Öykünün Kırk Kapısı Aralandı - Son Dakika
Kültür Sanat

Öykünün Kırk Kapısı Aralandı

Öykünün Kırk Kapısı Aralandı

Türk edebiyatında öykünün çıtasını kimler, nasıl yükseltti merak ediyor musunuz? Necip Tosun ‘Öykümüzün Kırk Kapısı’nı kaleme aldı ve bu çok sesli koronun sololarına ses verdi.

31.05.2013 03:03
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

Halit Ziya Uşaklıgil, Ömer Seyfettin, Refik Halid Karay, Sabahattin Ali, Oktay Akbal, Tarık Buğra, Mustafa Kutlu, Oğuz Atay, Adalet Ağaoğlu, Füruzan, Selim İleri, Sevinç Çokum, Rasim Özdenören… Liste böyle uzayıp gidiyor ve tam 40 kişiyi buluyor. Bir kitap düşünün ve edebiyat dünyasına adını kalın harflerle yazdırmış öykücülerimizin yapıtları, edebiyatımıza getirdikleri yenilikler enine boyuna ve bir arada irdelensin… Hele bu kitap, öykü incelemesi denilince ilk akla gelen en yetkin isimlerden biri olan eleştirmen Necip Tosun’un kaleminden çıkmış olsun. Peşinen söyleyelim; Modern Öykü Kuramı’nın da yazarı olan Necip Tosun, Hece Yayınları’ndan çıkan ‘Öykümüzün Kırk Kapısı’yla kaynak bir kitaba imza atmış oldu. ‘Öykümüzün Kırk Kapısı’ deneme tadında ve titiz bir çalışmanın ürünü olarak öykü yazarlarımızın dünyasına genişçe bir kapı aralıyor. Öykü belleğimizi kayıt altına alan kitap, dar görüşlülükle atlanmış kimi yazarlara dikkat çekerken, öykücülerimizi birbirinden ayıran ve yaklaştıran özelliklerini de ustalıkla ele alıyor. Eserin bir başka önemli özelliği de, seçilen yazarların bir kitabına, öyküsüne yönelik değil de, tüm öyküleri, tüm öykü serüveni üzerinde durulması. Bu nitelikli çalışmanın arka planını yazarından dinleyelim istedik.


- Kırk kişilik toplu bir fotoğrafla Türk Öykücülüğünün serüvenini yazdınız. Bu fotoğrafa girecek yazarları nasıl seçtiniz?


Kuşkusuz modern öykücülüğümüzün kuruluş, gelişme ve nitelikli bir kimliğe kavuşma sürecini eksiksiz olarak ortaya koymak için, bu sürece pek çok yazarın dâhil edilmesi gerekirdi. Ne var ki bunun imkânsız olduğunu söylemek bile fazla. Bir sayıya sabitlemek gerekiyordu. Bu yüzden sadece türün önemli durakları, Türk öykücülüğüne kimlik ve belirgin ton kazandıranlar kitaba girdiler.


- Edebiyat tarihimizde yeterince gündeme gelmemiş ama yazdıklarıyla ‘star’ ünvanını hak eden yazarlarımız var mı sizce?


Öykü bağlamında konuşursak, Ayhan Bozfırat, Feyyaz Kayacan, Kamuran Şipal, Ümran Nazif Yiğiter, Samet Ağaoğlu, Sabahattin Kudret Aksal nasılsa hak ettiği ilgiyi göremediler. Öykümüzün Kırk Kapısı’nda yer verdiğim bu isimler üzerinde düşündüğümde, adı çok ünlenmiş yazarlara göre çok daha iyi yazarlar olmalarına karşın nasılsa gölgede kaldıklarını gördüm. Kuşkusuz bunun çeşitli nedenleri var. Ancak sonunda bir şekilde birileri onları da keşfediyor.


- Bazı yazarları anlamak zordur; Bilge Karasu, Sevim Burak gibi. Bunların çözümlemelerini yapmak, ‘metin’leri üzerine söz söylemek da aynı derecede zor mu bir eleştirmen için?


Kesinlikle. Örneğin öykülerinde “anlam”ı ve “hikâye”yi tümüyle reddedip dilsel/biçimsel denemeler peşine düşen Sevim Burak’ın öykü dünyası, “şifre”lerle döşelidir. Öyküleri tümüyle kapalı, örtük, hatta zaman zaman da “şahsi”dir. Aynı şekilde öykülerinde, kendini kolay ele vermeyen, derinlikli ve çok katmanlı bir biçemi tercih eden Bilge Karasu’nun imgesel öykülerini anlayabilmek için kesinlikle birden fazla okunmaları gerekir. Bu iki yazar da “okurun çok dikkatli olmasını gerektiren” metinler yazdılar. Beğenisi incelmiş, öyküde farklı tatlar arayan okurları öncelediler.


- Kırk öykücünün devamı gelir mi, bir 40 daha eklenir mi?


Öykümüzün Kırk Kapısı 1980’lere kadarki öykücüleri ele alıyordu. Bu kitaptan sonra yayınlanacak olan Günümüz Öyküsü’nde ise son otuz yılın öykücülüğü ele alınmış olacak.


- Sizin aynı zamanda bir öykücü olduğunuzu biliyoruz. Hem bir türde ürün vermek hem de o tür üzerine eleştiri yazmak yazı serüveninizi nasıl etkiliyor?


Benim asli işim öykü ve bütün inceleme/kuram yazılarını öykücülüğümün bir parçası olarak gördüğüm için yazıyorum. Bu yazılarla bir bakıma yaptığım işi anlamaya, öncülerini bilmeye çalışıyorum. Öykü davamın bir devamı bu yazılar. Artık biliniyor ki, her öykücünün bir öykü davası olmalı. Öykü davasından kastım poetik bilinçtir. Elbette iyi öykü yazmak için, iyi bir kuramsal altyapıya sahip olmak işin olmazsa olmazı değildir. Ama bir öykücünün en az bir eleştirmen çabası kadar yaptığı işe kafa yorması gerekir. Böylece zenginleşecek, farklı bakış açıları edinecektir.

Kaynak: Star

Son Dakika Kültür Sanat Öykünün Kırk Kapısı Aralandı - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?


Advertisement