Başbakan Binali Yıldırım, ekonomide bir dalgalanma yaşandığını belirterek, "Dolayısıyla bunu sadece Türkiye'ye mahsus ve kalıcı bir dalgalanma olarak görmek büyük hatadır. Bunu açıklıkla ifade etmek istiyorum. Temeli sağlam bir ekonomiye sahip olduğumuzu bütün vatandaşlarımızın bilmesini istiyorum. 'Dünyada bu dalgalanma var, Türkiye'de de var' diye bir şey yapmayacak değiliz. Piyasaların, yatırımcılarımızın, iş adamlarımızın ufak da olsa tedirginliklerini gidermek bizim görevimiz. Hemen tedbirleri aldık." dedi.
Yıldırım, İstanbul Sağlık Fuarı'nın kapanış programındaki konuşmasında son günlerde ekonomiyle ilgili bazı spekülasyonlar yapıldığına değindi.
Türkiye ekonomisinin son 14 yıl içinde bugünlerde yaşanan dalgalanmalara benzer en az 5 tane dönem geçirdiğini dile getiren Yıldırım, "2006'da, 2009 küresel krizinde, 2013 Gezi olaylarında, 17-25 Aralık'ta ve nihayet 15 Temmuz darbe girişiminde Türk ekonomisi zorlu sınavlardan geçti ve bu şokların hepsini büyük bir başarıyla atlatmasını bildi." ifadelerini kullandı.
Yıldırım, ABD seçimlerinden sonra İngiltere hariç bütün dünyada, avro da dahil olmak üzere bütün para birimlerinin değer kaybettiğine işaret ederek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bunun kaynağı da yeni ABD Başkanı Trump'ın uygulayacağı politikalardır. Ne diyor? 'Ben yurtdışına yoğunlaşmaktan vazgeçeceğim. Önce ülkemin sorunlarıyla ilgileneceğim ve ülkenin eskimiş altyapısını, üst yapısını yenileyeceğim, Çin'le ticarete kısıtlama getireceğim. Mülteci girişlerini azaltacağım, var olanları geri göndereceğim. Dışarıdaki Amerikan sermayesini içeriye çekmek için gerekirse de faiz yükselteceğim.' Bu haberler bütün dünyada Trump'ın kazanmasıyla birlikte değer bulmaya başladı. Bir dalgalanma yaşıyoruz. Dolayısıyla bunu sadece Türkiye'ye mahsus ve kalıcı bir dalgalanma olarak görmek büyük hatadır. Bunu açıklıkla ifade etmek istiyorum. Temeli sağlam bir ekonomiye sahip olduğumuzu bütün vatandaşlarımızın bilmesini istiyorum. 'Dünyada bu dalgalanma var, Türkiye'de de var' diye bir şey yapmayacak değiliz. Piyasaların, yatırımcılarımızın, iş adamlarımızın ufak da olsa tedirginliklerini gidermek bizim görevimiz. Hemen tedbirleri aldık."
Alınacak tedbirlerin iki boyutu bulunduğunu belirten Yıldırım, şu bilgileri paylaştı:
"Birincisi parasal tedbirler, para politikaları. Bunlarla ilgili Merkez Bankası zaten kendi cephesinde çalışmalarını yapıyor. Hükümet olarak biz de bu dönemde dövize olan ihtiyaçta bir sıkıntı yaşanmaması için birtakım önlemler aldık. Bunlardan bir tanesi, devletin yaptığı sözleşmeleri dolar cinsinde olanları Türk Lirasına çevirdik. Bu, 5 milyar dolarlık bir kaynağın piyasadan çekilmemesi, piyasada kalması anlamına geliyor kısa vadede. İhracatçılarımız, ihracat yapmak için önce Merkez Bankasından döviz satın alıyor, ihracatlarını bitirdikten sonra da aldıkları borcu geri ödüyor. Bu şekilde Merkezden döviz alanların aldıkları borcu geri öderken döviz yerine Türk Lirası ödemesi kolaylığı getirdik. Bu da yaklaşık 2 milyar dolar. Bu şu demektir, 2 milyar dolar daha fazla piyasaya vatandaşın, yatırımcının ihtiyacı olarak sunmak demektir. Ayrıca bundan sonra da Türkiye içerisinde yapılacak sözleşmelerin milli paramız, Türk Lirası üzerinden yapılması kararını aldık. Bütün bunları topladığımız zaman kısa ve orta vadede 10 milyar dolarlık bir kaynağı piyasanın emrine vermiş oluyoruz. Bir başka deyişle Merkez Bankasının net rezervlerine dokunmadan, piyasaya dolar satmadan, böyle bir kaynağı oluşturmuş bulunuyoruz."
Binali Yıldırım, FETÖ başta olmak üzere Türkiye'nin düşmanlarının "alçak" dedikoduları ekonomide de yaymaya devam ettiğini, "Sermayeye kısıtlama gelecek" gibi aslı astarı olmayan haberlere yer verildiğini dile getirerek, bunların külliyen yalan olduğunu söyledi.
