Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, "Türkiye-AB ilişkilerine ivme katacak en doğru kararın alınması bütün üyelerin ve AB'nin manevi şahsiyetinin çıkarınadır. AB'nin, Türkiye-AB ilişkilerinin stratejik boyutta gözeten bir tutum alması gerektiğini düşünüyoruz. Özellikle Almanya'da bazı siyasi partilerin, önümüzdeki seçimlere yönelik programlarında Türkiye ile ilgili alınan kararların veya bazı ifadelerin bu sözleşmeye uymadığını da AB'nin ruhuna da karşı geldiğini söyleyebiliriz" dedi.
Arınç, Bakanlar Kurulu toplantısının ardından gazetecilere açıklamalarda bulunarak, sorularını yanıtladı.
Türkiye'nin, Avrupa Birliği'ne (AB) üyelik sürecinde yarın yeni bir faslın açılıp açıklamama kararının verileceğinin anımsatılarak, nasıl bir karar beklediğinin ve Bakanlar Kurulu'nda bu konunun gündeme gelip gelmediğinin sorulması üzerine Arınç, Türkiye'nin Avrupa Parlamentosu'nun fasılla ilgili çalışmalarının şu an itibariyle devam ettiğini söyledi.
Arınç, Türkiye ile AB arasındaki müzakerelerin bir ahde vefa ve hukuki bir süreç olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti:
"2005 Ekim ayından bu yana sürdürdüğümüz müzakere sürecinde hiçkimse Türkiye ve AB arasındaki ilişkinin gelip geçici veya güne yönelik bir olay olduğunu söyleyemez. İlişkilerimiz 45 yıl öncesinde başlamış, bugüne kadar gelmiş, 1999'da aday ülke olmuşuz, 2005'te de AK Parti hükümetleri döneminde müzakere yapan ülke konumuna gelmişiz. Bugüne kadar geçen süreç içerisinde pek çok fasıllar açılmış, konuşulmuş, müzakere edilmiş, geçici olarak kapatılmış, ama sürecin yavaş ilerlediği ve Türkiye'ye karşı zaman zaman engellemeler de yapıldığını kabul ediyoruz. Bu Türkiye'nin konumundan ve engelleme yapan bazı ülkelerin de kendi iç politikalarına yönelik birtakım olumsuz davranışlarından... Bu olumsuz davranışları gösteren ülkelerin de sayısı giderek azalıyor. Bize göre süreçte bir yavaşlama olsa da zaman zaman engeller çıkartılarak Türkiye haksızlığa uğradığını ifade etse de başka ülkelerin de müzakere sürecinde karşılaştıklarını Türkiye de karşılaşıyor diyebiliriz."
-"Bu süreci hiçbir şekilde hiçbir ülke siyasallaştırmamalıdır"-
Türkiye'nin AB sürecini bir sözleşmeden doğduğunu kabul ettiğini, Roma Anlaşması, Ankara Anlaşması ya da AB ile kurulan bazı ilişkilerin ülkeyi tam üyelik hedefine doğru götüren ilişkiler olduğunu bildiren Arınç, "Bu süreci hiçbir şekilde hiçbir ülke siyasallaştırmamalı ve önümüze siyasi engeller konulmamalıdır" dedi.
Arınç, Fransa'nın blokajının kaldırılmasıyla özellikle Sarkozy sonrası, 22. faslın açılmasının önündeki engellerin kalktığını anımsatarak, şunları kaydetti:
"Bu husus gerek AB yetkililerince gerekse AB üyeleri yetkilileri tarafından da teyit edilmiştir. Son olarak 12 Mayıs'ta Türk ve Alman dışişleri bakanlarının Berlin'de yaptığı Ortak Stratejik Planlama toplantılarında da gelinen bu nokta kabul edilmiştir. Bu konuda son günlerde AB'de ortaya çıkan tartışmaları şüphesiz yakından takip ediyoruz. Geçtiğimiz cumartesi günü de bu konu, Doha'da Türk ve Alman dışişleri bakanları tarafından ele alınmıştır. Bakanlarımız bugün de görüşmelerini sürdürmüşlerdir, temaslar sürmektedir. Türkiye-AB ilişkilerine ivme katacak en doğru kararın alınması bütün üyelerin ve AB'nin manevi şahsiyetinin çıkarınadır. AB'nin, Türkiye-AB ilişkilerini stratejik boyutta gözeten bir tutum alması gerektiğini düşünüyoruz. Özellikle Almanya'da bazı siyasi partilerin, önümüzdeki seçimlere yönelik programlarında Türkiye ile ilgili alınan kararların veya bazı ifadelerin bu sözleşmeye uymadığını da AB'nin ruhuna da karşı geldiğini söyleyebiliriz. AB'yi var eden sebepler mutlaka hukukun üstünlüğüdür, mutlaka birlikte yaşama iradesidir, mutlaka farklılıkları zenginlik olarak kabul etmektir. Yoksa nefret söylemleriyle, ırkçı yaklaşımlarla bir AB'nin kurulması ve yaşaması mümkün değildir. Ben, bugün olumlu bir karar çıkabileceğini ve Türkiye-AB ilişkilerinde yaşanan bu son günlerin sıkıntılarının süratle aşılabileceğini düşünüyorum."
