Avrupa Birliği Bakanlığı Müsteşarı Büyükelçi Selim Yenel, Türkiye'nin AB ilişkilerinde 2018'i toparlanma ve bir araya gelme yılı olarak öngördüğünü belirterek, "Bu yönde çabalarımız var. Sonuçta birbirimize ihtiyacımız var, kimse tek başına bu ilişkileri sürdüremez. Mart ayının sonunda Varna'da bir zirve düzenlenecek. İlişkilerimizi tekrar rayına sokmaya çalışacağız." dedi.
Yenel, Türkiye Avrupa Eğitim ve Bilimsel Araştırmalar Vakfı (TAVAK) ile Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi (TASAM) tarafından düzenlenen "Avrupa Birliği Sempozyumu"nun açılışında, Türkiye'nin stratejik hedefinin tam üyelik olduğunu vurguladı.
Türkiye için önemli 3 alanı, "katılım müzakereleri", "Gümrük Birliği" ve "vize serbestisi" şeklinde sıralayan Yenel, "Katılım müzakereleri ne yazık ki siyasi nedenlerle şu anda tıkanmış vaziyette. Bu konuda bir gelişmenin olması da beklenmiyor ama bizim için en önemli kısım da bu. Çünkü üyelik müzakereleri devam etmezse, diğer alanları da menfi bir şekilde etkiler." diye konuştu.
Yenel, vize muafiyeti için 72 kriter öngörüldüğünü ve bunların çoğunun yerine getirildiğini hatırlatarak, "Terörle ilgili yasanın dışında da bazı yasaların değişmesi öngörülüyor. Son 1 ay içinde 4 bakanımız bir araya geldi, AB Bakanımız, Dışişleri Bakanımız, İçişleri Bakanımız ve Adalet Bakanımız. Bir metin üzerinde anlaşmaya varıldı. Burada bizi rahatsız etmeyecek unsurlar belirlendi. Sayın Başbakanımızın da onayı verildi. Sayın Cumhurbaşkanımıza bu arz edilecek. Cumhurbaşkanımız da 'Olur' derse, karşı tarafa vereceğiz. Bizim amacımız, tüm kriterleri yerine getirdikten sonra karşı tarafın da verdiği taahhütlere uyması." dedi.
Büyükelçi Yenel, 15 Temmuz'un Türkiye-AB ilişkileri açısından olumsuz bir dönüm noktası olduğunu belirterek, şunları söyledi:
"AB, 15 Temmuz'u kınadı fakat bizdeki algı, bunun yeterince olmadığı şeklindeydi. Biz daha fazla destek, anlayış bekledik ve birlikte demokrasiyi sahiplenme imajları istedik. Nasıl Charlie Hebdo'ya zamanında Sayın Başbakanımız gitti ve birlikte yürüdü, biz de Avrupalı liderlerin Türkiye'ye gelmelerini arzu ettik. Bunlar ancak 1-2 ay sonra gerçekleşti. Geç oldu, dolayısıyla bizde bir alınganlık, rahatsızlık yarattı. 15 Temmuz sonrası aldığımız tedbirler açısından AB'de de bir takım farklı görüşler oluştu. Bizim aldığımız tedbirleri aşırı buldular ve bu çerçevede de buna ilişkin kararlar aldılar. Özellikle geçen yıl AB ülkelerindeki seçimler, bizdeki referandum süreci karşılıklı ilişkileri daha da zorlaştırdı. Biz şimdi 'Bunların hepsini geride bıraktık' diyoruz. 2018'i biz bir toparlanma, bir araya gelme yılı olarak öngörüyoruz. Bu yönde çabalarımız var. Sonuçta birbirimize ihtiyacımız var, kimse tek başına bu ilişkileri sürdüremez. Mart ayının sonunda Varna'da bir zirve düzenlenecek. İlişkilerimizi tekrar rayına sokmaya çalışacağız."
"Bir takım yapısal ve kalıcı çalışmaların yapılması gerekiyor"
Avrupa Birliği (AB) Türkiye Delegasyonu Başkan Yardımcısı Gabriel Munuera Vinals da AB-Türkiye ilişkilerindeki kilometre taşlarına ilişkin bilgi verirken, uzun zaman önce başlayan Avrupa entegrasyon sürecinin Türkiye'yi derin şekilde değiştirdiğini dile getirdi.