Özel sektörün Avrupa bankalarıyla, dış finans çevreleriyle, dışarıdaki muhataplarıyla 200 milyar doların üzerinde alışveriş, sözleşme yaptığını anlatan Yıldırım, "Dolayısıyla bunların bu sözleşmelerinin herhangi bir halel görmemesi, bu karşılıklı alışverişlerin zarar görmemesi için de gereken her türlü tedbir alınıyor. Vatandaşlarımız hiç endişeye kapılmasın, Türkiye'de ekonomi ile ilgili bu dalgalanma, bütün dünyada var olan bir durumdur ve geçici bir durumdur. İnşallah 2017'den itibaren yatırımlara, üretime, istihdama daha fazla kaynak ayıracağız. Olağanüstü halin şartları da ortadan kalkmış olacak. Cumhurbaşkanlığı sistemiyle ilgili sınırlı değişikliğimizi de yapıp yolumuza devam edeceğiz. Seçim meçim yok. 2019'a kadar vatandaş seçimini yaptı. Biz de vatandaşımızın hizmetinde olmaya gece-gündüz devam edeceğiz." diye konuştu.
Yıldırım, bir yandan "Seçim olacak. Ne olacak? Öyle mi olacak, böyle mi olacak?" diye vatandaşın kafasını karıştırıp yatırım kararlarını ertelemeye çalışanlar olduğuna işaret ederek, "15 Temmuz'da silahlarla, tanklarla yapmaya çalıştıkları ve başaramadıkları alçakça girişimi, şimdi Türkiye'nin ekonomisini akılları sıra bozmaya çalışarak başaracaklarını zannediyorlar. Orada da çakılacaksınız, orada da dersinizi alacaksınız. Buradan açıkça söylüyorum." dedi.
"Doğal yollardan doğumu teşvik etmemiz lazım"
Başbakan Binali Yıldırım, sağlık alanında yapılan önemli işlerden birinin şehir hastaneleri olduğuna değinerek, şunları kaydetti:
"Otelleri var, kalacak yerleri var. Binlerce insanın her gün adeta yaşam alanı, hastanesiyle, sosyal tesisleriyle, yakınlarının ihtiyaçlarını göreceği bir kampüs. Bunlardan 29 yahut 30 tane yapıyoruz. Toplam yatak kapasitesi 45 bini buluyor. 30 milyar doların üzerinde yatırım yapıyoruz. Sokak aralarında girişi-çıkışı zor olan hastaneler var. Mesela gidiyorsunuz acil hastanız var, ambulans trafikten geçip de yarım saatte 200 metre mesafeyi gidip hastaneye ulaşamıyor. Bütün bu mahsurları ortadan kaldıracak şekilde şehir hastanelerini kuruyoruz. İki tanesi hazır. Bildiğim kadarıyla Mersin ve Yozgat açılışa hazır. Daha sonra Ankara'daki hastanelerimiz devreye girecek. Peyderpey diğer illerdeki şehir hastanelerini de hizmete alacağız, böylece hastanelerimizin konsolidasyonunu, belirli yerlerde sağlık şehirleri olarak toplanmasını da tamamlamış olacağız."
Ambulansla evinden, kaza yerinden alınıp hastaneye getirilen hastaların acilden itibaren sonuna kadar tedavisinin tamamlanacağını bildiren Yıldırım, "Yani 'Geldi, ilk müdahaleden sonra senin aciliyetin bitti, hadi şöyle buyur.' demeyeceğiz, o hastanın başından sonuna kadar o kategoride tedavisini tamamlayacağız." dedi.
Yıldırım, kanser tedavisi gören hastalar için ilaç farkı alınmadığına dikkati çekerek, "Özel hastanelerde cerrahi bir müdahale yapılırsa, oradan bir fark alınıyor. Bu fark konusunda da hem Sağlık Bakanlığımız hem Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımız bunun ne kadar olması makuldür, bunu tekrar ele alıp bir esasa bağlayacaklar." diye konuştu.
Kadın ve çocuk sağlığı için doğal doğumun öncelikli olduğunu dile getiren Yıldırım, Türkiye'de her iki kadından birinin cerrahi müdahaleyle bebek sahibi olduğunu söyledi.
Yıldırım, bu konuda hastanelerin ve hekimlerin daha dikkatli davranmaları gerektiğini vurgulayarak, "Ben söyledim, annem 10 çocuğunun 10'unu da ne sezaryen ne bir şeyle doğurmuş. Allah rahmet eylesin. 10 kardeş hepsi de sağlıklı doğmuş. Hatta doktora bile gitmeden yani köydeki ebelerin yardımıyla doğumunu yapmış. Tıbbi bir mecburiyet yoksa mutlaka doğal yollardan doğumu teşvik etmemiz lazım. Bunu maliyet olarak da görmüyoruz. Bunun anne-çocuk sağlığı için, herhangi bir enfeksiyona maruz kalmaması için gerekli olduğunu düşünüyorum." dedi.
Başbakan Binali Yıldırım, konuşmasının ardından stantları gezdi, UMKE, Sağlık Müdürlüğü, Kamu Hastaneleri Birliği ve özel sektör medikal üretim yapan firmaları ziyaret etti. Yerli üretim yapan bir firmanın medikal ürünlerini inceleyen Yıldırım, firma yöneticilerinden bilgi aldı. Başbakan Yıldırım, yerli üretime destek olunması için Sağlık Bakanı Recep Akdağ'a talimat verdi.
Programa, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlu ile AK Parti İstanbul İl Başkanı Selim Temurci de katıldı.
(Bitti)
Son Dakika › Güncel › İstanbul Sağlık Fuarı Kapanış Programı - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?