AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 1 Mayıs kutlamaları için Taksim üzerinde ısrar edilmemesini isteyerek, "Burada devlet ile bir gerilime lütfen girmeyin. Halkımızın, esnafımızın huzurunu lütfen kaçırmayalım. Eğer bu barış günü ise bu barış gününü lütfen bir çatışmaya dönüştürmeyelim, terörize etmeyelim. Taksim ısrarına biz, hiç kimse kusura bakmasın artık iyi niyetle bakmayız, bakamayız" dedi.
Partisinin TBMM Grup toplantısında konuşan Erdoğan, 1 Mayıs kutlamaları öncesi yaşanan tartışmalara değindi. AK Partili belediyelere, ilçelerde 50 bin, 100 binlik daha küçük alanlar oluşturulmasını söylediğini, gösterilen alanın büyük gelmesi durumunda, bu tür yerlerde miting yapılabileceğini vurguladı. Bunun ön hazırlıklarının başladığını kaydeden Erdoğan, şöyle konuştu:
"Ben şimdi rica ediyorum, tekrar söylüyorum, Türkiye Cumhuriyeti'nin bir Başbakanı olarak; Taksim'den bir defa ümidinizi kesin. Gelin buyurun Yenikapı, -ki valimiz de bunu açıkladı- orası değil Maltepe, buyurun orada yapın. Ama burada devlet ile bir gerilime lütfen girmeyin. Halkımızın, esnafımızın huzurunu lütfen kaçırmayalım. Eğer bu barış günü ise bu barış gününü lütfen bir çatışmaya dönüştürmeyelim, bunu lütfen terörize etmeyelim. Açık net söylüyorum, biz bu konuda bir defa ilan ettiğimiz yerler dışında, -ki bununla ilgili düzenleme de yapılmıştır- tüm STK'lar, her şey, görüşmeler yapılır, nihayi kararı da oradaki mülki amir verir. Şu anda mülki amir size nereyi gösterdi; Yenikapı, nereyi gösterdi, Maltepe...Burada yapacaksın. 'Hayır ben orada yapmıyorum, illa burada yapacağım' dersen bu bir defa çatışmaya ben hazırım anlamına gelir. Buna biz asla müsaade etmeyiz. Bunu bilmeleri gerekir. Çünkü herkes, yapacağı her işi hukuk içerisinde sürdürmeye mecburdur. Hukuku zorlayarak, 'kanun benim' dersen, kusura bakma kanun sen değilsin. Bu ülkenin kanunları vardır, mevzuatı vardır. Sen de bunun içinde bunu yürüteceksin. Biz nasıl gidip de mitingimizi bize verilen yerde yaptıysak...Ben de bir STK'yım aynı zamanda. Yenikapı dendi, gittim Yenikapı'da yaptım. Şimdi baktık orada 2,5 milyon toplandı yetmiyor, belki önümüzdeki yıl gidip Maltepe'de yapacağız. Taksim ısrarına biz, hiç kimse kusura bakmasın artık iyi niyetle bakmayız, bakamayız. Sokak eylemleriyle, şiddetle, vandalizmle bir yere varılamayacağını umuyorum ki yaşadığımız süreçte herkes görmüş ve anlamıştır. Çıkıyor sendika başkanı şunu söylüyor 'burası bizim kutsalımızdır.' Lafa bak. Nasıl kutsalsa....Lafa bak. Orada eğer belli bir kabir ziyareti yapacaksan veya orada bir anıt var bu da anıtı ziyaret edeceksen, yönetim kurulunuz olarak gidersin çelenginizi koyarsınız, ondan sonra orada geçer...Metro da var artık. Bak sizin için metro da hazırladık. Taksim'den Yenikapı'ya metroyla geçebilirsiniz. Bu da var. Hatta ben arkadaşlarıma şunu da söyledim; o gün biz İstanbul'da resmi taşıma araçlarımızı ücretsiz de yaparız. Daha ne yapacağız ya…Her şeyi yapıyoruz, bütün imkanları hazırlıyoruz, geliyor 'yok illa ben burada yapacağım.'... Kusura bakmasınlar. Birilerinin gönlünden Türkiye'yi Mısır'daki, Ukrayna'daki neticelere ulaştırmanın geçtiğini de biz çok iyi biliyoruz. Hiç boşuna uğraşmasınlar. Yapamadılar ve yapamayacaklar. Millet bir yıldır sabırla ve tahammülle sokaklardaki şımarıklığı izliyor. Evet bu millet sabretmiş, tahammül etmiş, sokağa çıkmamış ama sandığa giderek mesajını net olanak vermiştir. Millet huzur ve istikrar istediğini gayet net biçimde ortaya koymuştur. 30 Mart seçimlerinin hemen ardından sokakları hareketlendirmeye çalışanlara fırsat tanımayacağımızı herkesin bilmesini isterim."
-Meclis'in açılışının 94. yılı
Erdoğan, yarın TBMM'nin açılışının 94. yıl dönümünü, bu vesileyle de Milli Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nı hep birlikte idrak edeceklerini ifade ederek, Gazi Mustafa Kemal başta olmak üzere Kurtuluş Savaşı'nın gazi ve şehitlerini bir kez daha minnetle yad ettiğini söyledi.
