Gazeteci Kadir Can'ın görsel ağırlıklı belgesel nitelikli dördüncü kitabı "Balık Ağalara Takıldı" yayınlandı. Kadir Can'ın dördüncü belgesel nitelikli kitabı "Balık Ağalara Takıldı" üç tarafı denizlerle çevrili Türkiye'de 1971 yılından 2012 yılının son günlerine kadar yapılan balıkçılığı anlatıyor. 40 yılı aşkın süredir foto muhabiri olarak çalışan Kadir Can'ın 288 sayfalık bu kitabında on binlerce fotoğrafının arasından seçilmiş 190 fotoğraf yer alıyor.
Bu kitapta 40 yıl öncesine kadar yapılan, denizlere ve balıklara en az zarar veren ilkel balıkçılıktan günümüzde her şeyi yok eden modern balıkçığa kadar yaşananlar fotoğraflar eşliğinde anlatılıyor. İlkel balıkçılıktan elektronik balıkçığa geçip modernize olan ve başıboş bırakılan balıkçıların denizlere ve balıklara ne denli zarar verdikleri, katliam gibi avlarla hangi türleri yok ettikleri gözler önüne seriliyor.
Balık hallerinde komisyonculuk, 5 milyon dolarlık gırgır takımlarıyla avcılık yapıp orkinos çitlikleri olan ve birbirleriyle kıyasıya rekabet ederken diğer balıkçıları da kredi verip borçlandırıp bu yarışın içine çekenlerin, denizleri ne hale getirdiğini anlatan bu kitap Türkiye'de balıkçılıkla ilgili yayınlanmış en önemli belgesel olmaya aday.
.........//KUTU1//.....
Kadir Can'ın "Yaşayıp Unuttuğumuz İstanbul" ve "Çarşı Pazar İstanbul" kitapları İstanbul Ticaret Odası tarafından prestij kitabı olarak yayınlandı. İkinci baskısı yapılan "Yaşayıp Unuttuğumuz İstanbul", "İstanbul Photo Contest" yarışmasında ödül kazandı. Kadir Can'ın üçüncü kitabı "12 Eylül 1980 Akıl Tutulması" Boyut tarafından yayınlandı ve ikinci baskısı yapıldı. Bu kitap, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Sedat Simavi Ödülleri yarışmasının gazetecilik dalında övgüye değer bulunarak ödüllendirildi. Kadir Can'ın üç kitabı da basında büyük ilgi gördü, televizyon kanallarında yaklaşık 50'ye yakın program yapılırken gazete ve dergilerle, internet sitelerinde önemli ölçüde yer aldı. Başta Doğan Hızlan olmak üzere birçok yazar köşelerinde bu kitaplarla ilgili yorumlarda bulundu.
.........//KUTU2//.....
Kadir Can, 'Sınırsız Av' başlığını koyduğu Balık Ağlara Takıldı kitabının giriş yazısında şu ifadelere yer verdi:
"Yılın belirli günleri bizler için önemlidir. Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulduğu 29 Ekim'de, 19 Mayıs'ta, 23 Nisan'da, 30 Ağustos'ta ve İstanbul, Ankara, İzmir gibi hemen hemen bütün illerin kurtuluş günlerinde törenler ve kutlamalar yapılır. Her yılın 1 Eylül günü de av mevsiminin başlaması nedeniyle balıkçılar için önemlidir. Kumkapı Su Ürünleri Hali'nde yapılan törenlerden sonra balıkçılar 'Rasgele' temennisiyle denize uğurlanır. Bu kitabın yayına hazırlandığı 2012 yılında bazı sivil toplum örgütlerinin kampanyaları sonucu balık avına çeşitli sınırlamalar getirildi. Balıkçılar, sivil toplum örgütlerinin sesini kesmek için alınan son derece yetersiz kararları bile protesto ederek birkaç gün de olsa denize açılmadılar. Çinakop avının yanı sıra Adalar ile İzmit Körfezi'nin balıkçılığa yasaklanmasını ve avlanma derinliğinin 24 metreye çıkarılmasını protesto edip denize açılmayan balıkçılar daha sonraki günlerde Karadeniz'de son yıllarda görülmemiş miktarda palamut avladılar. Çinakop ve sarıkanat için kampanyalar açan sivil toplum örgütleriyle ilgili kuruluşların büyük bir duyarsızlık içinde izlemekle yetindikleri bu katliam gibi avcılığın neticesi lüferde olduğu gibi önümüzdeki yıllarda palamuda da mutlaka yansıyacaktır.
