Akademisyen Doç. Dr. Kerem Gökten, yayınladığı yazısında, "Çin, özellikle son 10 yılda teknoloji basamaklarını tırmanmış, artan iktisadi-politik gücü ölçüsünde uluslararası sistemde daha fazla söz hakkı talep etmeye başlamıştır. Çin, güç dengelerinin sürekli olarak kendi lehine değişmesine karşın liberal uluslararası sistemi ve dayandığı kurumları ortadan kaldırmaya yönelik bir siyaset izlememektedir. Bunun yerine tümüyle Batılı normlarca biçimlendirilmemiş yeni bir küresel yönetişim sistemi talep etmekte, Yeni Kalkınma Bankası, İpek Yolu Fonu, Asya Altyapı ve Yatırım Bankası gibi kurumsal yeniliklere öncülük etmektedir" dedi.
Akademisyen Doç. Dr. Kerem Gökten, yayınladığı "Çin ve Küresel Yönetişim Krizi" başlıklı yazısında, "Batı dünyasında Soğuk Savaş'ın ilk yıllarına hakim olan coşku 2008 küresel finansal krizini 'Büyük Durgunluk' sürecinde yerini tedirginliğe bırakmış gözüküyor. 'Kapitalizmin nihai zaferi' ve 'tek kutuplu dünya' söylem ikilisi üzerine kurulan ideolojik ve kurumsal yapılar, önemli meydan okumalarla karşı karşıyalar. 'Kapitalizm sonrası bir dünya' tartışmaların olgunlaşması gerektiği muhakkak, neoliberal küresel sistem yerine yeni bir kapitalist model inşası kısa ve orta dönemde daha mümkün gözükmekte. Kapitalizmin bir mutasyon geçirip geçirmeyeceği tartışması yeterince alevlenmedi, ancak tek kutupluluk sonrası için bunu söyleyemeyiz" ifadelerini kullandı. Gökten yazısında, "1945 sonrası oluşan Amerika Birleşik Devletleri (ABD) önderliğindeki liberal uluslararası düzenin kurumsal yapısı, küresel sorunlara çözüm üretmenin ve değişen güç dengelerini yansıtmanın her geçen gün daha da uzağına düşüyor. Kapitalist metropoller karşısındaki göreli konumlarını güçlendiren gelişmekte olan ülkelerin yeni bir küresel yönetişim talebiyle ortaya çıktıkları, çok kutupluluğa doğru evrilmekle birlikte önemli belirsizlikler içeren bir dönemden geçiyoruz" dedi.
"Çin tümüyle Batılı normlarca biçimlendirilmemiş yeni bir küresel yönetişim sistemi talep etmekte"
Gökten, "Bilindiği üzere Çin küresel ekonomi içinde ağırlığını arttıran söz konusu ülkeler arasında başı çekmektedir. 1978 sonrasında başlayan reform ve dışa açıklık süreci boyunca yüksek oranlı ve kesintisiz bir büyüme performansı gösteren Çin, özellikle son 10 yılda teknoloji basamaklarını tırmanmış, artan iktisadi-politik gücü ölçüsünde uluslararası sistemde daha fazla söz hakkı talep etmeye başlamıştır. Çin, güç dengelerinin sürekli olarak kendi lehine değişmesine karşın liberal uluslararası sistemi ve dayandığı kurumları ortadan kaldırmaya yönelik bir siyaset izlememektedir. Bunun yerine, tümüyle Batılı normlarca biçimlendirilmemiş yeni bir küresel yönetişim sistemi talep etmekte, Yeni Kalkınma Bankası, İpek Yolu Fonu, Asya Altyapı ve Yatırım Bankası gibi kurumsal yeniliklere öncülük etmektedir. Ticaret savaşları ve onunla adeta iç içe geçen Covid-19 pandemisinin de gösterdiği üzere Çin, içine düştüğü birtakım gerginliklere karşın uluslararası sistemin sorumlu bir ortağı gibi davranmıştır. Trump dönemine damga vuran korumacı eğilimlere karşı duran Çin'in, sistemi tehdit etmek bir yana onu kurucularına karşı savunduğu bile ileri sürülebilir. İhracata ve yabancı sermaye yatırımlarına bağımlı iktisadi modeli değiştirme, küresel ekonomiye yüksek katma değerli ürünlerle eklemlenme çabasında olan Çin, birçok düşünür tarafından çevrelenmesi gereken bir güç olarak görülmektedir. Çin'i revizyonist bir ülke olarak kodlayan bu analizlere karşın ülkenin çok taraflılıktan, ortak gelişmeden ve farklı çıkarların uzlaştırılması konusunda daha duyarlı bir küresel yönetişimden yana olduğu görülmektedir. Yeni bir denge arayışından geçilen bu dönemde sistem reformunun önünü tıkamaya yönelik her girişimin, başta iklim krizi olmak üzere küresel sorunları derinleştirici kamplaşmaları beraberinde getireceği ve çatışma riskini arttıracağı açıktır" ifadelerini kullandı.
