Türkiye-AB ilişkilerinin geleceği Londra'da tartışıldı

Türkiye'nin Madrid Büyükelçiliğine atanan Burak Akçapar, Türkiye'nin Avrupa'nın güvenliğinin bir parçası olduğunu ve kıtanın güvenliğine aktif katkıda bulunduğunu, bunun Avrupalı "müttefikler" tarafından tam anlamıyla takdir edilmediğini belirtti.

Merkezi Londra'da bulunan düşünce kuruluşu Circle Foundation, "Türkiye-AB İlişkilerinin Geleceği" başlıklı çevrim içi seminer düzenledi.

Seminere, Akçapar'ın yanı sıra Avrupa Dış Eylem Servisi (EEAS) Müdürü Angelina Eichhorst???????, Bosphorus Enstitüsü Başkanı ve Galatasaray Üniversitesi öğretim görevlisi Dr. Bahadır Kaleağası ve Ulusal Kiev Üniversitesi öğretim görevlisi Prof. Taras Kuzio konuşmacı olarak katıldı.

Akçapar, Türkiye'nin kendisini Avrupalı bir aktör olarak tanımladığını ve bunun Türk dış politikasında değişmeyen bir dinamik olduğunu vurguladı.

Türkiye'nin Avrupa'nın güvenliğinin bir parçası olduğunun ve kıtanın güvenliğine aktif katkıda bulunduğunun altını çizen Akçapar, bunun Avrupalı "müttefikler" tarafından tam anlamıyla takdir edilmediğini kaydetti.

Akçapar, Türkiye'nin Avrupa Birliği (AB) ile olumlu bir gündem başlatmak istediğini ve gündemin Gümrük Birliğinin modernizasyonu, üst düzey diyalog ve zirvelerin canlandırılması ve Türk vatandaşları için vize serbestisinin getirilmesi gibi "somut ve anlamlı" adımlarla başlayabileceğini ifade etti.

Eichhorst, AB'nin özellikle Libya, Doğu Akdeniz, Güney Kafkasya, Suriye ve Afganistan gibi bölgelerde Türkiye ile iş birliğini derinleştirmek istediğini, Türkiye ile AB'nin olası iş birliği alanlarını açmak için bir yıl öncesine göre çok daha iyi bir yerde durduklarını söyledi.

Kuzio, NATO'daki en büyük ikinci askeri güce sahip olan Türkiye'nin Batı'nın çıkarlarını Orta Doğu'da koruyan en önemli stratejik müttefiklerden biri olduğuna, AB'nin küresel bir aktör olabilmesi ve bölgedeki etki alanını arttırması için Türkiye'yle çalışması gerektiğine dikkati çekti.

Kaleağası, küresel rekabet gücünü artırmak isteyen Türkiye'nin, temiz enerji teknolojisi ve yeşil anlaşma gibi alanlarda AB'nin yeni politikalarına uyum sağlaması gerektiğini, iki tarafın birbirleriyle iş birliğinden dolayı kazan-kazan durumuna sahip olduğunu dile getirdi.