Psikologtan AİLELERE CİDDİ UYARI
İZMİR Özel Kent Hastanesi'nde görevli Psikolog Nezahat Bedir, özellikle anne ve babası çalışan çocukların, uzun süre televizyonla internet başında vakit geçirmelerinin gelecekte ciddi sorunlara yol açacağına dikkat çekti. Çocukların televizyon karşısında adeta hipnotize edildiğine değinen Psikolog Bedir, son yıllarda tematik kanalların arttığını, çocukların günün büyük bölümünü bunları izleyerek geçirdiğini vurguladı. Televizyon ve internet karşısında uzun süre vakit geçiren çocukların, gelecekte potansiyel depresyon hastalarına dönüşeceğini dile getiren Bedir, anne ve babalara uyarılarda bulundu.
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) 2012 kayıtlarına göre; Türkiye'de 24 yaygın, 15 bölgesel, 209 yerel olmak üzere toplam 248 özel televizyon kanalı bulunuyor. Buna TRT'nin yayın yaptığı 15 televizyon kanalının da eklenmesiyle rakam 263'e ulaşıyor. Söz konusu yayınlar dışında 93 kablo ve 193 uydu yayını da bulunan Türkiye'de son yıllarda yalnızca haber, çizgi film, belgesel ve alışveriş gibi alanlarda tematik yayın yapan kanalların da sayısı arttı. Özellikle çocuklar, vakitlerinin büyük bölümünü tam gün yayın yapan kanalları izleyerek geçiriyor. Bu durumun, anne ve babası çalışan çocuklarda daha sık görüldüğüne değinen Özel Kent Hastanesi'nde görevli Psikolog Nezahat Bedir, çarpıcı bilgiler verdi. İnternet ve televizyon başında uzun süre vakit geçiren çocukların dış uyarıcılara maruz kaldıklarını belirten Bedir, bu durumun gelecekte çocuklar üzerinde ciddi sorunlar doğuracağına vurgu yaptı. Çocukların adeta hipnotize edildiğini belirten Psikolog Bedir, Anne ve babaları çalışan çocuklara yönelik tüm gün yayın yapan programlar var. Televizyon karşısında uzun süre geçiren çocuklar sessiz kalıyor ve bu durum onların gelişimini engelliyor. Çünkü hem sessiz kalıyorlar, hem de hipnotize oluyorlar bu da çocukları olumsuz yönde etkiliyor. Çocuklar, normal gelişimsel dönemlerine göre daha fazla uyarıcı alıyor ve dikkatleri çok daha kolay dağılabiliyor. Bir televizyon kanalındaki dikkatler en fazla 3 saniyedir, o yüzden uzun vadede dikkat dağınıklığı ve odaklanamama gibi ciddi sorunlar çıkabiliyor diye konuştu.
ARTIK YASAKLAR ÇÖZÜM DEĞİL
Geçmişte ailelerin uyguladığı yasaklardan verimli sonuç alınabildiğini, ancak bugün bu yasakların ters etki gösterdiğini aktaran Bedir, ailelerin alabilecekleri önlemlerle ilgili şunları söyledi
Aileler, televizyondaki çocuk programlarını, çocuklarıyla izleyip sonlandırmalı. Çok uzun zaman dilimlerinde çocukların televizyona maruz kalmaması gerekiyor. Çocuklar CD'lerle aynı çizgi filmi bir çok defalarca izleyebiliyor. Ancak bu çizgi filmlerin içinde farklı mesajlar da olabiliyor. Günümüzdeki bazı çizgi filmlere bakıyoruz, özellikle şiddet ve cinsellik öğeleri çok fazla. Kadın ve erkek olmak gibi roller üzerine, çocuklara erken yaşta verilen uyarıcılarla dolu. Bunun dışında yemek saatlerinde, çocukların televizyon karşında yemek yemeleri, bu hem yemek alışkanlığını olumsuz etkiler hem de çocuklar uzun süre uyarıcılara maruz kalmış olur. Daha küçük yaştaki çocuklara yemek yedirmek zor olduğu için aileler bu yolu tercih ediyor, ama bu ailede iletişimi azaltan bir davranış. Çocukları televizyondan ayırdıktan veya izlenme saatini azalttıktan sonra o boşluğu doldurmamız gerekiyor. Bu da ailelerin çocuklarıyla vakit geçirmelerini gerektirecektir. Bu aileleri biraz yoracaktır ama çocuklarla kitap okuyup, birlikte oyun oynayarak o boşluklar doldurulabilir. Böylelikle televizyon ve internete çocuğun bağımlılığını azalmış oluruz, aile içi bağları güçlendiririz. Televizyona yasak koyarsak da çocuklar ağlayıp isyan eder ve aileler bir süre sonra pes etmek durumunda kalır. Çocukla konuşup 'Ne yapalım' diye sorarak ortak bir çalışma yapılması sağlanabilir.
