Gelen Gideni Aratır!

Fenerbahçe Ülker, Avrupa'da bu sezonu da hayal kırıklığı ile bitirdi. Çok iyi başladığı Euroleague macerası, Laboral Kutxa maçında resmen sona erdi. Sadece Top 8'e kalamama açısından değil, oyuncuların saha içindeki gayret eksikliği de fazlasıyla göze battı bu maçta... Hiçbir Obradovic takımında benzer bir durum sanırım görülmemiştir. Sırp koç maç sonunda bundan yılmayacağını söyledi ama bu olumsuz geleneği değiştirmek için ne yapması gerek?

Dediğiniz gibi bu bir gelenekse değiştirmek için daha çok zamana ihtiyaç olacaktır. Üstelik ülkemizdeki geleneklerin kötü bile olsalar ne kadar zor değişebildiğini düşünürsek koçun işi hayli zor görünüyor.

Obradovic'in başka takımlarda buna benzer korkutma yoluyla motive konuşmalarına birkaç kez şahit olmuş hatta medyadan okumuştuk. Maç sonrası kötü oynayan oyuncuları isim vererek açıklaması ya da tüm takımdan medyaya dolayısıyla taraftara şikayet etmesi örnekleri olmuştu. Bu olayların yaşandığı takımlarla bizim takımımız arasındaki en büyük ve önemli fark ise diğer takımlarda iskelet kadroyu oluşturan ve kilit oyuncu durumundaki oyuncuların yerli olmaları ülkemizde ise bırakın iskelet kadroyu neredeyse tüm takımın yabancı uyruklu oyunculardan oluşmasıdır. Çünkü yabancı oyuncu hiçbir zaman yerli oyuncu ile aynı hisleri, duyguları en önemlisi aynı sorumlulukları hissedemez. Barcelona, Real Madrid, Olympiakos, Panathinaikos gibi yıllardır Avrupa'da üst seviyelerde başarı kazanan takımlara bakarsak yerli oyuncularının takım iskeletini oluşturduğunu gelen yabancı oyuncuların yan rolleri tamamladığını görürüz. Ülkemizde ise maalesef durum tam tersidir. Yabancı oyuncular iskeleti oluşturur, yerli oyuncularımız yan rollerdedir. Üstüne yanlış ya da yetersiz yabancı oyuncu tercihleri ile başarılı olmak iyice zorlaşır. Bana göre Obradovic'in tüm suçu oyunculara yüklememesi birazda kendi sistemini, oyun yapısını, teknik düzeni, oyuncuya yaklaşımı gibi tüm noktaları sorgulaması belki de ülkemiz şartlarına göre uyarlama yapması belki de bir özeleştiri yapması gerekiyor. Sonuç olarak oyuncu tercihlerini yapan kendisi ve en azından bu sezon için bu oyuncularla oynamak zorunda olduğundan alınabilecek en iyi dereceyi almak için bir planlama yapılması gerekiyor. Ülkemiz şartlarının çok çok üstünde bir bütçe ile alınan sportif başarı arasında büyük bir tezat var.

Galatasaray Liv Hospital, CSKA Moskova'ya uzatmada kaybetti ama Top 8 biletini büyük ihtimalle cebine koydu. Kuban'a karşı 24 sayılık bir averaj üstünlüğü var. Son hafta büyük bir sürpriz yaşanmazsa Galatasaray, Barcelona ile Final-Four için mücadele verecek. Sarı-kırmızılılar, İspanyol rakibine kaybetse bile bu noktaya ulaşarak büyük bir iş başardı diyebiliriz. Hele sakatlık furyasını da düşününce… Galatasaray'ın Euroleague sezonunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bu sezon sanırım sakatlık sorunundan en fazla etkilenen takım Galatasaray Liv Hospital oldu. Yaşadıkları tüm olumsuzluklara rağmen Euroleague gerçekten iyi mücadele ettiler. Planlamalarını doğru yaptılar sakat oyuncu dezavantajlarını bireysel performanslar ile kapattılar. Bu kadar sakatlık yaşamalarına rağmen üst gurup şanslarını son maça kadar taşıdılar. Bu hafta deplasmanda yendikleri Partizan ile karşılaşacaklar. Sıralamada sondan ikinci olan Partizan'ın hiçbir iddiasının olmaması bu nedenle çok rahat oynayacak olmaları Galatasaray için bir dezavantaj olacaktır. Bu durumdaki takımlara karşı oynamak her zaman tehlikeli olmuştur. Ataman ve ekibinin olası tüm senaryolara karşı hazırlık yapacaklardır. Ülkemizin bir takımının da olsa üst guruba kalması ülke puanımız açısından da önemlidir. Bu maç için taraftar desteğinin ne kadar önemli olduğunu söylememize bile gerek yok. Tüm basketbol severlerin kırk dakika boyunca desteklemeleri gerekiyor.