FAZLA BALIKLA DENİZE DÖKÜLDÜ, ÇÖPLÜKLERE TAŞINDI
Balıkçılığımızın ve denizlerimizin son 40 yılına dönüp baktığımızda değerlerimizin nasıl yok edildiğini, gelecek nesillere neredeyse hiçbir şey bırakmadığımızı görmekteyiz. 1380 sayılı Su Ürünleri Sirkülerinin yayınlandığı 1971 yılına kadar denizlerimizde balıklara en az zarar veren, babadan kalma ilkel usullerle balıkçılık yapılmaktaydı. Bu tarihten itibaren gümrük muafiyetiyle kredi olanakları sağlanan balıkçılar hızla modernize olarak güçlü motorlar, naylon ağlar ve balık bulucu cihazlarla donattıkları yeni tekneleriyle birer ikişer denize açılmaya başladılar. Balıkçılara tüm olanaklar sağlanırken denizlerimizde hiçbir araştırma yapılmadığı, tür ve stoklar belirlenmediği gibi sınırlamalar da konulmadı. Teknelerinin boyu, motor güçleri, ağ uzunluklarıyla derinlikleri sınırsız olan balıkçıların bilinçsizce avladığı balıkların miktarı o kadar fazlaydı ki her gün binlerce kasası Azapkapı'daki halden ya denize döküldü ya da kamyonlarla çöplüklere taşındı.
MARMARA ÇÖLLEŞTİRİLDİ
İğneada'dan Hopa'ya kadar, Karadeniz sahil şeridinde kalkan neslini neredeyse tüketen balıkçılar komşu ülkelerin sularına yönelince çeşitli olaylara neden oldular. Yakalanan kalkan avcıları çeşitli cezalara çarptırılırken kaçmak isteyenlerin tekneleri batırıldı tayfaları öldürüldü. Marmara ve Saroz Körfezindeki orkinos sürüleri Japonlar için adeta katledildi. Aşırı ve bilinçsiz avlanma kalkan ile orkinosların yanı sıra kılıç, uskumru, kolyoz, mersin gibi balıkların da denizlerimizdeki neslini tüketti. Bir bilim adamının : "Denizin dibi maydanoz tarlası gibidir" sözleri üzerine sayıları bir ara 5000'in üzerine çıkan algarnacı, karides yakalamak için Marmara'yı adeta sürüp çölleştirdi. Balık unu ve yağı elde etmek için Karadeniz sahiline kurulan ve sayıları 20nin üzerine çıkan fabrikalar hamsiyle istavrit stoklarını neredeyse bitirdi. Un ile yağ için diğer ülkelerde insan yiyeceği olarak işlenen balıkların kafalarıyla iç organları kullanılmaktadır. Karadeniz'e kurulan fabrikalarda ise un ile yağ balığın tamamından elde edilmekte, yapılan bu yanlış uygulamaya da kimse ses çıkarmamaktadır.
Ekonomik değeri yüksek gezginci balık türlerinden lüfer ve palamutlar yumurta döküp üremek için her yıl ilkbahar aylarında Boğazlar ve Marmara'dan Karadeniz'e geçer sonbaharda da geldikleri gibi giderler. Geliş gidişler sırasında avlanan ve miktarları her yıl düşen bu balıkların boylarına göre isimleri değişmektedir. Lüferin büyüğü olan ve 20 yıl öncesine kadar çok miktarda yakalanan kofanaları artık denizlerimizde göremiyoruz. Adı "Fakir ekmeği" olarak bilinen palamudun büyüklerinden torik az miktarda avlansa da sivri ve peçutalar da kaybolanlar kervanına katıldı. Lüferin küçükleri olan çinakop ve sarıkanadın avlanmasına yasak getirilince balıkçılar adeta ayaklandı. Palamudun küçüğü olan "Vonoz" ve "Palamut vonozu" olarak boylarına göre isimler alan, halk arasında "Çingene palamudu" adıyla bilinenler gündeme bile alınmadı. Yasaklanan çinakop ve sarıkanatların avlanması ve serbestçe satılmasına devam edilmesi düşündürücü olmanın dışında "Ürkütücüdür". Yakın sayılacak bir zamana kadar kılıç, uskumru, lüfer, kofana, torik, kalkan ve mersin gibi balıkları avlayan balıkçıların çocukları günümüzde çinakop, sarıkanat ve çingene palamudunun peşindeler. Bundan sonraki nesil balıkçıların da lüferin en küçüğü defneyaprağı ile palamudun en küçüğü gaconun peşine düşecekleri kaçınılmaz görünüyor.
