Kayyum atanan Akfa Holding ve alt şirketlerine yönelik yürütülen Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) soruşturması sonucunda açılan 6'sı tutuklu, 6'sı firari 84 sanığın yargılandığı davada, tutuklu sanıklar savunma yaptı.
İstanbul 28. Ağır Ceza Mahkemesince, Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesinin karşısında bulunan salondaki duruşmada savunma yapan tutuklu sanık İbrahim Sayın, yazılımcı olduğunu ve 1996 yılında Bank Asya'dan ticari hisse aldığını söyledi.
Bank Asya'nın açılışına katılmadığını ve FETÖ elebaşı Gülen'in talimatıyla bankaya para yatırmadığını öne süren Sayın, 2001 ekonomi krizinde eski milletvekili İlhan İşbilen ile Pensilvanya'ya gittiklerini ifade etti.
İşbilen'in FETÖ elebaşına, "Kriz var, ne yapmalıyız?" diye sorduğunu, Gülen'in ise "Herkes para yatırsın." dediğini aktaran Sayın, "Ben de Gülen'e bunun çok yanlış olduğunu söyledim. Ortalık buz kesti, hemen İstanbul'a döndük. Banka yöntemiyle yapılan toplantıda Mustafa Özcan beni işaret ederek, 'Burada böyle bir insanla birlikte olmamızın imkanı yok.' dedi. Hemen hisselerimi devredeceğimi söyledim. Ancak sonradan kriz nedeniyle ayrılmamı istemediler. Amerika'ya hiçbir zaman para göndermedim. Yurt dışında şirket kurma fikrim dahi olmadı." dedi.
Sanık Sayın, 1995-1996'da müşterilerinden Numan Koca aracılığıyla FETÖ'yle tanıştığını, sonrasında kendisini programlara davet ettiklerini belirterek, "Benden kurban ve burs yardımı istediler. Diğer cemaatlere verdiğim gibi bunlara da verdim. Himmet istediler, onu vermedim. Gülen'in hiçbir kitabını okumadım. Daha önce etkin pişmanlıktan faydalanıp ifade vermiştim, hala bunun arkasındayım." diye konuştu.
Sanık İbrahim Sayın'ın kardeşi tutuklu sanık Hasan Sayın da hakkındaki suçlamaları reddederek, hiçbir terör örgütüne üye olmadığını ve yönetmediğini, yalnızca ticari hayatına odaklandığını savundu.
"Kazandığım parayı gayrimenkule yatırdım"
Özgeçmişinin ağabeyiyle hemen hemen aynı olduğunu söyleyen sanık Sayın, 1989'da ağabeyiyle birlikte ortak olarak şirket kurduklarını, bu şirketin pazar payının yüzde 70'e kadar çıktığını söyledi.
Sayın, şirket aracılığıyla yüzlerce dijital program sattıklarını ve büyük gelir elde ettiklerini ifade ettiği savunmasını şöyle sürdürdü:
"Ben kazandığım parayı gayrimenkule yatırdım. Borsada alım-satım işleri yaptım, bazı şirketlerde hisse sahibi oldum. 1996 yılında Bank Asya'ya A tipi hisse senediyle ortak olduk. Ağabeyim robotik ben ise ekonomist olarak bakarım işlere. Banka hızlı bir şekilde büyüdü. Halka arz durumuna geldi. Halka arzda 50 kattan fazla talep oluştu. Borsada satılabilir hisselerimizi satarak büyük gelir elde ettim. Ortaklarımızın birçoğu cemaat içinden kişilerdi. Toplantılarımızda yaptıkları hayırlardan bahsederlerdi. Açtıkları okullardan, derneklerden, burslardan falan. Biz ailece muhafazakardık. Bu cemaate sempati duymaya başladım. Öğrenci okutmak için burs verdim, kurban bağışladım."
Sayın, o tarihlerde Türkiye'de kız öğrencilerin başörtülü şekilde lise eğitimi alamadıklarını anlattı.
