"Ateşte Açan Çiçeklerin" Öyküsü - Son Dakika
Yerel

"Ateşte Açan Çiçeklerin" Öyküsü

Hadi Şengül - Dünyada çiniciliğin merkezlerinden biri olan Kütahya'da, "ateşte açan çiçekler" olarak adlandırılan geleneksel el sanatı çini, asırlardır birçok atölye ve evde "sır"rın kapısı olmuş.

24.04.2013 11:29
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

Hadi Şengül - Dünyada çiniciliğin merkezlerinden biri olan Kütahya'da, "ateşte açan çiçekler" olarak adlandırılan geleneksel el sanatı çini, asırlardır birçok atölye ve evde "sır"rın kapısı olmuş.

Yüzyıllardır, güzelliğini ve cazibesini yitirmemiş eskimeyen bir Türk el sanatı olan çini, günümüzde de bu işle uğraşan kimileri için geçim kaynağı, bazıları için de mana alemine girişin kapısı konumunda görülüyor.

Her desenin farklı bir anlamı olan bu sanatta, "lale" Allah'ın, "gül" ise Hazreti Muhammed'in sembolü. Servi ağacının sabrı, bahar dallarının ise cenneti anlattığı belirtiliyor.

Dünyaca ünlü çini ustası İsmail Yiğit, AA muhabirine, çini sanatının her şeyden önce gönül işi olduğunu ifade ederek, bu işi yapanlarda ise sevgi, sabır ve sebatın olması gerektiğini söyledi.

Allah'ın, Hazreti Adem'i çamurdan yaratıp ona ruhundan üflediğini hatırlatan Yiğit, şöyle devam etti:

"Aynı şekilde çini ustaları da, Allah'ın o kullara verdiği bilgiyi çiniye aktarırlar, kendi ruhlarını çiniye üflerler. Onun için ustalar, eserlerine kendi ruhunu verir. Çiniye en son hangi usta dokunduysa, o ustanın el izleri o eserde kalır. Sonra onun üstünde 'cam' dediğimiz malzeme yani sır ve sırça ile kaplandıktan sonra oraya ustanın ruhundaki, elindeki ve gönlündeki sır saklanır. Herkes görebilir renkleri desenleri ama hiçbir zaman ona dokunamazlar. Dokunsalar da üstündeki sır tabakasına dokunurlar. Sırrın altındaki ustanın ruhuna asla dokunamaz ve o sır yüzyıllar boyu yaşar gider. Aşık Veysel'in bir dörtlüğü var;

'Her kim ki olursa bu sırra mazhar, dünyaya bırakır ölmez bir eser, gün gelir Veysel'i bağrına basar, benim sadık yarim, kara topraktır.'

Burada Veysel, sırrın gizemini ve çiniyi anlatır. Bugün dünyada birçok sanat dalı var. Çini alt yapısıyla, çamuruyla, astarıyla, renkleriyle yüzde 100 Türk İslam sanatıdır. Allah'ın bize bahşettiği 'kutsal toprak' sanatıdır. Hayatta dört şey vardır ki; bunlar olmazsa hayat olmaz. Hava, su, toprak ve ateş. Bu dört şey olmazsa çini de olmaz. İnsan ile çini bu kadar iç içedir. Çininin alt yapasında çamur var, insanda çamurdandır."

-Çininin yapım aşamaları-

Yaklaşık 26 yıldır çiniyle uğraşan çini ustası Yunus Karakaya da bu el sanatının, Osmanlı'dan miras kalan geleneksel el sanatı olduğunu bildirdi.

Çini çamurunun 7 maddeden oluştuğunu ve bunları Kütahya ve çevresinden tedarik ettiklerini dile getiren Karakaya, "Bu iş, tamamen el emeğine dayanması nedeniyle fabrikasyon üretim olmasını engelliyor. Çamurun kendi içindeki alaşımdan kaynaklanıyor" dedi.

Çamurların döküm, şablon, çark ve presleme gibi dört aşamada şekillendiğini anlatan Karakaya, şunları kaydetti:

"Şekillendirilen ürünlerİ, form dediğimiz standartlarda oluşturmaya çalışıyoruz. Bunların rutuşları ve üzerlerine dekorlama aşaması için çizimini yapabileceğimiz bir kıvama getirdikten sonra yaklaşık bin 60 derecede fırınlama yapıyoruz. Fırınlanan bu ürünlere biz 'büsküvi' diyoruz. Yarı mamul hale getirerek daha sonra dekor aşamasına geçiyoruz. Dekor aşamasında ise öncelikle ince samur fırçalarla geleneksel Türk motiflerinin çizimini yapıyor ardından boya fırçalarıyla boyalarını sürüyoruz. Bu aşamadan sonra çininin sırrını hazırlıyoruz. Bu sır, 'cam' dediğimiz kuarsın kaynatılarak içindeki belli alaşımlar halindeki malzeme. Çiniyi daldırma şeklinde sırlıyor ve 925 derecede pırıl pırıl hale getiriyoruz. Daha sonra ürünlerimizi pazara sunuyoruz."

Karakaya, turistik mekanların kendileri için iyi bir pazar olduğunu da sözlerine ekledi.

Yayıncı: Mürsel Çetin - KÜTAHYA

Kaynak: AA

Son Dakika Yerel 'Ateşte Açan Çiçeklerin' Öyküsü - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?


Advertisement