25 Aralık Kumpas" Soruşturması İddianamesi (8) - Son Dakika
Güncel

25 Aralık Kumpas" Soruşturması İddianamesi (8)

"Paralel Devlet Yapılanması'nın 25 Aralık kumpas soruşturması" iddianamesinde, "İstanbul Mali Şube Müdürlüğü'nde çalışan polis memurlarının soruşturma yaptıkları esnada, kanuni hak ve görevlerinin dışına çıkarak, amaç olarak hükümeti düşürmeyi hedeflemeleri, bunu dosyanın kurgulaması esnasında hissedilir şekilde yapmalarının, Türkiye Cumhuriyeti yasalarının dışında emir ve talimat aldıkları bir yapılanma içerisine girdikleri ve artık bir suç örgütü mahiyetine büründüklerini gösterdiği" belirtildi.

02.10.2015 19:57

"Paralel Devlet Yapılanması'nın 25 Aralık kumpas soruşturması" iddianamesinde, "İstanbul Mali Şube Müdürlüğü'nde çalışan polis memurlarının soruşturma yaptıkları esnada, kanuni hak ve görevlerinin dışına çıkarak, amaç olarak hükümeti düşürmeyi hedeflemeleri, bunu dosyanın kurgulaması esnasında hissedilir şekilde yapmalarının, Türkiye Cumhuriyeti yasalarının dışında emir ve talimat aldıkları bir yapılanma içerisine girdikleri ve artık bir suç örgütü mahiyetine büründüklerini gösterdiği" belirtildi.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekili İsmail Uçar tarafından hazırlanan iddianamede, soruşturmaların ana temelinin "istihbarat birimlerinde tamamen hakim olan örgütün öncelikle yaptıkları sahte ihbarlarla hedef kitleyi dinlemeye başladığı, daha sonra bu dinlemelerden elde ettikleri bilgileri adli dinlemeye dönüştürebilmek için istihbari dinlemede elde ettikleri somut verileri kullanmak suretiyle yine bir sahte ihbara konu ettikleri ve ihbardan hareketle yapının cumhuriyet savcılarıyla irtibata geçildiği, konunun adli soruşturmaya dönüştürüldüğü ve bundan sonra bitip tükenmek bilmeyen uzun örgüt dinlemelerine başlanılarak" oluşturulduğu anlatıldı.

Dinlemeyi talep eden, talep yazısını hazırlayan, bu talebi savcının talebi haline getiren, dinleme kararını emniyette hazırlayıp getirenlerin yapının polisleri olduğu vurgulanan iddianamede, "Cumhuriyet savcısına ve hakime sadece bu hazır gelen talep ve kararları imzalamak kalıyordu. Sonra da adına hukuki soruşturma deniliyor. Kimse kimseyi kandırmasın. Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy, Askeri Casusluk bütün bu kamuoyuna mal olmuş meşhur soruşturmalar aynı yöntemle kotarılmıştır" denildi.

Soruşturmalar sürecinde yetki ve görev kavramlarının tamamen göz ardı edildiği bildirilen iddianamede, şu değerlendirmelerde bulunuldu:

"Kanunda açık düzenlemeler olduğu halde 'istenilen soruşturma örgüt kapsamında' diye doğrudan CMK 250. madde kapsamında ele alınmış ve uzun süreli dinleme bu sayede yapılmıştır. Bir de örgütün kendi sahasında mücadele edebilmesi için ilgili ilgisiz bütün soruşturmalar CMK 250. kapsamına dahil edilmiştir. Hiç alakasız yere daha sporda şiddet yasası yokken başlatılan şike soruşturması güncel koşullarda sadece dolandırıcılık konusu edilebilecek iken silahlı örgüt soruşturması kapsamında Fenerbahçe Spor Kulübü'ne karşı yapılan operasyon CMK 250. maddesi kapsamında yapılmıştır. Yine kamuoyunda tanınan bir vaize karşı yapılan operasyon çıkar amaçlı suç örgütü kapsamında yapılmış ve CMK 250. maddesi ile yetkili mahkemeler eliyle yürütülmüştür. Bu soruşturmalar daha hazırlık safhasında iken bütün deliller kamuoyuyla paylaşılmış, suçluluğu sabit olmamış insanlara kişilik suikastleri yapılmıştır. Bu davaların çoğu hakkında daha sonra kumpas olduğuna dair kararlar verilmiş, bir kısmı hakkında yeniden yargılama faaliyeti başlamıştır."

