- Televizyonu hiç izlemeyin! Alışverişe yalnızca haftada bir kere çıkın! Kredi kartlarınızı iptal ettirin! Sade yaşamak isteyen arkadaşlar bulun. Evinizdeki gereksiz eşyalardan kurtulun!
Bu kurallar da neyin nesi diyorsanız, lüksün günah sayıldığı "sade yaşam"a buyurun. Yoğun yaşam temposundan, stresten, kısacası modern hayattan bunalmış, lüks tüketime sırt çevirmiş, yüzlerce insan sade yaşamak istediğine karar verdi ve bir araya geldi. Onlar için artık bu 5 kural, olmazsa olmazları…
Yöneticiden avukata bilgisayar mühendisinden bankacıya kadar her meslek grubundan 300' e yakın kişi, yaşamı sadelikle buluşturmayı amaçlayan Sade Yaşam Grubu'nda bir araya geldi. Gaziantep, İzmir, Konya, Ankara, Afyon, Eskişehir, İstanbul gibi pek çok ilin yanı sıra Avustralya, Kanada, Hollanda gibi ülkelerdeki Türkleri de bünyesine katan grubun çoğu, sanılanın aksine varlıklı insanlardan oluşuyor. Üyelerin yaş profili ise 20 ila 50 arasında.
Neden sade hayat?
Facebook'ta Sade Yaşam Grubu adıyla örgütlenen grubun açıklaması da oldukça dikkat çekici:
"Amacımız; "sade yaşam" fikrini, hayatımızda yaşanabilir hale getirmektir.
-Neden sade hayat?
Sade hayat, her şeyden önce bir tercihtir. Tüketim çılgınlığına; israfa, lüks ve gösterişe; zamanı, enerjiyi ve yetenekleri çürüten, eriten, buna karşılık tüketime ve israfa yönelik bir yaşam tarzını yerleştirmeye çalışan bütün unsurlara, televizyona, medyaya, abartılı reklamlara; reklamlara kapılıp marketlere hücum etmeye; al-kullan-at-tekrar yenisini al anlayışına; "tükettiğin kadar mutlu olursun" düşüncesine; özgürlük iddiasıyla paranın ve tüketimin esiri olmaya ve hayatı daraltan, çekilmez hale getiren bütün şartlara karşı basit gibi görülen, ama çok önemli bir tepkidir.
İstekler Sınırsızdır. Ama İhtiyaçlar ve Doğal Kaynaklar SINIRLIDIR. Biz İsteklerimiz değil İHTİYAÇLARIMIZI Karşılayalım.
Her Nimetin Bir Külfeti Var idi. Şimdi ise Her Nimetin ÇOK Külfeti olduğunu Unutmayalım. Bir nimet İçin Bir çok KÜLFETE Mahkum Olmayalım.
Mahrum Kalmayalım Ama MAHKUM olmamak Kayıt ve Şartı ile.
Televizyondan Mahrum Kalmayalım. İyi bir iletişim aracıdır. Ama Kendimizi de Televizyona Mahkum edip, elimizde sürekli kumanda bir o kanal bir bu kanal gezinip vaktimizi tüketmeyelim. Kendimizi ESİR –MAHKUM etmeyelim."
Kaynak: Aktüel.com.tr
#Sayfa#
En büyük düşman: Kredi kartı
Grup üyeleri, internet üzerinden de "yaşam temposu, trafik gürültüsü, gelecek endişesi, geçim derdi, para hırsı, menfaat çatışmaları, israf ve tüketim çılgınlığı" gibi konularda sohbet ediyorlar.
Sohbetlerde asla gündeme alınmayan konular ise, politika, futbol, magazin, para, borsa haberleri ve televizyon! Televizyon izlememek, grup üyelerinin olmazsa olmazı. Bu çerçevede üyeler, birbirlerini denetleyip uyarılarda bulunma hakkına sahipler. Hatta mesleği sakin bir yaşama uygun olmayan üyeler, arkadaşlarının yardımıyla daha uygun işler bulabiliyor. Daha az harcama yaparak nasıl yaşanabileceği konusundaki deneyimlerini aktarmaksa en önemlisi. Geri dönüşümlü ürünler elbette öncelikli tercihleri.
En çok öne çıkan sorun ise, kredi kartı! Kredi kartları ve diğer bağımlılık yaratan tüketim yolları yüzünden sade yaşamayan insanların ne hale düştüğünü herkese anlatıyorlar.
'Her isteğimiz ihtiyacımız değildi'
Alışverişlerine, "Her istediğimiz ihtiyacımız değildir" sloganıyla başlayan grup üyelerinden Set Holding yöneticisi Kadri Patır, "Önceden gözlerini doyurmak için alışveriş yaparlarken, şimdi karınlarını doyurmak için alışveriş yapıyorlar" diyor. Patır, grubun farklılıklara ilişkin yaklaşımı konusunda ise şöyle konuşuyor: "Kim neye inanırsa inansın başka inançlarla alay etmesin, hakaret etmesin. Kim hangi siyasi görüşte olursa olsun başka siyasi görüşe ters bakmasın. Hiçbirimiz doğduğu yeri, ailesini, milliyetini, cinsiyetini, fiziksel yapısını siparişle elde etmedi."
