Vı. Avm Yatırımları Konferansı - Son Dakika
Ekonomi

Vı. Avm Yatırımları Konferansı

Başbakan Yardımcısı Babacan (2): "SPK, özel sektör tahvil ihracı izinlerinde çok dikkatli davranıyor.

06.03.2014 13:21

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Sermaye Piyasası Kurulunun (SPK) özel sektör tahvil ihracı izinlerinde çok dikkatli davrandığını belirterek, "Belki belli bir olgunluğa ulaştıktan sonra bakış açısı değişebilir ama ilk başta biraz ölçülü dikkatli gitmek durumunda kalacağız. SPK'dan verilen izinler biraz dikkatli olacak. 'Bu özel sektörün işidir. Biz teknik olarak bakarız, gerisini de piyasa takip etsin' demeyeceğiz. İlk dönem dikkatli olmak durumundayız" dedi.

Alışveriş Merkezi Yatırımcıları Derneğinin düzenlediği "VI. AVM Yatırımları Konferansı"nda konuşan Babacan, bankacılık sektörünün aktif büyüklüğünün Türkiye ekonomisinin büyüklüğünü geçtiğini, bankacılık sektöründe toplanan mevduattan daha fazla kredi kullandırıldığını söyledi.

Türk bankacılık sektörünün sermaye yeterlilik rasyosunun (SYR) ortalama yüzde 15'in üzerinde olmasının da önemine değinen Babacan, "Krizle birlikte pek çok gelişmiş ülkenin bankasının SYR'si yüzde 4'e, 3'e, 2'ye düştü. Hatta bazı bankalar sermayelerini kaybetti. Eğer küçük bankaysa fişi çekildi. Sadece ABD'de küçük sayılabilecek 400 kadar banka battı. Bunları hiç duymadınız çünkü bunlar yerel, küçük ve o bölgeye hizmet eden bankalar" diye konuştu.

Şu anda Türk bankacılık sektörünün "Basel III" şartlarını bugünden yerine getirdiğine dikkati çeken Babacan, finans siteminin sağlamlığının ülke ekonomisi açısından son derece önemli olduğunu ifade etti. Babacan, Türkiye'nin sağlam bankacılık sisteminin ve sağlam bütçe yapısının, ekonominin güçlü dayanak noktasını oluşturduğunu vurguladı.

Türkiye'nin petrol ve doğalgaza olan ithalat bağımlılığının hem cari açığın hem de dış ticaret açığının yüksek olmasına neden olduğunu hatırlatan Babacan, tasarruf oranlarının da düşük olmasının da cari açığın yüksek olmasının en önemli nedenlerinden biri olduğunu dile getirdi.

Cari açık yüksek olduğu sürece dışardan borçlanma ihtiyacının sürekli olduğunu belirten Babacan, finansal ihtiyacın sürekli ve yüksek olması durumunda uluslararası finansal akımların trendlerine aşırı bağımlılık halinin oluştuğunu anlattı. Son 7-8 ayda Türkiye'de ve pek çok gelişmekte olan ülkede yaşanan durumun bundan kaynaklandığını aktaran Babacan, geçen yıl mayıs ayından bu yana içine girilen dönemin, gelişmiş ülkeler açısından belki de işlerin toparlanmaya başladığı ve bununla ilgili adımların atıldığı dönemi gösterdiğini söyledi.

"Bizim dış finansman konusunda ihtiyacımızın ölçülü olması gerekiyor"

Bu dönemin gelişmekte olan ülkeler açısından finansman ihtiyacının miktar olarak biraz azalacağı ve maliyet olarak bir miktar yükseleceği bir dönem olacağını söyleyen Babacan, öte yandan ABD Hazinesi'nin bile bu dönemde borçlanma maliyetinin yükseldiğine dikkati çekti.

Babacan, Türkiye'nin dış finansman konusunda ihtiyacının ölçülü olması gerektiğini, bu durumda piyasaların hareketli olduğu dönemde iç piyasanın bundan o kadar olumsuz etkilenmeyeceğini ifade etti. Dış finansmanın iyi bir şey olduğunu ve ülke ekonomisinin büyümesine faydalı olduğunu aktaran Babacan, ama bunun ölçülü miktarlarda olması ve ölçülü büyümesi gerektiğinin altını çizdi.

