Başbakan Ahmet Davutoğlu, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile görüşmesine ilişkin, "Çok faydalı görüşme oldu. Zaten 2.5 saate yakın sürmesi de bazı konularda detaya girmek ihtiyacından da hasıl oldu. Ben zihnimdeki konuları birer birer kendileriyle paylaştım" dedi.
Başbakan Davutoğlu, NTV'nin canlı yayınında, gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu ve soruları yanıtladı.
Davutoğlu, Kılıçdaroğlu ile görüşmesine ilişkin, "CHP lideri ve CHP ekibinin yaklaşımını nasıl buldunuz, bir uzlaşı zeminini görebildiniz mi, görüşmede" şeklindeki bir soru üzerine, şunları söyledi:
"Şimdi Türkiye'de maalesef oluşmuş yanlış bir kanat var, siyasi partilerin birbirlerinin hasımlarıymış gibi, siyasi liderler mutlaka birbirlerine sert bir dil kullanmaları gerekirmiş gibi, bir siyasi rakibiz doğru yani çünkü aynı seçmen tabanından oy istiyoruz ama hiçbir zaman demokrasilerde siyasi partiler ve siyasi liderler birbirlerini hasım gibi görmemeliler. Gerektiğinde oturup konuşabilmeliler, eleştirmek gerektiğinde belli seviye ile eleştiri yapabilmeliler, desteklemek gerektiğinde de birisi doğru söz söylediğinde de 'doğru söylüyor' demekten çekinmemek gerekir. Şimdi aslında bugünkü görüşmemizi bu anlamda ben sadece muhteva itibarıyla değil yeni bir gelenek başlatması itibarıyla önemli görüyorum.
Yani bundan sonra da her başbakan görev aldığında kendi perspektifini muhalefet liderleriyle paylaşıp, muhalefet liderlerine perspektifini anlattıktan sonra belli konularda işbirliği imkanlarının araştırılması ülkenin menfaatinedir. Bazı işlerin çabuk yürümesini sağlar, bazı gerilimlerin düşmesini sağlar. Toplumda şu veya bu partiye oy veren kitlelerin birbirine daha sıcak, en azından daha yumuşak bakmasını sağlar. Tepede çatışma arttığı zaman aşağıda tabanda o partilere oy verenler arasında da bir soğukluk yayılması normal. Dolayısıyla bugünkü görüşmeyi o bakımdan önemli görüyorum. Sayın Bahçeli ile de devam edeceğiz."
-"Çok faydalı görüşme oldu"
Davutoğlu, Kılıçdaroğlu ve ekibi ile görüşmesinin misafirperver ve sıcak bir ortamda cereyan ettiğini ifade ederek, şöyle devam etti:
"Tabii ki farklı görüşlerimiz var, tabii ki ben 'sizin kanaatinize katılmıyorum' dediğimiz çok vesileler oldu ama nihayetinde hepimiz bu ülkenin iyiliği için çalışıyoruz. İktidar nasıl demokrasiler için, bir ülke için olmazsa olmaz şartıdır, muhalefet de öyle, demokrasilerin olmazsa olmaz unsurudur. O bakımdan çok faydalı görüşme oldu. Zaten 2.5 saate yakın sürmesi de bazı konularda detaya girmek ihtiyacından da hasıl oldu. Ben zihnimdeki konuları birer birer kendileriyle paylaştım. Başta da söyledim böyle bir geleneği başlatmak amacıyla bu girişimde bulundum diye. Ümit ederim önümüzdeki 4 yıl içinde de bu anlayış devam eder. Gerek üslupta gerek muhtevada belli bir seviyeyi yakalamak, toplumumuz açısından da ümit verici bir gelişme olur."
