Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen
Bağış, "Şimdi Türkiye-AB ilişkilerine yeni bir ivme kazandırma zamanıdır" dedi.
Bağış, Fransız Uluslararası İlişkiler Enstitüsü'nde, "Yeni bir Avrupa için
Türkiye" başlıklı bir konferans verdi.
"Türkiye-AB ilişkilerine yeni bir ivme kazandırmak için AB'nin farklı bir
düşünce tarzına ihtiyaç duyduğunu" söyleyen Bağış, "Türkiye'nin güçlü
ekonomisi, çok yönlü dış politikası, komşu bölgelerle kültürel ve tarihi
yakınlığının, Türkiye ve AB'nin mali ve kurumsal kaynakları ile bir araya
getirilmesi AB'nin genişleme ve komşuluk politikası hedeflerini yakalayabilmesi
bakımından Türkiye'yi AB'nin ayrılmaz bir parçası haline getirmektedir.
Gelecekte, Türkiyesiz bir Avrupa düşünemiyoruz. Türkiye'nin AB üyeliği herkes
için bir 'kazan-kazan' durumu oluşturmaktadır" dedi.
"Türkiye'nin üyeliğinin Avrupa'nın reform süreci için kilit öneme sahip
olduğu konusunda ısrarlıyız" diyen Bağış, "Türkiye son on yılda büyük bir
sosyo-ekonomik değişim geçirmiştir. Gerçekleştirilen yapısal reformlar sayesinde,
Türkiye günümüzde etkileyici bir ekonomik kalkınma ve siyasi istikrarın sağladığı
faydalardan yararlanmaktadır. Türkiye'nin üyeliğinin absorbe edilemeyeceği
görüşünün aksine, üyeliğimizin AB'nin mevcut problemlerine çok çeşitli çözümler
sunabileceğini savunuyoruz" ifadesini kullandı.
AB sürecinin her zaman Türkiye'de modernleşme adımları bakımından ilham
kaynağı olduğunu vurgulayan Bağış, "Türkiye'nin ayrıca, AB'ye normlarını
geliştirmesi ve halihazırdaki normatif gücünü kıtanın sınırları dışına
taşımasında yardımcı olacak kilit bir ortak konumunda olduğuna" işaret etti.
Türkiye'nin yeni bir Avrupa'nın oluşturulmasına katkı sağlayacak kapasitede
olduğunu ve bu konuda istekli olduğunu kaydeden Bağış, konuşmasına şu şekilde
devam etti:
"2012, Türkiye'nin etkileyici ekonomik kalkınması ve siyasi istikrarı
sayesinde küresel ölçekte iz bıraktığı ve hem AB'de hem de bölgemizde birçok
önemli gelişmelerin yaşandığı bir yıl olmuştur. Türkiye ekonomisi Avrupa'nın en
hızlı büyüyen ekonomisi haline gelmiştir. Bugün Türkiye, Avrupa'nın altıncı,
dünyanın ise en büyük on yedinci ekonomisidir. Türkiye, ihracatının yüzde
90'ından fazlasını oluşturan sanayi ürünleriyle AB'nin en büyük yedinci ticaret
ortağıdır."
AB'nin ciddi ekonomik ve siyasi zorluklarla karşı karşıya olduğunu ve
ekonomik krizin, AB ve üye ülkeler üzerinde sosyal, siyasi ve kurumsal etkileri
bulunduğuna işaret eden Bağış, "AB'nin geleceği konusundaki endişeler, Avrupalı
vatandaşlarda birliğin geleceğine dair güvensizlik hissi yaratmaktadır. AB
ekonomisinin rekabet edebilirliği, yükselen güçler bakımından sürekli bir
gerileme göstermektedir. İstihdam, verimlilik ve sosyal uyumun sağlanmasında
yaşanacak bir bozulma, maalesef bir bütün olarak Avrupa bütünleşmesi projesinin
sona ermesine neden olabilir" dedi.
Ekonomik bakımdan ivmesini ve dinamizmini kaybetmekte olan bir AB'nin, kendi
üyelerinin yanı sıra AB'ye potansiyel aday ülkeler bakımından da çekiciliğini
kaybetmesinin kuvvetle muhtemel olduğu uyarısında bulunan Bağış, "Bilindiği
üzere kimi gözlemciler, daha da ileri giderek, Avrupa'daki ekonomik krizi
Avrupalıların Avrupa bütünleşmesi projesine olan inançlarının giderek azalmasına
bağlı varoluşsal bir kriz olarak tanımlamaktadırlar. Diğer taraftan Avrupa
bütünleşmesi, ekonomik ve sosyal politikalar ve Avrupa politikalarının
gelecekteki şekli konusunda AB'nin ciddi kararlar alması gereken bir dönüm
noktasındadır. Kriz, Avrupa'daki reform ihtiyacını ortaya koymuştur. AB'nin
yapısal dönüşümü gerçekleşemezse, AB'nin geleceğinin tartışmaya açılması
kaçınılmaz olacaktır" dedi.