23 Nisan Çocuk Bayramı'nın Türkiye ve dünya çocukları için hayırlara vesile olmasını temenni eden Erdoğan, 94 yıl önce ilk Meclis'te vazife üstlenen, Kurtuluş Savaşı'nı sevk ve idare eden tüm vekillere de bir kez daha rahmet ve şükran duygularını iletti. 16 Mart 1920'de 600 yıllık Osmanlı Devleti'nin son başkenti olan İstanbul'un işgal edildiğini, bir dönemin sona erdiğini, bir devletin artık resmi olarak tarihe karıştığını kaydeden Erdoğan, İstanbul'un işgalini takip eden günlerde Ankara'da yeni bir devletin şekillenmesi için yeni bir mücadele başladığını ifade etti. Erdoğan, Ankara'da bir meclisin kurulması için çalışmalar yapılırken, Osmanlı Meclisi Mebusanı'ndan milletvekillerinin bu meclise çağrıldığını, ayrıca Anadolu'nun çeşitli vilayetlerinde de seçimler yapıldığını hatırlattı.
Tıpkı Selçuklu'dan Osmanlı'ya geçişte olduğu gibi, Osmanlı'dan Cumhuriyet'e geçişte de tarihi tamamen reddetmek, eskiyle bağları tamamen kopartmak suretiyle olmadığına işaret eden Erdoğan, İlk Meclis'in vekilleri gibi Türkiye Cumhuriyeti'nin bir çok kurumunun da Osmanlı'dan miras olarak alındığını söyledi.
Gazi Mustafa Kemal'in "Nutuk" adlı eserinde İlk Meclis'e nasıl isim verilmesi gerektiğine dair düşüncelerini anlattığını belirten Erdoğan, şöyle konuştu:
"İlk yazdığı müsveddelerden İlk Meclis için -burası çok anlamlı-Meclisi Müessisan, yani Kurucu Meclis tabirini kullandığı ifade ediliyor. Ancak sonradan bunu gereğince izah edemeyeceği, izah etmek istemediği için, ayrıca Erzurum ve Sivas'tan ikaz edildiği için -bu da önemli-'Salahiyeti Fevkaladeye Malik bir Meclis' ifadesini kullandığı belirtiliyor. İlk Meclis hiç kuşkusuz Kurucu Meclis. Ancak Gazi Mustafa Kemal'in de ifade ettiği gibi İlk Meclis, aynı zamanda Osmanlı devleti içinde kurulmuş olağanüstü yetkileri olan bir meclisti. Ortada bir devamlılık vardı. Bu devamlılık Osmanlı Devleti'nin kurumlarından ziyade, Osmanlı millet yapısını yansıtan bir devamlılıktı. 23 Nisan 1920'de yeni bir Türkiye inşa ediliyordu. Ama bu Türkiye, yeni bir halkla, yeni bir milletle köksüz, tarihsiz, ecdatsız devletle değil, mevcut halkla, mevcut millet tasavvuruyla ve kadim tarihin ve medeniyetin üzerine inşa ediliyordu. 23 Nisan 1920 sonrasında Anasırı İslamiye, yani Müslüman unsurlar tek bir millet olarak görülmüş, azınlıklar da bu milletin birer ferdi olarak kabul edilmişti. Kürtlerin bu yeni Türkiye'de olup olmayacakları, o günlerde kendi aralarında uzun uzadıya müzakere edilmişti. Kürtlerin yeni Türkiye'de olmaması için dışarıdan bir takım tahrikler de yapıldı. Ama Kürtler Müslüman Türk kardeşleriyle birlikte olmayı, o güne kadar aynı kaderi paylaştıkları gibi gelecekte de aynı kaderi paylaşmayı arzuladıklarını beyan ettiler ve yeni Türkiye'nin asli unsurlarından, kurucu unsurlarından oldular. Türkler ve Kürtler gibi Lazlar, Çerkezler, Boşnaklar, Arnavutlar, Romanlar, Gürcüler, velhasıl tüm etnik gruplar kurucu unsur olarak bu Meclis'te sonraki süreçte var oldular.