Davutoğlu, gazetecinin, "Biz bu işi ana muhalefet partisiyle yapabiliriz fikrini edindiniz mi, yeni anayasa konusunda" şeklindeki sorusu üzerine, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Şunu kendisine de ifade ettim, anayasa başlı başına önemli bir konudur ve bir mutabakat meselesidir. Toplumun genelinin mutabık olmadığı bir anayasa toplum tarafından kolay kabul edilmez ya da kabul edilse de sürdürülebilir olmaz. Onun için ben 380 milletvekiline sahip olmuş olsaydım da yine bu görüşmeyi anayasa bağlamında yapardım. Dolayısıyla en geniş mutabakatı sağlamak itibarıyla bir ortak zemin olabileceği kanaatindeyim. Farklılıklarımız var, mesele sadece anayasa meselesi değildi ama anayasa bağlamında ele aldığımızda kendisiyle de çok açık kendi perspektifimi paylaştım, o da kendi perspektifini anlattı."
Kurumlar ve mekanizmaların ancak içleri sağlam değerlerle doldurulduğu zaman yaşayabileceğine vurgu yapan Davutoğlu, bu açıdan bakıldığında da anayasanın ruhunun önemli olduğunun altını çizdi.
-"Samimiyetle de ifade ettim, kişiselleştirmeyelim"
Anayasanın iskeletinin kurumlar arası ilişkiyi, ruhunun ise insan ve devlet ilişkisine nasıl bakıldığıyla tanımlandığını dile getiren Davutoğlu, şöyle devam etti:
"Bu anlamda ben Türkiye'deki anayasal geçmişten 1876'dan bu yana her bir anayasa ile ilgili genel kanaatimi de paylaştım ve Türkiye'deki bütün bu tecrübe birikimi üzerinde, öyle bir anayasa yapalım ki bugünkü konjöktüre bağımlı olmasın. Çok samimiyetle de ifade ettim, yani kişiselleştirmeyelim, Sayın Cumhurbaşkanımız, siz ya da benim ya da başkalarının üzerinden tek kişiler değil, hepimiz nihayetinde 30-40 yıl sonra, bilemiyoruz ama 40 yıl sonra muhtemelen büyük ihtimalle bu ülkede, bu dünyada olmayacağız. O zaman dahi yaşayabilir anayasa yapmamız lazım.
12 Eylül anayasası üzerinden 33 yıl geçti ve bugün artık bu Anayasa ile yaşanamayacağını söylüyoruz. Kendisine de söyledim, hatta bir ara 'bugünkü sistemi işletelim' derseniz eğer bakarız ama mutabık kaldığımız hususlardan birisi 12 Eylül darbesiyle gelen Anayasa ve anayasal hukukun tümüyle kaldırılması ve ciddi bir darbeden arındırılmış sivil bir siyasete geçiş. Bunlar Anayasadır, Siyasi Partiler Kanunu'dur, seçim kanunudur, yani önemli olan bir yöntemde esasta anlaşmak. Esas da şu, bu Anayasa değişmeli. Bizim kanaatimiz, bir anayasa revizyonu değil çünkü revize edildi bu Anayasa. Biz yeni bir anayasa, gerçek anlamda anayasa reformu istiyoruz ve baktığınızda bu anlaştığımız hususlardan biri, 12 Eylül anayasası kalkacak. "
-"Öyle bir anayasa yazalım ki insanı esas alsın"
Davutoğlu, 12 Eylül anayasasının, devleti esas alan, devleti tanımlamadan vatandaşı devlete göre tanımlayan ve özgürlükleri verdikten sonra kısıtlayan detaycı bir Anayasa olduğuna vurgu yaparak, şunları kaydetti:
"Şimdi benim ruhtan kast ettiğim şu; öyle bir anayasa yazalım ki insanı esas alsın. Devlet dediğimiz şey bizim meselemizdir. Meşruiyetini de bizden alır. Kendisi bizatihi meşru olup bizi tanımlayamaz. Devleti biz insanlar ve vatandaşlar olarak biz yönetiriz ve öyle bir şey var ki Anayasa'da gerek yürütme erki gerek diğer şeyler ile bir devlet var bir yerde ulaşamadığımız, nüfuz edemediğimiz. O tanımlıyor biz de ona uymak durumundayız. Hayır, devleti biz tanımlayacağız, vatandaşlar olarak. Temel hak ve hürriyetler konusunda hiçbir kısıtlamanın gelmediği, az, öz, net bir anayasa. Yine herhangi bir şekilde gücün tekelleşmediği, güçler ayrılığının prensibinin en işi şekilde gerçekleştirildiği anayasa. Bu sadece yürütmede cumhurbaşkanı ya da başbakanda gücün birikmesi anlamında değil yargıda da güç tekelleşmeyecek, jüristokrasi de olmayacak. Bürokraside de güç tekelleşmeyecek. Gücün tek meşruiyet kaynağının halk olduğu, halkın onayını almamış hiçbir mekanizmanın meşruiyet kazanamayacağı bir yapı öngörüyorsak bunu öngörecek bir anayasa.