DENİZİN AĞALARI, SONARLARIN GÜÇ SINIRINI DA KALDIRMAYI BAŞARDILAR
Dünyada son 40 yıl içinde yaşanan teknolojik gelişmelerin yansıdığı denizlerimizde bilinçsizce yapılan ve hiçbir kuruluş tarafından yeterince denetlenmeyen avlanma sonucu üretim azalınca "Denizin Ağaları" olarak bilinen balıkçı-komisyoncular oy potansiyellerinin gücünü silah olarak kullanıp Özel Tüketim Vergisiz ucuz mazotun peşine düştüler. Televizyon ekranlarına çıkıp: "Bize ucuz mazot verin günün 24 saati avlanıp halka ucuz balık yedirelim" diyen balıkçılara kimse çıkıp da: "Denizleri bitirdiniz yeter, durun bakalım" demedi. Dört – beş milyon dolar değerindeki gırgır takımlarıyla balıkçılığın yanı sıra komisyonculuk da yapan ve birbirleriyle de kıyasıya rekabet içinde olan "Denizin Ağaları" kredi verip borçlandırdığı birçok balıkçıyı da yarışın içine çektiler. Kredi muslukları açılan, gümrük muafiyetinden faydalanan, yönetmeliklerdeki yasakları kaldırtıp sonar güçlerini arttırarak yaptıkları sınırsız avlanmayla denizleri bitirenler bu defa da ucuz mazotla ödüllendirildiler. Çiftçi tarlayı sürüyor, çapalıyor, tohum, ilaç, gübre atıp suluyor, yılda bir kez yaptığı hasadın ardından karşılığını aylar sonra alıyor ve kullandığı akaryakıta Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) ödüyor. Denize açılmak balıkçı için hasat demektir. Hasada çıktığı her gün yakaladığı balığın karşılığını aynı gün içinde alan balıkçıya verilen "ÖTV" siz ucuz mazot fiyatların düşmesine çare olamadı çünkü deniz bitmişti. Denizin ağaları "ÖTV" siz mazottan sonra sonarların güç sınırını da kaldırmayı başardılar. On kilometre mesafeye kadar olan alanda balık sürülerinin yerini tespit eden dünyanın en güçlü sonarlarından biri binlerce kişinin denize girmekte olduğu Poyrazköy Plajı'nda takıldığı gırgır takımıyla, her şeyden habersiz yüzmekte olan insanlar üzerinde denendi. Deneyi yapanlar: "Plajda belki beş bin kişi vardı, hiç kimse etkilenmedi, herkes güle oynaya yüzmeye devam etti" diyerek kullandıkları sonarların zararsız olduğunu savunuyorlar. İnsanların duyu organı olan kulakları başlarındadır. Yüzen ve başları denizin üzerinde olanlar sonarın etkisini hangi organlarıyla algılayacaklardı? Balıkçılar başkalarının üzerinde deney yapmak yerine sonarlarını çalıştırıp denize dalma cesaretini göstermelidirler.
TÜRKİYE'NİN BALIK İTHAL EDECEK DURUMA DÜŞÜRÜLMESİ ACI BİR OLAYDIR
İsimleri çinakop ve sarıkanat olarak değişen 20 santimden küçük lüfer yavrularının avlanmasının yasaklanması "Denizin Ağaları"nın adeta ayaklanmasına neden oldu. "Denizin ağaları" bu yasağın ardından çinakop ve sarıkanadın lüfer yavrusu olmadığını, bunların diğer balıklara zarar verdiği için avlanması gerektiğini öne sürmeye başladılar. "Denizin Ağaları"nın karşısında hiç kimse duramadı ve 20 santimden küçük lüfer yavruları Kumkapı Su Ürünleri Hali'nde "Dökme lüfer" ve "Kasa lüfer" olarak serbestçe satılır oldu. Balıkçılığın ilkel olarak yapıldığı dönemde Avrupa ülkelerine vagonlar dolusu balık ihraç eden Türkiye bugün ithalatçı konumundadır. Üç tarafı denizlerle çevrili bir ülkenin yanlış uygulamalarla balık ithal edecek duruma düşürülmesi acı bir olaydır. Denizlerimizde yapılan balıkçılığın son 40 yılını anlatmaya çalıştığım belgesel nitelikli bu kitabın yayınlanmasında beni destekleyen sevgili kardeşim Remzi Silik ile Ekin Yayın Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Halim Bulutoğlu ve çalışma arkadaşlarına sonsuz teşekkürlerimle. - İstanbul
Son Dakika › Güncel › Kadir Can'ın 4'üncü Kitabı 'Balık Ağalara Takıldı' Yayınlandı - Son Dakika
Sizin düşünceleriniz neler ?