Endüstri mühendisi Tuğberk Saklıca da yüksek refah düzeyinin ardından hissedilen tatminsizlikten şöyle söz ediyor: "Bu akımın Türkiye'den önce Amerika ve Avrupa'da keşfedilmesinin sebebi bu. Onlar ekonomik doyuma bizden önce ulaştı. Refah seviyesi arttıkça ihtiyaçlar ve tatminsizliklerde artıyor. Grubumuzdaki insanların gelir seviyesi ortanın üzerinde. O yüzden bu hareket maddi doyuma ulaşmış insanlarda başlıyor. Benim algıladığım sade yaşam sadece tüketim anlamında değil, sosyal anlamda da olmalı."
#Sayfa#
Üyeler ne düşünüyor?
Kendilerini "Sade Yaşam Tarikatı" diye adlandıran grup üyeleri bakın neler anlattı:
CAVİT DOĞAN (Makine mühendisi): 2020'den itibaren insanlar sivil toplum örgütleriyle yerelleşme eğilimine gidecek. Yerelleşme, ulusal meclisleri ve devletleri ortadan kaldıracak. Sivil inisiyatif, siyasetin gücünü tümüyle bitirecek. Sade hayat bu sürecin başlangıcı.
NEJAT ALDOĞAN (Bankacı): İki yıl önce çok para kazanıyordum ve hayat güzeldi. İşsiz kalınca hayatım tersine döndü. Bir süre sonra e-mail grubuna katıldım. Sade yaşamın ülke için ekonomik model oluşturabileceğini düşünüyorum. Japonlar küçük evlerde yaşayıp minimal bir hayat sürer. Gösteriş yoktur. Biz de onlar gibi Asya toplumuyuz. Tüketim insanların ruhunu rencide ediyor artık.
TUĞBERK SAKLICA (Bilgisayar mühendisi): Mükemmeliyetçi olarak yetiştirildim. Sosyal olarak kendi hayatımızın ön plana çıkartılıp değer yargılarımızı arka plana attık. Bu, kendimizi sevmemize yol açtı. Kendimde değişiklik yapmam gerekiyordu. Yüzleşmek istemediğim gerekçelerle yüzleştim.
FATMA GÜMÜŞ (Muhasebeci): Grup sayesinde üçüncü bir göz, beşinci bir bakış kazandım. Farklı yorumları ve perspektifleri olan insanları anlamaya başladım. Her olaya biraz daha yumuşak bakmayı öğrendim. Maaşımı alınca ihtiyacımı alıp gerisini biriktiriyorum. Bir, iki günlük alışverişleri bıraktım. Kozmetikten giyime kadar alışkanlıklarım tümüyle değişti.
Avrupa'da 20 yıl önce başlandı
Avrupa'daki Gönüllü Sadelik Hareketi, Duane Elgin tarafından yazılan ve 1981' de yayımlanan Voluntary Simplicity(Gönüllü Sadelik) kitabıyla sistematik bir şekilde ortaya konuldu. Harelet daha sonra özellikle Amerika'da hızlı yanıldı. Gönüllü sadeliğin ortaya çıkmasının en önemli sebebi tüketim harcamalarının ve bundan kaynaklanan borçlanmaların alabildiğine artmasıydı.
Aynı zamanda insanlar, kendi istekleriyle düştükleri tüketim esaretinden yine kendi iradeleriyle kurtulmak istiyordu. Bir araya gelip çalışma grupları oluşturuldu. Üç, beş aileden oluşan küçük gruplar, evlerde toplanarak hayatlarını daha sade hale getirmenin yöntemini aramaya, buldukları çözüm yollarını uygulamaya başladı. Hareket Wall Street çalışanları, reklamcılar, medya dünyası ileri gelenleri, bankacılar ve üst gelirden birçok kişi tarafından benimsendi. 1992'den beri dünyanın 13 ülkesinde kasım ayının üçüncü Cuma günü "Buy Nothing Day" yani "Satın Almama Günü" olarak kutlanıyor. O gün dünyanın birçok ülkesinde tüketim alışkanlıklarını eleştiren ilginç eylemler yapılıyor.
Sade hayat merkezli ortak eylemlere bir başka ilginç örnekse "TV-Turn Off Week" yani " Televizyonu Kapama Haftası" 1995'te başlayan bu faaliyet, nisanın son haftası kutlanıyor. Bu haftanın sloganı da "TV'yi kapat, hayata dön!" Sade hayat hakkındaki kitapları ve Sadelik Çemberleri adlı uluslar arası organizasyonuyla tanınan Cecile Andrews, sade hayatla çevre arasındaki ilişkiyi şöyle yorumluyor "Kullandığımız her plastik eşya, satın aldığımız her otomobil, inşa ettiğimiz her ev aslında dünya üzerindeki kaynakların kullanılmasıyla ortaya çıkar. Bu kaynaklardan alabildiğine yararlanmamıza rağmen, karaları, denizleri ve havayı kirletmekten geri kalmayız. Fakat sadelik, radikal akımlardan farklı olarak, bu konuda orta yolu takip eder. Tabiata ve çevreye daha fazla zaman ayırmayı, tabiatla bağlantılı bir hayat sürmeyi, tabiat dengesine saygılı davranmayı öngörür."
Seattle'deki yeni sohbet kafelerinin tek açılma nedeniyse sade hayat tutkunlarını bir araya getirmek. Bu kafelerde oturan gruplar çıkarsız ilişkilerin olduğu bir dünya hedefiyle bir araya geliyor.
Teknokulis : http://www.teknokulis.com
Son Dakika › Teknoloji › Sade Yaşamak İsteyenler Facebook'ta Örgütlendi - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?