Anayasanın iskeletine gelince, bu ruhu gerçekleştiren, bu ruhu teminat altına alan bir yürütme bir yönetim biçimini tartışalım. Yani başkanlık sistemi bu ruhu hayata geçiriyorsa doğrudur, parlamenter sistem bu ruhu hayata geçiriyorsa doğrudur. İki örnek de vardır. Başkanlık sisteminde bu ruhu iskelet halinde hayata geçiren örnekler de vardır parlamenter sistemde de. Burada şu argüman geliyor genellikle, bizim 150 yıllık, hatta 200 yıllık bir parlamenter geçmişimiz var, dolayısıyla buradan hareket edelim ama 200 yıllık parlamenter geçmişin uygulamalarına baktığımızda bizde aslında hiçbir zaman gerçek parlamenter sistem kurulamadı. Tek parti dönemine parlamenter sistem mi diyeceğiz ya da 12 Eylül ile birlikte çıkan çarpık yapıya parlamenter sistem mi diyeceğiz? 28 Şubat dönemine parlamenter sistem mi diyeceğiz? Ülkenin seçilmiş başbakanının neredeyse bir şekilde Yüce Divan'a çıkarıldığı dönemleri veya 27 Nisan muhtırasının yaşandığı döneme parlamenter sistem mi diyeceğiz? Bugünkü sistem, parlamenter sistem değil."
-"Tabuları bir kenara koyalım, nerede anlaştığımıza bakalım"
"Bizim teklifimizi açık bir şekilde Sayın Kılıçdaroğlu'na söyledim, bu şekilde evrildikten sonra siyasal sistem, doğru olan başkanlığa geçmek olduğunu, başkanlık sistemini de bu ruha uygun şekilde tanımladığımızda iddia edildiği gibi diktatörlüğe ya da herhangi bir şekilde otoriter bir yapıya dönüşmeyecek ama bu ruha sahip olmazsak parlamenter sistem de buna dönüşebilir" diye konuşan Davutoğlu, sözlerine şöyle sürdürdü:
"Parlamenter sistemden kaynaklanan otoriter yapılar da vardır. Hitler Almanya'sı parlamenter sistem içinden doğdu. Dolasıyla tabuları bir kenara koyalım, nerede anlaştığımıza bakalım o anlaştığımız zemin üzerinde hiçbir kısıtlama ve ön yargı olmaksızın Türkiye için hangi sistem doğruysa siz de teklifinizi koyun biz de koyalım ve tartışalım. Yani nihayet biz matematik biliyoruz, şu anki parlamento aritmetiği içinde tek başına parti Anayasayı değiştiremez, ha değiştirecek gücümüz olsaydı da bunu tercih etmezdik. O ayrı bir husus. Dolayısıyla burada bizim 12 Eylül anayasasıyla devam etmeyeceğiz diye anlaşmışsak herkesin kendi çözümünü ortaya koyması lazım sonra da bunu tartışmamız lazım."
(Sürecek)
Son Dakika › Politika › Başbakan Davutoğlu Canlı Yayında - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?