"Bu tam bir darbe girişimidir"

Kamuoyunda 17 Aralık diye bilinen soruşturma dosyasının karapara aklama suçu ile ilgili bir soruşturma olmasına rağmen, bu suçun örgütlü şekilde işlenilmesi durumunda özel yetkili Cumhuriyet savcılarınca soruşturulması gerektiği halde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturmaya başlanıldığı kaydedilen iddianamede,  dosya kapsamında dinlemelerin bir kısmının daha önceden sonlandırıldığı halde birbiriyle ilgisi bulunmayan şüphelilerin aynı örgütün üyesiymiş gibi tek dosyada operasyon yapılarak, operasyon görüntülerinin, dosya delillerinin kamuoyuna sızdırılması ve şüphelilerin peşinen suçlu ilan edilmesinin başlıbaşına göze çarpan bir usulsüzlük olduğu vurgulandı.

Yetkisiz Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 25 Aralık'ta başlattığı, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı'nın ve İstanbul Emniyet Müdürü'nün bilgisinin olmadığı bir soruşturma başlatılmaya çalışıldığını ifade edilen iddianamede, şunlar anlatıldı:

"Savcı soruşturma talimatlarının gereğinin emniyet tarafından yerine getirilmediğini görünce adliye önüne çıkmış ve üniversitelerde yaşanan ve marjinal gruplara mensup öğrenciler gibi eylem yaparcasına bildiri dağıtmış, bunun akabinde meslektaşlarından yardım istemiştir, bir gün sonra HSYK tarafından kendisini destekler bir bildiri kaleme alınmıştır. Bu tam bir darbe girişimidir. Bu girişim, polis ve yargı tarafından birlikte kotarılmıştır. HSYK'daki bir kısım üyeler İstanbul'daki Cumhuriyet Savcısı'na arka çıkmışlardır."

İddianamede, 17 Aralık operasyonu yapıldıktan sonraki süreçte köşe yazarlığı yapan Fehmi Koru'nun Amerika'ya gittiği, Fetullah Gülen ile görüştüğü ve dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e yönelik Gülen tarafından mektup yazıldığı, bu süreçte henüz 25 Aralık operasyonunun yapılmadığı anlatılarak, Fetullah Gülen'in bu mektubuyla barış havası estirerek, devleti pasifize edip, bu boşlukta darbe planlarının daha rahat işlemesine yönelik bir girişimde bulunduğunun anlaşıldığı kaydedildi.

"Devletten başka odaklardan emir ve talimat aldıklarını ortaya koymuşlardır"

Türk Ceza Kanunu'ndaki örgüt suçlarının maddi ve manevi unsurlarına yer verilen iddianamede, şu şekilde ifadeler yer aldı:

"Kurum bünyesinde görevlendirilen kamu görevlileri arasında söz konusu hiyerarşiye uygun bir ilişki varsa burada suç işlemek için oluşturulmuş bir örgütten söz edilemez. Fakat bu kişiler arasında mevzuatla belirlenenin dışında bir hiyerarşik yapılanma oluşturulmuş ise, suç işlemek için kurulmuş bir örgütün varlığından söz edilebilecektir. Dosyada ele alınan suç örgütünde, spesifik olarak İstanbul Mali Şube Müdürlüğü'nde çalışan polis memurlarının soruşturma yaptıkları esnada, kanuni hak ve görevlerinin dışına çıkarak, amaç olarak hükümeti düşürmeyi hedeflemeleri ve bunu dosyanın kurgulaması esnasında hissedilir şekilde yapmaları göstermektedir ki, Türkiye Cumhuriyeti yasalarının dışında emir ve talimat aldıkları bir yapılanma içerisine girdikleri ve artık bir suç örgütü mahiyetine büründükleri görülmektedir. Ayrıca kamu görevlisi olan polis memurlarının yasal hiyerarşinin dışına çıktıkları bu dosya bazında çok belirgin şekilde göze çarpmaktadır. Çok önemli sonuçlar doğuracağı belli olan bir dosyayı mevzuata aykırı şekilde İstanbul Valisi ve İstanbul Emniyet Müdürü'nden gizlemek suretiyle devletten başka odaklardan emir ve talimat aldıklarını ortaya koymuşlardır."

