido) Raimondi ve Avrupa Konseyi'nin insan hakları daire başkanı Philippe Boillat ile görüşmelerimizde de 'terörist dahi olsa onun da bir yaşam hakkı vardır ve bunun muhakkak bir şekilde sağlık kuruluşuna götürülmesi gerekmektedir ancak orada da kazılmış hendeklerden ve giden ambulanslara da silahlı terör örgütü üyeleri tarafından müdahale edilmesi nedeniyle bu yaralıların, terörist yaralıların sağlık kuruluşlarına götürülemediğini ve o ambulans şoförünün de içindeki hemşirenin de ve doktorun da yaşam hakkı olduğunu' ifade ettik."
Terör konusunda Avrupa'nın Türkiye'ye göre çok daha güvenlikli bir ortam kabul edildiğini, Türkiye'ye göre çok steril olduğunu, Avrupa'nın güneyinde bir Irak ve Suriye olmadığını söylediklerini belirten Cirit, Türkiye'nin özgürlükler ve güvenlik dengesini koruyarak terörle mücadele ettiğini dile getirdiklerini bildirdi.
Cirit, ertesi gün de orada yapılan terörizmle ilgili insan hakları seminerine katıldıklarını belirterek, "Yargıtay olarak da İngilizce ve Türkçe 10 sayfalık görüşümüzü ifade eden bir bültenimiz vardı. O da orada kabul gördü. Bu yaşam hakkının aynı zamanda ambulans şoförünün de doktorun da hemşirenin de yaşam hakkı olduğunu ve orada hendeklerle muhkem hale getirilen ve bombayla muhkem hale getirilen, bir karşıda terör örgütünün çalışması ve çabaları olduğunu, buna rağmen özgürlük ve güvenlik dengesi içinde hareket edildiğini söyledik. Orada daireden de ret kararı çıktı" ifadesini kullandı.
"Devlet olarak insan haklarına verdiğimiz değer inkar edilemez"
Toplumların gelişmişlik düzeylerinin ekonomik ve siyasi bakımdan elde edilen başarılardan çok insan haklarına duydukları saygıyla ölçümlenebildiğini belirten Cirit, Avrupa Birliği uyum sürecinde son 15 yılda özgürlükçü ve bireyi öne çıkaran düzenlemeler yapıldığını bildirdi.
Türkiye'nin devlet olarak insan haklarına verdiği değerin hiçbir zaman inkar edilemeyeceğini vurgulayan Cirit, Türkiye'nin 3 milyona yakın mülteciye kucak açtığını anımsattı.
İnsan haklarını teminat altına alan devletlerin tarih boyunca yükseldiklerini dile getiren Cirit, "Milletimizin birlik ve beraberliği çok önemli. Milletimizin zenginliği, farklılıkları. Gerçekten farklılıklar zenginliktir. Bunu bir potada eritmek zorundayız ve karşılıklı hoşgörü ve empatiyle birlikte çok konuşmak suretiyle çok fazla paylaşmak suretiyle bu birlik ve beraberliğimizi sağlamak zorundayız" şeklinde konuştu.
Cirit, Yargıtay İnsan Hakları Komisyonunda yapacakları çalışmalarla Yargıtay kararlarının, temel hak ve özgürlüklere daha fazla vurgu yapan ve AİHS'e daha fazla uyum gösteren bir hale geleceğini ümit ettiğini kaydetti.
Son Dakika › Güncel › Yargıtayda 'Yaşam Hakkı' Semineri - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?