"Türkiye'ye geçen yıl cari açığın 10 milyar dolar üzerinde bir finansman girişi olmuş"

Aşırı dış borçlanma ihtiyacının reel sektör açısından farklı riskleri de beraberinde getirebileceğini anlatan Babacan, şunları kaydetti:

"Son 11 yıllık döneme bakıldığında 2009 ve 2011 yılları haricinde her yıl Türkiye'ye gelen finansman cari açığın üzerinde seyretmiş durumda. Aradaki fark resmi rezervler ve özel rezervler olarak birikiyor. İşlerin çok hareketli olduğu ve piyasadaki heyecanın da yüksek olduğu 2013 yılında dahi giren finansman bizim cari açığın üzerinde. Bu; 'şu ana kadar cari açığımız yüksek olmuş ama bunu rahatlıkla finanse edebilmişiz' demek. 'Bu finansman nereden, nasıl geliyor, bunun kompozisyonu nedir' diye bakıldığında özellikle son bir kaç haftadır ekonomi basınında yoğun bir tartışma var. DİBS dediğimiz devlet iç borçlanma senedi piyasası ve hisse senedi piyasasıyla ilgili rakamlar haftalık açıklanıyor. Dolayısıyla haftalık açıklanan rakamlardan 'bu hafta eksi oldu, bu hafta artı oldu.' Bir heyecan oluşuyor.

Bunun dışında koskoca 'diğer finansman kalemi' dediğimiz alan biraz da belki aylık açıklandığı ve istatistiklerden okuması da kolay olmadığı için günlük tartışma konusu pek olmuyor. Dolayısıyla öncelikle bu gerçeğe bakmak gerekiyor. Bizim DİBS ve hisse senedi piyasası ve o piyasaya olan giriş, toplam finansman girişinin sadece küçük bir bölümü. Piyasaların en çok hareketli olduğu Haziran-Aralık 2013 dönemi, bizim malum haziran ayında Gezi olaylarımız var ve yine bütün dünyada 22 Mayıs sonrası Fed'in yeni politika uygulamaları var. Bu tabloda dahi bakıyorsunuz diğer finansman kalemi 37 milyar 800 milyon dolar. 'DİBS piyasasından çıkış oldu' diye gazetelerde bol bol okuyabilirsiniz. Geçen yılki cari açığımız 65 milyar dolar fakat Türkiye'ye giren finansman 74 milyar 780 milyon dolar. Türkiye'ye cari açığın neredeyse 10 milyar dolar üzerinde bir finansman girişi olmuş. Hisse senedi ve DİBS piyasasında rakamlar her hafta açıklandığı için bunlar haber oluyor. Ne kadar girdi-ne kadar çıktı? Ama bu, resmin tümü değil, önemli fakat resmin tümü değil."

"Bankacılık sektörü cari açığın finansmanında önemli bir yükü üstlenmiş durumda"

Babacan, doğrudan sermaye girişinin de son derece önemli olduğunu, geçen yıl o kadar gürültüye, o kadar heyecana rağmen 2012 yılındaki kadar sermaye girişinin sağlamış durumda olduğunu belirtti. Türkiye'ye sermaye girişinin önemli bir bölümünün Avrupa'dan geldiğini ifade eden Babacan, "Başka ülkelerden giriş yüzde 15-20. Yüzde 80-85 giriş Avrupa'dan. Avrupa'da işler kötü gitmeye başlayınca 2008 krizinden sonra bizde de doğrudan sermaye girişleri azalmış durumda. Toparlanmayla birlikte bir miktar toparlanıyor. Geçen yıl bu rakam 10 milyar 189 milyon dolar net anlamda" dedi.

Kamu kesiminin de Türkiye'de çok ciddi bir finansman sağlayıcı olduğuna değinen Babacan, geçen yıl kamunun yurt dışından sağladığı finansmanın tam 9 milyar dolar olduğunu ve kamunun da finansman sağlamada önemli bir paya sahip olduğunu söyledi.

Bankacılık sektörünün, Türkiye'nin dışarıdan finansman sağlamasının tek başına en önemli mekanizması olduğuna dikkati çeken Babacan, "2013'de 38 milyar dolar. Bu 38 milyar doları bankacılık sektörü yurt dışı tahvil ihracı, uzun vadeli kredi kullanımı ve kısa vadeli kredi kullanımı ile sağladı. Aslında baktığımızda bankacılık sektörü cari açığın finansmanında önemli bir yükü üstlenmiş durumda" bilgisini verdi.

Bankacılık dışı özel sektöre 2013 yılında sermaye girişinin 35 milyar dolar olduğuna vurgu yapan Babacan, özel sektörün de yurt dışına tahvil ihraç etmeye başladığını ve dolayısıyla bundan sonraki yıllarda bunun hızla büyüyebileceğini öngördüklerini aktardı.

"SPK, özel sektör tahvil ihracı izinlerinde çok dikkatli davranıyor"

Babacan, sözlerine şöyle devam etti:

"Yanlız şunu ifade edeyim; SPK, özel sektör tahvil ihracı izinlerinde çok dikkatli davranıyor. Bu yeni gelişen bir piyasamız, biz en az ilk yedi, sekiz, on yıl her bir Türk şirketinin tahvilinin çok itibarlı, bütün dünyada saygınlık kazanan ve 'acaba ödenir mi, ödenmez mi' diye endişe uyandırmayan tahvil olmasını istiyoruz. Bu tahvil ihracı izni biraz zor veriliyor. Seçici olunuyor. Çünkü daha yeni başlanmış piyasada ilk bir kaç yıl uluslararası piyasalarda fireler meydana gelirse sıkıntı olur. Biz istiyoruz ki nasıl Türkiye Cumhuriyeti'nin tahvilleri sapasağlam bir enstrüman gibi gözüküyor, 'ödenir mi, ödenmez mi' diye kimsenin aklına bile gelmiyor. Piyasaların, kurun en hareketli olduğu günlerde Hazine Müsteşarlığı arka arkaya yurt dışı ihraçlar yaptı. 10 yıllık, 31 yıllık, ihracın 4-5 misli talep geldi.