Anadolu Efes Olympiakos'a da kaybetti ama bir önceki hafta oynadığı Laboral Kutxa maçına göre oldukça gayretliydi. Artık Euroleague'i bir deneme yanılma alanı olarak kullanıyorlar gelecek sezon için… Birkan Batuk ve Cedi Osman ciddi anlamda süre ve sorumluluk alması şu an için en önemli gelişme sanırım. Gelecek sezon Ivkovic'e emanet edilmesi beklenen takımın Aggelou yönetimindeki gelişimini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Anadolu Efes için bu sezon da kaybedilmiş görünüyor. Bu kadar üst seviyelerde basketbol oynayan bir takımı bir hafta öncesine göre daha gayretli idi şeklinde değerlendirmek zoruna kalıyorsak zaten söylenecek bir şey kalmamış demektir. Aggelou'nun bu takıma kattığı ya da geldikten sonra takımın bir noktasında düzelme oldu diyebileceğimiz bir durum bana göre yok. İki-üç oyuncunun bireysel katkısı ile oynayan bir takım görüntüsündeler. Sanıyorum Ivkovic istediği için bu sezon göreve getirildi. Aggelou kesinlikle Anadolu Efes kapasitesinde bir baş antrenör değildir.

Trabzonspor camiası Banvit maçının kaybedilmesi sonrası hakem Erşan Kartal üzerinden Basketbol Federasyonu'na yönelik sert bir açıklama yaptı. Kartal'ın tribünlerle küfürleştiğini dahi öne sürdüler. Sonrasında MHK Başkanı Emin Balcı'nın genel menajer Nihat Mala'yla bir yaptığı görüşme yaptığı ve "Sizi muhatap almıyorum. Derdinizi Turgay Demirel'e anlatın" dediği ifade edildi. MHK ile kulüpler arasındaki ilişkilerin bu noktaya gelmesi, play-off'lar öncesi büyük bir endişe sebebi sanırım…

"Gelen gideni aratır" atasözümüz tam bu durum için söylenebilir sanırım. Telefon konuşmasının detayını bilmemize imkan yok fakat Trabzon cephesinin basın açıklamasına TBF tarafından bir yalanlama gelmediğine göre olanları doğru olarak kabul edebiliriz. Yıllardır Sayın Metin Şahin yönetimindeki MHK'yı eleştirenler hatta çok ağır eleştirenler olmuştu. Yaptığı yanlış atamaları, hakem hatalarını, hakemler hakkında ağır ithamlarda bulunan takım ve yöneticilerimiz olmuştu. İçlerinde haklı olanlarda haksız olanlarda, kendi başarısız yönetimlerine kılıf arayanlarda vardı. Ama hepsi kendilerine bir 'MUHATTAP' bulmuşlardı. Benim de şahit olduğum lig kurullarında ya da telefon konuşmalarında şikayetlerini dile getirenlere tatmin edici ya da etmeyici bir cevapla Sayın Metin Şahin muhatap olmuştu.  Başkanı bulunduğu makamın görevlerini yerine getirmişti.