İNTERNET BAĞIMLILIĞI LİTERATÜRE GİRDİ
Hızla gelişen teknolojiyle internetin her alana yayıldığını belirten Nezahat Bedir, İnternet bağımlılığı, artık literatüre de girdi. Çünkü bir süre sonra bütün hayattan izole olup, internet başında duruluyor, bunu engellemek için inatlaşma olmamalı. Çocuğa interneti yasaklayan anne ve babalar ellerinde telefon, tablet bilgisayarlarla vakit geçirirse onun bir anlamı olmaz. Cep telefonlarının da evde kullanımını azaltmalıyız. Çocuklar öğrendikleri model üzerinden gider, siz bilgisayar ve cep telefonunu ne kadar az kullanırsanız çocuk da onu görüp daha az kullanmaya yönelir. Bu internetin ya da cep telefonunun tamamen kullanımını iptal etmek anlamına gelmemeli. Çünkü çocuk okula gittiğinde, arkadaşları onu kullanıyor olacak. Siz evde çocuğa yasak koyarsanız, bir süre sonra çocuk internet kafelere gitmeye başlar ya da arkadaşlarına gider, bunu kaçarak yapar, bu da çocuk ve aile arasında ciddi bir inatlaşma sürecine girer. Beyin boşluk kabul etmez, çocuğun interneti kullanmamasını istiyorsanız, buna alternatif olarak farklı şeylerle bu boşluğu doldurmak gerekiyor. Eğer çocuk interneti kullanmayacaksa ve evin içinde oturacaksa bu çocuğu sıkar, bu nedenle çocuğun sosyal aktivitelerini arttırmamız gerekiyor. Bu çocuğun ihtiyacıdır, bunu neyle karşılayacağımız çok önemli dedi.
ÇOCUKLAR REKLAMLARDA GÖRDÜKLERİNİ İSTİYORLAR
Çizgi filmlerdeki karakterlerin bir çoğunun, bakımlı ve güzel bir vücuda sahip olduğunu kaydeden Psikolog Bedir, özellikle kız çocukların bu durumdan çok etkilendiğini, çizgi film karakterinin yaşam tarzını benimsediğini anlattı. Çoğu çizgi filmde, kızların prenses, erkeklerinse prens olarak gösterildiğinin altını çizen Bedir, Çizgi filmlerde her şey çok lüks, şimdi burada beden algısı o kadar çok değişiyor ki, siz çocuğa değerli olmayı böyle öğretiyorsunuz, ya da oradaki cinsellik ve tüketim uyarıcılarını düşünün. Bunların oyunları bile var. Bakıyorsunuz, çocuk tırnaklarını, saçlarını boyuyor, bakım odaklı. Bunu siz üç yaşındaki çocuklara oynatıyorsunuz ve o çocuklar bundan keyif alıyor. Bir süre sonra ne oluyor, bedenleriyle uğraşan kızlar, kadınlar haline gelirler. Çocuk bedeniyle ilgili bakımlı olmak zorundaymış gibi bırakılıyor. Biz orada, çocuğun bilinç altına şunu sokuyoruz 'Değerli olmak için sen de böyle olmalısın, bedenini sevmek için görselliğine önem vereceksin' bu ister istemez çocukları etkiliyor. Zayıf olmayan, kendi bedeninden memnun olmayan ve bunu tetikleyen anneyle babaları da görürseniz, bizim için potansiyel psikolojik rahatsızlıkları olacak insanlar haline geliyor. Çünkü beden algıları çok kötü. Çocuklar daha küçük yaşta 'Eğer sen güzel olursan beyaz atlı bir prens gelip seni alır' ya da 'Bir beyaz atlı prens nasıl olunuyor, neler yapmalıdır' gibi algılara maruz bırakılıyor. Bir de bakıyorsunuz, cinsel kimlik üzerine uyarıcılar veriliyor diye konuştu.