"Batı tarzı dış müdahaleye karşı bölge ülkeleri ile sıcak ilişkiler geliştirmeye, karşılıklı güven sorunlarını gidermeye çalışmaktadır"
Doç. Dr. Adıbelli, "Çin içinde bulunduğumuz dönemde yalnızca küresel yönetişimin iyileştirilmesi konusuna odaklanmamaktadır. Kuşak ve Yol girişimine önderlik etmekte, başta Güneydoğu Asya Uluslar Birliği (ASEAN) olmak üzere bölgesel kuruluşlar ile olan ilişkilerini derinleştirmeye çalışmaktadır. Devasa bir altyapı kalkınmacılığı girişimi olan Kuşak ve Yol, ortak kalkınma ve ortak katılım ilkelerine uygun olarak hem geri kalmış Asya ülkeleri hem de Çin sermayesi için yepyeni yatırım fırsatları oluşturmaktadır. ASEAN ile ilişkiler ise iki açıdan önem taşımaktadır. Başta Güney Çin Denizi olmak üzere bölgesel uzlaşmazlıklara bölge dışı güçlerin taraf olmasının önünü almaya yönelik bir siyaset izlenmekte, ABD'nin Soğuk Savaş döneminde geliştirdiği güçlü müttefiklik ilişkilerinin karşısında çok taraflılığa dayalı, karşılıklı etkileşime vurgu yapan bir bölgesel iktisadi-politik iklim oluşturulmaya çalışılmaktadır. Bu noktada Çin, bir yandan bölgesel çıkarlarını koruyacağı konusunda kararlılık gösterirken, öbür yandan bölgesel kalkınmayı ve iktisadi toparlanmayı zora sokacak korumacılığa ve Batı tarzı dış müdahaleye karşı bölge ülkeleri ile sıcak ilişkiler geliştirmeye, karşılıklı güven sorunlarını gidermeye çalışmaktadır. Bu konuda gözlemlenen amaç çatışması ve ABD'nin Trump sonrasında Asya-Pasifik'te restore etmeye çalıştığı ittifak ilişkileri, Çin Komünist Partisi (ÇKP) liderliği için önümüzdeki on yılın önemli bir meydan okumasıdır.
"Çin'in kurumsal uyum sürecinde göstereceği performans, büyüme temposunun ve gelişme stratejisinin devamlılığı açısından kritik önemdedir"
"ÇKP rejimi, uluslararası sistemin nereye evrileceğine yönelik belirsizlikler ve kendisine yönelen meydan okumalar karşısında iç politikada ve parti içinde de bir dizi önlem almaktadır" diyen Gökten, "Küresel ekonomi ile bütünleşme sürecinde büyük yol alan Çin'in kurumsal uyum sürecinde göstereceği performans, büyüme temposunun ve gelişme stratejisinin devamlılığı açısından kritik önemdedir. ÇKP Merkez Komitesi'nin aralık ayı başında gerçekleştirdiği oturumda Parti işleyişinde reform, daha etkin bir iç denetim ve yolsuzlukla mücadele doğrultusunda bir kararlılık sergilenmiştir. Bu alanlarda alınacak mesafe ve kural temelli bir yönetişim, ülkenin uzun vadeli gelişme temposunu ve halkın refahını olumsuz etkileyecek bir kurumsal atalet ve sürüklenmenin önüne geçecektir" ifadelerine yer verdi.
Gökten, yazısını şu ifadelerle sonlandırdı:
"Ülkenin siyasal kurumlarının işleyişine yönelik reform çabalarının yanında iktisadi kurumlarının güçlendirilmesine yönelik uygulamalar devam edeceğe benzemektedir. 'Çifte dolaşım' stratejisi, yatırım ve dış talep odaklı iktisadi modelden iç tüketim odaklı iktisadi modele geçişteki kritik önemini korumaktadır. İç talep odaklı bir büyüme modelinin inşasında yerel yönetimlerin ve hane halkının borçluluğunun kontrol altında tutulması önemlidir. Gayrimenkul piyasasında baş gösteren, ticari amaçlarla konut edinme yolundaki güçlü eğilimi kırmaya yönelik kurumsal düzenlemeler yapılması gündemde olacaktır. Çin'in küresel değer zincirleri içindeki pozisyonunu koruması açısından pandemi süresince gündemde kalacağa benzeyen tedarik güçlükleri ile mücadele edilmesi, sisteme esneklik kazandırılması hedeflenmektedir. Xi Jinping yönetiminin, Çin'in dünya pazarlarına erişme konusunda yaşadığı güçlükleri aşması, erken kapitalist ülkelerden yükselen korumacı seslerin etkisini azalması serbest ticareti destekleyen söylemlerinin fikri mülkiyet hakları alanında atılacak adımlarla desteklenmesi her geçen gün önem kazanmaktadır." - PEKİN
Son Dakika › Politika › Son dakika politika: Doç. Dr. Gökten: 'Çin tümüyle Batılı normlarca biçimlendirilmemiş yeni bir küresel yönetişim sistemi talep etmekte' - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?