-Sosyal medya düzenlemesi-
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, bir soru üzerine de sosyal meydaya ilişkin yasal düzenlemenin Bakanlar Kurulu toplantısında gündeme gelmediğini ancak kendisinin özel olarak konuyu Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin ile görüştüğünü anlattı.
"Mevcut hukuki mevzuatımıza yeni bir hukuki mevzuat ekleme niyetinde değiliz" diyen Arınç, şöyle konuştu:
"Yeni bir suç ihdas edecek bir çalışmanın içerisinde değiliz. Yani son yaşadığımız olaylarda, kitlelerin yönlendirilmesinde suçun işlenmesinin tahrik edilmesinde, bazı kişilerin özel hayatına girilip hedef haline getirilmesinde maalesef bazı paylaşım sitelerinde sorumsuzlukların yaşandığını çok iyi biliyoruz. Yani yeni bir ceza maddesiyle bu olaylara karşı cezalandırılcı bir yaptırım veya bütün bunlara ilaveten kısıtlayıcı birtakım hükümler getirilmesi söz konusu değildir. Ancak şöyle bir konu var; genel hükümlere göre bir insan suç işlemişse, suç işliyorsa, yani biraz önce saydığım konulara dikkat etmeden insanların özel hayatını, kişilik haklarına, toplumun infaalini çekebilecek birtakım olaylara, öldürün talimatlarına, yakalayın talimatlarına, hırsızlıkla suçlanmasna, annesine, eşine, çocuklarına hakaret edilmesine yol açan, isterseniz Twitter deyin, isterseniz Facebook deyin, isterseniz bir başka birşey deyin, burada genel hükümlere göre de suç işlediği iddia edilen kişilerin hüviyetleri ve yerleri tespit edilememektedir. Öylesine karmaşık bir dünyaki bu, kim bunu attı, hesap sahte midir, doğru mudur, bu hesabı kim açmıştır, bu twiti kim atmıştır, bunların tespitinde büyük güçlükler yaşanıyor.
Bir çalışma yapılabilirse ki mutlaka bunun bilimsel olarak izahı mümkündür; suç işleyen kişilerin tespit edilmesine yol açabilecek ve genel hükümlere çarptırılabilecek belki bir düzenleme yapılabilir. Yoksa mevcut bilişim suçlarıyla ilgili, Türk Ceza Kanunu'nda sayılan birtakım suçlarla ilgili konularda ne ceza artırımını ne de bir başka şeyi düşünüyor değiliz. Bu dünya sınırsız bir dünya ama o kadar da sorumsuz olmamalı. Çünkü görüldü ki bu yolla da suçlar işlenebiliyor. Bu yolla insanların ölümüne yol açabilecek toplumsal bir kaos meydana getirilebiliyor. Dolayısıyla bunu sokakta yapanla, bu surette yapan arasında işlenen suçun mahiyeti bakımından bir farklılık yoksa suçun failinin de bilinmesinde ve genel hükümlere göre yargılanmasında herhalde bir hukuk devletinde ihtiyaç var."
-Dövizli askerlik-
Bülent Arınç, bir soru üzerine dövizli askerlik konusunun da Bakanlar Kurulunda görüşüldüğünü ifade ederek, dövizli askerlik başvurusunda bulunan yurtdışında yaşayan vatandaşlardan alınan 10 bin avro bedelin yüksek bir bedel olduğu, vatandaşların ödemekte zorlandığı ve bedelin düşürülmesi yönündeki taleplerin değişik toplantılarda dile getirildiğini anımsattı.
Taleplerin haklı ve makul olduğuna karar verildiğini belirten Arınç, konuya ilişkin ayrıntıların Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ve Başbakan Yardımcımız Bekir Bozdağ tarafından görüşüleceğini söyledi.
Arınç, "Zannediyorum ki önümüzdeki bir hafta, 10 gün sonra bu yurttaşlarımızın o güzel evlatlarına bu bedelin düşürüldüğü konusunda bir müjde vereceğiz. Evet, bedel düşürülecek. Bu beklentiyi karşılayacağımızı hükümet olarak buradan söyleyebilirim" dedi.
Bülent Arınç, açıklamalarının ardından Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile ABD Başkanı Barack Obama'nın, Bakanlar Kurulu toplantısı devam ederken yaklaşık 1 saat telefonda görüştüklerini bildirdi. Arınç, Obama'nın Başbakan Erdoğan'ı aradığını belirterek, görüşmenin çok olumlu geçtiğini ifade etti.
- Ankara
Son Dakika › Politika › Bakanlar Kurulu Toplantısı - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?