ERKEK ÇOCUKLAR ŞİDDETE YÖNELİYOR
Şiddet içerikli çizgi filmlerin erkek çocukları daha çok etkisi altına aldığını belirten Nezahat Bedir, Erkek çocukların ilgisini çekebilecek çizgi filmler daha çok şiddet odaklı, oyunlarına bakıyorsunuz dünyayı feth etmek üzerine, o oyunlar hep başarı ve feth etmek üzerine. Çocuğa 'Sen güçlü olmak zorundasın, feth etmek zorundasın' gibi mesajlar veriliyor. Çocuklar bunları gerçek hayata da empoze etmeye çalışıyor. Sorunlarını şiddetle çözebileceğine inanıyor, şiddetle çözerse güçlü olacağını, güçlü olursa yenilmez olacağını düşünen modeller meydana geliyor. O yüzden çizgi filmlerin içeriğine iyi bakmak gerekiyor. Şiddet eskilerde olduğu gibi dövüş sahneleriyle verilmeyebilir, psikolojik şiddet çok rahat veriliyor. Sonra bu çocuklar okula başladığında en ufak başarısızlığa tahammül edemeyen, sınıf içinde birisi onu reddettiğinde ya da hocası onu eleştirdiğinde şiddete başvuruyor. Böyle durumlarda, sınıf içinde uyum ve öğrenme azalır. Çocukların izlediği çizgi filmlerin içeriklerine mutlaka bakılması gerekiyor dedi.
YAŞANMIŞ ÖRNEK
Henüz 6 yaşındaki bir kızın izlediği çizgi filmden etkilenip ailesiyle büyük sorunlar yaşadığını kaydeden Bedir, şöyle konuştu
6 yaşındaki bir kız çocuğu, üvey annesi, babası olan, yurtlara giden bir çocuğun konu edildiği çizgi filmi izliyor. Bir süre sonra bu çizgi filmi izleyen o kız, 'Evi terk edeceğim, siz benim annem babam değilsiniz, kendimi çok üzgün hissediyorum, kimse beni sevimyor' gibi söylemlere başvuruyor. Siz o çizgi filmle çocuğa mutsuzluğu vermiş oluyorsunuz, çocuk potansiyel depresyon hastasına dönüşüyor. Çocuğu ikna edemiyorsunuz, çünkü çocuk o çizgi filmdeki karakterle kendini özdeşleştirmiş. Çocuk istedikleri yapılmayınca 'Siz benim annem babam değilsiniz, beni nereden aldınız' gibi söylemlere başlıyor. Belki de o çizgi filmde çok güzel şeyler anlatıyor ama çocuğun aklında farklı şeyler kalıyor. İlk ve ortaokul çağındaki çocuklarda dikkat dağınıklığı, erken yaşlarda depresyonun artmasında, dışarıdan maruz kalınan uyarıcıların etkisi çok büyük. Her çizgi filmin arasında, bir çok reklam var, bunların hepsi bilinçaltına yönelik mesajlarla dolu. Çocuk o reklamlardaki oyuncaları istemeye başlıyor, çünkü kafasına o oyuncaları sokuyorlar, tüketimi aşılıyorlar. Çocuk 'Ben o elbiseyi istiyorum. Küçük yetişkinler gibi giyinmek istiyorum. Kendi kıyafetimi ben seçeceğim' diyor siz de çocuğun özgüvenli olduğunu düşünüyorsunuz fakat öyle değil, çocuk televizyonda gördüğü modelin kıyafetini istiyor, bu bir seçim değil. Ailelerin çocuklarıyla daha fazla vakit geçirmeleri gerektiğinin altını çizen Bedir, çizgi film ya da çocuk programlarının önceden bir kaç kez izlenip ne mesaj verdiğine dikkatli bir şekilde bakıldıktan sonra çocukların izlenmesinin sağlanmasını istedi.
Son Dakika › Güncel › Geleceğin Depresyon Hastaları Çocuklar - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?