İlk Meclis, hiç kimsenin kimseye üstünlük taslamadığı bir meclisti. Bir etnik kökenin, bir mezhebin, bir sınıfın diğerine üstten bakmadığı, kibirle yaklaşmadığı bir meclisti. Eğer İlk Meclis böyle bir hoşgörünün üzerine bina edilmeseydi inan Kurtuluş Savaşı yapılamaz, yapılsa bile zafer kaza mümkün olamazdı. O günleri bir tahayyül edin. Misakı Milli içindeki Kürtleri, Arapları, Lazları, Gürcüleri, Romanları diğer tüm etnik grupları dışlayan bir meclis Anadolu ve Trakya'da kabul görebilir miydi? Alevileri veya Sünnileri dışlayan bir meclis, Kuvayı Milliye'yi sevk ve idare edebilir miydi? Mütedeyyin kesimi, sakallıları, başörtülüleri, farklı düşünceleri, farklı inançları olanları dışarıda bırakan bir meclis, acaba düşmanın önüne çıkaracak kahraman neferleri bulabilir miydi? İşte biz 12 yıldır 23 Nisan 1920'deki bu manzaranın, bu fotoğrafın, bu kardeşlik ikliminin üzerinde hassasiyetle duruyor, bunu sürekli hatırlatıyoruz. İlk Meclis rastgele açılan bir meclis değil. Hatmi şeriflerle, binlerce, onbinlerce Salat-ı Tefriciyeler getirilerek, böyle kurbanlar kesilerek, bu şekilde Cuma'yı müteakiben Hacı Bayram Veli Camisi'nden yürüyerek Birinci Meclis'e geliniyor ve Birinci Meclis böyle açılıyor. Bina edildiği o manevi yapı ortada. Ama bunu bugün göremeyen Halk Parti zihniyeti var. Fakat bunu bugün göremeyenler var. Bu Parlamento çatısı altında olup da göremeyenler var. Kendi geçmişini inkar edenler var, yine bu çatının altında. Niye? Görmek istemiyorlar onun için. "
-"Bir kısım yargı belası demek ki her ülkede var"
Erdoğan, Suriye, Mısır, Libya, Tunus, Myanmar, Patani'ye uzattıkları elleri görmek istemeyenlerin olduğunun altını çizerek, bu sabah Patani'de Budist'lerin baskısı altında olan ve orada son günlerde yüzlerce, binlerce Müslüman'ın öldürüldüğü tabloyu bir kanalda izlediğini anlattı.
Orada bir yaşlı Müslüman'ın Türkiye'yi, kendilerine isim vererek duasını izlediğini kaydeden Erdoğan, "O oradan bize dua ediyor ve şu ifadeyi kullanıyor; isim vererek diyor ki 'Erdoğan sabret' ve ağlıyor. Türkiye'ye dua ediyor. 'Türkiye bizim yanımızda oldu, bizi yalnız bırakmadı' diyor. Ama bunu bu çatı altında anlamayacak kadar zavallı olanlar var. Çünkü onların öyle bir derdi, öyle bir sıkıntısı yok. Ama bize tevarüs eden bir miras var. Biz Devleti Aliyeyi Osmaniye'nin bıraktığı miras üzerine gelmiş bir nesiliz. Bizim ecdadımız ta Açe'ye, Hint yarımadasına nasıl gittiyse, biz de dünyanın herhangi bir yerinde hüzün, ağlayanlar, zulüm varsa oralara gitmek bizim tarihi görevimiz olduğu gibi inancımız ve insani değerlerimizden kaynaklanan bir görevimiz" dedi.
Erdoğan, şu anda Suriye'den Türkiye'ye gelenlerin sayısının neredeyse 1 milyona yaklaştığına işaret ederek, şunları kaydetti:
"Şimdi biz Suriye'den bize sığınan bu kardeşlerimize kapılarımızı kapatıp 'Suriye'de ölün mü' diyeceğiz. Bunu diyebilir miyiz? Böyle bir hakkımız var mı, soruyorum sizlere. Bırakın Suriye'deki Müslümanı bir başkası imdat diye kapına sığınsa, ona kapını açmak zorundasın. Bizim insanlık anlayışımız bu, inancımızdan gelen anlayış bu. Hem kapımızı açarız, yediririz ve barındırırız. Bizim anlayışımızda bu var. Ama bu CHP'de bu anlayış yok. O böyle bir zalim Esed'in yanına adamlarını göndermekle adeta orada bir beraberlik mesajını bugüne kadar hep verdi. Darbecilerin yanında oldu. Bunlar geçmişi itibarıyla hep darbeci zaten. Mısır'da Sisi'nin yanında oldu bunlar. Şimdi o darbeci Mısır'da Cumhurbaşkanlığı'na hazırlanıyor. Biz bunlara sessiz kalabilir miyiz? Orada binlerce insan yediden yetmişe öldürülecek, Esma'lar öldürülecek, 529 idam ilan edilecek, dünyanın sesi çıkıyor mu, soruyorum sizlere? Dünyaya sesleniyorum, Parlamento çatısı altında tüm ülkeme sesleniyorum, 529 idam kararı...Efendim daha onaylanmadı, şöyleydi, böyleydi. Onaylanır veya onaylanmaz. İşte bir kısım yargı belası demek ki her ülkede var. 20 dakikada 529 idam kararı...AB'de idam yasak ama biz AB'den ciddi ses çıktığını görmüyoruz. Diğer dünyadaki ülkelere bakıyoruz ABD, Rusya hiçbirinde ses yok. 'Efendim onlardan ses çıkmıyor da sizden niye çıkıyor?' Bizim ciğerimiz yanıyor, ciğerimiz...İmanımız bize bunu gerektiriyor."
- TBMM
Son Dakika › Politika › AK Parti TBMM Grup Toplantısı - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?