Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, eleştirilerin iyi bir kalkınma planı yaptıklarını gösterdiğini bildirdi.
Bakan Yılmaz, Kalkınma Bakanlığı'nca hazırlanan 10. Kalkınma Planına ilişkin TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'ndaki görüşmelerin ikinci gününde milletvekillerinin eleştirilerine yanıt verdi.
Eleştirilerin iyi bir plan yaptıklarını gösterdiğini, bazı üyelerin planı fazla iddialı bulduklarını, bazılarının da gerçekçi olmadığını söylediklerini ifade eden Yılmaz, "Bu, bence iddialı, gerçekçi ve dengeli bir plan yaptığımızı gösteriyor. Katılımcı bir şekilde yapmamız, teknik anlamla katılımcılığı birleştirmiş olmamız planımızı iyi bir plan yaptı diye düşünüyorum. Küresel kriz sonrası yeniden şekillenen bir dünya ortamında bu planı yapıyoruz. Genel trendleri bu plana koyduk ama yüzde 100 olarak dünyanın nereye gideceğini kimse bilemez. Genel eğilimleri olabildiğinde iyi analiz etmeye çalıştık" diye konuştu.
Küresel kriz sonrasında yeniden şekillenen dünyada Türkiye'nin pozisyon alması bakımından önemli bir dönemde olunduğunu dile getiren Yılmaz, henüz global krizin etkilerinin tam olarak atlatılmadığını, önümüzdeki dönemde birkaç yıl sonra daha net bir şekilde dünyada yeniden şekillenen bir ortamın görüleceğini, bu ortamda Türkiye'nin reformlarına devam etmesinin önemli olduğunu söyledi.Yılmaz, "Son 10 yılda kriz yaşamadan reform yapan bir ülke olduk. Bunu devam ettirmemiz lazım. İstikrar ve reformu aynı anda gerçekleştirmek durumundayız" dedi.
Orta gelir tuzağına düşmemek için reformların önemli olduğuna işaret eden Yılmaz, kurumların yenilenmesinin ve bilgi temelli katma değerin artırılmasının önem olduğunu vurguladı.
"Hiçbir zaman neoliberal politika izlemedik"
Neolibarel politika izlendiği yönündeki eleştirilere de değinen Yılmaz, hiçbir zaman bu tür politika izlemediklerini, her şeyi piyasanın halledeceği gibi bir yaklaşımlarının olmadığını anlattı.
9. Kalkınma Planı'nda sapmaların bulunduğunu ifade eden Yılmaz, büyüme hızı konusunda sapmanın söz konusu olduğunu, burada küresel krizin etkisini analizlerde ortaya koyduklarını ifade etti.
Türkiye'nin 2007 seçimleri öncesinde cumhurbaşkanlığı seçimi, parti kapatma davaları gibi iç siyasetle ilgili problemlerin 2007-2008 döneminde ekonomide belirsizliği arttırdığını, reform yapma kapasitesini zayıflattığını kaydeden Yılmaz, bunun ekonomi üzerindeki etkilerinin değerlendirilmesi gerektiğini, siyasi istikrarın, belirsizliğin olmamasının ekonomi için önem taşıdığını bildirdi.
Yılmaz Türkiye'de 1924-2012 döneminde ortalama büyümenin yüzde 4,6, 1950-2012 arasında yüzde 4,8 olduğunu, 1960-2012 yıllarında yüzde 4,4, 1970-2012 arasında yüzde 4,2, 1980-2012 döneminde yüzde 4,1, 1990-2012 arasında yüzde 4,1 gerçekleştiğini, 1950'den itibaren ortalama büyümelerin gerilediğini belirterek, şöyle konuştu:
"2000-2012 döneminde büyüme, 2001 ve küresel krize rağmen yüzde 4,3. İlk defa bu dönemde 1950'den sonraki geriye doğru giden ortalama büyümeleri tersine çevirmişiz. Bu, önemli bir başarı. Önümüzdeki dönemde de yüzde 5,5 öngörüyoruz. Küresel krizin etkilerinin bir süre devam edeceğini düşündüğünüzde AB'nin epey bir zaman sorunlu devam edeceğini düşündüğünüz de 5,5 rakamını küçümsememek gerekir. İkinci 5 yıllık dilimde daha iyi olacak. Bu önümüzdeki 5 yılın ortalaması. Son yıla geldiğimizde bu yüzde 5,9 olacak."