Gümrük Birliği'nin tesis edilmesinden bu yana karşılıklı ticaret hacminin 4 katına çıktığını, Türkiye'nin AB için 5'inci en önemli ticari ortak haline geldiğini anlatan Vinals, "Hepimiz şu konuda mutabıkız, entegrasyon süreci Türk toplumunu bütün olarak çok değiştirdi. 2000'li yılların ortasına bakıldığında AB perspektifi genişledikçe, genel olarak o yıllara bir coşku havasının damgasını vurduğunu görüyoruz. Kürt ve Ermeni topluluklarıyla Alevi azınlığın ve LGBTİ bireylerin hakları da bu süreçte önemli olan konular arasındaydı. Türkiye, Erasmus öğrenci değişim programına 2004'te katıldı ve o tarihten bu yana yarım milyona yakın Türk öğrenci AB'deki üniversitelere misafir oldu. AB'den de 55 bin kadar öğrenci Türkiye'deki üniversitelere misafir oldu." diye konuştu.
Vinals, katılım müzakerelerinin 2006'dan sonra bazı aksaklıklar yaşamaya başladığını ancak ilişkilerdeki esas sektenin daha sonra gerçekleştiğini ifade ederek, şöyle devam etti:
AB Komisyonu Başkanı Junker'in de birden fazla kez ifade ettiği üzere Türkiye'nin ne yazık ki son zamanlarda AB'den uzaklaştığını aktaran Vinals, son birkaç yıldır insan hakları ve hukukun üstünlüğü konularında bir kötüleşmeye şahit olduklarını savundu.
15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminin ardından atılan adımların ölçeği ve şiddetinin de bu eğilimi daha da alevlendirdiğini ve AB'de Türkiye'nin katılım süreciyle ilgili halk desteğinin olumsuz etkilenmesine yol açtığını aktaran Vinals, "AB, darbe girişimini, girişim gerçekleşir gerçekleşmez ve defalarca çok net bir şekilde kınamış ve Türk yetkililerin arkasında durmuştur. Türkiye'nin bu darbeden sorumlu olan kişilerin arkasından gitme ihtiyacını tamamen destekliyoruz ancak bu mutlaka uluslararası standartlar çerçevesinde gerçekleşmeli ve yasalara uygun bir yargılama süreci olmalıdır. Burada amaç sadece, darbe planının gerçekleşmesinden sorumlu kişilerin doğrudan hesap vermesi için çalışmak olmalıdır." diye konuştu.
İnsan hakları ve hukukun üstünlüğü alanlarında kalıcı iyileştirmelerin yapılmasının önemine işaret eden Vinals, "Burada önemli olan, uygulamadaki durum. Biz, bazı önemli insan hakları davalarında küçük ama sembolik değeri olan adımların atıldığını görüyoruz. Bu, yüreklendirici bir gelişmedir. Fakat mevcut durumu tersine çevirmek için bir takım yapısal ve kalıcı çalışmaların yapılması gerekiyor." dedi.
Vinals, "Biz, Türkiye'yi, bizden uzaklaşmaktansa, bize yaklaşmaya teşvik etmeyi sürdürüyoruz. Katılım süreci devam ediyor, ne askıya alındı ne de sonlandırıldı. Aralık 2016'da AB Konseyi Başkanlık Zirvesi'nde alınan sonuç kararlarına göre herhangi yeni müzakere faslının açılması üzerinde çalışılmıyor." ifadelerini kullandı.
Türkiye'nin, AB için stratejik öneme sahip bir bölgede kilit aktör olduğunu belirten Vinals, şunları söyledi:
"Diyaloğumuzun hem yapıcı hem de ikili olması gerekiyor. Katılım süreci bize ihtiyacımız olan doğru çerçeveyi sunmaktadır. Bu çerçeve içerisinde bu diyaloğu sürdürebiliriz. İnanıyoruz ki siyasi şartlar da çok yakında değişecek ve böylece AB-Türkiye Gümrük Birliği'nin modernleştirilmesi için gerekli görüşmeleri Türkiye ile yapmaya başlayabileceğiz. Hükümetin, bizim de desteğimizle kalan 7 vize serbestisi şartını yerine getireceğini umuyoruz. AB-Türkiye Geri Kabul Anlaşması'nın tam olarak uygulanabilmesi ve üçüncü ülke vatandaşlarının da geri kabulünün sağlanabilmesi için hala beklenen bir şart var. Aynı zamanda Türkiye'nin terörle mücadele kapasitesini kötüleştirmeyecek, tam tersine artıracak Terörle Mücadele Kanunu'nun da değiştirilmesini bekliyoruz."
Son Dakika › Güncel › Avrupa Birliği Sempozyumu - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?