Sayın MHK başkanı en üst ligde oynayan bir takımla muhatap olmayacak ise kimle muhatap olacak acaba? Asli görevi takımlara hizmet için seçilmiş bir federasyonun bir kuruluna 'atanmış' birinin kurumun başkanı olsa bile ilk görevi takımlara hizmettir. Bu hizmeti yaparken takım ayırıyorsa onu bilemeyiz. Bilindiği gibi son seçimlerde Trabzon mevcut federasyonu desteklememiş idi. Bu nedenle bu talihsiz cevap verilmiş ise işin rengi ve boyutları değişir. Yıllardır söylenen seçimlerde kendilerini desteklemeyenlerden intikam alırlar söylemi gerçeklik kazanmaya başlar. Sayın MHK başkanı hakkında söylenen "Kendisine yakın iki hakem ve birkaç teknik komiser" ile kurduğu ittifak ile yıllardır hakem ve teknik komiserler üzerinde korku ile kurduğu iktidar ile yıllardır gizli MHK başkanı olduğu söylentisi gerçeklik kazanmaya başlar. Sayın Emin Balcı neden adres olarak Sayın Turgay Demirel'i göstermiştir acaba? Olayın şifreleri birazda burada gizli sanırım. Ne olursa olsun kurumun atanmış başkanı olarak her takımla muhatap olması sorunları mecburen dinlemesi gereken bir konumdadır. Federasyon çalışanları ile olduğu gibi takımlarla alt-üst ilişkisi kurulamaz. Çünkü takımlar nedeniyle Federasyonlar var olurlar bu dengeyi sağlayacak olan unsur gerekli saygının karşılıklı olarak gösterilmesidir. Her lig seviyesinde takımlar hakemler konusunda şikayet ediyorlar. Üstelik bu şikayetler sadece hakem hatası, kural hatası olmuyor. Hakemlerimizin özellikle alt kategorilerde iletişim kurma konusundaki eksiklerinden ve kötü diyaloglarından da oluyor. Bu konu tamamen eğitim eksiğinden kaynaklanıyor. Üst seviyelerde bile eğitim dostlar alışverişte görsün şeklinde yapıldığından alt seviyelerde nasıl yapıldığını siz düşünün artık. Seviye belirlemede ve hakem atamasında 'takdir' olduğu sürece ya da takdir olmadığını göstermek için içeriği bilinmeyen gerçeklikten ve bilimsellikten uzak 'formül' sistemi olduğu sürece faal bir hakemin eğitim, değerlendirme, atama yaptığı bir MHK'nin bırakın başarılı olmasını düzgün yürümesinin bile imkanı yoktur. Olan da zaten görünüyor!

Basketbol Federasyonu Başkanı Turgay Demirel, daha önce karşı olmasına rağmen artık Türk basketbolcuların yabancı sınırından olumsuz anlamda fayda sağladığını gördüğünü ve bu konuda bir şeyleri değiştirmekleri gerektiğine ikna olduğunu söyledi. Kulüpler de bu konuda çok istekli… Sizin bu konuya yaklaşımınız nasıl? Aynı programda FIBA Avrupa Başkanlığı için TBF Başkanlığı koltuğundan ayrılabileceğini ifade etti. Sizce böyle bir durumda camiada, TBF Başkanlığı için herkesi ikna edebilecek alternatif bir isim mevcut mu?

Yabancı oyuncu konusunda mutlaka herkesin bir fikri vardır. Federasyonumuzda bu fikirleri takımları muhatap olarak alarak dinliyor. Sonucunda yönetim kurulu toplantısında oluşacak fikirlerden basketbolumuz için şu anda en iyi görünenin seçilmesi olacaktır. Bana göre ikinci liglerin kesinlikle mevcut durumla kalması gerekiyor. Beko liginde ise kıta uygulaması kaldırılmalıdır. Bu kıta dışı oyuncuların fiyatlarında büyük düşüş getirecektir. Yabancı oyuncu lisans sayısında artış yapılabilir. Benim fikrim devşirme oyuncu kuralının kaldırılarak altı yabancı oyuncunun kadroda olurken dört oyuncunun sahada olabilmesidir. Alt yapılara kesinlikle teşvik verilmeli günü şartlarına uygun yapılanmalara gidilmelidir. Yoksa yılda bir kere iki kere yapılan ümitler turnuvası, üniversite ligi, on iki dev adam gibi göz boyama uygulamaları ile yeni oyuncuların çıkması imkansızdır.

FIBA Avrupa başkanlığı konusu netliğe kavuşmadan bunu konuşmanın erken olacağını düşünüyorum. Sayın Ünal Özüak'ın yazdığı gibi FIBA'nın kıtasal alt başkanlıkları kaldırma kararı varsa zaten Sayın Başkan mecburen görevinde kalacaktır. Başkan son verdiği demeçte seçim zamanının 2014 Dünya Şampiyonası sonrası olduğunu söylemiş oysaki daha önceki demeçlerinde 2014 Mayıs şeklinde zamanlama veriyordu. Sanıyorum FIBA'da bazı değişiklikler oluyor. Bu nedenle bu konu için çok erken…