Diyabet bulaşıcı olmayan salgın hastalık olarak toplumları tehdit etmeye devam ediyor. Özellikle az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde diyabetin hızla arttığına dikkat çeken uzmanlar, "Birinci basamak tedaviler ve önlemeye dair alınan ulusal politikalar çok önemli. Türkiye bu konuda hazır, diyabet salgınına karşı koyabilir" dedi.
Merck Serono'nun İstanbul, Ankara ve İzmir'de düzenlediği "Diyabete Global Bakış" toplantı serisinde, diyabet hastalığının tedavisi ve önlenmesine yönelik son gelişmeler paylaşıldı. "Diyabetize" tanımıyla; kol kola yürüyen obezite ve diyabetin "salgın hastalık" şeklinde arttığına dikkat çeken katılımcılar, toplumu, dengeli ve sağlıklı beslenme ve mutlaka egzersiz yapılması konusunda bilinçlendirebilirsek bu salgından koruyabiliriz" uyarısında bulundu. Toplantıya İskoçya'dan katılan St. Andrews Üniversitesi'nden Onursal Tıp Profesörü Dr. Ian Campbell, "Ortadoğu, Hindistan, Çin, Gana gibi gelişmekte olan ülkeler ve Afrika kıtasına baktığımız zaman nüfusun %10'unda tanı almış diyabet var ve giderek artıyor. ABD'de %7-8 civarında ama Suudi Arabistan veya Birleşik Arap Emirlikleri'nde bu %25'lere yükseliyor ve genç kişilerde görülüyor. Diyabetin başlangıç yaşı İngiltere'de ortalama 60 iken, Orta Doğu'da 30! Türkiye'de, İngiltere'ye göre 2 kat daha yaygın ve son 10 yılda bu sayı ikiye katlandı." diye konuştu.
Aşırı kilo ve hareketsizlik tehdit ediyor!
Diyabet konusunda 30 yıldır araştırma danışmanlığı yapan, bu alanda yapılmış en kapsamlı çalışma olan UKPDS ve DPP araştırmacılarından, Amerikan Diyabet Birliği (ADA) ve Avrupa Diyabet Birliği (EASD) üyesi Prof. Dr. Harry Howlett ise, "UKPDS, İngiltere'de yapılan çok geniş kapsamlı bir çalışma. Bu çalışmada; iyi bir glisemik kontrolün, komplikasyonları azaltıp, azaltmayacağına bakıldı. Sonuçta; kan glukoz düzeylerini normal düzeylere indirmek için yapılan müdahalelerin hastayı diyabetle ilgili komplikasyonlardan koruyabildiği görüldü. Bu, Tip 2 diyabetle ilgili yapılan en uzun çalışmadır ve 5106 hasta katıldı. Diyabeti tetikleyen en önemli problemin obezite olduğu konusunda hemfikiriz. Obezler egzersiz yapmıyorlar. Genellikle refah seviyesi ile de bağlantılı olabiliyor.
Gelişmekte olan ülkeler veya az gelişmiş ülkeler çok hızlı gelişmeye ve batılılaşmaya başladılar. Bu ülkelerde insanlar kendi alışkın oldukları beslenme şekilleri yerine batı tipi ayaküstü, hızlı beslenme modelini benimsediler." diyerek konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Abu Dabi'de 3 yıl önce büyük bir çalışma yapıldı. 40 bin ev ziyaret edildi ve insanların % 95'inin hiçbir şekilde egzersiz yapmadığı anlaşıldı. Büyük arabaları var, hava da çok sıcak tabii ki ve yürümüyorlar. Alınan önlemler var. Kadınlar için havalandırmalı jimnastik salonları yapıldı ve egzersiz yapmaya başladılar. Bunu yapmaları gerekiyordu çünkü gerçekten bu finansal olarak büyük bir yük. Suudi Arabistan'da aynı zamanda böbrek yetmezliğinde de çok yüksek sayılar söz konusu. Genç nüfus var. Yoksulluk sınırında yaşayanlar hiçbir şey yememektense, ne olsa yemek gibi bir durum söz konusu olduğu için ucuz, karbonhidrat ve yağ ile yüklü gıdalar tüketiyorlar, bu da tabii ki 'diyabetize' salgınının önemli bir nedeni. Bu terimi; obezite ile diyabet arasındaki ilişkiye dikkat çekmek için kullanıyoruz. Aynı araştırmada, diyabet prevalansında 12 yıllık süre içerinde % 90'lık bir artış görüldü. Yani son 10 yılda Tip 2 diyabet iki katına çıktı."
"Tedavi edebiliyoruz ama artışı önleyemiyoruz"
Prof. Dr. Ian Campbell, diyabetin erken dönemde teşhis edilip tedavi altında alındığında, ölüm oranlarının yaklaşık %60 oranında azaldığını vurgularken, "Buradaki büyük problem; 'önleme'. Dolayısıyla biz şu an okullarımızda şeker satmıyoruz, kolalı içecekler de satmıyoruz. Çocukları da büyükleri de egzersize teşvik ediyoruz. Siz de, çocuklarınızı, bilgisayar önünde, TV önünde oturmak yerine park ve bahçelerde oyun oynamaya teşvik etmelisiniz." önerisinde bulundu. Prof. Campbell, geç kalındığında ve tedavi edilmediğinde neler olabileceğini şöyle özetledi: "Kalp hastalıkları ya da felçten, böbrek yetmezliğinden ölümler artıyor. Veya görme kaybı, 'ampütasyon' organların kesilmesi önemli sonuçlar. İngiltere'de, benim kliniğimde %0,5'in altında ama 8 ila 10 yıl içerisinde kalp hastalıkları ve felçten ölümler olduğunu yine de görüyoruz. Diyabetin yol açtığı komplikasyonlar maliyet açısında bakıldığında aileye de, devlete de büyük bir yük."
Diyabete Global Bakış toplantısı serisinin İstanbul moderatörü Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Sadi Gündoğdu ise, "Şekerinizi yönetemezsiniz ama kilonuzu yönetebilirsiniz. Vücut kitle endeksinizi 30'un altında tutmalısınız. 2030 yılında, tüm dünyada 230 milyon diyabetli kişi olacağı öngörülüyor. Medeniyet aslında daha kötüye götürüyor. Kentleşme, insanların kırsaldan kente gelmesi, yaşam stillerinin değişmesi, diyabet salgınını körükleyen faktörler. Hastalar, geç kalmış olarak geliyor. Göz, damar komplikasyonları, yani kalp hastalıkları, böbrek hastalıkları beraberinde geliyor. Gerçekten son 10 yılda diyabet %7'den %14'e çıktı. Bütün dünyada yalnız bizde değil. Her yere arabayla gidiyoruz, servisle gidiyoruz, yürüyen merdivenler, asansörler yani enerji sarf etmiyoruz. Özellikle çocuklar ve gençler, fast food kültürüne alıştı. Dolayısıyla şişmanlık da artıyor" sözleriyle diyabet salgının boyutuna dikkat çekiyor.
Son Dakika › Güncel › Dünyayı Diyabetize Tehdit Ediyor - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?