Araştırmalar yaparak ABD'de iyi eğitim veren bir okul bulduğunu ve kızını oraya yazdırdığını ifade eden Sayın, şöyle devam etti:
"Bu dönemde panik atak hastalığım çıkmıştı. Bir müddet sonra kızımın okulunda yangın çıktığını duydum, çok üzüldüm. ABD'ye gidip okul yöneticileriyle görüştüm. Bana binanın çok eski olduğunu, bu tür sıkıntılar yaşadıklarını, bir hayırsever çıkarsa 'hayır' demeyeceklerini söylediler. Benim hastalığım düzelmişti, şükür mahiyetinde bir iyilik yapmak istedim. Okul görevlilerine bu yardımı yapabileceğimi söyledim. Ben Türkiye'ye döndükten sonra, bu yöneticiler bana Brooklyn'de bir bina bulduklarını belirterek, binanın fotoğraflarını attılar. Binanın fiyatı çok yüksekti, bir kısmını verebileceğimi bildirdim. Yüklü bir miktarda para gönderdim. Bu parayı burs amaçlı yolladım. Para yolladıktan 2-3 yıl sonra bu binanın alınmadığını, kiralandığını öğrendim. 'Kusura bakma başka ihtiyaçlar vardı, parayı oraya kullandık' dediler. Aldatıldığımı anladım ve soğudum. Bu yapının masum olmadığını, kirli amaçlar güttüğünü anlayıp çevremdeki herkese aktardım."
"Tüm yetki ve sorumluluk bana aittir"
Tutuklu sanıklardan Fatih Aktaş ise Akfa Holding'in kurucusu, yöneticisi ve en büyük hissedarı olduğunu söyledi. Sanık Aktaş, hakkındaki suçlamaları reddettiği savunmasında, uluslararası bir iş adamı olduğunu dile getirerek, 17-25 Aralık sürecinden önce FETÖ ile bir ilişkisi olduğunu kabul ettiğini kaydetti.
Holding ortakları ile çalışanlarının hiçbirinin finansal sorumluluğu olmadığına vurgu yapan sanık Aktaş, "Tüm yetki ve sorumluluk bana aittir. Akfa şirketler grubunun cirosunun yaklaşık yüzde 85'i yurt dışından gelmektedir. Binde biri belki FETÖ şirketlerinden gelmiştir. Ben bu şirketi 1997'de ailemle kurdum. Anonim şirket olması gerektiği için annemi, babamı, eşimi ve kardeşimi ortak yaptım. Gözaltına alınmadan önce en son 37 ortağım vardı, birinin bile FETÖ ile iltisakı yoktur. Teknoloji ihracatında 2014'de birincilik ödülü almış şirket burada FETÖ'cülükle yargılanıyor." dedi.
Sanık Aktaş, soruşturma sürecinde etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanarak ifade verdiğine ve bu ifadelerde FETÖ'ye yardım ettiğini kabul ettiğine değinerek şunları söyledi:
"Ailemin ve şirket çalışanlarımın FETÖ ile ilgisi yoktur. Ben bu yapıyla dershane aracılığıyla 1991 yılında tanıştım. 2004'den sonra bu yapıyla tekrar irtibata geçtim ve 2008 yılına kadar sohbetlerine gittim. Bu sohbetlere şirketimi büyütmek, çevre oluşturmak için gidiyordum. Sohbete gelenleri ve imamları sizlere önceki ifademde arz etmiştim. Bir süre bana faydalı olmayacaklarını düşünüp ara verdim. Sonra bir iş adamı derneğine üye oldum. 2008-2013 arasında yine sohbetlere gittim. Bir keresinde de Pensilvanya'ya gittim ve Gülen'i orada gördüm. Akfa bir mor beyindir. İnanılmaz şekilde birçok olay Akfa'nın arkasına saklanılarak bu dosya oluşturulmuştur.
İddianamede toplanan bir paradan bahsediliyor, insanlar zaten bu paraları verdiklerini söylüyor. Bu kadar insan mağdur oldu. Okuma-yazma bilmeyen annem burada. Ben hiçbir iş adamının yapmadığını yaptım. Herkesin bir kenara çekilip beklediği dönemde 17-25 Aralık'tan sonra basına konuştum. Pişmanlığımı zaten tutuklanmadan önce söylemiştim. Bütün bunlardan sonra FETÖ'den tehdit aldım, devlete başvurdum koruma istedim. Bu yapının çatı örgütü TUSKON'dur. TUSKON'daki iş adamları üyelikle yargılanıyor, biz yöneticilikle yargılanıyoruz. Akfa bir FETÖ şirketi değil, Akfa bir Kaynak Holding olamaz."
Diğer tutuklu sanıklar da haklarındaki suçlamaları reddederek tahliye talebinde bulundu.
Duruşmaya yarın tutuksuz sanıkların savunmalarının alınmasıyla devam edilecek.
Son Dakika › Güncel › Akfa Holding'in Fetö Davası - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?