AB için diğer bir önemli zorluğun da yabancı düşmanlığı ve ırkçılık olduğunu
söyleyen Bağış, "Maalesef, bu zorluklar temel Avrupa değerlerinin daha önce hiç
olmadığı kadar sorgulanmasına yol açmaktadır. AB'nin dış politika alanında da
birçok zorlukla karşılaştığı gözlemlenmektedir. Bu zorluk birliğin 'normatif
gücünün' etkililiği ile bağlantılıdır. AB her zaman 'normatif güç' ve 'yumuşak
güç' gibi terimlerle özdeşleştirilmiştir. Bu durum, barış, insan hakları,
demokrasi, hukukun üstünlüğü ve sürdürülebilir kalkınma gibi temel değerleri
destekleyen birliğin temel dış politika hedefinin altını çizmektedir. AB'nin iç
meselelerle meşgul olduğu bir zamanda, tutarlı bir dış politika yaklaşımının
benimsenmesi ve AB'nin dünya siyasetinde normatif bir güç olma iddiası
zorlaşmaktadır" dedi.
-Türkiye bölgede ağırlık merkezi-
Türkiye olarak AB'nin mevcut sorunların üstesinden geleceği ve krizden daha
güçlü bir şekilde çıkacağını düşündüklerini belirten Bağış, "Ancak birlik,
krizin aşılmasında, Türkiye ile işbirliği mekanizmalarını güçlendirecek tarihi
fırsatın stratejik önemini göz ardı edemez. Türkiye, bölgede ağırlık merkezi
haline gelmiştir. Ortadoğu ve Kuzey Afrika'nın yanı sıra Batı Balkanlar,
Afganistan, Pakistan ve Güney Kafkasya, Türkiye ile AB'nin ortak yararlarının
olduğu bölgeler arasındadır. Türkiye'nin bu bölgelerde ilham kaynağı ve aktif bir
oyuncu olarak giderek artan rolü, AB'nin Türkiye ile dış politika alanında
işbirliği yapmaya ihtiyacı olduğunu ortaya koymaktadır. Özellikle Arap Baharı'nın
ardından Türkiye'nin bölgedeki rolü büyük ölçüde artmış olup, arabulucu olarak
eşsiz bir güvenilirliğe sahiptir. Türkiye, özel coğrafi konumu ve benzersiz
sosyal ve kültürel zenginliğiyle Avrupa norm ve değerlerine katkıda bulunacak
birçok özelliğe sahiptir."
- Fransa ile ilişkiler-
Konuşmasında Türk-Fransız ilişkilerine geniş yer veren Bağış, "Fransa'yı
daimi dostumuz olarak görüyor ve her iki ülke arasında kurulan işbirliğinin,
başta Avrupa coğrafyasında olmak üzere tüm insanlığın barış ve refahına katkıda
bulunduğuna inanıyoruz" dedi.
Türkiye ile Fransa arasındaki ikili ticari ilişkilerin oldukça güçlü düzeyde
olup her iki ülke arasındaki dış ticaret hacminin 2011 yılında 16 milyar dolara
ulaştığını hatırlatan Bağış, 2012 yılında ise bu rakamın 14.7 milyar dolara
gerilediğini hatırlattı.
Türkiye'de yaklaşık 1.050 Fransız şirketinini bulunduğunu söyleyen Bağış,
Türkiye'de faaliyette bulunan şirket sayısı bakımından Fransa'nın yedinci sırada
yer aldığını söyledi.
Türkiye ve Fransa'nın, gerek tek başına gerek ortak çabalar yoluyla, kendi
coğrafyalarında ve tüm dünyada demokrasi, insan hakları ve özgürlüklerin teşvik
edilmesi için çaba gösterdiğini ifade eden Bağış, "Uluslararası konulara ilişkin
bu ortak hedefler ve iki ülke arasındaki yoğun ekonomik ilişkiler, siyasi
ilişkilerin gelişmesi için çok olumlu bir ortam oluşturmuştur. Ancak, bildiğiniz
gibi, Türkiye'nin AB üyeliğine itirazını açık şekilde ifade eden Sarkozy hükümeti
döneminde beş müzakere faslı siyasi gerekçelerle bloke edilmişti" dedi.
Cumhurbaşkanı François Hollande'ın iktidara gelişi ile birlikte bu ortamın
değiştiğini ifade eden Bağış, ikili ilişkilerin son durumuna ilişkin şunları
söyledi:
"Bu dönemde Fransız hükümetinin Türkiye'nin AB üyeliğine verdiği destek
özellikle siyasi blokajların kaldırılması ve yeni fasılların açılması bakımından
önemlidir. Bu çerçevede, Dışişleri Bakanı Laurent Fabius'un yakın zamanda
Bölgesel Politika ve Yapısal Araçların Koordinasyonu başlıklı 22. Fasıl önündeki
blokajı kaldıracaklarını açıklamış olmasını memnuniyetle karşılıyoruz. Bunun,
yeni Fransız hükümetinin Türkiye'nin katılım müzakerelerine verdiği desteğin açık
bir işareti olduğuna içtenlikle inanıyoruz ve bundan böyle Fransa ile daha derin
bir işbirliği tesis etmeyi ve yalnızca kendi ülkelerimizin geleceği için değil,
tüm Avrupa'nın geleceği için birlikte çalışmayı ümit ediyoruz."
Muhabir: Paris
Yayıncı: Göksel Sözer - PARIS
Son Dakika › Güncel › AB Bakanı Bağış, Paris'te - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?