Öte yandan Hazine 31 yıl sonra ödemek üzere borçlanmaya çıkıyor ve borçlanmanın 3-4 misli talep geliyor. Biz Türk özel sektörün tahvillerinin de böyle sağlam bir piyasa şeklinde olmasını istiyoruz. Belki belli bir olgunluğa ulaştıktan sonra bakış açısı değişebilir ama ilk başta biraz ölçülü, dikkatli gitmek durumunda kalacağız. SPK'dan verilen izinler biraz dikkatli olacak. 'Bu özel sektörün işidir. Biz teknik olarak bakarız gerisini de piyasa takip etsin' demeyeceğiz. İlk dönem dikkatli olmak durumundayız."

"Türkiye, dış finansman ile alakalı şu ana kadar hiç bir problem yaşamadı"

Babacan, banka dışı özel sektörün borç çevirme oranına bakıldığında burada da durumun iyi olduğunu, reel sektörün yüzde 100'ün üzerinde borç çevirme oranına kavuştuğunu söyledi. Türkiye'nin artık dış finansmanla alakalı konularda şu ana kadar hiç bir problem yaşamadığını vurgulayan Babacan, çarkların rahat döndüğünü ama bu çarkların rahat dönmeye devam etmesi için de ölçülü, hesaplı, gitmeye devam edilmesi gerektiğini kaydetti.

"Elden gelen öğün olmaz, o da vaktinde bulunmaz" şeklindeki atasözünü hatırlatan Babacan, "Buradaki esas amaç, orta-uzun vadede kendi tasarruflarımızın, kendi birikimlerimizin kendi büyümemizi finanse edecek güce ulaşması. Asıl amaç bu olmalı ama onu yakalayana kadar da dış finansman önemli" dedi.

Dışarıdan sağlanan finansmanın da Türkiye'ye devam etmesi için akıllı, dikkatli politikaların uygulamaları gerektiğine işaret eden Babacan, şu değerlendirmeleri yaptı:

"Bu finansmanı sağlayanlar bugüne bakmıyor. '3 sene, 5 sene, 10 sene sonra ben paramı geri alabilecek miyim? Parayı koydum, makul getiri sağlayabilecek miyim?' İnsanlar, bunun hesabını yapıyor. O hesabı yaptıklarında Türkiye ile ilgili risk algısının çok çok makul olması lazım. Güveni mutlaka korumaya devam etmemiz lazım. Güven olduğunda işler kolaylaşıyor. Güven erozyonu olduğunda da problemler büyüyor. Güven sadece ekonomik program ile finansal göstergeler ile olmuyor. Aynı zamanda ülkenin yargı ve hukuk sistemine güvenle oluyor. Ülkedeki siyasi istikrara güvenle oluyor. Siyasi istikrar ve güven, ekonomimiz için olmazsa olmaz konular. Hele hele güven dediğimizde hukuki güvenlik en önemi meselelerimizden biri.

Şu son haftalarda yaşadıklarımızı da dikkate aldığımızda sağlam, güvenilir bir yargı sistemi, hızlı çalışan, tutarlı ve güvenilir kararlar alan yargı sistemi iş dünyası için olmazsa olmaz. Yine hukukun üstünlüğü, hukuk devleti olabilmek, iş dünyamız için kurallı bir piyasa ekonomisi, bunlar çok çok önemli konular. Kuralların olmadığı yerde adaletsizlikler vardır, kuralın olmadığı yerde haksız kazanç vardır,  kuralın olmadığı yerde yanlış bir rant kavramı vardır. Mutlaka açık, şeffaf kurallar ve o kuralların adil bir şekilde uygulanıyor oluşu... Bu noktalarda da eksiklerimiz var. Bunları da tamamlamak için yoğun bir gayret içerisindeyiz. Özellikle seçimden sonraki dönemde bütün bu konular bizim en önemli meselelerimiz olacak ve problemleri çözmede yoğun bir gayret içerisinde olacağız."

- İstanbul

Kaynak: AA

Son Dakika Ekonomi Vı. Avm Yatırımları Konferansı - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?

    SonDakika.com'da yer alan yorumlar, kullanıcıların kişisel görüşlerini yansıtır ve sondakika.com'un editöryal politikası ile örtüşmeyebilir. Yorumların hukuki sorumluluğu tamamen yazarlarına aittir.

Advertisement