Yılmaz, küresel krizin etkilerinin azaldığı, Avrupa'da daha farklı bir ortam oluştuğu, Türkiye'nin bu politikalarının sonuçlarını daha iyi alınacağı düşünüldüğünde daha yüksek büyüme hızının olacağını vurguladı.
"Cari açığa yeni dünyanın şartlarında bakmak gerekir"
Cari açığa meselesine eski tarihi kalıplarla değil, yeni dünyanın şartlarında bakmak gerektiğini dile getiren Yılmaz, "Küreselleşme dediğimiz ortamda sermayenin eskisi kadar vatanı yok. Sermaye nerede daha uygun ortam bulursa oraya yöneliyor. Daha güvenlikli alan bulursa oraya yöneliyor. Eski iç dış ayrımı da eskisi kadar geçerliliğini korumuyor. Türkiye istikrarını koruyarak, uygun ortam oluşturarak, dünyanın sermayesini, kendi kalkınması için değerlendirmek durumunda. Bunun kalitesi önemli" diye konuştu.
Yılmaz, cari açığa bakıldığında, 2018 yılında büyüme yükseldiği halde yüzde 5,2'ye kadar düşmesinin beklendiğini belirterek, aynı zamanda rezerv artışını da yüzde 1,9 civarında sağlamayı öngördüklerini, cari açık ve rezerv artışı toplandığı zaman yüzde 7,1'lik finansman ihtiyacının söz konusu olduğunu, bunun yüzde 1,8'lik kısmını doğrudan yatırımlarla karşılamayı öngördüklerini anlattı.
"2023 hedeflerini 2018'e çektik"
Kadın istihdamında iş gücüne katılım oranının 2006'da yüzde 23,6'lara kadar gerileme olduğunu, 2012'de 29,5'e yükseldiğini dile getiren Yılmaz, son yıllardaki 4 milyonluk istihdamın yarısını kadınların oluşturduğunu bildirdi. Kadın istihdamına yönelik ciddi teşviklerin verildiğini belirten Yılmaz, bu konunun özünün eğitim sistemi olduğunu, üniversite mezunu kadınların iş gücüne katılım oranının yüzde 70'lere kadar çıktığını söyledi. 2018'de kadın istihdamında hedefin yüzde 34,9 olduğunu dile getiren Yılmaz, "Bu, hiç küçümsenecek bir rakam değil. 2023 hedeflerini 2018'e çektik" dedi.
Esnek çalıma biçiminin geliştirilmemesi halinde gençlerin ve kadınların istihdamın arzu edilen seviyeye getirilemeyeceğine dikkati çeken Yılmaz, esnekliğin AB standartlarında yapılacağını söyledi. Esnek olmayan yapı kurulduğunda, istihdam azalırken, kayıt dışılığın da teşvik edileceğini belirten Yılmaz, esnek bir sistemin hem insanları kayıt içine getirdiğini, çalışma hayatıyla iş hayatını bütünleştirdiğini söyledi.
Kadının hem eğitim sisteminde hem de çalışma hayatında son 10 yılda aktif hale geldiğini ifade eden Yılmaz, gelecek dönemde kadınların hem iş hem de çalışma hayatını daha iyi yürütebilecekleri düzenlemeler konusunda çalışma yapıldığını aktardı.
"Polisin eğitim düzeyi arttı"
Asayiş konusuna da değinmek istediğini belirten Yılmaz, polisin son dönemde yaşanan hadiselerde, demokratik ülkelerde olduğu gibi davrandığını, ama ferdi yanlışları varsa bunun inceleneceğini söyledi.
Polisin, son derece sabırlı ve gecesini gündüzüne katarak mesai harcadığını vurgulayan Yılmaz, şunları kaydetti:
"Polisin eğitim düzeyine baktığınızda 10 yıl önce lise ve lise altı eğitimi payı yüzde 81,7. Bugün bu 11,8 e geriledi. Polisin büyük bir kısmı, yüzde 88,2'si ön lisans, lisans ve yüksek lisans mezunu. Eğitim düzeyi ve donanımı artmış durumda, daha iyi de gidecek inşallah. Bunun vatandaş memnuniyetine yansıdığını görüyoruz. Asayiş hizmetlerinden memnuniyet nedir diye baktığımızda yüzde 79.4'e çıktığını görüyoruz. 2003'te bu 57,9'muş." - Ankara
Son Dakika › Politika › 10. Kalkınma Planı TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?