"En önemli gelir kaynağı himmet toplantılarında toplanan paralar"

Örgütün yapılanma olarak Türkiye'yi bölgelere ayırdığı ve imamlar vasıtasıyla yönettiği kaydedilen iddianamede, örgüte eleman kazandırmak için okul, dershane, yurtları kullandıkları, mahiyetlerindeki medya gücüyle kamuoyu desteği sağladıkları ve örgüt propagandası yaptıkları aktarıldı.

Örgütün, parasal gücü yönetmek açısından bankalarının bulunduğu, örgütün en önemli gelir kaynağının himmet toplantılarında topladıkları paralar olduğu vurgulanan iddianamede, FETÖ'nün tüm halk tabanında karşılık bulmak gibi bir amacı olmadığı, öncelikli hedeflerinin devlet içine sızdırdıkları örgüt elemanları yoluyla devletin yönetimini ele geçirmek, bu şekilde halkı yönetmek ve asıl hedef olan Fetullahçı bir dini modeli tüm insanlığa kabul ettirmek olduğu kaydedildi.

Şüphelilerin İstanbul Emniyet Müdürülüğü Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü'nde görev yapan polisler olduğu belirtilen iddianamede, FETÖ/PDY örgütünün bünyesinde kendi içlerinde oluşturdukları ayrı bir hiyerarşik yapılanmaya bağlı olarak CMK'daki ilkeleri tamamen çiğnediği, hükümet üyeleri ve Başbakanı tutuklamak suretiyle hükümetin dağılmasını sağlamak amacında olduklarının dosya içeriğinden anlaşıldığı belirtildi.

İddianamede, "17 Aralık tarihinde yapılan ilk operasyonla hükümet üyelerinden bir kısmı istifa etmek zorunda kalmışlardır. Teşebbüs ettikleri ve 25 Aralık operasyonu olarak bilinen dosyada da doğrudan Başbakan ve Ulaştırma Bakanı hedef alınmıştır. Yasal olarak adliye ile işbirliği içerisinde yapılan bu operasyonda gerektiğinde cebir kullanılabilecektir. Teşebbüs unsurları oluşmuştur. Manevi cebrin bütün unsurları şüphelilerin eylemlerinde mevcuttur" denildi.

İddianamede, şüphelilerin "gizli tanık ifadesinden ve bilirkişi raporlarından anlaşılacağı üzere wipe/clean programıyla mali şubede bulunan bilgisayarları formatladıkları ve içerisindeki verilerin yok olmasına neden oldukları", "soruşturmaya ilişkin ses kayıtlarını, tapeleri, fiziki takip sonucu elde edilen fotoğrafları medyaya servis ettikleri", "asıl maksatları olan hükümeti düşürmeye teşebbüs suçunu işledikleri" ve "polis memuru oldukları için kamu gücünü kullanarak rahatlıkla istedikleri kişinin telefonlarını dinledikleri, fiziki takip yaptıkları, bu şekilde kişilere ilişkin bütün bilgileri elde ettikleri" tespit edildi.

(Sürecek)

Kaynak: AA

Son Dakika Güncel 25 Aralık Kumpas' Soruşturması İddianamesi (8) - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?

    SonDakika.com'da yer alan yorumlar, kullanıcıların kişisel görüşlerini yansıtır ve sondakika.com'un editöryal politikası ile örtüşmeyebilir. Yorumların hukuki sorumluluğu tamamen yazarlarına aittir.

Advertisement